Takvimden geçen günlere bakarken şunu fark ettim,yıllar geçmiş günler gelmiş saatler harcanmış,hayat devam ederken acılar,sevinçler,geçmişe dalıp giden gözler hep aynıymış.Yıllar alıp gitti zaman denen acımasız kelime hayalleri hikayeleri alıp gökyüzüne karıştırmış.Ben hala bana bıraktığın hikayelerde yaşamaya çalışıyorum.Beni bıraktığın o güzel,o özel çocuk yaşımda kalmaya çalışırken bocalayıp dönüp dönüp mazide kalan o acı ve o çok tatlı fotoğraflara bakıp sadece bir ah çekebiliyorum.Seni özlemenin zorluğunu tarif etmek bana çok zor gelirken sana kavuşmanın hayalinin ne kadar güzel ama imkansız olduğunu bir türlü kendime anlatamamanın acısını içten içe çekiyorum. Sen benim en güzel yaşımdın en güzel başlayan hikayemin ana karakteri ve aynı zamanda mahkum bıraktığın en güzel zamanın içinde ki ızdırapsın. Beni kim,nasıl,ne halde,ne zaman bu dertten âzad eder bilmiyorum ama sana mahkum olmak beni yoruyor lakin zevk veriyor.En çok seni sevdim en çok sana bağlandım en çok seninle çocuklaştım ama beni en çok sen büyüttün ama en çok sen beni hayata karşı susturdun, elimi tuttuğun zaman dünyaya meydan okuyacağımı zanneden ufacık bir toz tanesi olan bana. Özlüyorum ve unutamıyorum unutmayacağım da,sen ve hayatında olan güzelliklerin umarım hiç bitmemesi dileğiyle gökyüzümün en berrak rengi.
Ben küçükken hastaydı babam, almazlardı beni içeri, bahçede beklerdim hep. Şimdi 26 yaşındayım, 22 yıl oldu babam gideli. Onu hatırlamıyorum ama senin sesinde o zamanki durgunluğumu hatırlıyorum.