Abdurrahman İbnu's-Saib anlatıyor: "Sa'd İbnu Ebi Vakkas yanımıza geldi. Gözü kapanmış idi. Kendisine selam verdim. "Sen kimsin?" dedi. Kendimi tanıttım. Bunun üzerine dedi ki: "Kardeşim oğluna merhaba! Duydum ki senin Kur'an okumaya güzel sesin varmış. Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı dinledim. Demişti ki: "Şu Kur'an hüzünlü olarak nazil oldu, Öyleyse onu okuyunca ağlayın. Eğer ağlayamazsanız ağlamaya çalışın ve onu güzel okuyun. Onu güzel okumaya gayret etmeyen bizden değildir
285- Amenerrasulü bima ünzile ileyhi mirrabbihi vel mü'minun, küllün amene billahi vemelaiketihi ve kütübihi ve rusülih, la nüferriku beyne ehadin min rusülih, ve kalu semi'na ve ata'na gufraneke rabbena ve ileykelmesir. 286- La yükellifullahü nefsenilla vüs'aha, leha ma kesebet ve aleyha mektesebet, rabbena latüahızna innesiyna ev ahta'na, rabbena vela tahmil aleyna ısran kema hameltehü alelleziyne min gablina, rabbena vela tühammilna, mala takatelena bih, va'fü anna, vağfirlena, verhamna, ente mevlana fensurna alel gavmil kafiriyn.
NE OLUR AYIRT EDELİM! Tasavvuf dininde en kâmil insan kendinden geçene; İslam dininde en kâmil insan kendine gelene denir. Tasavvuf, atıl olmaya; İslam, aktif olmaya çağırır. Tasavvuf, kendini kaybederek cûşa; İslam, kendini bularak sarp yokuşa çağırır. Tasavvuf ezbere ve cezbeye; İslam bilgiye ve bilince çağırır. Tasavvuf, gassal elinde meyyit olmaya; İslam, hayatın içinde tek başına ümmet olmaya çağırır. Tasavuf, bir sürü içinde aynileşmiş başlar olmaya; İslam, özgün şahsiyetleri kardaşlar olmaya çağırır. Tasavvuf, bireylerin iradesini çobana; İslam, her bireyin iradesini bireyin kendisine teslim eder. Tasavvufta cennete koyun sürüsü gibi; İslam'da insan gibi girilir. Tasavvufta herşey Allah'ın parçası; İslam'da Allah her parçanın yaratıcısıdır. Kendinden geçip iradesini sıfırlayana mürit; kendine gelip iradesini sağlamlaştırana mümin denir. Tasavvuf, "kendinden geç, şeyhin var!" der; İslam, "kendine gel, Allah var!" der. İki dinin arasında işte bu kadar fark vardır! Fakat tasavvuf kendisini İslam'ın özü diye pazarlar ve hatta kendi varlığını İslam'ın teminatı olarak görür. Halbuki, tasavvufun şart koştuğunu İslam, İslam'ın şart koştuğunu tasavvuf ret eder. Tasavvuf, tarikatçı yapılar kurup cübbeliler, takkeligiller, konakçıgiller, şenocakgiller, menzilgiller, halidi kollar, çarşambavi ayaklar, mevlevi bacaklar, menzilî kutular, fetöcü suretler kurmayı farz kılarken; İslam bütün bunları din adına şirk, insanlık adına tehlike sayar. Yani iki dini birbirine karıştırmayalım! Ne olur bunları ayırt edelim, ne olur! Ramazan Yaman