Böyle erkeklerin kicina bir tekme vurup sevgilisine yollayacaksin ve bir daha yüzünü görmeyeceksin. Sen eşinle gittigin kulüpte sahneye cik ve baska sevgiline yazdigin siiri aglayarak oku. Olacak sey degil...
O kadın, o adama aşık olduğu için bunlara katlanmadı. 5:20 'den itibaren kadının söyledikleri; hem bu olayı, hem de bu ülkedeki çoğu olayı en net şekilde açıklıyor.
Eşini aldatmak bu kadarmi masumlastirilir ben anlamıyorum.resmen eşine ihanet yazık eşine ve oğluna.esini aldatan erkekleri eşini aldatan kadinlari Allah kahretsin
Kadınlar olarak suskunluklarımız hep evlatlarımız için.. evlatlarımızda inş.kıymet bilenlerden olur.. yoksa hiç bir erkek vazgeçilmez değil.. O erkek denilen mahlukatların hiç utanma yüzü olmadığı gibi. Allah'tan korkularıda yok.. İmandan, merhametten, vicdandan eksikliklerini uçkurlarında arıyorlar.. sanıyorlar ki, eksiklikleri yetersizlikleri başka bir kadında.. dönüp dolaşıp yine kürkcü dükkanına döndüklerinde,yüzlerinde hafif bir kızartı bile olmuyor..bu kadar insanlık yoksunları var etrafımızda kol geziyor.Rabbim bin türlü belalarını versin... istisnalar hariç bu bedduâdan..hiç bir kadın hak etmiyor böyle bir yarayı.. her şeyimizi paylaşırızda, eş nasıl paylaşılır.. ardan hayâdan noksanlar, insanlıktan yana nasipsizleri paylaşmak zorunda kalıyoruz.. daha önce fatih kısaparmaktan dinlemiştim. hikayedini şimdi öğrenmiş oldum. eşinin duyguları beni derinden yaraladı..şiiri yazanda iyi ki ölmüş demek istiyorum.. boş durmazdı.. yenileri eklenirdi yüreğine, maya bozuk olunca, hangi sütte tutacağı bilinmezine girerdi..eşi bir sadakât daha göstermeyip evlenmiştir inş.
KARADUTUM ÇATALKARAM ÇİNGENEM.... "Adı, MARİ Gerekmezyan'dı.. Türkiye'nin ilk kadın heykeltraş larından biriydi.. Ermeni asıllıydı.. Güzel Sanatlar Akademisi'nde misafir öğrenciydi.. Çok başarılıydı.. Okulda bir asistana aşık oldu.. Asistan ünlü bir ressam ve şair di.. Üstelik de evliydi.. Delice sevdiler birbirlerini.. Dillere düştüler.. Sevdiği adamın büstünü yaptı.. Ünlü ressam da onun portre lerini çizdi.. Günlerce aylarca büyük bir aşk yaşadılar.. Birbirlerine seranat yaptılar. Mari'nin kaşı kara, gözü kara, bahtı da karaydı.. Ailesi ve Ermeni toplumu onu terketti.. İtinayla yalnızlaştırıldı.. Dönemin basını, Ermeni olduğu için Ankara’daki Resim Heykel sergilerinde üst üste aldığı ödüllerde adını bile geçirmedi. Buna ragmen sevgilisini hiç terketmedi.. Ta ki hastalanana kadar.. 1947 yılında tüberküloza yakalandı.. İstanbul Alman Hastanesi’ne yatırıldı.. Durumu ağırdı.. Antibiotik gerekiyordu.. Ama dünya savaşı yeni bitmişti.. Ülkede ilaç yoktu.. Ünlü ressam sevgilisini kurtarmak için tablolarını sattı.. İlaç için her yolu denedi.. Şiirler karaladı.. Ama olmadı.. Mari Gerekmezyan 1947 yılının 12 Ekiminde 37 yaşında hayata gözlerini yumdu.. *. *. * Aradan 2 yıl geçmişti.. 1949 yılının bir ilkbahar günüydü.. İstanbul Büyük Kulüp'te bir toplantı vardı.. O gece Büyük Kulüp'tekiler özel konuk olan Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını istediler.. Bedri Rahmi ayağa kalktı.. Şiiri okumaya başladı.. Ama gözyaşlarını tutamadı.. Bir yandan mısraları söylüyor, bir yandan sular seller ağlıyordu. Gözyaşlarına mendil yetmiyordu.. *. *. * "Karadutum, çatal karam, çingenem.. Nar tanem, nur tanem, bir tanem.. Ağaç isem dalımsın salkım saçak.. Petek isem balımsın ağulum.. Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan.. Yoluna bir can koyduğum.. Gökte ararken yerde bulduğum.. Karadutum, çatal karam, çingenem.. Daha nem olacaktın bir tanem.. Gülen ayvam, ağlayan narımsın.. Kadınım, kısrağım, karımsın. Sigara paketlerine resmini çizdiğim, Körpe fidanlara adını yazdığım, Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam. Sıla kokar, arzu tüter, Ilgıt ılgıt buram buram. Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten top yekun azade.. Hani şu ekmeği elden suyu gölden. Durup dururken yorulan Kibrit çöpü gibi kırılan Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum Netmiş, neylemiş, nolmuşum Cömert ırmaklar gibi gürül gürül Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam.. Sensiz bana canım dünya haram olsun." *. *. * Bedri Rahmi'nin hemen yanında eşi Eren Eyüboğlu oturuyordu.. Ama hiç tepki vermiyordu.. O da herkes gibi bu şiiri ona yazmadığını biliyordu.. Bedri Rahmi'nin "Karadutum, çatal karam, çingenem" diye seslendiği kadın, 2 yıl önce ölen Mari Gerekmezyan'dı.. Mari öldükten sonra Bedri Rahmi'ye dünya haram olmuştu.. Öyle ki.. Yıkılmışlığını dizelere dökmüştü.. "Türküler bitti, Halaylar durdu, Horonlar durdu.. Hüzün geldi başköşeye kuruldu, Yoruldu yüreğim, yoruldu." Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1975 yılında öldü.. Ölene kadar "Canım Cebişim" dediği Mari'yi hiç unutmadı.. Cebiş, Anadolu'da yeni doğan keçi yavrularına denirdi." SEVGİYLE
Çok güzel...her açıdan bir aşkın sonuçlarını görebilmek muazzam...eşine mi sevgilisine mi yoksa eyüboğlu na mı? Hepsi acıdan yana payını almış bu aşk üçgeninde..
CEFAKAR MI,APTAL MI...!!!...bir evlilik bitmiş ise neden zorlanılır...AŞK a saygı gerek...eşimin başka kadınla olduğunu anladığımda yapacağım insanlığı yaptım ama baktım olmuyor,BOŞANALIM dedim...Ve seviyordum da,esas sevgi koşulsuz sevgidir...BENCİLLİK yapılıp da ,neden aranmasın...!
@@ildapercin729 sanırım Eren hanım kavuşmalarını istemedi..bir çeşit intikamdı onunki...çünkü uğruna vatanını terkettiği, önceliği haline getirdiği çocuğunu taşıdığı hatta ismini veren adamdan ve onu çalan kadından alınan öc...yazık ki hırsı en büyük acıyı çekenin kendisi olduğunu farkettirmemiş...en acısı da toprağa verdiği eşinin ardından oğluna sadece senin için dayandım demesi çok ikiyüzlülük gibi geldi bana...parise taşındıktan sonra dönmeyebilir eyüboğlunu içinde bulunduğu bunalımdan çıkarmaya uğraşmayabilirdi...yazık ki kırılan şeyleri eski haline getiremeyiz ne kadar uğraşsakta...