Kayıp Hayatlar, Yeni Başlangıçlar 1924 yılıydı, yazdan kalma bir sonbahar günü... Türkiye'de hummalı bir telaş… Binlerce insanı doğdukları topraklardan koparıp bilinmeze yollayan Lozan Antlaşması...Yunanistan’dan gelen mübadillerin karşılanacağı limanların telaşı... Selanik Limanı bu telaşın kalbinde. Kuytu limanlarda, kayıp hayatlar yeni bir başlangıcın eşiğindeydi. Limandakiler aç, susuz ve yorgun… Dudaklarında sessizlik gözlerinde bir umut…George’nin elinde bir liste kaotik bir düzenin sadık bekçisi gibi adları okuyordu: “Sen şuraya, sen buraya, hadi çabuk olun!”. Ayvazoğlu İsmail, yaşadığı Selanik’in Kayalar Haydarlı Cumayeri’nde yatsı namazını kıldıktan sonra evine döndüğünde, kapısının sert bir şekilde çalınmıştı. Kapıyı İsmail Efendi açtı. Karşısında resmi kıyafetleriyle iki Yunan askeri ve köy muhtarı Kirkor’u gördü. Geliş nedenleri belliydi. Yunanistan ve Türkiye hükümetleri Lozan Antlaşması’nı imzalamışlardı ve bu anlaşma gereğince iki ülke halkları arasında karşılıklı mübadele yapılacaktı. İsmail’e tebliğ yapıldığında, şaşkınlıkla karşılaştı. Karısı Ayşe, kucağında Emin Ali’ye sıkıca sarılmıştı. Kısa bir süre içinde doğdukları topraklardan koparılacak ve bilinmeze yollanacaklardı. Selanik Limanı'ndaki kalabalık hem umudun hem de korkunun iç içe geçtiği bir tabloydu. Küçük Emin Ali, babası İsmail'in elini sıkı sıkı tutmuştu. Annesi Ayşe Hanım, sancılar içindeydi, ikinci çocuğunu doğurmak üzereydi. Dört yaşındaki Emin Ali, nereye gittiklerini bilmiyordu. Tek bildiği, anne ve babasının gece yarısı eşyalarını toplayıp bir at arabasına yükledikleri ve yorucu bir yolculuktan sonra bu büyük şehre geldikleriydi. Gülcemal vapuruna binmek için sırada beklerken, Ayşe Hanım’ın sancıları başlamıştı. Geminin güvertesinde yer bulduklarında, doğum sancıları iyice şiddetlenmişti. Yolcuların desteğiyle doğum hazırlıkları başladı. Bir kadın, Ayşe Hanım’a yardım etmeye karar verdi ve gecenin karanlığında, dalgaların sesi eşliğinde, Gülcemal vapurunun güvertesinde bir hayat daha dünyaya geldi. Emin Ali, annesinin çektiği acıları küçük gözleriyle izlerken, babası İsmail’in yüzündeki endişe ve sevinç karışımını fark etti. Ayşe Hanım bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Gemideki herkes derin bir nefes aldı. İsmail, yeni doğan oğluna baktığında, adını Muhsin koymaya karar verdi. Muhsin, bu zorlu yolculuğun bir umut ışığı, yeni bir başlangıcın sembolü oldu. İsmail, abdest alıp yeni doğan bebeği kucağına aldıktan sonra sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okuyarak adını fısıldadı. Bu ritüelin ardından, Ayşe Hanım rahatladı ve güvertede dinlenmeye başladı. Gemideki diğer kadınlar, getirdikleri yiyeceklerle lohusa Ayşe Hanım’ı beslemeye koyuldular. Gülcemal vapurunda doğan Muhsin, ailesiyle birlikte Türkiye’de yeni bir hayata adım attı. Emin Ali, artık ağabey olmuştu ve Muhsin’le birlikte belirsizliklerle dolu yeni bir geleceğe yelken açıyordu. Ayşe Hanım ve İsmail, iki çocuklarıyla birlikte yeniden kök salacakları topraklara doğru ilerlerken, geçmişin acıları ve yeni hayatın umutları arasında bir denge kurmaya çalışıyorlardı. Bu zorlu yolculuk, aileyi birbirine daha da kenetledi ve onları güçlü kıldı. Mübadele süreci, iki toplum için de zor ve acı dolu anılarla dolu bir dönemdi. Ancak zamanla bu acılar hafifledi ve mübadiller, yeni topraklarında kök salarak yeni bir hayat kurmayı başardılar. Bu dönemde yaşananlar, iki ülke tarihinin önemli bir parçası olarak hafızalarda yerini aldı.
Hakan'ım oranın çiçeği. Büyük samanlı koyuda her zamanki gibi güzel ve çalışan arkadaşlar özverili. Fiyatlar da çok makul. Teşekkür eder başarılar dilerim
Çaresizlik mi desem yoksa aşırı uyanık hissetme duygusu mu fakat insanlar kestirmeden para kazanma derdinde gerçekle ilgisi olmayan uçuk rakamlar ortalıkta dolaşıyor. 9 yaşındaki çocuk hatalı ve değerli olduğunu internet'in bu gibi konulardaki çöplüğünden bulmuş. Ben 40 yıllık koleksiyoner olarak bunu skıl edemezdim.‼️
Oyle saniyorum ki ozetleri hazirlayan kisi kanalın fotomuhabiridir. Kardesim eline saglik sayende hem mehmetin hem de kubilayin sahane gollerini gördük.
Müdür yalan söylüyor,hiç bir müşteriye külahda 7-8 top dondurma veremezsin,maksimum 4 top olur, kaldıki adamlarım orada sattıkları dondurmamın kg fiyatı alışta maksimum 150 lira,külah satışına vurduğun zaman en az 3000 bin lira para yapar yani kaba bir hesap ile adamlar %2000 kar ile çalışıyorlar,bu korkunç bir rakam😳🫢
Değermiydi be güzel kardeşim,çocuklarını babasız bırakmaya.Biraz yetki verilince kendini bir bok sanan vasıfsız egolu insanlar için kendini üzmeye.Yaz istifanı git rızık veren kullar değil ki. Firma açıklama yapmış bize bildirim gelmedi diye tabiiki yersen.Ben Aydınlı grubunda şikayet ettim bölge müdürünü marka direktörü arkadaşı olduğu için hiç sonuç alınmadı hatta marka direktörüyle yüz yüze görüşmeden bölge müdürü arıyor sen beni şikayet etmişsin diye.kimi kime şikayet ediyorsun.