Allah rahmet etsin,İyi bir Ozandı,İyi bir Ülkücüydü,inandıgı davayı yaşayan adamdı.Maalesef birer birer gidiyorlar bu dünyadan,Makamı mekanı cennet olsun
Bu ne büyük gaflettir,bu ne büyük ihanet UNUTMADIM,UNUTAMAM,UNUTMAM! 11/09/1996 tarihinde Hakkari ili,Çukurca ilçesi Uzundere köyü bölgesinde törör örgütü mensuplarıyla girilen silahlı çatışma sonucunda Şehit olan Yozgat/Sarıkaya İlçemiz nufusuna kayıtlı P.ER.Ersoy Öcal’ın anısına...
"Ozan Nihat" deyince akan sular durur benim için. O; ağabeydir, babadır, dosttur, mutluluk kaynağıdır.Zaten Türkiye'de ve Avrupa'da Ozan Nihat'ı tanımayan pek az insan vardır... Geleneğinde Hak sevgisi olan,halk sevgisi olan,vatan sevgisi olan,bayrak sevgisi olan, yurt içinde ve yurt dışında, insanımızın gür sesi, Anadolu'da toplumun öncüsü olmuş bir geleneğin, Âşıklık geleneğinin Batı Anadolu'daki tek temsilcisi, "Hilâl bıyıklı" gönül adamı Ozan Nihat hocam’ın yıllar önce ziyaretleriyle hanemizi şereflendirdiği,misafirim olduğu bir muhabbet gecesinin ardından kaleme almış olduğum bir eser.
Allah'ım! Gencecik bedenlerini bu cennet vatana siper ederek,canlarını din-ü devlet, mülk-ü millet uğrunda feda eden, istiklal ve istikbalimiz uğrunda ruhunu sana armağan eden şehitlerimizin hüznü ile sana yalvarıyoruz. Ellerimizi boş çevirme Allah'ım. Vatan için, millet için, barış için, huzur için, din için, mukaddesat için, hürriyetimiz ve geleceğimiz için can veren bütün şehitlerimizi rahmetinle kucakla Allah'ım. Yüce kitabında 'şehitlere ölüler demeyin' buyuruyorsun Allah'ım, şehitlerimizi peygamberlerle, şehitlerle, salihlerle birlikte haşr-ü cem eyle. Şehitlerimizi Bedir ve Uhud şehitleriyle, Çanakkale, Malazgirt, Sakarya şehitleriyle birlikte cennette buluştur Allah'ım! Peygamber Efendimiz, 'şehitlik makamı peygamberlikten sonraki en büyük makamdır' buyuruyor. Şehitlerimizi o yüce makamlara eriştir Allah'ım. Birliğimize, dirliğimize göz dikenlere, izzetimize, şerefimize kurşun sıkanlara fırsat verme Allah'ım. İstiklal ve istikbalimiz uğrunda can veren cümle şehitlerimizi senin engin rahmetine tevdi ediyoruz, rahmetinle muamele eyle Allah'ım! Annelerine babalarına, eş ve çocuklarına, kardeşlerine ve bütün milletimize sabrı cemil ihsan eyle Allah'ım.Gazilerimize acil şifalar lütfü ihsan eyle Allah'ım!
Sen aradığını bulmuştursun inşallah bize de nasip olur inşallah senin aradığın kıymetli ozanım inna lillahi ve inna ileyhi racuin Allah Rahmet Eylesin Mekanın Cennet Olsun Ardağın Gül Yüzlüne Komşusu Olursun Sav Efendimize
ÖLÜM VAR ÖLÜM,SAKIN UNUTMA!.. Eskiden büyüklerimiz “ölümü hatırlamak ömrü uzatır” derlerdi. Ecdadımız fâniliği unutmamak için kabirleri mahalle içlerine, cami hazîrelerine koymuşlar ki hiç kimse akıbetini unutmasın. Övünüp dururken, nice hayaller kurarken kendisinden önce övünenleri, hayal kuranları görerek ibret alsın. Şimdi ise ölüm bir tabu. Kabristanlar şehir dışında, gözlerden ırak. Eskiden kabir üzerine dikilen taşlar, sonsuz hayata dair okumanın “hece taşı” olarak görülürdü. Ne acayip, yakasını dünyaya kaptıran insan, büyük hakikati hecelemek yerine çözümü ölümden kaçmakta, kabristanları gözden ırak tutmakta arıyor. “Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde bile bulunsanız, ölüm size erişecek.” (Nisa 78) buyurur Allah Tealâ. Bu hakikatten uzak yaşayan her insan ölümden kaçamayacağını ancak yaşlılığın ya da akıbeti belli bir hastalığın çaresizliğinde idrak ediyor. Ölümü her ne kadar hayattan çıkarıp uzaklaştırmaya çalışsak da, yine aynı hızla geri dönüyor her gün. Biz ölümü unutsak da, ölüm bizi unutmuyor. Şehrin dışına götürüp taşısak da mezarları, ölüm şehirlerde kol geziyor. Mezarları şehrin dışına taşımakla, ölüm yanımıza gelmeyecek zannediyoruz. Büyük aldanış… Ölümün işi, ölmüşlerle değil, ölmemişlerle. Ölümün işi, dirilerle, yaşayanlarla. Yani bizlerle. Günümüz dünyasında çoğu insan ölümü anmak istemediği gibi kendince ölümden kaçmak ister. Ölümden korkar. Kimileri öylesine dünyaperest olur ki, kalpleri bu hakikate kördür. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Hatta minarelerden arşa yükselen salaları da duymazdan gelirler. Halbuki, Yüce Allah temel kanununu koymuştur tüm canlılar için. İşte ayet meali: “Her nefis, ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz.”