Akademisyenden sanatçıya, İstanbul'un kedilerinden yeni dünya düzenine, bilgi ve ilham dolu sohbetler. Yenilikçi fikirler ve sınırsız öğrenme için bizi takip edin! @futurebgroup
Maslow'un ihtiyaçlar pramidinin ilki fizyolojik ihtiyaçlardır. Beyaz yakalılar sürekli buraya doğru sürüklendiği , belirsizliklerin olduğu sürece psikolijik bunalımdan çıkmaları kolay değil. Süreç bu şekilde devam ederse usta bulamayan işveren yetişmiş beyaz yakalı bulmakta da zorluk çekecek.
Empatinin temelinde dinleme eksikliği yattığını düşünüyorum. Herkes birşeyler konuşuyor, birşeyler söylüyor çünkü birşeyler söylemek ve konuşmak en kolayı... Zor olan dinlemek... Çoğu insan (yönetici, iş arkadaşı, eş vs.) seni dinliyorum diyor. Ancak yaptıkları tek şey işitmek... Yani gelen sesin varlığından haberdar olmak. Kimsenin duymak gibi bir kaygısı yok sanki. Duymak, "duygu"dan yani hissi bir eylemi yaşamaktan gelir, aynı şeyleri hissetmekten... Eski Türkçede empati için kullandığımız çok güzel bir kelime var. "Hemhal olmak". Bana göre empatiden de öte bir kelime. Bir insanın içinde bulunduğu durumu anlamak, halinden anlamak. Onun haliyle hallenmek, o hale bürünmek ve duygudaş olmak anlamlarına gelir. Empatinin günümüzdeki noksan tarafları da beyaz yakalılar başta olmak üzere yakınımızdaki insanları yeterince anlamamanın altında yatan nedenlerden biri de bu. Hülya Hanım'ın çok değer verdiğimiz mizahi yönünü de buna bağlıyorum. Mizah sadece insanı çok iyi gözlemlemek sonucunda ortaya çıkan bir yetenek değildir. Öyle olsaydı başta Akan olmak üzere FutureBright çalışanları bu kadar gözlem ve analizlerle ve elde edilen içgörülerle çok daha iyi mizah yapabilirdi. Hülya hanımın yaptığı mizahta onları anladığını ve onlarla empatik bir yaklaşım içinde olduğunu hep vurgulamıştır, bu mizah sonucunda onları daha iyi anlamaya başlamıştır. Yani mizahın kendisi Hülya hanımı beslemiştir.Onları anladıkça mizahi yönü gelişmiştir. Sözün özü; biraz dinlemek, biraz tebessüm ettirmek de çok büyük bir empati yeteneğidir. Empati yapmak için psikolog veya uzman olmaya gerek yok.
Sorun ya da depresyon olarak gördüğümüz şeyin büyük kısmı aslında "fakirlik". Sürekli ay sonunu düşünme, her hareketini hesaplı yapmak zorunda kalmak, bulunduğun evden bir kere çıkarsan bir daha başını sokacak ev bulamayacağını bilmek insanın iç ayarlarını bozuyor. Sürekli kendini kısıtlamak seni olmadığın birine dönüştürüyor. Hülya hanımın dost sofraları artık kurulamıyor maliyetten dolayı... Merak ediyorum meşhur hamburgercilerin "X TL farkla büyük boy" seçimlerinde satış miktarları düştü mü? Aynı ya da arttı mı?
Belirsizlik insanı en çok strese sokan durumdur. Günümüzde belirsizlik bir norm oldu. İş hayatı, özel hayatımız belirsizliklerle dolu. Artık stresi yaşamamak değil, stresimizi kontrol altında tutmak, duygusal olarak dayanıklı olmamız kazanmamamız gereken temel yetkinlik oldu. Bu konuda farkındalık sağlayan herkese selam olsun.
Çok güzel paylaşımlar :) Bazı düşüncelerimi paylaşmak isterim ; Toksik veya zorlama pozitiflik genellikle olumsuz duyguların bastırılmasına veya göz ardı edilmesine neden olur. İnsanlarla duygusal olarak oldukları yerde buluşmakla başlayan, tüm duyguları ortaya çıktıkları ve oldukları gibi yüzeye çıkarıp etiketleyerek, yargılamadan ve duyguları ve rahatsızlığı kucaklayarak bir koçluk kültürünü teşvik ediyor ve destekliyorum. Bu şüphesiz psikolojik güvenliğin temelidir. Zaman içinde değişen değerlerimize uyum sağlamak anlamlı bir yaşam için çok önemlidir. Zorluklar sırasında kendimizi temel değerlerimize bağlayarak, akıllıca ve olgun bir şekilde yanıt verebilir ve özerklik gösterebiliriz.
Videonuzu izleyince aklıma Zygmunt Bauman’ın mutlulukla ilgili kısa bir röportajı aklıma geldi. Goethe’nin güzel bir sözünü referans veriyordu: “The worst nightmare is a long row of sunny days.” Çok isabetli tespitlerde bulunduğunuzu düşünüyorum. Emeğinize sağlık.
Nereden nereye geldim. Yayınladığınız iş ilanındaki "... duyguların dilinden anlayan, duygusal kavrayış gücü yüksek. Yaratıcı düşünmeye, kalıpları esnetmeye inanan" ," .. sadece pazarlama gurularıyla değil Cemal Süreya' yla , Oğuz Atay' la da ilgilenen.." ve " ... iyi kalpli yeni iş arkadaşımızı arıyoruz." ifadeleriniz beni buraya kadar getirdi. Umarım aradığınız iyi kalpli iş arkadaşlarınızı bulmuşsunuzdur. Ve dilerim ki, böyle iş ortamları arayışında olanlarda aradıklarını bulabilsinler. Yolunuz açık olsun . Artık sıkı takipçinizim😊.
Böyle bir değerli kişiliğe sacma sapan sorular sormuşsunuz özellikle sakalllı arkadas samımı cevap ver dıyosun adam zaten tum samımıyetı ve mütavazı ile açıklama yapıyor adam konuşurken bıle dınlemıyosunuz ekip olarak kendınızı gelıstırmelısınız ve kıbar ve saygılı olmalısınız mahalle arkadaşın gibi konuşamazsınız konuklarınız ile biraz saygı lütfen!!
Japonyada baklava fikrinin sonucunu merak ettim!!!. Çünkü ben çok tatlı gıdalardan pek hoşlanmam Türk olduğum halde. Ve yabancı ogreciydim birkac yıllığına cinde. Birgun yan sınıfta bir Türk bir nedenle herkese baklava yaptırmıştı tüm sınıflara dağıtıldı, ben sevmediğimden almadım. Ve tüm kore japon cinliler ozellikle atladılar önce ve daha ilk ısırıkta aman bu ne? ne kadar tatlı!! deyip peçeteye sarıp attılar gördüm. Orada bizdeki gibi tatlı sevilmiyor!! Bilginize....
Benim tahminime göre bunlar o çocukları baklava çaldılar diye cezaevine koyduran ama güllüoğlu baklavacı normal hırsıza yapılacak olanı yapmışlar fakat hırsız çocuk olduğu için çocuğun yetişme tarzına ve niçin baklava çaldılar diye biraz araştırmaları gerekirdi diye düşünüyorum neticede hırsızlık yapan çocuk ama güzünü para hırsı bürümüş zenginlik ve para kazanmaktan başka gözü başka bir şey görmeyen insanın aklına gelmez konu çok çok uzun sıfırdan gelip dünya markası yapan yüce ALLAH cc bir gün gelir neyse nerden nereye geldim umarım sizi aydınlatmışımdır