We can not transform our beloved, our love, our destitute, our place, our divorce, our seeing, our delusions, our judgments, our windings, our innovations, our ancients, our irreversible transformations; "We will talk amongst us" for one world instead of hurting everyone's own nose
Bu filmi 3 defa izledim. Çok güzel her izlediğimde film de yeni şeyler keşfediyorum . İnşallah böyle filmler çoğalır. Bizi karanlıktan aydınlığa çıkaracak filmler
Sanki Erşan Kuneri bu filmden esinlenmiş. Erşan'ın da böyle bir sitemi vardı. O sektöre girip de sonrasında ciddi işler yapmak isteyen herkes dışarda kalmış. Tüm çabalarına, yeteneklerine, samimiyetlerine rağmen. Bir kez mimlenince insan dışarda bırakılıyor galiba. El verilmiyor, pohpohlanılmıyor. Başarı bir yere kadar çalışmakla ilgili. Bir yere kadar gelebiliyorsunuz. Hepimizin hayatından örnekler var.
Nacer Khemir ile tanışma ve sohbet etme fırsatını bulmuş bir insan olarak mutluluğumu sizlerle paylaşmak istedim. Filmlerindeki o derinliği Nasır beyle olan sohbetlerde de gördüm. Hakikat arayışında bir derviş kendisi de. Filmlerindeki metinler, Attar, Mevlana, Arabi,Hafız gibi bizim dünyamızın toprak altında kalan, yeryüzüyle buluşması gecikmiş büyük isimlerinden. Daha çok izlenmeli ki , anlamsız filmler dünyasında hakettiği yeri bulabilsin, bizi bize samimiyetle anlatan filmlerin yolu açılsın.
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM ➡️Âl-i İmrân,33.Ayet:Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti; 👉Âl-i İmrân, 34. Ayet: Onlar birbirlerinden (türeme) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir. 📖Âl-i İmrân, 35.Ayet: Hani İmran'ın karısı: 'Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen' demişti. 🌸Âl-i İmrân, 36. Ayet: Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirkendedi ki: 'Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım.'
Film boyunca kız dedesine Bab'aziz diyor buradan hareketle bab'aziz Baba Aziz yani büyükbaba olması gerekir diye düşünüyorum. Neden bir kız dedesine büyük kapı diye seslensin. Ayrıca film boyunca kıza İştar diyorlar, siz istar diyorsunuz istar diye bir kelime hiç duymadım ama ishtar diye ortadoğu'da tanrıça ve Babil'in bir kapısı var
Bu filmi ilk olarak 2015 senesinde izledim.Normalde izlediğim birşeyi ikinci kez seyredemezken bu filmi belli aralıklarla seyrediyorum.Ne zaman izlesem tarifsiz bir huzur seyrediyorum. Ve hala izlediğim ve etkilendiğim en iyi film.
Hocam Müjdat gezen sanat merkezi gibi , yetenek sınavı ile alan, ücretsiz yök e bağlı olmayan bildiğiniz okullar var mı ? Konservatuvara gidemiyorum ailem onaylamıyor okulumla beraber götürmek zorundayım.
Hocam videonuzdan ne kadar faydalandım anlatamam.10 yıldır şan çalışıyor çoksesli müziğin içinde yer alıyorum. Emekliyim ve tiyatroyu, tiyatro oyunculuğunu çok ama çok seviyorum. Benim için harika bir başlangıç oldunuz çok teşekkürlerimle 🙏🏼
Sen dışarıdasın demek şu demek Sinema camiası sol ideoloji nin kontrolündeydi onların onaylamadığı destek vermediği bir kişi yada yapıt asla başarılı olamazdı bunu hakan boyav açıkça belirtmişti
Hocam, merhaba. Öğrenciniz, Ömer... Ufak bir talihsizlik yaşadım.. Kısmet olursa birkaç hafta içinde toparlanacağım. Oyun okumaları için çok teşekkür etme gereği duydum. Oyunları okudukça okuyasım geliyor.(Hepsi' nin özetini, yönetmek istediklerimi v.s not ediyorum.) Ancak, şevkimi daha şevke getirmek ve gözlerimi korumak adına günde bir oyun okuyorum. Kalan zamanda düzenli olarak spor, diksiyon ve öğretmiş olduğunuz yöntem ve eğitimlerinizi gözden geçirdikten sonra 'Bir Delinin Hatıra Defterini' çalışıyorum. Keza, oyunu tekrar tekrar okuyorum. Bu süreyi 30 gün belirledim hocam. Yani, kılavuzlarımıza göre 'safça' yaklaşık 30 kez okuyacağım. Sonrasında her sayfayı 10 ar kez okuyarak saflığın dibine ulaşma isteğim var, hocam. Diksiyon adına ise yeni bir yöntem aramak istedim. İki haftadır düşünüyordum... Sonunda buldum hocam. Şöyle ki, bir sözünüz geldi aklıma... Demiştiniz ki, 'işi en iyi ustayı seyrederek öğrenirsiniz.' Bende tam bu noktayı temel seçtim. İki gündür videolarınızı seyrederek: Sözlerinizi inceliyor; sözlerinizdeki farklılıklar' dan yola çıkarak kuralları çözümlüyorum. Her ne kadar bazı kuralların adlarını tam olarak bulamasam da doğru konuşmayı çözümlüyorum. Benim için bu yöntem, hem keyifli hem de etkili olduğunu fark ettim. Neden bunu derslerimizde yapmadım diye de pişman olmadım da değil. Fakat, aradaki açığımı kapatacağımdan eminim. Finallerimiz sonrası yaklaşık 200' e yakın soru çıkarmıştım, 'ses ve konuşma' derslerimiz için... Dönem başlayana kadar yığınla soru birikiyor. Ancak, çöze çöze azaltıyorum. Kalan soruların cevaplarını sayenizce öğrendiğimde, bizim için olmazsa olmaz olan 'ses ve konuşma' dersimizde başarılı bir öğrenci keza, seslendirme sanatçısı adayı olacağıma inanıyorum. İyi ki varsınız, hocam. Saygılarımla
Hocam sizi bulduğum için çok mutluyum,Sizin bizi münevverleştirmenize geç kaldığım için de buruk bir hal aldım.Takipteyim zilleri açtım yavaş yavaş dolmaya ve taşmaya olan inancım tam. Sağlıcakla kalın
Hocam ben belli bi süredir çalışıyorum, eskiden iyi bir tiyatro okuluna da gitmiştim ancak o zamanki koşullarda kursa 1 yıl gidebilmiştim yani öğretmen eşliğinde olan eğitimim daha çok doğaçlama ve temel şan eğitimi üzerine ki çok yetersiz, ben de farkındayım. Bu durumda diğer kısımlar bana kaldı ve önceden seçtiğim tiradları da bu yıl değiştiriyorum, (sınava ilk girişim olmayacak) sizce geç mi kalmışım? Şimdiye çoktan tiradları seçmem gerekiyordu ama sizin de hak vereceğinizi düşünüyorum, işin en zor kısmı da tirad seçmek. Bu geç kalmışlık duygusu çok ağır geliyor. Üstelik tek başıma hazırlanıyorum yani sosyal olarak tiyatro konusunda tek yaptığım şey her ay tiyatroya gidiyor oluşum ama iş oynamaya gelince mecburen yalnız çalışmak zorundayım. Bir de önemli olan bu aşamada kendimize yakın tiradları seçmek ama bazı hocalar klasiklerden seçmememiz gerektiği konusunda çok ısrarcı. Siz ne düşünürsünüz bir eğitmen ve jüri olarak? Tirad seçerken klasikleri elemek daha mı avatajlı olur çünkü hocalar hep aynı şeyleri izlemekten bıkıyor deniliyor.
öneriler güzeldi teşekkürler, birde 10 yönetmen 20 sinema filmi önerisi gibi bişiy beklerim öyle film kültürüm yok sadece popüler olmayan güzeli arıyorum , şimdiden tekrardan teşekkürler 👍
Konservatuarda edinilen bilgiler ve tecrübeler elbette boşa gitmiyordur ama ben şuna üzülüyorum: Bu insanlar o kadar emek ve zaman harcayıp bu işe gönül vermişken birçok yeteneksiz ve eğitimsiz insan onların hakkını çalıyor. Gerçi bu, hayatın her alanında böyle o ayrı mesele.
Hocam bir şey danışmak istiyorum, RU-vid'da görüyorum, bazı hocalar diyor ki "bin defa oynanmış, sınav günü de yine çokça oynanacak bir oyunu jüri izlemek istemez; sıkılır, bakmaz pek." Oysa ben sizin gibi düşünüyordum önemli olan "konservatuvar sınavlarında" kendine en yakın tiradı seçmek. Belki bana en yakın tirad o klasik, çok oynanmış tiradlardan biri ve içselleştirmişim, hissediyorum; bunu niye oynamayayım? Ancak yine de diğer hocaların dedikleri beni kuşkuya düşürdü. Yaygın bir tirad performansını değerlendirirken siz de sıkılır mısınız? Bir de Shakespeare, Çehov gibi demirbaş isimlerin oyunlarından tirad seçmek "konservatuvar sınavına girecek öğrenciye ağır gelir" gerekçesiyle önerilmiyor. Bu konularda düşünceleriniz nelerdir? Sorularım nitelikli değilse kusura bakmayın, oturtamadıklarımı danışmak istedim. Yanıtlarsanız yanıtlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Size ve sizin gibi insanlara çok teşekkür ederim , belki hakkettiğiniz ilgiyi en azından bu gibi platformlarda görmüyorsunuz ama hiç tanımadığınız kişilerin hayatlarına dokunuyorsunuz ...
Muhabbete canlı olarak dahil olamadığım için üzüldüm. Çay ve çay içme kültürü benim kırmızı çizgimdir. Çayı her türlü sunum ile içerim. Lakin bu durum, güzel bir sunum ile sunulan ve yanına bir dostun muhabbetinin eklendiği çayı içmenin, o muhabbeti bam başka bir keyif haline getirdiği gerçeğini değiştirmiyor. Dövme(sizin tabirinizle leke) yaptırmayı, insanların kendilerini damgalaması olarak görüyorum. Ve aynı şekilde geçici bir zevkin, kalıcı bir şekilde işlenmesini, üstelik tüm sağlık risklerine rağmen bunun yapılması doğru bulmuyorum. Gelelim güzel Türkçemize. Bazı insanlar kendilerinin düzeltilmesini sevmezler. Ama aynı insanlar kendi kendini düzeltmeyi de hiç düşünmezler. Gönül rahatlığı ile şunu söyleyebiliriz ki hiç kimse Türkçeyi mükemmel konuşmuyor. Zira tüm dillerde olduğu gibi Türkçede yaşayan bir dil. Yani zaman içinde değişime ve dönüşüme uğruyor. Aslolan dili doğru konuşmaya çabalamak. Kendi kendini düzeltmek. İnsanları, dünya üzerindeki diğer canlılardan farklı kılan şey ise kelimeler ve bunu kullanım şekli. Rabbimizin söylediği gibi "Ve Adem'e bütün isimleri öğretti..." Bakara 31 insanlar, diğer canlılardan farklı olarak isimlerin bilgisine sahip. Bu isimleri doğru kullanmak, sözümüzün gücünü artırır. Kullanamamak ise doğru anlaşılmamamıza ve sürekli bir kargaşa içinde kalmamıza neden olur. Not: Bu yorumu yaparken kurduğum cümlelerin içerisinde bir dolu yanlış olabilir. Ama aslolan bu yanlışım söylendiğinde buna olumsuz bir tepki yerine olumlu bir tepki vermem. Zira yanlış söylediğim ve sonra düzeltebileceğim her cümle ve kelime, bana fayda sağlamakta. Örneğin hep kullandığım empati kelimesi yerine kullanacağım diğerkâm kelimesi, empati kelimesinin karşılamadığı ve içinde inancımızdan bir parça barındıran daha geniş kapsamlı bir kelime. Empati kelimesi konusunda uyarılmam ve diğerkâm kelimesini kullanmaya başlamam, hem sözümün, hem de yaşadığım inancımın insanlar üzerindeki tesirini artırır. :)