Yedi güzel adam özleyenler ve yeniden izlemek isteyenler için şimdi resmi RU-vid kanalında!
Türk Edebiyatı’nda çok önemli bir yere sahip olan ve yakın tarihte edebiyatımızda iz bırakan Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören, Akif İnan ve Sezai Karakoç “Yedi Güzel Adam-Kara Lise” hikâyesinde yer alan isimlerdir. 1950’li yıllarda, lise sıralarında tanışmış ve kader arkadaşı olmuş Yedi Güzel Adam’ın hikayesinde amaç; öncelikli olarak, genç nesle bu değerlerimizi tanıtmaktır. Yedi Güzel Adam’ın edebi kimlikleri, kişilikleri ve inançlarının işleneceği hikâye; yeni nesle rol model olacak bir karakteristiği kapsar. Gençlerin hayalleri, inançları, etkileşimleri ve özel duygularının edebiyat aracılığıyla paylaşıldığı Kara Lise sıralarından, hayatın içine uzanan hikâye; Erdem Bayazıt’ın gözünden aktarılır.
Üzerimdeki yorgunluk göklerden taş yağdırıyor.. Şu sesim bir yıldırım gökyüzünde.. Kara yağmurlar yağıyor kara bahtım gibi. Öyle biçimsiz öyle ayarsız kaldım ki inan. Çirkin yüzüm görünmüyor tozlu aynalardan. Ağlamaklı geçiyor günler. Nem kapmış yüreğim küfleniyor hayatın acısıyla. Şen ve tatlı günlerin mayasını bozuyor kader. Hep birşeylerden kaçırıyor beni rüzgar Önümde kurulan bu sedde yetişmiyor parmaklarım. Yumruğumu sıksam kalbim acıyor. Duvarı kırsam parmaklarımdan acı akıyor. Kansızlığımı kadere borçluyum. Önümü aydınlatan güneşe karalar bağlıyor kimseler.. Beni bir yaprak gibi düşürüyor insanlığın dalından. Yüksetden düşüp duygularımdan engelli kalıyorum.. Sevmekten, Aşktan, Merhametden, İnsan olmaktan.. Çoğul yalnızlığın koynunda uyanıyorum sabahın rahiyasında.. Tenimden bir bıçak gibi geçiyor yalnızlık.. Korku ve taş kesilen günlerin ardından.. Telaşlı bir ölüm kovalıyor beni. Lütfünü esirgiyor benden rabbim.. Olsun.
Bazen mısralara sığmaz yüreğimizdeki kor ve belki de hasret kanatlarından sızan birer ince yara. İnsan bazen umuda sığınır, şiirlere sığınır, kitaplara sığınır ama unuttuğu bir şey vardır; sevdiğinin tek bir kelimesiyle yetinmeyi bilmek… İnsan bu, bilmez yetinmeyi ve belki de sevmeyi. Günü gelir, hasret gemileri kalkar bu limandan, fakat hiç geri dönmeyecek maçkadan. İnsan bu, bilmez sevdiğinin kıymetini ve onu seveni, hissedeni. Elbet günü gelir, veda vakti duyulur uzaklardan. Artık her şey için çok geçtir, ne bir umut kalmıştır ne sevilen, en önemlisi bir kelimeyle yetinmeyi öğrenen…
2 месяца назад
Yüreğe en çok dokunan buydu. En ağır gelen buydu ...
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine Kapılıp gidiyorum saçının sellerine Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Ah ah müziği ayrı güzel şiirleri ayrı güzel içeriği ayrı güzel şöyle güzel diziler yok artık bee dönüp dolaşıp buraya geliyoruz not:bir de yunus emre aşkın yolculuğu var 😊
Bu dizi çıktığında daha ilkokuldaydım. Çok etkilenmiştim ve sürekli şiir yazmaya çalıştım. Ne zaman izlesem şiir yazmaya çalıştım ama tabiki bir yetenek şiir yazmak. Ben yaşadıklarımı düz yazı ile çok daha iyi anlatabileceğimi gördüm, buna rağmen şiirden hiç vazgeçmedim. Şimdi sınav öğrencisiyim, ders çalışırken müzik dinliyorum, bazen şiir dinlemek istiyorum, şiirleri açtığım an tüm dikkat gidiyor tabiki. Bazen diyorum ki keşke Nuri Pakdil ile tanışsaydım, sonra diyorum ki iyi ki ölmüş, Filistin'in bu halini görseydi hepimizin yüzüne tükürürdü