Ben sayın başkanın yerinde olsaydım Türkiye'de bir ilki başarır ev tipi salça imalat tesisi kurar Kayseri halkını salça kaynatma zahmetinden kurtarirdim
Allah sana left etsin sen kimdin abbasilere lanet okuyorsun biz abbasiyiz İslam alemi atalarımızın döneminde felaha kavuştu müslüman türk kavimlerin korudular. Sonra o türk kavimleri islamı müslümanları korudu
Bizans sınır bölgelerine kurulan karargah adidir avasım. Abbasinin coğrafi konumundan bizans sınırına bakarsanız sehirleri bulursunuz belki ben de detayli bilmiyorum
Buhurizade Mustafa Itri, 1640 yılında İstanbul’da Mevlânâkapı civarındaki Yayla semtinde dünyaya geldi. Tam adı Mustafa, takma adı ise Itri’dir. Şiirlerinde kullandığı Itrî mahlası ve Buhûrîzâde lakabıyla tanınmıştır. Çağının kaynakları Mevleviolduğunu göstermektedir. Mevlevi mukabelesinde okunan bir Segah ayin bestelemiş olduğundan bu rivayetlerde haklılık payı olabileceği düşünülmektedir. Hayatı boyunca birçok padişah ve devlet adamından himaye görmüş olup, bunlardan en önemlileri IV. Mehmet ve I. Selim Giray'dır. Devlet adamlarına yakınlığı nedeniyle bir dönem esirciler kethüdalığı yapmış, sarayda da musiki dersleri vermiştir. Kırım Hanı I. Selim Giray’ın Çatalca’da bulunan çiftliğindeki mûsiki toplantılarında büyük itibar gören Itrî, IV. Mehmet döneminde (1648-1687) sarayda mûsiki hocası ve hânende olarak görev yaptı. Kaynaklarda IV. Mehmet’in onu sık sık saraya davet ederek bestelediği eserleri bizzat kendisinden dinlediği kaydedilmektedir. Hükümdarın huzurunda icra edilen küme fasıllarına hânende olarak katılan Itrî, bu dönemde kendi isteği üzerine esirciler kethüdâlığı ile görevlendirildi. Onun bu görevi esirler arasındaki kabiliyetli ve güzel sesli gençleri bulup yetiştirmek ve geldikleri ülkelerin mûsikisi hakkında bilgi edinmek amacıyla istediği rivayet edilmektedir. Şeyhî, Sâlim, Safâyî gibi tezkire müelliflerine göre bu görevde iken, bazı kaynaklara göre ise ayrıldıktan bir süre sonra vefat etmiştir. Türk mûsiki tarihinin en önde gelen birkaç simasından biri olan Itrî Efendi hânendeliği, şairliği ve hattatlığının yanı sıra özellikle bestekârlığı ile tanınmıştır. Mûsikideki hocaları kesin olarak bilinmemekte, ancak Derviş Ömer, Kasımpaşalı Koca Osman, Küçük İmam Mehmed Efendi ve Hâfız Post gibi üstatlardan faydalanmış olabileceği tahmin edilmektedir. İbrahim Alâeddin Gövsa, mûsiki hocasının Vakıf Halhalî diye tanınan Nasrullah Efendi olduğunu söyler. Rauf Yektâ Bey, onun Câmî Ahmed Dede’nin (ö. 1078/1667) şeyhliği esnasında Yenikapı Mevlevîhânesi’ne devam ettiğini, âyinlerden aldığı ruhanî neşeyle Mevlevîolduğunu ve mevlevîhâneye gelen üstatlardan da faydalandığını, dervişlerden ney üflemeyi öğrendiğini ifade eder. Şuarâ tezkirelerinde ve güfte mecmualarında na‘t, gazel, muamma, tahmîs, nazîre, tarih ve kıtalarının yanı sıra hece vezniyle yazılmış türkülerine de rastlanmaktadır. Muamma hallinde de üstad olduğu belirtilen Itrî’nin şairliği üzerinde, manzumelerine tahmîs ve nazîreler yazdığı çağdaşı ünlü şair Nabi’nin tesiri olduğu kanaati yaygındır.
Bu dunyaya KEL ALICO diye bir pehlivan geldi. Nerdeyse 30 yil baspilanligi kimseye vermedi. 58 yasinda 20 li yaslardaki koca yusufla iki gun guresti. Ve 70 yasinda ogrencisi adali halili yendi Kimse KEL ALICOYU bilmiyo ama