Falcıyı, zehra sabahta okumuş ogüzelim altyapıya rağmen ses ince gelince çokta iyi olmamış. o altyapıda kamuran ablamızın nasıl klas okuyacağını tahmin bile edemiyorum. Burdaki altyapı ona göre cansız duruyor
Sbvyra’yı İbranice yazınca kelime anlam kazanıyor ve kırılma, kırılmış, kırılganlık gibi anlamlara geliyor: שבירא - שבירו Şarkının dili ise İbranice, Aramice, Zazaca falan değil. Olay aslında biraz karışık. Dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım… Akaşik kayıtlara danışmak için istihare ve istişareye yatan Orhan Seyfi Çelik Hz. İsa’dan yüz sene kadar önce yaşamış, sonradan büyücü olmuş ve hala astral boyutta varlığını sürdürmekte olan bir Babil büyücüsüyle tanışmış. Büyücü İsrailoğullarından gelmiyor, Amalekli. Ama onlarla aynı tanrıya inanıyordu. Tabii sonradan farklı bir deity ile çalışmaya başlayacak ama konuyu dağıtmayalım. Bu büyücünün yaşarken konuştuğu konuşma dili (kendi alfabesi de yok) hem melez bir dilmiş hem de artık ölü bir dilmiş. Samimi olunca büyücü ona hayat hikayesini anlatmış ve ODÇ de bu hikayeyi bir şarkıda okumak için büyücüden izin istemiş. Şarkıda büyücü kendi hikayesini anlatıyor aslında. Gençken sevdiği bir kız varmış. Kız bölgedeki bir yetkilinin cariyesi gibi bir şey. Parasını verip satın almış evinden. Sevmişler birbirlerini. Ama kızın çocuğu olmuyormuş. Adam da kurumuş soyunun aileye varlık getirecek bir erkek çocukla devam etmesi için her ayın yirmi sekizinde hazırlık yapmış. Bildiği bütün büyüleri yaparak sevgilisiyle birlikte oluyormuş. Ama yok… Kız kısır. Ona rağmen beraber kalmışlar. Başka kimseyi arzulamamış adam. Varsın bir oğlu olmasınmış. Sonra kız ölmüş. Adam da çok üzülüp kafayı yemiş. Bir daha kadınlara dokunmayacağına yemin etmiş. Ama cinsel ihtiyaçları, ölen eşine karşı duyduğu bağlılığı zorlamaya başlayınca zennelerle yatmaya başlamış. Ama yaptığı işin anlamsızlığını düşünerek kendisinden tiksinmeye başlamış. Adam daha sonra da spiritüel yolculuğuna yoğunlaşmak için kendini hadım ediyor ve yaşadığı bölgede çok tanınan bir büyücü oluyor. Şarkının ismi de bu aşk hikayesini ve büyücünün feda ettiği erkekliğini anlatıyor zaten. Benim öğrenebildiklerim aşağı yukarı bu şekilde.
Dank je Meral Polat voor opnieuw mij wijzen op een Turkse muzikant die ik helemaal niet kende... Best goed, dit, maar ongetwijfeld is de tekst ook heel belangrijk. En die versta ik dan weer niet...
It’s actually a poem. It goes something along the lines of: Your love did not leave me I was left hungry, I was left thirsty The night was treacherously dark Your love did not leave me Indeed, my soul is lonely Indeed, my soul is silent My soul is shattered Your love did not leave me My hands are in handcuffs I was left without tobacco, without sleep Your love did not leave me
ikimizin şarkısıydı 9 sene oldu ben hala dinliyorum... sen yüksek sesle dinleme çocukların uyanır it was our song it's been 9 years, I'm still listening to it... u should don't listen with a loud voice your children will wake up