Kitap kadınların ne kadar pislik bir karakterde olduğunu ve bir erkeğin başarılı olsada sevdiği kişi tarafından menfaat içinde sevildiğinin yüzleşmesini yaşıyor. Ve hayatın anlamsızlığı yüzünden sonunda intihar.
Kitap kadınların ne kadar pislik olduğunu anlatmıyor siz anladığım kadarıyla bazı kadınlara öfkelenmişsiniz kininizi herkese yayamazsınız burada bir karakter öyle diye tüm kadınlara genelleme yapamazsınız ayrıca orada tavrı para yüzünden değişen tek kadın Ruth değil babası abisi o zengin takımındaki erkeklerin hepsi Ruth gibi davranıyor o yüzden kitap kadınları kötülemek için yazılmış bir kitap değil bazen hayatta bir şeyleri başarsan bile mutlu olamayabilirsin belki de hayatın anlamını yanlış yerde arıyorsundur.
Kardeśimin kitablari arasinda bulmuśtum .Hem ingilizce hem Francizca okumuśtum...Son okumamda..okula beraber gittigi biriyle yillara süren bir kavgasi var ...tam bir vahśet ...kibab ise " pes etmeme" adina tam dehśetsi bir destan ...selamlar...😊😊
Kesinlikle güzel olduğun için değil Martin London'u çok merak ettiğim için tıkladım. Ben de büyük bir Jack Eden hayranıyım. Lütfen anlatın sabaha kadar dinlerim.
Çüş dur ✋ japon ya ⚛️ yedi coşkun yalçın USA ABD rakiniz varsa gelimmi 🐦 🏝️ sindan incir e karış mam ha pamuk bizde var nane Yok varsa CTE imza Türk cell e 👰👰🌽
Sana kitap tavsiyem olsun Jean Baudrillard'ın Simülakrlar ve Simülasyon kitabını okumanı tavsiye ederim. Bir de üstüne Cioran doğmuş olmanın sakıncası üzerine kitabını okursan kendini farklı bi felsefi ve sosyolojik bi türe geçerken bulacaksın.
Kitap içerisinde çok güzel örnekler var. Sizinle daha fazlasını paylaşmak istiyordum ama video çok uzun oluyor yine de bu kitaptan buraya yazdığımı okuyun :) Öğretmen masasına kocaman bir kavanoz yerleştirir. Sınıfa getirdiği torbalardan birinden aldığı iri kaya parçalarını kavanozun içine koymaya başlar. kavanozda başka taş koyacak yer kalmayınca öğrencilerine sorar: “kavanoz doldu mu?” Öğrencileri hep bir ağızdan “evet doldu” diye yanıt verir. bunun üzerine öğretmen Çakıl dolu kovayı alır ve kavanoza döker, ara ara kavanozu sallayarak daha fazla taş parçasının boşlukları doldurmasına izin verir. tekrardan sorar: “peki şimdi doldu mu?” Öğrenciler temkinli davranır “tam dolmuş sayılmaz” derler. Öğretmen bu sefer kavanoza kum döker tekrardan sorar: “kavanoz doldu mu?” Öğrenciler bu kez “hayır dolmadı” derler. Öğretmen “aferin” diyerek eline aldığı bir sürahi suyu kavanoza döker. Öğretmen sınıfa döner ve şöyle der: “Çıkarmanız gereken ders şu: eğer büyük taş parçalarını baştan kavanozun içine koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız.” Sizin hayatınızdaki büyük taş parçaları neler? Onları öncelikli olarak kendi hayat kavanozunuza yerleştirdiniz mi? Yoksa kum ve suyla kavanozunuzu çoktan doldurdunuz ve büyük parçaları dışarıda mı bıraktınız? :)
Selam Asya, videoyu attığın ilk birkaç saatte ana sayfama düştü ancak yeni izleme fırsatım oldu. Öncelikle çok tatlı olduğunu ve derdini iyi anlattığını, bu vesileyle takibe aldığımı söyleyerek başlamak istiyorum. Uzun bir yorum olacak bunun için şimdiden kusura bakma. İşin sonunda neyden bahsettiğimi anlayacaksın. Celal'in ailesi Preveze'den Uşak'a sonrasında da Yunan işgaliyle İstanbul'a göçmüş ve Kapalıçarşı'da halıcılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan, Kurtuluş savaşından sonra da Mustafa Kemal kendine yakın isimlere ülkeyi kalkındırması için devlet hazinesinden para vererek yatırımlar ile ülkeyi kalkındırmasını söylüyor. Celal ile bağlanan nokta ise söylediğin gibi anneannesinin kuzeni olan A. Kasım Taşkent'e de bu paradan bir pay düşüyor ve bu para sayesinde Alman'lar ile anlaşarak bir çok fabrika ve şirket kurarak ülkenin kalkınmasında ciddi bir rol oynuyor. Henüz daha genç cumhuriyet kurulmadan önce doğan Mehmet Sipahioğlu yani Celal'in dayısı olan kişi ise bu fabrikaların ülkeye yeterli olmadığını görerek yine Alman'lar ile ortak bir şekilde Tamek'i kuruyor. Tabii Alman yatırımcılar Tamek'ten bir sene sonra çekilmiş olsa da sağlam bir başlangıca yardımcı oluyorlar. Sadece Celal'in babaannesinin dayısı değil aynı zamanda aile içerisinde her iki tarafta da askerler bulunuyor ve hâliyle aile cumhuriyetten önce asker temelli bir aile iken cumhuriyetten sonra da burjuva, hatta elit bir aile konumuna geliyor. Bu sebeple de Türk Silahlı Kuvvetleri, bilhassa Celal'in de hayran olduğu Türk Hava Kuvvetleri aileye ciddi bir muhabbet besliyor. Hem elit bir aile olduğundan ötürü hem de silahlı kuvvetlerinin kalkınmasında ciddi yardımları olduğu için. Bu kadar 'Celal' diyorum ama kendisi hoca denmesini istemiyor çok haklı bir sebepten dolayı. Kendisi bu yorumu okumayacak olsa bile kendi isteğinin üzerine saygı duymaktır aslında bu bile. Kitabı henüz okuma fırsatım olmasa bile tam bir Teke Tek programı derlemesi gibi olduğuna eminim, sizi dinlerken aklımdan her anlatışı teker teker geçti resmen. Kitabı alma isteğim de kat be kat arttı. Bunun için teşekkür ederim. Bu kadar uzun yazdın, amacın ne ulan diyebilirsin haklı olarak ama eğer ki buraya kadar okuduysan sonda bahsettiğin "Kendime daha fazla şey katmak istiyorum" sözünün sanırım gerçekten arkasındasın demek. Nacizane anasayfasına düştüğün biri olarak verebileceğim bazı tavsiyeler var bu yüzden konuyu bu kadar uzattım. Öncelikle anlatımın ortalama bir Türk insanından çok iyi düzeyde ama isimleri de öğrenmeni tavsiye ederim. Ezberden öte öğrenmek kendine bir şey katma yolunda çok faydalı olacak. Bilerek bu yorumda isimlerini verdiğim 2 şahıs bile çok önemli kişiler. Keza kendi kitabında da fazlasıyla bir çok isimden bahsetmiştir mutlaka. Hocaları, arkadaşları, ahbapları, peşinde olduğu ve hayran olduğu insanlar. Hayatlarını, mücadelelerini, yaptıklarını ve hayallerini öğrenmen bile kendine bir şeyler katmanı kolaylaştıracaktır. Tecrübe sadece pişmanlıkla değil, eksiklikle de anlaşılır ve okuduğun hayatlar sana eksiklikleri gösterecek ve hayatı daha iyi anlamanı sağlayacaktır. Kendini de bu konuda boş yahut eksik hissetmene gerek yok çünkü Celal'e de sorsan o da kendini eksik ve boş hissedecektir. Öğrenmek, bilmek, anlamak zihninin karanlık köşelerinde daha dolu bir yer almak yerine aksine çok daha büyük boşluklar yaratacak. Bilmiyorum bir hemşire adayına bu sözleri söylemem ne kadar mantıklı ama dış bir gözün, hele de hiç tanımadığın, bilmediğin bir insanın bunu söylemesi bildiğin şeyleri daha iyi anlamana yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.
Selam Hamza👋🏻 teşekkür ederim yorumun için. Öncelikle evet Celal Şengör kendisine Celal denmesini istiyor ama ben ona öyle istemsizce diyemiyorum hep hoca kelimesini eklemek içimden geliyor😄 İsimlerden kitapta evet çok fazla bahsediyor ama ben yanlış bir şey söylememek için isimleri söylemekten çekindim. Yazdığınız bilgiler ve tavsiyeleriniz için de ayrıca teşekkür ederim 🙏🏻
Videonuz anasayfama düştü. Yemek yaparken izledim (aslında dinledim). Biriyle sohbet eder gibi hissettirdi - zaten buna ihtiyacım vardı. Teşekkür ederim, güzeldi.
Video anasayfama düştü. Sonuna kadar izledim. İnceleme güzel olmuş ama bence bu tarz kitapları ciddiye almamak lazım. Celal Şengör gibi insanlar toplumla aynı hayatı yaşamıyorlar ve bence bu yüzden topluma verdikleri tavsiyeler de pek önemli değil. Gerçekten böyle halkın dışındaki fanuslarda yaşayan insanların yaşamlarının kimsenin cahilliğiyle etkilendiğini de sanmıyorum. Devlet yönetimi ile ilgili verdiği tavsiyeler de genellikle toplumun yararına değil kendi sınıfının çıkarlarına yönelik. bkz 10:06 - 10:45