Тёмный
book, art and movie
book, art and movie
book, art and movie
Подписаться
TOPLUM SÖZLEŞMESİ
10:30
Месяц назад
KURU OTLAR ÜSTÜNE
8:42
Месяц назад
Sil Baştan
7:40
Месяц назад
İLK MÜSLÜMAN, #HAZELTON
30:24
Месяц назад
Deliliğe Övgü
7:45
Месяц назад
Bulantı
9:26
Месяц назад
DELİLİĞE ÖVGÜ
4:22
Месяц назад
Do the Right Thing
16:12
Месяц назад
Şeker Portakalı
6:34
Месяц назад
Persona
11:06
Месяц назад
Eşkiya #şenerşen
11:42
Месяц назад
ETERNAL SUNSHINE OF THE SPOTLESS MIND
1:33
Месяц назад
ARISTOTELES
4:55
Месяц назад
İLKBAHAR YAZ
3:19
Месяц назад
2046
5:07
Месяц назад
Üç Büyük Usta
6:16
Месяц назад
Samsara
10:57
Месяц назад
Sevme Sanatı
11:06
Месяц назад
Dava, Kafka
4:28
2 месяца назад
THE TRUMAN SHOW, Film
4:16
2 месяца назад
127 SAAT
6:24
2 месяца назад
BİR ÇİFT YÜREK, Marlo Morgan
7:01
2 месяца назад
Franz Kafka, Dava
16:02
2 месяца назад
Lion, Film
12:28
2 месяца назад
Комментарии
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 Месяц назад
Çocukluğumuz Annemin bana öğrettiği ilk kelime Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde Annem bana gülü şöyle öğretti Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde Binmiş gelirdi Ali bir kırata Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte Biz o atın tozuna kapanır ağlardık Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman Ali olmak bir hedef her çocukta Babam lambanın ışığında okurdu Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık Fetihlerde bayram yapardık İslam bir sevinçti kaplardı içimizi Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi Kediler mangalın altında uyurdu Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı İnanmış adamların övüncüyle Sabırla beklerdik geceleri Şimdi hiçbirinden eser yok Gitti o geceler o cenk kitapları Dağıldı kalelerin önündeki askerler
@denizonder6395
@denizonder6395 Месяц назад
Bu tarihçilere nolmuş böyle Allahım yüzlerinde nur yok ya Allahım affet ya
@mehmetacarlar7982
@mehmetacarlar7982 Месяц назад
6:41 çok lakayt.. daha ciddiyetsiz olabilirsin.. denemeye devam et
@alperenterli8911
@alperenterli8911 Месяц назад
video için teşekkürler elinize sağlık
@Oznur-rz9yc
@Oznur-rz9yc Месяц назад
😭🥺😭🥺😭
@MehmetEminAcar.
@MehmetEminAcar. Месяц назад
Teknede yaşanan olay ne kötü bir şeyse kız neden isteyerek gidiyor para için mi diycem sanmam melisa yanıtlar mısın
@MehmetEminAcar.
@MehmetEminAcar. Месяц назад
Buse bu soruyu yanıtlar mısın tecavüz mü etmişler ama istekli gidiyor biyerden sonra orda ne anlatılmak isteniyor teknede neler yaşandı bir fikrin var mı
@emre2b627
@emre2b627 Месяц назад
Yüzünü göster
@kemalabul1370
@kemalabul1370 2 месяца назад
Teşekkür ederim 🙏
@Joern_Joestar
@Joern_Joestar 2 месяца назад
Çok iyi video teşekkür ederim 🎉❤
@veyselbasaran5641
@veyselbasaran5641 2 месяца назад
Teşekkürler 👏🏻
@dogancan777
@dogancan777 2 месяца назад
recep ivedik 1 analiz istiyorum
@OYUNKITASI_MOBL
@OYUNKITASI_MOBL 2 месяца назад
Güzel içerik olmuş kutlarım. 👍
@atiladincer7173
@atiladincer7173 2 месяца назад
Bende teşekkür ederim.
@muzhi.norrrrr341
@muzhi.norrrrr341 3 месяца назад
bayıldımm
@accenteradriver29
@accenteradriver29 3 месяца назад
Ablacım bu değerlendirme değil ama yine de sen bilirsin. özet yapmışsın
@sura5174
@sura5174 4 месяца назад
Bir sey dikkatinizi cekmedi mi,cemilin karisi kizkardesinin secimlerine karisip ona ahlak dersi veriyor,aslinda yilmaz guney filminde azem karakteriyle herkesi kendisiyle sorgulatiyor,cemil kendi baskalatina gidiyor,bunu agziyla soyluyorkarisi bunu umursamiyor cunku oda baskalarina gidiyor yada orda calisan ama geceleri lastik patlatan cocuk onuda sorgulatiyor kinini ofkesini baska seylerden cikarirken azem ona sadece bir soru soruyor niye saclarini uzatiyorsun,sevdiginden degil onlara benzemek icindir aslinda bunu kendisine bile itiraf edemeyen biridir ve azem ona der ki kendi hayatina yon ver filmde her seye bir elestiri vardir sadece koyluye yoktur, ulkemizde en cok emek verendir ve de emegi somurulen,ezilen hor gorulendir zamanimizda oldugu gibi
@sura5174
@sura5174 4 месяца назад
Film cok guzel,hayati azem uzerinden sorgulatiyir aslinda ,gercekten cok guzel herkesin anlayabilrcegi bir filmde degil ,buna sizde dahilsiniz filmi anlamayip yorumlamaniz gibi ,ayrica bu filmi herkese oneririm
@kanaleyna
@kanaleyna 4 месяца назад
Film analizinden ziyade film özeti olmuş ben daha farklı bir yorum bekliyordum
@Malimus
@Malimus 4 месяца назад
Nerde okuyorsun
@BurcuKE.
@BurcuKE. 5 месяцев назад
3:45 de yüzündeki yazıları bilen varsa yazabilir mi lütfen
@firdevsdemirhan1205
@firdevsdemirhan1205 5 месяцев назад
Sana nasil ulaşabilirim emil kitabi hakkinda bir kac sorum varda acil yardimin gerekiyor geri bildirim yapmani bekliyorum 🙏
@ugur8068
@ugur8068 6 месяцев назад
Abi ne olursun ingilizce gramer oku, öğren. Bir de bunun yanında türkçe konuşamayabilirsin. Lütfen yapay zekaya okutabilirsin..😊
@cagatayayhan8543
@cagatayayhan8543 6 месяцев назад
Ağzına sağlık kardeşim
@slak4141
@slak4141 6 месяцев назад
emeğinize sağlık
@eda4930
@eda4930 6 месяцев назад
ru-vid.com/video/%D0%B2%D0%B8%D0%B4%D0%B5%D0%BE-amKpVPWkpb0.htmlsi=9tz7gY-Q-f8ElaTc
@ayseylmaz5664
@ayseylmaz5664 7 месяцев назад
Harikasınız, teşekkürler 🤗
@handy9057
@handy9057 8 месяцев назад
Başarılı bir özetleme, teşekkürler
@mineklc9046
@mineklc9046 8 месяцев назад
Hangi uygulama ile projeyi hazırladınız
@tugbayuksel9358
@tugbayuksel9358 8 месяцев назад
Teşekkür ederim
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Çileyi koklayıp gül niyetine Zindana girersen, beni de çağır. Sabrı, kanaatı bal niyetine Ekmeğe dürersen, beni de çağır. Bazen iki dünya sığar içime Bazen iki güneş doğar içime Bazen gam yağmuru yağar içime Sen beni ararsan, beni de çağır. Dostların var ise divanelerden Göz yaşın aktıysa minarelerden Binlerce senelik viranelerden Birşeyler sorarsan, beni de çağır Ezelin ezelden öncesi vardı, Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı. Zaman yumağına bizi kim sardı? Aklını yorarsan beni de çağır. Dışarda göz yanar, içerde yürek, Taahhüt ehline tahammül gerek. Mazlum yarasına merhem diyerek Göz yaşı sürersen beni de çağır.
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Son günlerde Karanlıktı ruhu, tıpkı ışığın yakılmadığı oda gibi. Soğuktu ruhu, tıpkı şöminesi yanmayan oda gibi. Sanırım bütün bunlar onu dağlara, ovalara ve ormanlara gizlenmeye iten sebeplerdi. Sonra karanlığın ve sessizliğin bir Arap kızı kadar güzel olduğunu düşünerek mağarada yaşamayı düşündü. Mağaraya kaçışı ilk başlatan Eflatun'du değil mi? Son başlatan, son peygamber.
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Bu akşam bilmediğim bir âlem içindeyim, Ya rüyada bir seyyah, ya semavi Çin'deyim, Bir orman yangınıyle kızardı karşı dağlar, Taraf taraf tutuştu meş'aleler, çırağlar, Bir renge girdi eşya günün altın tasında, Bu kızıl kâinatın gezerken ortasında. Birden alev alıyor düşünceler, duygular, Ateştir burda hattâ ateşe düşman sular... Burda her göz ateştir, her gönül ateşperest, Ateş vermiş çizdiği esere bir çiredest! Duyuyorum bu akşam, din gibi, sevda gibi, Ne duyarsa içinden bir Mecûsi rahibi: Andırıyor hisarlar birer tütsü kabını, Leylekler ezberliyor Zerdüşt'ün kitabını, Benziyor bir mermere alnını koyan dere Bu ateş mabedinde bir ateşten ejdere. Parlıyor bir damla kan çamların sorgucunda Birer kâğıt fenerdir meyveler dal ucunda, Gördüm, sihirbaz gibi geçtiğini üç kızın Bu ateş âleminin içinden yanmaksızın! ... Sandım, ömrüm bitecek, bitmeyecek bu yanma! ...
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı akar Her vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar Bir yanında münzevi hıçkıran Leyla kuşu Sen henüz tanımadın sevda denen yokuşu Sen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi Yıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi Sen henüz vurulmadın uçarken göklerinde Sen henüz bir oltaya takılmadan derinde Karalar bağlamadın; beni anlayamazsın O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın Seni bir yıldız gibi koyacağım göklere Her gece ışığını ruhumdan alacaksın Aldanma gururunu okşayan çiçeklere En güzel güllerini ruhumla alacaksın Kopacak sanıyorsun bu ip ince yerinden Bu ipin her çizgisi yaralı bir dev gibi İnecek sanıyorsun bu bayrak gönderinden Bu sevda tükenecek sönen bir alev gibi Sen hala anlamadın sevginin en hasını Sen hala çözemedin ırmağın dünyasını O, coşkun bir denizin sularına yürürken Sen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını Gittiği her iklime sevdanı götürürken Gözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık Görmedin bir arslanın can çekişen resmini Yalnızlık kitabında okumadın ismini Bir takvim yaprağında yanmadı bakışların Dökülen tüylerine tutunmadın kuşların Karanlık köşelerde acı acı gülmedin Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin O Celali uykudan uyanmadın, uyanma Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma Bir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine Bir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm Feryadı kayaları parçalayan sesine Ömür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm Sen henüz bir zindanın küflü duvarlarına Çarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini Sen henüz diken diken saplamadın göğsüne Dudağında kuruyup dağılan sözlerini Sen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi Acıyı kaynatmadın içinde volkan gibi Karalar bağlamadın beni anlayamazsın O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git... Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git! Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı Andırıyor ışıksız evinde pencereler. Biraz yeşermek için beklesin artık kışı Çağlayansız yamaçlar,suyu dinmiş dereler. Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna, Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz: Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna, Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz. Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü, Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim. Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü, Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim. Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü Daha candan görürüm senden uzaklaşınca. Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü: Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Caddeden sokaklara doğru sesler elendi, Pencereler kapandı, kapılar sürmelendi. Bir kömür dumanıyle tütsülendi akşamlar, Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar... Son yolcunun gömüldü yolda son adımları, Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları. Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda: Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda, Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye, Yollarını bekledim görüneceksin diye. Senin için kandiller tutuştu kendisinden, Resmine sürme çektim kandillerin isinden. Saksıda incilendi yapraklar senin için, Söylendi gelmez diye uzaklar senin için... Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle, Saatler son gecemin geçti cenazesiyle, Nihayet ben ağlarken toprağın yüzü güldü, Sokaklardan caddeye doğru sesler döküldü...
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Derinden derine ırmaklar ağlar, Uzaktan uzağa çoban çeşmesi, Ey suyun sesinden anlıyan bağlar, Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi. "Göynünü Şirin'in aşkı sarınca Yol almış hayatın ufuklarınca, O hızla dağları Ferhat yarınca Başlamış akmağa çoban çeşmesi..." O zaman başından aşkındı derdi, Mermeri oyardı, taşı delerdi. Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi. Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi. Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu, Kerem'in sazına cevap veren bu, Kuruyan gözlere yaş gönderen bu... Sızmadı toprağa çoban çeşmesi. Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda, Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda, Ateşten kızaran bir gül arar da, Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi, Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar, Tarihe karıştı eski sevdalar. Beyhude seslenir, beyhude çağlar, Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Kayalıklarda gördüm seni,bir sisli günde, Fırtınadan saçların çözülmüş bir demetti. O kayalıklarda ki bir yıl evvel üstünde Çöllerden aşık dönen bir genç intihar etti... Seni her nerde,artık,her ne suretle görsem Bir gölgenin duyarım ruhuma düştüğünü. Ben de o aşık gibi bir kayada ölürsem Rabb'im mukaddes etsin seni gördüğüm günü! Kayalıklarda bir genç öldüğü gün beldenin Halkı seni karanlık rüyalarında görmüş, Ey yadı gönlümüzden çıkmayan afet senin Sevmediklerin değil,sevdiklerin ölürmüş. Bazı ruhum kararır kefenlerden,mezardan; Yok mu,Rabb'im,ölümün bir güzel şekli,derdim. O kayalıklarda ilk seni gördüğüm zaman Hayalimde ölüme en güzel şekli verdim. Başka bir göz yaşını dudaklarınla silsen Ürpererek:Bu,derim,mezardan bir nefestir! Buna kıskançlık deme,bence değil yalnız sen, Seni gören göz bile ne kadar mukaddestir! Kimse karşında belki titremez gönlüm gibi, Bense hala korkarım dizinde ağlamaktan. Teması korku veren tatlı bir ölüm gibi Daha cana yakındır görünüşün uzaktan...
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Ben, karanlık bir rüya kurbanıyım, avare Sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare Honçalı novruz gelir; bir de siyah ve sarı Dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları Her nağme, dudağında kurumuş bir karanfil Sana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefil Göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı Nerdesin, ey masallar ülkesinin son kızı Dokunmuyorsa kalem o mazlum kitabeye Ayışığı düşer mi kanlı bir harabeye Sensiz çöl, ıssızlığın kahrıyla zehirlendi Yalnız bulutlar değil, vahalar da kirlendi Mahşeri bir serabın ardından yürüyorum Gözlerini kaybeden bir kervan görüyorum Geride, okumayan silik izler kalıyor Deniz hala toprağı uykuda yakalıyor Tarihin her sayfası soluyor pare pare Karasevda burcunu yıkıyorsun, Gülnare Azerbaycan ufkunda bir divanedir gönül Böylesine tarumar olmadı belki de gül Toprak, bir bakışınla kızıl renge büründü Yıldızlar ülfet için gündüz vakti göründü Gözlerin binlerce yıl ötesinden yadigâr Nerdesin, ey Bakü’den, Gence’den esen rüzgâr Yaldızlı perçemlerin ıslandıkça uzuyor Yalnızlık damla damla şakağından sızıyor Bazen öfke, kavgayı sevenlerin ardında Malihulya ve hüzün; bazen korku ve sevda Çiçeklerin yurdunda yalnız senin kokun var Bazen uzaktan uzak, bazen yakın bir duvar Karanlığa mahkûmdur gökte sensiz, sitare Ruhumu zevalinle buluşturma, Gülnare Soluğun ab-ı hayat mıdır: filizlendi kül Siyah bir lale gibi aynaya düştü kâkül Kırdın yüreğimdeki saatin akrebini Kuruttun düşlerimin hayal mürekkebini Hangi ırmağa baksam, akıyorsun derinden Hazar, acılarınla ağlıyor kederinden Kuduran bir denizde benziyorum şikare Görebilseydi seni ejderhalar, Gülnare Gözlerinden fışkıran yanardağlar sönerdi O ısırgan bakışlar balmumuna dönerdi Oysa şimdi su sarhoş; balıklar geldi dile Dalgalar son umut, vuruyorlar sahile Nahcıvan, hasretinle alevlenen bir çerağ Seninle firakını unutuyor Karabağ Göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı Nerdesin, ey masallar ülkesinin son kızı Bırakıp gittin beni umarsız bir efkare Haber gönder, nerdesin, nerdesin ey Gülnare
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Bir bakış ki açıyor gönül muammasını, İki sevdalı kalbin en gizli yarasını, Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur, Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur. Bir bakış, bir aşığa neler anlatır, Bir bakış, bir aşığı saatlerce ağlatır Bir bakış, bir aşığı aşkından emin eder, seven insanlar daima gözleriyle yemin eder.
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına Bir güvercin uçurup kıtalar arasından Çağırdın beni Geçerek birer birer sürgün kanyonlarını Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına Yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı Yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana Koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına Adını söylemek istemiyorum Her hecesi amansız bir kor dudaklarımda Her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım Zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım Adını söylemek istemiyorum Rüveyda dediğim zaman Anla ki, senin için yürüyor kelimeler Çığlığımın atardamarlarından Hangi yıldızdır bilmem, gözlerin Kayar da üzerime Rüveyda Önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime Sonra açılır önümde ıstırap vadileri Silik renkleriyle adımlarıma Çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir Hayalin bittiği menfeze doğru Alaca bir at koşar içimde Zamansız, mekânsız nefese doğru Uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair Yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda Oysa Rüveyda Baştanbaşa ben Kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim Kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden Bir anlatsam nasıl utandığımı Bir doğrulsam eğildiğim yerlerden Ağarır tanyeri nilüferlerin Alaca bir at koşar içimde Ezer toynaklarıyla anılarımı Sular köpürmemeliydi Rüveyda Kırılmamalıydı ıslak dalları hasret servilerinin Ben zehire alışkınım, şerbete değil Rüyalar nefret eder avare duruşumdan Kâbuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde Sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber Ben her gece bir Mehdî türküsüyle çilekeş Yargılamak için zeval kayıtlarını İnkılap bekliyorum Hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin Uzanır da gönlüme Rüveyda Derinden bir ok saplanır bağrıma Beynimi çağıran bir sese doğru Alaca bir at koşar içimde Zamansız, mekânsız nefese doğru Varlığın cinayettir memleketimde işlenen Akıtır kanını asil pehlivanların Yokluğun sükûnettir kuşatır evrenimi Varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın Şimdi yıldızlardan bakamıyorsun Göklerinde bir Belkıs otururdu Rüveyda Binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin Güneş bir anne gibi dururdu başucunda Artık dokunamıyor kâkülün bulutlara Karalara bürünmüş saçlarında dolunay Ben bu kadar zulme lâyık mıyım Rüveyda Hangi ressamı vurur bilmem, endamın Sarar da benliğimi Ben beni tanımam kaldırımlarda Kafesleri yutan kafese doğru Alaca bir at koşar içimde Zamansız, mekânsız nefese doğru Kırmızı bir kurdele bağlayarak alnına Duydun mu orkideye duâ eden birini Bu ısmarlama yüzler yok mu Rüveyda Bu yapmacık bebekler Gözyaşı akıtırken gülenler yok mu Beni kahrediyor geceler boyu Hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün Soluk bir dünyanın mezarlarına Gömerek gurbetimi Kapadı karanlığa Yesrib, kapılarını Meydan okuyuşun çağın ordularına Bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır Doruklardan öte hevese doğru Alaca bir at koşar içimde Zamansız, mekânsız nefese doğru Yasını tutuyorum kararttığım düşlerin Yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda Amansız bir yalnızlık üfleyen pencereler Lif lif yoluyor kahır seyyahı bedenimi Önümde, haksızlığın hesaba çekildiği Siyahın simsiyahı tanımadığı mahşer Arkamda, kare kare ömrümü belirleyen Hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler Söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını Yeniden bir Nil olup taşar mıyım çöllere Kim giydirir başıma tacını nihayetin Kim takar bileğime hürriyet künyesini Karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle. Rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı Ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı Asırlardır köhne barınaklarda Küflenen, çürüyen çığlıklarımı At vuruldu; içim paramparça Rüveyda Gölgelerin ardına sakladım kusurumu Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin Ben burda damla damla eriyip akıyorum Yine de, bırakamam yerlere gururumu İstenmediğim yeri usulca terk ederim Hâtıra kalsın diye bırakır da ruhumu Mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim.
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Daha dokunmadan kurudu irem Çöllere bir türlü yağamıyorum Yeni bir koşunun başlangıcında Biraz deprem sonrası Biraz şehir hülyası Bir kalp yangınından geriye kalan Siyah gözlerine beni de götür Artık bu yerlere sığamıyorum Pembe uçurtmalar yolladığından beri Sarardı tiryaki menekşeleri Sonbaharın tozlu kafeslerinde Sevgi turnaları yakalıyorum Turnalar gidiyor; ben kalıyorum Avareyim, asudeyim, yorgunum Bilmiyorum neden sana vurgunum Erzurum garında, banklar üstünde Uyku tutmuyor karanlıkları Yitik düşlerimi kovalıyorum Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum Bin bir türlü kokuyorsa yaylalar Siyah gözlerine beni de götür Baharın koynundan koparıp sana İpek bir mendile sardığım yüreğimle Şehzade gülleri gönderiyorum Umutlar kalıyor; ben gidiyorum Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini Kaptanları sorgulayan Yanından geçen küheylanların Korku tufanına yakalandığı Siyah gözlerine beni de götür Güneş ülkesinden gelen yiğitler Benzeri olmayan bir dünya kursun Cellât, ayrılığın boynunu vursun Usul usul intizarı çürüten Bu hercai diken, bu çılgın arzu Sürüklüyor imkânsız muştuların Eşiğine gönül vadilerini Bir ağaçtan düşen yapraklar gibi Düşüyorum tanyerine Ya topla yaralı kırlangıçları Ya da bu vefasız şarkıyı bitir Özgürlüğe giden tutsaklar gibi Siyah gözlerine beni de götür
@savker4022
@savker4022 10 месяцев назад
BİR ŞİİR ANCAK BU KADAR KÖTÜ OKUNUR
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 6 месяцев назад
içten miydi, değil miydi? onu da ifade edin lütfen!
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Gittin; dünya bir kafes, devâ mahpus, söz ketum Gittin; çekildi suyu can nehrinin; kaldı kum Doruklarda bahardın, derinde servi boylu Muhabbet savaşçısı, yiğit, cihangir soylu Göklere yönelirdin gece gündüz, susardın Zamana defineler verip mekânı sardın Bu gün hüznün hayale kuyu kazdığı gündür Bu gün kederden sabrın bile bezdiği gündür Yetim kalmış çiçekler sana meftun bakardı Yuvanda gülkurusu bakışların kokardı Tenhada çoğaltırdın gözlerini kimsesiz Gözlerin başkaları için ağlardı sessiz Bereket dağıtırdın çocukların kalbine Sonbaharına erip döndürüldün Rabbine Bu gün ötenin bir dost eli sezdiği gündür Bu gün samanyolunda aşkın gezdiği gündür Kör bakmayı bilmezdin; özde ruhun yanardı Rüzgâr, yağmur ve güneş seni meczup sanardı Şimdi yansın kapılar, pencereler kırılsın Vadiyi sel götürsün, dağ ikiye yarılsın Öncü bir kıyametten geçtiğin ândı ölüm Sen rüyadan uyandın; senden uyandı ölüm Bu gün kardelenlere kanın sızdığı gündür Zamanın ezberini yine bozduğu gündür Ân gelir, seni nâçâr kılan dert nîran olur Alıcı kuşlar gibi vurulup vîran olur Yedi iklimden sorar düşlerini yârenler Buhurdanlıkta taşır hâtıranı erenler Kırlangıç yuva yapsın şimdi lâlezarına Erguvan tohumları ekildi mezarına Bu gün kovulmuşların katran süzdüğü gündür Bu gün toprağın alevleri üzdüğü gündür Bu mezar taşı kime ne söylüyor; bu yıldız Bu gök, yaralı bulut, çâresizlik; bu ıssız Ülkenin hangi dağı, ovası şimdi benim Seninle sessizliğin koynuna girdi tenim Âh kırılan ellerim, ah çürüyen kanlı göz Bir cefâ girdabında dalgalanıp yandı öz Bu gün fırçanın kalbe diken çizdiği gündür Matemin bir şairi lif lif çözdüğü gündür Her yüzde bir tebessüm oluyor filizlerin Haramilerde bile ışıldıyor izlerin Nâm yurdunda gölgeydin, merhamet burcunda dev Sokak garip; münzevi bir rüyada şimdi ev Hicrana varan yolun her köşesinde serap Şehir şehir ürperiş, ülke ülke ıstırap Bu gün bir kelebeği dağın ezdiği gündür Bu gün kalemin “eyvah” diye yazdığı gündür
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
önümden çekilirsen istanbul görünecek nerede olduğumu bileceğim sisler utanacak eğilecek ağzının ucundan öpeceğim saçına kalbimi takacağım avcunda bir şiir büyüyecek nerede olduğumu bileceğim bu çıplak geceler yok mu bu plak böyle ağlamıyor mu camları kırmak işten değil delirecek miyim neyim kirpiklerimden mısra dökülüyor kenya'da simsiyah yalnızım yoksul bir şilepte gemiciyim malezya'da yük bekliyorum önümden çekilirsen istanbul görünecek nerede olduğumu bileceğim gözlerini söndürme muhtacım ben senin aydınlığına muhtacım yepyeni bir ilkbahar harcayıp bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp rüzgâr gülünü arayacağım oran'da pernanbouc'ta tombuktu'da vinçler yine akşamları indirecekler yine karanlığa bulaşacağım gözlerin rüzgârda savrulacak ikimiz iki sap buğday olsak sen benim olsan ben senin olsam bir gece vakti aklına gelsem uykunu tutsam bırakmasam seni kucaklasam kucaklasam birbirimizin kalbini dinlesek dünyanın kalbini dinlesek büyük ateşler yaksalar iki güvercin uçursalar nerede olduğumuzu bilsek
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet o eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet çalgılar susar heves kalmaz şatârâbân ölür şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır kan tutar / tutan ölür sokaklar kuşatılmış karakollar taranır yağmurda bir militan ölür an gelir ömrünün hırsızıdır her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış an gelir şimşek yalar masmavi dehşetiyle siyaset meydanını direkler çatırdar yalnızlıktan sehpada pir sultan ölür son umut kırılmıştır kaf dağı’nın ardındaki ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalıları evvel zaman içinde kalbur saman ölür kubbelerde uğuldar bâkî çeşmelerden akar sinan an gelir -lâ ilâhe illallah- kanunî süleyman ölür görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatli bir bombadır patlar an gelir attilâ ilhan ölür
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
aşka özgü zakkum bahçelerinde gene acılarla kalıyorum ben deniz ölesiye yakın ayaklarıma ey ülkemin pusatsız kahramanları erzurum garında, banklar üstünde sükût-u hayâle uğrayan kalbim geceyi kavrayan parmaklarımla bu hasret, bu hicran zelzelesinden beni kurtarmaya gücünüz yetmez çünkü mutsuzluğun mekteplerinde ıstırâp dersleri alıyorum ben gittikçe yaklaşan bir âfet gibi intihâr yanılgısıyla yollar beni esârete çekiyor şehrâyin şarkıları söylüyorum içimden şarkılar ki, hep aynı nakaratla bitiyor sen bir garip delisin gözleri perdelisin erzurum garında, banklar üstünde susuzluktan ağlayan bir güvercin içime vuruyor kanatlarını nağmelerin ateşinde parlayan kuşlar bölük bölük hayatıma giriyor bütün çığlıkları kuşanmış ölüm dudaklarında siyanür oysa bilmiyor ki, bu yolculuktan yollar tükense de, dönmeyeceğim seni yaşamadan ölmeyeceğim o çin hârikası bakışlarını o pekin gözlerini gözlerin ki, gece donanmasıdır yoksul ve yabancı mısralarımın bedenimde çıban çıban ağrılar ben bu ağrılardan zevk alıyorum ejder tepesinde bunalıyorum bir yanda kum fırtınası diğer yanda esrârengiz karakalem çalışması bir deniz rüzgârla, yağmurla ve yıldızlarla başlamak üzere son âyinimiz erzurum garında gece yarısı bankların üstüne şimşekler konar bazen bir yıldırım gezinir saçlarımda bazen bir melek saatler boyu yakama ölümsüz çiçekler takar erzurum garında gece yarısı hıçkırıklar boğazıma tıkanır nemrut ateşiyle sabaha kadar içimde binlerce ibrahim yanar koltuğumda efsaneler kitabı kafdağından nergis devşiriyorum başını dayamış omuzlarıma o eski, o yaşlı zümrüdüanka ben bir çin sarhoşu samanyolunda denizi tartışan bakışlarını geçmişime asla gömmeyeceğim seni yaşamadan ölmeyeceğim perdeler kalkıp da sabah olunca aldırma aras’ın öyle bulanık öyle mahzun aktığına palandöken yine sisli, aldırma ben hem sise hem çamura alıştım senelerdir bu acıyla buluştum mutluluk ne zaman çıksa karşıma yalnızlık bir zindan, çöker başıma
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine II Gelin gülle başlayalım atalara uyarak Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine Bir anda yükselen bir bülbül sesi -Erken erken karlar ortasında Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta- Bana geri getirir eski günleri ...Paslanmış demir bir kapı açılır Küf tutmuş kilitler gıcırdarken Ta karanlıklar içinde birden Bir türkü gibi yükselirsin sen Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken Söyleyemediğim ateşten kelimeleri Şuuraltım patlamış bir bomba gibi Saçar ortalığa zamanın Ağaran saçın toz toprağını Bana ne Paris'ten Newyork'tan Londra'dan Moskova'dan Pekin'den Senin yanında Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu Geceme gündüzüme Gözlerin Lale Devrinden bir pencere Ellerin Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den Kucağıma dökülen Altın leylak III Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma Kimi ırmaklardan yansıma Kimi kayalardan kırpılma Kimi öteki dünyadan bir çarpılma İçi ölümle dolu Dönen bir huni Doğarken güneş Kesilmiş ölü yüzlerden Bir mozayik minyatürlerden Dokunur tenimize Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay Ve birden senin sesin gelir dört yandan Menekşe kokulu sütunlardan Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan Gözlerine ait belgeler sunulur Ey aşkın kutlu kitabı Uçarı hayallere yataklık eden Peri bacalarının yasağı Gönlümün celladı acı mezmur Bana bıraktığın yazıt bu mudur Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi Senden bir gök Senden yıldızlar ördüler Ateş böcekleri O gece dört yanıma Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı Sen bir anne gibi tuttun ufukları Ve çocuklar gülle anne arasında Seninle güller arasında Tuhaf bir ışık bulup eridiler Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler Aramızdaki sırra Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar Gençlik monologları Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından Bana getiren Yasamız vardı Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben IV Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Uzatma dünya sürgünümü benim Güneşi bahardan koparıp Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüreğime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil Ayaklarımdan belli Lambalar eğri Aynalar akrep meleği Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras değil mirasın hayaleti Ey gönlümün doğurduğu Büyüttüğü emzirdiği Kuş tüyünden Ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde İnsanlığa anıt gibi yükselttiği Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Bütün şiirlerde söylediğim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini Ey gönüllerin en yumuşağı en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında Çatı katlarında bodrum katlarında Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba Hep Kanlıca'da Emirgan'da Kandilli'nin kurşuni şafaklarında Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Ey çağdaş Kudüs (Meryem) Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında Köle gibi satıldım pazarlar pazarında Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda Verilmemiş hesapların korkusuyla Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür Bir odun parcası aydınlatır ocağı Annesi ateşin önünde perişan Annesi ateşin içinde hür Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür Yağmurlar sırtıyla sırtım arasındadır Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın Kalbimi bin parçaya böldü divane sır Sesi geliyor sesi, günahkar çocuklarım Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır Benım boyum ufak onun da ufaktı Kıvırcık saçlarından öpmediğim için onu Onun bu ocakta yanan toprağı Her gece rüyamda avuçlarımı yaktı Benim boyum ufak onun da ufaktı Benim gözlerim yeşildir onun kara Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara Annesinin başi elleri arasında Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük Bir fotoğraf asılıdır duvarda Aynaya, geceye, maziye dönük Annesinin başı elleri arasında Bir tüfeğin burnu havadadır Ateş almak üzeredir mermisiz Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım Siz beni ne anlarsınız... siz... Bir tüfek ateş almak üzeredir mermisiz Bir saman çöpüne tutunmuş kızların Eteğini ben çektim Neyleyim göğsümü Karacadağ'ın sert rüzgarı doldurmuş Annemden ben ilk sütü Geyve'de içtim Ankara'ya Çataldağ'a bir zindandan gül vurmuş Az kalsın ben ölecektim Bir saman çöpüne tutunmus kızların Kediler halıları parçalıyor Kırmızı bir ışık düşüyor yere Annemin dizinde derman yok Hükmedemiyor insan ruhuna ateş Rüzgar hükmedemiyor incecik perdelere Kediler halıları parçalıyor Ateşte sarı gül açan saksılar Kızarmış bir ekmek gibi duruyor Kulağıma garip sesler geliyor Kuş yumurtasından çıkan insanlar Ahırda bir ata eyer oluyor Kulağıma garip sesler geliyor Ben bir şarkı bir türküyüm Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm Beni bir azizin nefesi uçurur Kalbimde Allah'ın elleri durur Cici ayaklarım ilikli bağlı Ben onun sılası kendimin gurbetindeyim Ben azizin hasreti Ben Meryem'in yanağındakı tüyüm Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara Ocak sönüyor ateş kül oluyor Annesınin saçları beyaz Annesi saçlarını yoluyor Ateşin içinde gül açılmış Servi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür Annesi ruhunda ruhuma eğilir Sineklerin kanadını ısıtan Bir güneş toprağı yarıp çıkacak Kadınlar sansa da yaşadığını Sarkısız kaldıkça yaşayamayacak Kadınları sarkılır, akrepler aydınlatır Kadınları sarkılır, zahirlar aydınlatır Artık ben gideceğim ata eyer vuruyorlar Hatıralarımı birer birer yakacağım Entarimi parça parça edip Zehirli kirpilere bırakacağım Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp Göğsüme siyah bir gül takacağım Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp Kendimi boşluğa bırakacağım Ayaklarımın altından geçıyor bir deniz Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım Siz beni ne anlarsınız... siz... Artık ben gideceğim atım kişniyor Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz bir deniz Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam Benim gözlerim yeşildir ah... onun gözleri kara Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara
@kitapsanat3809
@kitapsanat3809 10 месяцев назад
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı Garip bir yolculuk, tren ve geyve Bir hançer bölüyor, ah... rüyalar Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve.. Lambalar yanıyor hafif ve sarı Gece kar yağacak sabaha kadar Toprakta et, kemik çatırtıları... Yarı ölüleri bir korku tutar, Değince bir taşa kafa tasları, - Ölüler ki yalnız tırnakları var, Ve yalnız burkulmuş diz kapakları... Bir lamba yanıyor hafif ve sarı, Esmer delikanlı, hatıra ve kan. Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları, Sızıyor bir kapı aralığından, Lambalar yanıyor hafif ve sarı Bir lamba yanıyor hafif ve sarı Açıyor elini göğe bir kadın Uzuyor, uzuyor altın saçları Uğrunda ölünen güzel kızların Lambalar yanıyor hafif ve sarı Çocuklara açar mağaraları Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler İlân-ı aşktan dil balıkları Aşina suları çabuk terkeder. Lambalar yanıyor hafif ve sarı Bakıyor ateşe, küle böcekler. Köpekler parçalar kanaryaları Mektupları bir boz ağaç kurdu yer Baykuşlar ötüyor harabelerde Yanıyor lambalar hafif ve sarı Bir kaza kurşunudur her yerde Süvarisiz şaha kalkan atları Bir ruhun ışığı vardır göklerde Lambalar yanıyor hafif ve sarı Ötüyor baykuşlar harabelerde. Bir lamba yanıyor hafif ve sarı Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer Bekledi arzuyla karanlıkları Anneler, babalar, erkek kardeşler: Tâ içinden duyar ani bir ağrı Bir hüzün şarkısı tutturur gider Anneler, babalar, erkek kardeşler... Lambalar yanıyor hafif ve sarı Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş Bir neşe şarkısı tutturur gider Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş Kurşunlar sıkılır göklere doğru Serçe yavruları havada titrer Lambalar yanıyor hafif ve sarı... Bir lamba yanıyor hafif ve sarı İnce yelkenleri alıyor yeller Titretir kalpleri ve bayrakları Gemiden toprağa uzanan eller... Lambalar yanıyor hafif ve sarı Bir yosun köküne hasret kalacak Gizli hazineler, su yılanları... İnce yelkenleri alıyor yeller Bir lamba yanıyor hafif ve sarı Bir lamba yanıyor hafif ve sarı Beyaz pelerinli hür tayfaları Kendine bağlar siyah kediler Titriyor gönüller ve kara bayrak Bir yosun köküne hasret kalacak Gemiden toprağa uzanan eller Bir lamba yanıyor hafif ve sarı Bir lamba yanıyor hafif ve sarı Garip bir yolculuk, tren ve geyve Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları: Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...