Tasavvuf & Kuantum ile Bilinç Dönüşümü - Murat Tulga Buyruk
Tasavvuf ve kuantumun buluştuğu noktada açığa çıkan enerjiyle hayatımızı sınırsız deneyimlerle yaratacağımız hologramda nasıl yapılandırabiliriz? Bireyler (bizim algıladığımız çokluk görüntüsü), sistemde nasıl var olur? Nasıl yönelir? Nasıl yönlendirilir? Kuantum’un Tasavvuf ile buluştuğu nokta neresidir? Kuantum düşünce sistemi, hem bilimsel tanımlarda hem de Tasavvuf dilinde nasıl yer almaktadır? Bilinçaltımız durmaksızın enerji yayar. Bu enerji bilinçaltımızdaki düşünce kalıplarından ve çekirdek inançlardan oluşur. Pozitif düşüncelerimizin gerçekleşmemesinin sırrı da burada gizlidir. Her an, düşündüklerimizle farkında olmadan bir sonraki anımızı yarattığımızın bilincinde miyiz?
Hocam bu bilince varanlara ermişler mürşidi kamiller deriz onlarda kerametler gösterir tayı mekan gibi, veya elindeki taşı altına çevirme gibi. Sizdede böyle kerametler varmı?
Tip şimdide açiklayamaz ALLAH, in hikmeti sizdeki ben sizi yeni keşfetdim çok şey kaçirmiş sayiyorum kendimi🤔 emeklerinize ilminize sağlik geçmiş videolarinizi ariyorum
Merhabalar bir şey duymuştum ne kadar doğru bilmek istedim hayırlısı kelimesi evliya peygamber duası imiş Allahım Annebe babama hayırlısı uzun ömür ver demek belki hakkında ölmeleri hayırlısı diye duymuştum bizde buna uzulecegimiz için Allahım annemle babamla mutlu huzurlu güzel omurlar ver demek gerekiyormus
Merhaba, sadece mtbacademia da online seminerler var ve tüm seminerler mtbacademia webb sayfasında bulunmaktadır, detaylı bilgi için mtbacademia'yı arayabilirsiniz.
@@MuratTulgaBuyruk hologram olmasi konusunda suphe yok ama bu hologramda gecirecegimiz zamani yalan icinde yalan şeklinde yaşamak baska ,yaratillmis hakikati hologram olarak yasamak baska .insalari gezegenlere yolculuk yada yercekimi gibi uyduruk seylerle mesgul edip kisi yada kisilerin ulasmak istedigi menzile giden yola baska baska yalanlar ekleyerek kendi tekamulune harcayacağı zamani bunlarin doğruluğunu ispat yada kabul icin harcamasini nasil aciklarsiniz ?insanlara ilim ve bilimi birleştirilip elimizdeki kur-an i hakkiyla anlamaktan bahsederken bunları esgecmeniz de ayrica bi konu..uzerine soylenecek cok sey var lakin anlamaniz icin bu kadari yeterli sanırım
Hocam muazzam anlatiyorsunuz tabi anlayabilene. Her konuşmanızı dinlediğimde idrak seviyem biraz daha genişliyor. Çok mutlu ve huzurlu hissediyorum kendimi. İyi ki çıktınız karşıma, ben ne zaman ve hangi düşüncem ile ektim ve bu şekilde biçtim elbette hatırlamıyorum ama belli ki kalpten istemişim birgün bu yola girmeyi, siz de karşıma bu vesile ile çıktınız. Bu sonsuz bir yol ve ben bu yolda yürüdüğüm için çok mutlu hissediyorum.
Ben kendimdeki esmalarla ilgili örnek vermek istiyorum. Eskiden çok sinirli biriydim, herkese kızar, öfkelenirdim yani benden en çok Celal esması açığa çıkardı. Sonra bir takım olaylar yaşadım ve kendime döndüm, özüme döndüm, kendimdeki manaları gördüm. Allah'a yakin olmaya çalıştım ve zaten hep benimle olduğunu idrak ettim. Şimdi sevgi içindeyim ve artık benden Celal esması açığa çıkmıyor, bir anda yokolmadi elbette, yavaş yavaş, idrak ede ede. Şimdi önceden ofkelendigim insanları hiçbirine ofkelenmiyorum. Sanırım artık Vedud esması açığa çıkıyor. İsmin ne olduğunu da bilmek gerekmiyor bence. Öfkeyi mi yaşamak istiyorsun, sevgiyi mi, bolluğu bereketi mi? Hangisini idrak ediyorsan onu açığa çıkarıyorsun. Oturup zikir çekmek te vahim değildir bana göre. İdrak etmek ve hangisini açığa çıkarmak istediğine karar vermek yeterlidir. Kaderini kendin yazarsın lafı ile anlatılan da budur. Önüne gelen şeyler sendeki manalar. Önüne gelenleri beğenmiyorsan sen sene dön, sendekini değiştir. Sonra seyre geçersin lafı ile söylenen de sonra o Vedud, Rezzak manalarını yaşarken beğenmeme haline girmezsin çünkü istediğin odur. Seyre geçmek de bu demektir, huzur içinde yaşarsın o manayı. Yine bize çok bilimkurgu gibi geliyor, ben kalmaz seyre geçeriz gibi laflar. Evet dil kısıtlı olduğu için böyle anlatıyor hocamız da ama yine bu dünyada yaşarsın o seyir halini de.
Ben bir yola girdim ve bu yola beni çok büyük bir acı sürükledi. Karşıma çıkan ilk şey yıldıznamem oldu. Evet bana bir noktaya kadar yardımcı oldu ve ona kapılıp gitmemem gerektiğini anladım. Attığım her adımı gökyüzü mü etkiliyor? Hayır insanda tüm manalar varken gökyüzünde hepsi yoktur, o halde neden her dakikami etkilemesine izin veriyorum? Özgürleşmek lazım ve kendi manalarımızı bulmak lazım. Sonsuz manalar var insanda, ben bir sürü buldum derim sen daha ötesine de gidersin, sende olan bende de vardır, ve daha fazlası. Sonsuzdur Allah, sonsuzdur Kur'an, sonsuz manalar bütünüdür İnsan.
Kâinat Allâhın zekâtıdır! Kâinat, Allâh’ın zekâtıdır! “Ürettiğinin” bir kısmı “Rahmân”dan gelendir… Acıyla karışık nimettir üretilen... Bir kısmı “Rahıym”den gelen üretimdir, sırf nimet olarak! Besmelenin bir anlamı da anlayabildiğimiz kadarıyla şudur… “Bismillâh’ir Rahmân’ir Rahıym” “Varlığımın hakikati olup ‘Allâh İsmiyle İşaret Edilen’in Rahmetiyle üretiyorum; ki bu rahmet bir yönüyle acıyla karışık olsa dahi neticede sırf nimettir, mutluluk getirir.” “Allâh İsmiyle İşaret Edilen” mutlak varlığın yeryüzündeki sembolü, “anne”dir! “Anne” üretir ve karşılıksız olarak verir! “Anne” de “rahim” sahibidir; yavrusunu orada üretir! Ürettiği yavrusunu kâh “Rahmân”iyet yönünden nimetlendirir, terbiye için azarlar, cezalandırır, onun hoşuna gitmeyecek kurallar koyar… Hep onun iyiliği için! Kâh da en güzel şeyleri yedirir, giydirir, gezdirir; “RAHIYM”iyeti yönünden! “Allâh” İsmiyle İşaret Edilen, “Rahm”den yaratıp ürettiklerini koruyup onlara karşılıksız vermektedir her an; “anne”, “rahiminde” ürettiklerine karşılıksız vermektedir ömür boyu! Allâh Rasûlü Muhammed Mustafa (aleyhisselâm) şöyle uyarmıştır bizi: “ALLÂH AHLÂKIYLA AHLÂKLANIN”! Allâh ahlâkıyla ahlâklanıp, karşılıksız verebilmektir, zekât! Zekât vermek, Allâh ahlâkıyla ahlâklanmanın bir yoludur! Zekât, tasarrufunda olanı karşılıksız vermektir!.. En alt sınırı da kırkta bir veya yüzde ikibuçuktur! Sonsuz olan, sonsuz zekât vermededir!.. Sonlu olandan da sınırlı zekât vermesini istemektedir “zekât” adı altında! İnsanda zekât, “Hakk’tan alıp, halka vermedir!” Hakk’tan aldıklarından neyi verirsen, zekât olarak, karşılıksız olarak; Allâh’ın kurmuş olduğu düzen ve sistem gereği, o gelir sana, misli misli! Bir yerde şu soruldu bana: − Pek çok zengin, çok büyük rakamlarda zekât veriyorlar; para veriyorlar, giysi veriyorlar, yiyecek-içecek veriyorlar, binalar yaptırıyorlar… Fakat hiçbirisinde manevî ilimler gelişmiyor, irfan sahibi olmuyorlar, maneviyata geçemiyorlar! Bunun sebebi nedir? − “Allâh” İsmiyle İşaret Edilen’in Anayasasındaki “Sistem ve Düzen”, ne verirsen misli misli o gelir sana!.. şeklindedir… Para dağıtırsan, misli misli para gelir; bina dağıtırsan, bina gelir; ilim dağıtırsan, ilim gelir; bâtın ilmi, maneviyat dağıtırsan o yoldan sana açılım olur! Zenginler zekâtlarını neyle ve nereye veriyorlarsa o yoldan da karşılığını alıyorlar! Patlıcan tohumu ekip, gül yetişmesini bekleyemezsin! Maddiyat verip, maneviyatta yer almak istiyorsan, en azından insanlara manevî bilgileri -sohbet, kitap ya da kaset olarak- zekât vermelisin ve o konuları onlara ulaştırmalısın ki, sana da maneviyatın kapısı açılsın! − Yani zekâtımızı para olarak vermeyip; ilim olarak sohbet olarak mı verelim? − Hayır bunu demedim!.. Zekâtının paraya düşen miktarını, insanlara ebedî hayatı kazandıracak olan ilimleri oluşturacak kitap ve kasetler olarak dağıtıp, onların en kısa zamanda gerçekleri anlamasına vesile olurken; öte yandan da maneviyat ilmini öğrenip bunu onlara anlatmak suretiyle, zekâtın yani karşılıksız vermenin manevî tarafını edâ edesin! Bu niçin böyle..? Kısaca bunu da açıklamaya çalışayım; Allâh’ın kurmuş olduğu sistem ve düzen gereği, insanda meydana gelen her şey beyin aracılığıyla ortaya çıkar, fark edilir hâle gelir! Beyinde hangi konu ağırlık kazanırsa, o konu üzerinde beyindeki açılımlar genişler ve alışları artar! Verme fiili, beyinde ilgili alandaki kapasitede genişleme oluşturur!.. Hangi fiiller kişiden açığa çıkarsa, o fiillerin kökeni olan hücre bloğunda büyüme, gelişme olur; o alanda faaliyet gösteren hücrelerin sayısı artar! “Anlamasan da ibadet et” önerisinin ardındaki gerçek budur! Fiiller, açılımları zorlar ve yeni kapasiteler meydana getirir… Netice; zekâtını hangi yoldan neye dönük olarak verirsen, karşılığını da aynı yoldan, misli misli alırsın! Maddiyata dönükse, o yoldan; maneviyata dönükse, o yoldan! “ALLÂH” bağışı olan varlığının en azıyla kırkta birini, ihtiyaç duyanlarla paylaşmak; işin bâtın yönüdür... Zekât... Hak için halktan, mülkten geçmektir! Allâh’tan geleni halkla Hak için paylaşmaktır! Varlıksızlıkta daim olmak için, varlığından geçmektir! “ALLÂH” âlemlerden Ğaniyy’dir; esası üzere “Gınâ”dan hisse almaktır! HALK’ta “HAKK”ı görüp, ondan esirgememektir! Şeytan vasıflı cinin, Âdem’de Hakk’ı göremeyip; secde etmemesi ve bu yüzden lânetlenmesi benzeri olarak... Zekât ve sadakadan kaçanlar, “İnsan”da “Hakk”ın varlığını göremeyip, onunla varlığını paylaşamayanlardır... Ki, gelecekleri ne olur, neye benzer bunu kavrayışınıza bırakırım!..
