“geçti içimizden biri koca denizi gide gide buldu bir yeni kara. bir sürü insan koştu ardından, orda büyük şehirler kurdular; alın teri ve akılla ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza… bir makine icat etti içimizden biri, buhar çevirdi tekerleği onunla fabrikalar türedi ardından bir sürü başladı insanlar fabrikaları çalıştırmaya ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza… düşündü taşındı içimizden bir çoğu güneş ekseninde dönmesi üstüne dünyanın. bir sürü insan kafa yordu insan yüreği, evrenin yasaları üstüne havanın bileşimi,denizin balıkları üstüne kafa yordu bir sürü insan. bulundular önemli keşiflerde ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza… tersine günden güne arttı şehirlerde yoksulluk yıllardır kimse bilmez kimse insanın hali nice sürünür yerlerde sizin gibi biri,siz yukarılarda uçtukça kalmamış hiçbir yanı insana benzeyen peki insan insana yardımcı değil mi ne geze…” (Bertolt Brecht)
Rüştü Asyalı büyük bir aktör, büyük bir tiyatrocudur, bu özelliklerine hayranım ancak harika bir seslendirmendir aynı zamanda... Özellikle Cyrano de Bergerac karakterini hiç kimse daha iyi seslendiremezdi. Asyalı büyük bir değerdir, kendisini saygıyla selamlıyor, ona sağlık diliyorum.
Cümleleri anlamak için birkaç kez okudum ve kelimerin anlamını hayal ettim,zihnimde o zaman canlandı...güzel tıpkı üniversite ilk başladığım yıllarda gibi hissettim emekli olunca epey uzaklaşması edebiyattan.
HUERTA USTA (Bahtıkara madeni, Anto Fagasta) Kuzeye giderseniz eğer, Bahtıkaralar madenini görünüz; Çağırın Huerta ustayı, Bir şey anlayamazsınız uzaktan! Kumlar vardır sadece kül rengi Sonra yapılar gelir toz toprak içinde, Bunca yorgunluk ve kederler, Görülmez ama. Hepsi yeraltında saklanmıştır, Varlıkları kırıp geçirerek; Sessiz sedasız. Huerta usta kazmacıdır Bir doksan beş boyunda Maden damarı ortaya çıkınca Kazmacılar Yukardan aşağıya saldıran kişilerdir Yeraltında beş yüz metre derinlikte Kazmacılar vur Allah vurur Göbeğe kadar suda. Delgi makineleri Karanlıkta, çamurda, taşta İşini bitirdikten sonra, Kırk sekiz saat sonra yani; Bu cehennemden kurtulabilinir. Ve maden yollarından! Huerta usta Bir başbuğ gibi giriyordu madene Türkü söyleyerek, Sapsarı topal ve kambur çıkıyordu sonra Gözlerinde feri yok! Sürünmeye başlıyordu nihayet Kazma vuracak mecali yok Antimuvan onu yiyip bitiriyordu Eriyip akmıştı; Basamıyordu yere, Bacakları çöp gibi incelmişti Öyle uzundu ki Bir hortlaktı sanki, Oysa yaşı otuz değildi daha! Nereye gömüldüğünü sorarım da, Kimse bir şey diyemez bana, Çünkü kumlar ve rüzgar Ortadan silmiştir küçümencik haçları Huerta’nın işlediği bahtıkaralar madeninde. Pablo NERUDA
22 Kasım 1950’de Dünya Barış Konseyi’nin “Uluslar arası Barış Ödülü” Türkiye’den Nazım Hikmet’e verilmişti. Ödül alanlar arasında bulunan dünyaca ünlü şair Pablo Neruda, Zekeriya Sertel’e Nazım Hikmet’i göstererek şöyle diyordu: “Bu adamın kadrini bilin. Biz onun yanında şair bile sayılmayız"