Kar yağdı Hatun ve türbesinin hikayesi
Bu türbelerden birincisi, ulus meydanından Atatürk bulvarını takip ederek ulus çarşısı ve merkez bankasının önünden aşağı inilince hergelen veya itfaiye meydanı olarak bilinen yerdedir.
Bakımlı, temiz bir parkın ortasındadır. Ziyarete gelenleri parktaki güvercinler karşılar.
Bir erkek bir bayan görevlisi vardır. Bu türbenin bakımı, temizliği ile ilgilenirler. Türbe hergün açıktır.
Türbenin kitabesi mevcuttur. Bu kitabeden türbenin 1577 yılına ait olduğunu ve bir kadına ait olduğu anlaşılıyor.
Önceleri Cuma günleri çok yoğun ziyaretçi olurmuş. Adak adayanlar, dua edenler, duaları kabul olup adaklarını yerine getirenler, kesme şeker dağıtanlar Cuma gününü beklermiş. Ancak pandemi sebebiyle şimdilerde böyle bir yoğunluk görülmüyor. Hatta gelen ziyaretçi sayısı oldukça azalmış.
Kar yağdı hatun un hikayesi Ankara'da geçer. Tarih 1500 lü yıllardır.Ankara'nın güzel kızı ile yağız efesi birbirlerini çok severler. İki gencin arasındaki bu sevgi evlilikle pekişir. Evlendikten hemen sonra kız hamile kalır. Her hamile kadın gibi gül-i nazikter de aşerir. Ama gül-i nazikterin aşermesi bir başkadır. Ağustos ayında canı kar yemek ister. Eşi yağız efe ne yapsın ki. Ağustos ayında, ankara da, kar nerden bulunsun. Gül-i nazikter, sürekli dua eder. Kar yemek ister. Günler günleri kovalar. Gül-i nazikter, Herkesin uyuduğu bir akşam, bahçeye çıkıp kar yağması için dua eder. Hacet kapıları açılır ve kar yağmaya başlar . Gelin kız da, gün ağarıncaya kadar, yağan karlardan yer. Sabah olunca Ankara' yı bembeyaz karlar içinde görenler şaşırır. Gelin kızın öyküsü çabucak yayılır. Ancak, Gelin, yediği karlardan hastalanarak, yatağa düşer. Bir süre sonra da vefat eder.
İşte bu türbe de yattığı düşünülen kişinin bu gelin olduğuna inanılır. Duasının gücü, ağustos ayında kar yağması, bu kişinin erdiği, evliya olduğu inancını pekiştirir. Halk arasında kar yağdı sultan olarak anılagelir.
Kar yağdı sultan ın hikayesi, opera sanatçılarının da dikkatini çeker. Aynı isimle bir opera eseri sahnelenir. Karyağdı Hatun adlı opera eserinin librettosunu da yazmış olan Nezihe Araz, lyi ki kitabe var da, türbede yatanın, bir gül-i nazikter olduğunu anlatır, diyerek bu türbede yatan kişinin bir kadın olduğunu tespit eder.
Tezveren Hatun ve Türbesinin Hikayesi
Tezveren Sultan, hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
Halk arasında Ankara’nın kadın evliyalarından olduğu kabul edilir ve ziyaret edilir.
Mezar taşına Selçuklu ulularından diye yazılmıştır.
Bu mezarı ilginç kılan durumlardan birisi, yaya ve araç trafiğinin yoğun olduğu bir yolun ortasında bulunmasıdır.
İkinci özelliği ise bir kadına ait olduğu görüşüdür.
Altındağ Belediye binasının arka kısmında, ibni sina hastanesinin hemen üst tarafındaki kavşak içerisindedir.
Ulus- dikimevi toplu taşıma araçları bu mezarın yanından geçer.
Mezarın hikayesi şöyledir.
Vaktinde bu mezarın bulunduğu yerde bir konak vardır. Tezveren sultan bu konakta hizmetçi olarak çalışmaktadır. Bilinen bir ismi yoktur. İşlerini çabucak halletmesi sebebiyle olsa gerek kendisine tezveren denilmiştir.
Rivayetlere göre, bir gün, konağın beyinin hac ibadeti için kabede bulunduğu bir zamanda Evinin hanımının ise canı un helvası ister. Konağın hizmetçisi olan bayan helvayı hazırlar.. konağın hanımı hazırlanan helvayı Yerken , “Ah, Bey de bunu çok severdi . burada olsaydı da o da yeseydi.” der.
Konağın hizmetçisi sessizce kalkar, mutfağa gider, geri gelir. Konağın hanımına, Üzülme, hanımım. beyimede bir tabak helva götürdüm, verdim, geldim, der.
Konağın hanımı beyinin kabede bulunduğunu, mutfağa gidip gelme süresinde nasıl beyine helva verdiğini sorar. Olacak iş mi der, güler geçer.
Bu kerametin gerçekliği, konağın beyi hacdan elinde helva çanağıyla dönüp, ‘Hacda sen de bizimleydin. Helva ne kadar güzeldi. Sıcacık yedik. Eline sağlık’ deyince anlaşılır.
Kerameti bu şekilde ortaya çıkınca, Tezveren artık ‘Tezveren Sultan’ olarak anılmaya başlar.
Tezveren Sultan vefat ettiğinde, konağın bitişiğindeki caminin avlusuna gömülür. Aradan yıllar geçer. Şehir planı değişir. Tezveren Sultan’ın çalıştığı ve barındığı konak ve bitişiğindeki cami yıkılır. Avlusundaki mezarlar başka yere nakledilir.
Sıra, Tezveren Sultan’a geldiğinde onun kabrine dokunamazlar. Kabri kaldırmak için kullandıkları kazmalar kırılır. Kepçeler çalışamaz olur.
Bu kabri kaldırmak için çalışan kişiler, Rüya kanalıyla da uyarılar alınca, bu işten vazgeçilir. şimdiki haline getirip, o kabri üç yol ağzında, kavşağın tam ortasında bırakırlar.
1 окт 2021