Yazı - Yönetmen: Kemal Hamamcıoğlu
Performans: Serkan Altunorak
...
Cam kenarı.
18f.
Uçaktayım.
Perdeleri kapadım, sana geliyorum.
Şekersiz, sütsüz kahvemi içiyorum.
Bir çocuk kitabı okuyorum.
Küçük Kara Balık.
Kitap bitince, Küçük Kara Balık gibi olsana diyorum.
Kendi kendime.
Uçak piste iniyor, perdeleri açıyorum.
Ankara sis. Karlı Ankara.
18f, kanatmış!
Kanatların üstünde sana gelmem tesadüf olamaz.
Olmamalı.
Yok yok, her şeyden bir anlam çıkarmayı acilen bırakmalı.
En son ben iniyorum uçaktan. Bir de arka sıradaki anne ve oğlu.
Annenin elinde sevimsiz, kahverengi bir oyuncak ayı. Ayının karnına basıyor anne. Çocuk ağlamasın diye.
Ayı, “Sarıl bana!”, diyor. Çocuğun ağlaması kesilmiyor. Anne tekrar ayının karnına basıyor.
Sarıl bana, sarıl bana.
Ben hiçbir şey demeden iniyorum Ankara’ya.
Ayıysa hala sarıl bana.
Kahve alıyorum havaalanında. Yine. Sade. Şekersiz. Sütsüz. Kahve satan genç kadına, iyi pazarlar diyorum. Cevap vermiyor. Hiç gülümsemiyor.
Havaalanlarında gülümsemeler bitti. Aynı evlerdeki gibi.
Sürpriz yapıp beni almaya gelmişsindir diye çıkıyorum dışarı. Yoksun. Uykusuzum.
Araba yok. Motor yok. Sürpriz yok.
Havaalanları dedim ya korkulu artık, hiç gelen yok.
Sen de yoksun.
Bir taksiye biniyorum.
Taksinin üstünde Çankaya Pilot Taksi yazıyor. “Çankaya’nın taksisi misiniz?”, diye soruyorum adama. “Yok ben taksici değilim, abim taksici, arada ben evde çok sıkılınca hadi taksiye atla gez biraz, nefes al der.”, diyor.
Abisini hemen seviyorum. Abi gibi abi.
Nefes aldırıyor.
“Çankaya’nın merkezinde beni bırakır mısınız?”, diyorum. “Çankaya’nın merkezi yoktur.”, diyor.
“En merkezi yerinde indirin o zaman.”, diyorum.
En merkezi yerinde iniyorum Çankaya’nın.
Bilindik bir kahveciye oturuyorum.
Yine kahve alıyorum. Sade. Şekersiz.
Önümde boş kahve bardakları, üç dolu kültablası.
3 tall, bir small kahve.
Adam masayı temizlemek istiyor.
Kalsın diyorum. Öyle kalsın. Sanki hepsini ben içmişim gibi.
Seni beklerken bütün kahveleri içmişim gibi.
Bekliyorum.
Acelem yok.
Bekliyorum.
Yoksun.
Gelmeyeceksin.
Tamam anladım.
Kahve midemi hiç delmeyecek.
Anladım.
Bir fotoğraf çekiyorum.
Önümde kirli bardaklar. Küçük kara balıklar…
Camdan yansıyan omuzlarıma bakıyorum.
Kanatları hatırlıyorum.
Gelmeyenleri…
Gülümsüyorum.
Kendi kendime.
Nefes alıyorum…
Kendi kendime.
Fotoğrafın üzerine son cümleni yazıyorum.
“Ayının karnına basma…”
30 июн 2016