. قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ
“Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın
ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” (Tevbe 14)
. وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
“Ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder.
Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Tevbe 15
“Birinci bahis: Yapılan bu iş meşru olduğu halde Allah, bunu "azab" diye ifade etmiştir. Çünkü Allah Teâlâ kâfirlere
azab edecektir. Binâenaleyh O, isterse o azabı bu dünyada peşin olarak verir, isterse ahirete bırakır.
Savaşın faydalarından İkincisi, Cenâb-ı Hakk´ın "Onlan rüsvay etsin" buyruğunun anlattığı husustur. Bu, "Allah onların
başına öylesine bir zillet ve hakirlik verir ki, kendilerini mü´minlerin ellerinde kahrolmuş, zefîl ve rezil-rüsvay bulurlar"
demektir.
Üçüncü fayda, Hak Teâlâ´nın "Size, onlara karşı nusret versin" ayetinin ifade ettiği husustur. Bunun manası şudur:
"Kahredilmeleri yüzünden, onların rezil ve rüsvay olmaları gerçekleşince, onlara karşı kahir ve üstün olmaları sebebi
ile, müslümanlar için de yardım ve muzafferiyet meydana gelmiştir."
Malumdur ki, düşmanından uzun bir süre eziyet çeken bir kimseye, Allah, o düşmanına karşı en güzel bir şekilde
güç-kuvvet verince, onun bundan duyduğu şükür ve ferahlık çok büyük olur. Bu, onun kalbinin kuvvetlenmesine ve
azminin artmasına bir sebep teşkil eder.
Bir kimse şöyle diyebilir: "Cenâb-ı Hakk´ın, "Mü´minler zümresinin göğüslerini ferahlandırsın" ifadesi, Allah´ın
gayzdan doğan eleme şifa verdiğini ifade eder. Binâenaleyh bu, gayzı gidermenin ta kendisidir. O halde ayetteki, ´Ve
kalblerinden gayzı gidersin" tabiri, bir tekrardır." Buna şöyle cevap verilir: Allah Teâlâ, bu fethin (Mekke Fethi´nin)
onlara nasib ve müyesser olacağını va´adetmişti. Bundan dolayı onlar, bunun ne zaman olacağını beklemekten
ötürü bir sıkıntı içinde idiler. Nitekim, "İntizâr (beklemek), kırmızı ölümdür" denilir. İşte Cenâb-ı Allah, onların
kalblerinde, bu beklemeden doğan zahmet ve sıkıntıyı gidermiş, ferahlık vermiştir.
Ayet-i kerime, mucizeye delalet etmektedir. Çünkü Cenâb-ı Hak, bu hallerin meydana geleceğini (önceden) haber
vermiştir. Bu haller de, ayetteki habere uygun olarak meydana gelmiştir. Böylece bu, gaybtan haber verme
olmuştur. Gaybden haber verme ise bir mucizedir.
Bu ayet-i kerime, sahabenin, Allah´ın ilminde (katında) hakiki bir iman ile mü´min olduklarına delâlet eder. Çünkü
bu ayet, onların kalbterinin, dinden (İslam´dan) ötürü, gayz ve hamiyyet duygusu ile dopdolu olduğuna, İslam
dininin yücelip yayılması için büyük bir arzu ve istek duyduklarına delâlet eder. Böyle haller ise ancak mü´minlerin
kalblerinde bulunur.
Bil ki Hak Teâlâ´nın, bunları böyle sıfatlarla vasfetmiş olması, onların merhametli ve şefkatli olmalarına mani
değildir. Nitekim Cenâb-ı Hak onları, "Onlar müminlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı ise onurlu ve zorludur"
(Mâide, 54) ve "Onlar, kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler" (Fetın, 29) diye tavsif etmiştir.
Nusret ve zaferin, gerçekleşmesi büyük bir nimettir. Kul, Allah´ın nimetlerinin peşpeşe geldiğini müşahede ettiği
zaman, bu müşahedenin onu bütün günahlarından tevbe etmeye sevketmesi uzak bir ihtimal değildir.
İnsan nefsi, dünya ve onun lezzetlerine karşı büyük bir temayül duyar. Dünyanın kapıları insana açılıp, Allah Teâlâ
da onun için hayırlar murad edince, o kul dünya zevklerinin değersiz ve önemsiz olduğunu anlar. O zaman dünya,
onun gözünde çok değersiz bir hale gelir. Böylece bu, nefsin dünyaya iltifat etmemesine vesile olur. İşte bu, Cenâbı Hakk´ın, Hz. Süleyman (a.s)´dan naklettiği, "Bana öyle bir mülk ver ki, o benden başka hiç kimseye lâyık (nasib)
olmasın" (Sad,34) şeklindeki sözünün tefsirinde zikredilen açıklamalardan birisi de budur. Yani, "Bu mülkün
meydana gelmesinden sonra, artık hiç kimse dünyayı taleb etmekle meşgul olmasın" demektir. Sonra bu kul,
mülklerin en büyüğü olan bu mülkün tahakkuk etmesi esnasında, onun dünyadan ötürü meydana gelmediğini,
onun lezzetlerinde ve arzularında hiçbir faydanın bulunmadığını anlar. O zaman, kalbi dünyadan yüz çevirir ve ona
zerrece kıymet vermez.
Web / keremonder.com
Facebook / / kereminden
Instagram / / kerem_onder
Instagram / / ihramcizaderesmi
Twitter / / keremonder1
Podcast / anchor.fm/keremonder
din,ilim,fıkıh,dini videolar,sohbet,sohbetler,dini sohbetler,kerem önder,kerem önder hoca,tefsir,Allah,ilim yayma,ihramcızade,ihramcızade ilim yayma,
7 июн 2022