Güzel bir başlangıç oldu. Çok teşekkür ederim.💐Yayını izlerken yeniden bildirim gelince işi gücü bırakıp seminerleri izlediğimiz günleri hatırladım.😍💕 Ben “insanı” tanımak için izliyordum. İlyada ve Gılgamış gibi kült destanlarda benim ilgimi çeken, kahramanın çıktığı yolculuk sırasında ve sonunda değişip/gelişerek başka bir insana evrilmesi. İnsan; tutkuları, hırsları, hınçları ve korkularıyla insan. Ve bu çağlar boyu nerde, kim olursa olsun pek de değişmiyor. Önemli olan kendini alt edebilmesi.✨💫🧚🏻♀️
56:37 Ben hepsini keyifle izlemiştim Klasik Düşünce Okulundaki dersleri.Erman Gören'in destanı yorumlayarak ,açıklayarak duru bir anlatımla sunumu çok ufuk açıcıydı. Tekrar dinlemeyi düşünüyorum.Teşekkürler...
Tarih yeniden yazılıyor. Tarih; özünde mahremdir. Mahrem olan ise hürmet edilendir. Hakikat ise varlığın mahremiyetidir. Tarihe böylesine bir hürmetkar yaklaşım elbette hakiki olan açacaktır. Erman Gören, Homeros'un hakikatini bizlere sunmuş vaziyette. Bizler ise yine aynı minvalde hürmet ettiğimiz ölçüde Homeros'u ve bu bağlamda ilas'ı anlayıp kavramaya çalışacağız. Erman hoca'nın emeklerine sağlık.
Sizleri yıllardır beğenerek/severek/hayranlıkla izliyorum, hakeza Erman Hoca'yı da KDO'dan tanıyor ve takip ediyorum; lakin kanaatimce bu bölüm son planda ticari bir sektör olan yayıncılık alanında "o kitapları almayın, benimkini alın" çağrısı gibi olmuş. Ne sizlerin ne de Erman Hoca'nın böyle bir gayesi olduğunu düşünemem, haksızlık olur, ama dinleyicinin kulağında yankılanması bu yönde oluyor. "X kitap ideolojik kıyafeti şöyle, Y kitabın kullanılan dili şu şekilde, Z kitap falanca lisandan tercüme edilmiş, vs." demek, (kendi markasını parlatmak için alandaki diğer markaların kusurlarını dile getirmek gibi) düpedüz kötülemek gibi değerlendirilebilir.