evt " febi eyyi ala i rabbikuma tukezziban" rabbinizn hangi nimetlerini yalanliyorsunuz. ve bir diger ayette yasin suresinde var. " kün fe yekün" ol der ve olu verir. yani rabbimiz icn bu kadar kolaydir onun icn hicbisey zor degildir ol demesi yeterlidir
Rabbim sen neler yaratıyorsun Rabbim.Özen vererek her yarattığını,kusursuzca yaratmışsın😭🥺🤲🏻😭😭Başka hayvanı koysak direk boğulur.Ya da yüzme bilmeyen bir insan olsa direk boğulur.Sözümüzün bittiği yer işte.İnsanın Bu durumlarda nutku tutuluyor ve bişi diyemiyoruz bu yaratılışlar karşısında,sadece izliyoruz derinden düşünerek.
Evet, insaniyet îmân ile insaniyet olduğunu, insan ile hayvanın dünyaya gelişindeki farkları gösterir. Çünki hayvan dünyaya geldiği vakit, âdetâ başka bir âlemde evrimleşmiş gibi, yeteneklerine göre mükemmel olarak gelir. Yani gönderilir. Ya iki saatte, ya iki günde veya iki ayda, bütün yaşam koşullarını ve evrenle olan münâsebetini ve hayatının kanunlarını öğrenir. Meleke sâhibi olur. İnsanın yirmi senede kazandığı hayat iktidârını ve iş yapma yeteneklerini, yirmi günde serçe ve arı gibi bir hayvan tahsîl eder. Yani ona ilhâm olunur. Demek, hayvanın asıl vazifesi ,öğrenerek evrimleşme değildir. Ve çalışmayla, gayretle gelişmek değildir. Ve aczini göstermekle imdad istemek, duâ etmek değildir. Belki vazîfesi yeteneğine göre çalışmaktır, amel etmektir. Fiili kulluktur. İnsan ise, dünyaya gelişinde her şeyi öğrenmeye muhtaç ve hayat kanunlarına câhil, hatta yirmi senede tamamen yaşam koşullarını öğrenemiyor. Belki ömrünün sonuna kadar öğrenmeye muhtaçtır. Hem gayet âciz ve zayıf bir sûrette dünyaya gönderilip, bir-iki senede ancak ayağa kalkabiliyor. On beş senede, ancak zarar ve menfaati fark eder. Diğer insanların yardımlarıyla, ancak menfaatlerini elde edip, zararlardan sakınabilir. Demek ki, insanın yaraadılıştan vazifesi öğrenerek gelişmektir. Duâ ile kulluktur. Yani “Kimin merhametiyle böyle hikmetle idare olunuyorum? Kimin ikramlarıyla böyle mşefkatle terbiye olunuyorum? Nasıl bir lütufla böyle nâzenînâne besleniyorum ve idare ediliyorum?” bilmektir. Ve binden ancak birisine eli yetiştiği ihtiyaçlarına dâir, o bütün ihtiyaçları temin edene acz diliyle ve fakr ile yalvarmaktır. Ve istemek ve duâ etmektir. Yani aczin, fakrın kanatlrıylaakulluğun yüksek makamına uçmaktır. Demek, insan bu âleme ilim ve duâ vâsıtasıyla mükemmelleşmek için gelmiştir. Mâhiyet ve yetenek i‘tibâriyle her şey bilime bağlıdır. Ve bütün hakîki ilmin esası ve ma‘deni ve ışığı ve ruhu, Allah'ı delil ile bilmektir. Ve onun aslının esâsı da llah'a îmândır. Hem insan, nihâyetsiz acziyle nihâyetsiz belalara ma‘rûz ve hadsiz düşmanların hücumuna mübtelâ ve nihâyetsiz fakrıyla beraber nihâyetsiz ihtiyaçlara giriftâr ve nihâyetsiz isteklere muhtaç olduğundan, yaradılıştan gelen asıl vazifesi, îmândan sonra duâdır. Duâ ise kulluğun esâsıdır. Nasıl bir çocuk, eli yetişmediği bir merâmını, bir arzusunu elde etmek için ya ağlar, ya ister. Yani ya fiilî, ya sözlü acz diliyle bir duâ eder, isteğine muvaffak olur. Öyle de, insan bütün canlılar âlemi içinde nâzik, nâzenîn, nâzdâr bir çocuk hükmündedir. Rahmânü’r-Rahîm’in dergâhında ya zaaf ve acziyle ağlamak veya fakr ve ihtiyacıyla duâ etmek gerektir. Tâ ki arzu ve isteklerine kolaylıkla ulaşsın. Veya ulaştığı isteklerinin şükrünü edâ etsin. Yoksa bir sinekten şikayet eden ahmak ve haylaz bir çocuk gibi, “Ben kuvvetimle bundan başka bin derece ondan kuvvetli olan acaîb şeylere ve adamlara boyun eğdiriyorum. Ve fikir ve tedbîrimle kendime itâat ettiriyorum” deyip, ni'metlere nankörlük yapmak, insanlığın yaradılış gayesine zıd olduğu gibi, şiddetli bir azaba kendini müstehak eder.
Geniş ve sıcak bir yer yapmak lazım. Yoksa çok kirletiyorlar. Bende bakıyorum besliyorum bu aralar çıkım alıyorum. Ama sürekli temizlemek gerekiyor altlarını
slm örnekleri min altına büyük ce bir tekne aldım ve içine toprak doldurduk sularını bolca içiyorlar ve pislenme sorunu yok koku yok ve teknenin içinden hiç çıkmak istemiyorlar şu anda 3 haftaliklar petsoptan aldık 2 tane üşümesinler diye üzerlerine karton kapatıyoruz gece mutlular
Abi ben ördek besledim onların tüyleri yağlı kolay kolay ıslanmazlar ıslansalar bile ağızlarıyla kendilerini kuruturlar bide onlara marulu ıspanağı makasla doğra ver suyuniçine at ıştahla yerler ve çamurver biraz sulu olsun onuda çok seviyorlar sonra havucu turpu ince ince rendele yesinler
İlk görür görmez fark ettim farklı olanları ne hoş renkleri var derken siz bahsettiniz. Siyah beyaz karışık olandan bahsettiniz sanırım. Hepsine maşallah :)