0:00 Giriş 1:47 Cannes yeni Hollywood mu oldu? 11:51 Bu kadar farklı tarzlarla ilgilenmesini kendisi de ilginç buluyor mu? 18:30 Perfect Days üzerine 29:37 Do Not Expect Too Much from the End of the World üzerine 39:05 Fallout üzerine 49:46 1999 yılında neden, nasıl bu kadar efsane film çıktı? Tamamen tesadüf mü? 55:04 Seçilmiş kişiyi narsisistik bağlamda fetiş nesnesi olarak ele alabilir miyiz? 1:00:22 Wong Kar-wai üzerine 1:12:07 Shōgun üzerine 1:25:03 Orwell mi Huxley mi haklı? 1:31:45 Challengers üzerine 1:39:57 Apichatpong Weerasethakul üzerine 1:42:42 Sci-Fi ve tech alanında bu kadar queer insan göz önünde iken queer temsilinin bu alanlarda bu kadar yüzeysel ve az olmasını nasıl açıklayabiliriz? 1:45:35 Uwe Boll’un eleştirmenleri ringde dövmesi 1:48:13 Sinema yazarı Selin Gürel’e gelen ilginç yorum 1:52:07 Ömer Kavur’un Anayurt Oteli ile Hitchcock’un Psycho’su benzeşiyor mu? 1:57:57 Kinds of Kindness’tan bir beklenti var mı? 2:00:13 Civil War üzerine 2:10:14 Late Night with the Devil üzerine 2:14:47 Godzilla üzerine 2:26:28 Kapanış
Kutlukhan kutlu'ya güzel ve keyifli yayın için teşekkürler 🙏 Yaptığı yorumlar zihin açıcı, filmler ve dizilere daha farklı bakmamızı yol açıyor. Emeğinize sağlık, 👏👏
Teşekkürler. Bir sürü soru var aklımda sormak istediğim. Ama eninde sonunda birileri o soruları sormasa bile canımız Kutlukhan bey o cevapları illa ki vericektir. Ağzınıza aklınıza sağlık 🧿🎉
Çok güzel bir yayın, ara ara açıp dinliyorum, özledik yenisi gelse keşke... Wong Kar Wai filmlerinden Zanın Külleri diye bir filmi var, Ashes of Time, Kutlukhan izledi mi, izlediyse ne düşünür o film hakkında? Wong Kar Wai'nin izlediğim en düşsel filmi. Nasıl yaptığını kavrayamadığım, yoğun bir etki bırakıyor. Yönetmen sadece şehrin içine ruhuna girmekte usta değil çölde, boşluğun içinde de çarpıyor insanı.
Win Wenders bir takım uzak doğu bilgeliklerini toplayıp, üzerine bir de "yalnızlığımla mutluyum" romantizmini ekleyerek ne de güzel orta sınıf edebiyatı yaptı Perfect Days'le birlikte. Görünen o ki herkes de afiyetle yemiş. Bu filmi izledikten sonra Mükemmel Günler ifadesindeki Mükemmel'in bir ironi olduğunu ve filmin kendi söylemini tersine çevirmeye çalıştığını düşünmüştüm. Daha doğrusu Wenders gibi bir yönetmene bu sığlığı yakıştıramadığım için inanmak istemiştim. Ama maalesef Wenders tinsel ihtiyaçlarını gidermekte zorlanan Fransız teyzelere Budizm satar gibi Avrupalı bunalmış orta sınıfa Asya tinselliği satmış. Asya tinselliğinin tipik unsurlarından biri, ne kadar çok yaşamın içinde olursan o kadar çok canın yanar, dolayısıyla yaşamdan uzaklaşabildiğin kadar uzaklaş ki canın da yanmasın. Bu filmde de baştan aşağıya bu motto vardı, üzerine biraz da stoacı soslar eklenmiş olarak. Dhammapada'daki Gergedan Boynuzu Suttası bölümünü hatırlattı bana bu film. Okumayı sevsem, estetik bir haz uyandırdığını kabul etsem de, günün sonunda saçmalıktan başka bir şey olmadığını biliyorum.
Olum şu mikrofonlarınıza iki filtre ekleseniz de içtiğiniz çayın her yudumu ile yazarken her klavye tuşunuzun çıkardığı sesi duymasak mı acaba?... Tşklr. =)
Takashi Yamazaki, Spielbergian Godzilla'sı ile Türkiye'de filmler hakkında yazıp çizen ve de konuşan anti-Spielberg/anti-Hollywood, "seçkin(!)" azınlığı ne de güzel üzdü ama.
Perfect Days'i Hayal Mahmuru şehir bölümünde konuştuk dediler. Nerede o video? Hatta kutlukhan da hayal Mahmuru çekiyorum dedi başta. Başka bi yerde video serisi mi var? Hayal mahmuru kutsal motorda en son 2 ay önce yayınlanmış.