01:19 İşçilik Tanımı Değişiyor 03:59 Türkiye’de Genç İşsizlik Oranı Özellikle Kadınlar Arasında Yüksek 05:12 Gençlerin İş Beğenmeme Sorunu Eğitim ve İstihdam Politikalarıyla İlişkili 07:52 Gençler İş Sektörünün Karşılığından Memnun Değil 09:06 İşçilerin Refahı Düşüyor 11:42 Gençlerin Ekonomik Geleceği ve Modernleşme Süreci 12:56 Geleneksel Yapıların ve Endüstriyel Yapıların Eksikliği 15:29 Gençlere Maliyetli Evler Gibi Politika Hayata Geçirilebilir 16:44 Gençler İş Piyasasında Yeterince Değer Görmüyor 19:11 Gençler İş Beğenmiyor, İş Hızlı Sonuç İsteniyor 20:16 Türkiye İstihdamında Uzun Çalışma Saatleri ve Düşük Verimlilik 22:38 Gençlerin İş Tercihleri Ekonomik Faktörlerden Etkileniyor 23:43 Küresel Ekonomideki İş Tercihlerini Etkileyen Değişiklikler 26:03 Türkiye’de Gençlerin İş Bulma Sorunu ve Dış Göç 27:16 Güvenlik Sorunu Sadece Göçle Sınırlı Değil 29:27 Gençlerin Sadece Ekonomik Sıkıntılarını Değil, Genel Olarak Güvensiz Bir Yaşamın Kaynağını Araştırdık
Vahit'in çok sevimli bir adam olduğunu düşünüyorum, konuşma biçimini de çok beğeniyorum. Konuk aldığı arkadaşını da çok dinlenilesi buldum. Bu ikilinin arasında geçen entelektüel geyik son derece eğlendiriciydi. Bu seri Vahit ile sürsün lütfen.
Şu ana kadar karşılaştığım en iyi analizlerden birisi. Prekarya ve öz şiddet ilişkisinin altının çizilmesine ilk defa rastlıyorum, oldukça doğru bir tespit bence. (İlgilenenlere Guy Standing ve Byung Chul-Han çalışmalarını öneririm.) Çok başarılı bir video, tebrikler.
Flu TV zümrelerin güncel nüfuz ve toprak dağlımı: Crownland [İlker Canikligil] (%50 land) 49W (%30 land / %60 loyalty/ %70 influence) Mustafa 7 (%19 land/ %1 loyalty/ %10 influence) Teba [Stajyerler ve çalışanlar] (%1 land / %30 loyalty/ %1 influence)
@@furdasvaterland5637 49 W %60 loyalty ile entelektüellik bonusu veriyor. Ben olsam agenda giderdim ve borca girip development için advisor alırdım. ESG'nin loyaltysi düştüğünde başımıza nelerin geldiği ortada. Tekrar aynı durumun gerçekleşmemesi için eşeğin aklına karpuz kabuğunu getirmeyelim.
İş piyasası net kurallar ile tanımlanmalı günlük ve haftalık çalışma süresi, ücretin ödeneceği gün, senelik izin. Türkiye'de iş piyasası inanılmaz vahşi.
50 derece adana sıcağında sigortasiz 20 bin veriyorlar(ağır iş); çalışmıyorum tüm gün evde oyun oynuyorum, gelecek beklentim yok, kafam rahat. Allah çalışmak zorunda olanın yardımcısı olsun bu zamanda.
Ben 20lerimdeyken senin dediğin gibi diyenler vardı hep vurma hayali yaşadılar düzen kuramadılar 50 lerinde içlerinden bazıları intihar etti :) diğerleri de o yaşta sürünmeye devam ediyor çocukları da kendileri gibi küfürbazlığı devam ettiriyor.:) O zamanlar az miktarıyla rahata oynamayan kastıranlar şimdi rahatlar çocuklarını arabayla okullarına bırakıyorlar onların da vardır elbet dertleri kendilerince çocuklarının geleceğini düşünüyorlardır hayat öyle birşey zaten ama akıyor intihar akıllarına bile gelmiyor.
Kesinlikle gençler is begenmiyo diyen tayfa zaten çıkar telefonunu göster diyen tayfa devir değişti artık kimse kendileri gibi günde 15 saat çalışıp asgari ücrete fit olmaz kendileri enayi herkesi öyle zannediyolar
nüfus artış hızının düşüşü ancak belli bir gelir ve doyum seviyesinde mümkün manuel müdahalelerle regüle etmek imkansız milyonlaeca kişiyi kontrolsüz almadan önce düşünecektik.
Kimilerinin ezberlettiği tamamen yanlış yargı, nüfus büyüme, erime ve yok olmada belirleyici ana kriterdir ancak zengin olma, refahta değil.:) Nüfusunu yada sömürgelerini arttırmadan bunları zaten yapamazsın. Tarih, ülkeler insan aklıyla aynı çalışmaz kritik anlarda feda edebileceğin kadar bol nüfusun olmalı. Sorun nüfusun değil diğer çarklarıyla onları doyurup doyuramamandır. İleride yine ortalık karışınca MKA gibi birşey gelirse nüfusu hızlıca 100-150 milyona nasıl çıkartabilirizin çalışmasını yaptırır.:)
@@istar. sorun zaten sadece nüfusun fazlalığında değil. kalitesizliğinde. İşe yaramaz, dünya ile rekabet edemeyen, çalışmadan, parazit gibi, hırsızlık ve gaspla çok düşük vizyonları kovalayarak yaşayan ve kendisini dua ederek akladığını sanan nüfusun fazla olması.
Dediğiniz sorun orta gelir tuzağı sanırmm. Katma değerli ürün üretemiyoruz. inşaat ile anca bu kadar büyüyebiliyoruz. Sorunlarımız çok derin. Eğitimin e si kalmadı. Umudumuz ve geleceğimiz yok! Tek çocuğum var ve onu bile dünyaya getirdiğime öyle pişmanım ki! Bu bataklıktan nasıl çıkarız hiç bir fikrim de yok!
Gerçekten İngilizce biliyorum ve iş bulamıyorum. O kadar ki 12 senedir zaten günlük yaşamımda default olarak İngilizce konuşuyorum eşimden dolayı, artık ana dikim gibi oldu. Avrupa'da ve Çin'de İngilizce öğrettim ama TR de çalışılabilecek bir iş ( 1,5 asgari ücret ve haftasonu ve 8+ saat çalışmamı beklemeyen) bulamıyorum. YOK. O yüzden o İngilizce'yi iyi bilen iş bulur tezi de bence geçerli değil.
Sokaktan topladıkları yarım yamalak ingilizce bilen birini bu şartlarla ikna edip gemilerini yürütüyorlar çünkü. Kalitesiz iş yapıyorlar. Çok iyi biliyorsanız siz bu kurumlara yük olursunuz. Onların bakış açısı bu şekilde.
@@williamwallace326 Buraya CV bırakmadığım için mesleğimi, tüm eğitim ve tecrübe geçmişimi yazmadım haliyle. Zaten videoda ki ''iyi İngilizce bilen iş bulur'' iddiasına yönelik bir cevaptı.
Hayırlı olsun, güzel hamle, nihayet 49W ekibi hak ettiği değere ve tanınırlığa kavuşacak hem de Flu TV izlenme grafiklerini yeniden yukarı yönlü çevirme şansına sahip👏🏻
Genelgeçer türk insanının anlayamayıp kızacağı ama aslında çok kritik fikirler paylaşıp ara ara mümkün çözümler ürettiğiniz güzel bir video olmuş. Emeğinize sağlık. Bazı yorumları okudum ya troll bunlar ya da dinlediklerini anlamıyor dedim, siz de takmayın okumadan geçin lütfen bu kaba ve boş beleş yorumları.
Video konusu ve içerik dikkatimi çekmiş olmasına rağmen ben farklı bir konuya değineceğim. Edit yaparken boşluklar kesiliyor tamam ama hiç boşluk bırakılmamış ve bu dinlerken insanı çok yoruyor. Dinlediğim cümleyi bi 2 saniye zihnimde değerlendiremeden yenisi geliyor. Birkaç defa geri sarıp dinledim, 0,75 hızda dinleyeyim dedim hiç olmadı. Karşınızda birisi yarım saat neredeyse soluksuz konuşsa dinleyebilir misiniz? İçerik kadar önemli olduğuna kanaat getirmemi sağlayan bir video olmuş. Bu konuya da dikkat ederseniz güzel olur. İyi çalışmalar.
Tüketim müşterisi yaratacağız diye bireyin en değerli hissettirildiği zaman dilimi ile, nüfus ve kaynaklardan dolayı aslında insanın da enflasyonunun en yüksek olduğu zaman dilimi birbiriyle kesişti.
istatistikler sıkıcıda gelse önemlidir, zaten net gözden kaçan saklanan mutlaka olabilir. bende çok severim mesela (self) çoğu insanında ilgilenmesi baya iyi olabilir bilgi açısından. kaldıki o bilgiler olmasa pek bu video'da çekilemezdi kaynak açısından
Meslekten mesleğe değişen saatlik ücret tarifesine geçilsin ! Haftalık anlaşılan çalışma saati üzerinde çalıştırılan her saat için %150 ödensin. Aylık ücret saçmalığına hiçkimsenin itiraz etmemesi aklımı almıyor. Memlekette haftada 36 saat çalışan da 60 saat çalışan da asgari ücret alıyor duruma göre. Bu ülkede iş beğenmemezlik yoktur ! Hakkı ödenmediği ya da alamadığı için çalışmıyorlar . Türk milleti dünyanın en çalışkan milletleri arasındadır. Bunu Avrupa ya da Amerkiya gidenlerden görebilirsiniz . Çalışmanın karşılığını düzgün bir şekilde alabileceğini bilse gör bak nasıl çalışılıyor !
60 saat çalışan asgari ücret alamaz, alıyorsa haklarını bilmiyor demektir. Asgari ücret yasal normal haftalık saat çalışan (haftada max.45) saat çalışan işçinin alması gereken en az ücrettir. Yani asgari ücret alan kişi haftalık en fazla 45 saat çalışmak üzere işe alınır. Bunun üzerine çalışmalar fazla mesai demektir. Çalışılan her saat için saat ücreti üzerinden dediğiniz gibi ücret ödenir. 45 saatten az çalışan işçiye de asgari ücret üzerinden çalışma saati ile orantılı ücret ödenir. Kısmi çalışmasına göre en az ücret hesaplanır böylece.
@@lbb1929 Bu bahsettiğiniz kurumsal şirket ya da fabrikalarda falan geçerli oluyor ancak küçük işletmelerde genellikle saat takibi vs hak getire , fazla mesai ödemesi bile neredeyse yok . Hatta 60 saaat çalışacak olan işçiye " hadi asgari yapmayalım da 17 bin yerine 20-22 bin vereyim." diyor .
@@ferhatdikmen3762 ona da düzen değil insanın kendi haklarını koruyamaması denir. Hep vardır öyle insancıklar onlara göre durum inşa edilmez. Hemen hepsinde haksızsınız. Türkler, osmanlı hiçbir zaman daha çalışkan değildi.:) bir patatesle imparatorluk kurdu elalem senin milletin ganimet ganimet diye bekleşirken. Türkler kölelikte iyidir çalışkanlıkta değil git sor yaşlı almanlara çalışmayı bilmiyorlar ama çok güzel köleydiler der.:) Aylık ücret varlığı ekmek fiyatı gibi seni koruyan birşey normalde, o olmadığında tabanın nerelere düşeceğine inanamazsın, kapital hak alacağım diye hayal ederken dibine vurur rakamların.:) Velhasıl aynı sizin 60 saat yargılarınız gibi türkler çalışkan değildir şimdi ki çocukları hiçte değil :) işlerini bilmezler, çalışkan insan işini bilir, çalışkanlık harala gürele elini kolunu oynatmak değildir ormancı hikayesinde olduğu gibi ve bu millet çalışkan olmamanın karşılığını çekiyor. Çalışkan insan başkasını da çalıştırır, diğerleri gibi kendisi gibi aşağıya çekmez. Biz demedik hırsız ama çalışıyor diye o çoğunluk dedi. :) Çünkü kendileri de öyle, yani bir ülkenin en azıyla yarısından fazlası.:)
Çoçuğunun özel okulda iyi eğitim aldığını düşünenler yanılıyor. Oradaki öğretmenlerin çoğu asgari ücrete veya 20 bine çalışıyor en fazla. Özel okulların çok az bir kısmı iyi bunu bilin.
-istediğin şehirde çalışabilirsin -istediğin zaman işten çıkıp kafa tatili yapıp istediğin şehirde tekrar işe girebilirsin -a101 marketlerinden aldıklarını yüzde 30 indirimli alıyorsun ve teknolojik ürün bile satıyolar laptop telefon gibi, buradan aldıklarını 2. el olarak sıfır fiyattan satıp ekstra para alabilirsin -2 seneden fazla çalışınca direk müdür yapıyorlar maaşın biraz artıyor aynı işte sabit bir müdürün altında ezilip mobbing yemek yerine yada yine sürekli aynı işyerinde çalışınca yakın çevre tarafından fazla samimileşmeyi iyi bulmayanlar açısından harika meslek
yaşadığım duruma "sticky" deniyormuş yeni öğrendim. Tam eve kapanılan Covid zamanında mezun oldum ve bulabildiğim ilk işe girdim sonrasında ne güzel bir zam alabildim ne de istediğim pozisyonlara erişemedim .😵
Yıllardır Belçika'da yaşayan bir beyaz yakalıyım. Zanaatkarlık tesbitine kesinlikle katılıyorum. İyi bir elektrikçi, tesisatçı, boyacı vs. buralarda işsiz kalmaz. Hatta biraz girişimci ve becerikliyseniz beyaz yakalılardan daha iyi para kazanırsınız.
Yasar'in "teleworking" ile Istanbul'un nufusunu azaltma projesi dikkate deger. Bir beyaz yakalinin terketmesinin hizmet sektorune ve mavi yakalilara etkisinin incelenmesi gerek.
Guzel irdelemeler var ancak, dunyadaki diger degiskenlere dair, fazla optimist ve ideallere-beklentilere uygun ongoruler bunlar. Yani kritik ettiginiz konularda, cozum onerileri ongorup denemek istesek, %90 calismayacak. Cunku yasadiginiz ulke ve oradaki ekosistem, sizin ongordugunuzden epey farkli. O yuzden gelismemis ya da gelismekte olan ulkelerde, degisim ve gelisimler, kurallari kanunlari netlestirip dogru uygulayarak calismayabilir cogu zaman. Burasi maalesef her daim bir dikta, ya da dikta benzeri bir guclu lider beklentisi icinde olup, kendilerine soylenenleri yapmak isteyecek. Bunu degistirmek de zaten, en az bi jenerasyon surecek, kulturel ve egitim oncelikli degisimlerle olur. Uzun ve zor olur yani. Yoksa sen tembel, mal ve inatci bir karaktere, dunyanin en dogru imkanlari ve egitimini versen kac yazar? O cocugun once farkindaliga ve karakter gelisim-degisimine ihtiyaci var.
Sadece TR’de degil, gelismis ve gelismekte olan cogu ulkede belirli meslek gruplari haric 25-35 yas arasi gencler asgari ucretin biraz ustunde maasla calisiyor. Sosyal bilimlerden mezun olanlardan hic bahsetmiyorum bile, sektor icin vasifsiz is gucu olarak goruluyorlar. Belki de alternatif yasam bicimlerini dusunmemiz gerekiyor cunku biliyorum ki asla bir ev alacak para kazanamayacagim.
Şu anki politik durumdan hatta ekonomiden bile bağımsız kendi sektörümde (tasarım, post prodüksiyon) gördüğüm gençlerin çoğunluğu çalışmak, didinmek istemiyor zoru gören anında kaçıyor. Sanki hepsi ilaçlanmış gibi iş var mı kaç!
Sağlık sektörü verimsiz mi ? Bana oldukça mantıklı geliyor, ihracat olarak bakarsanız kg başı değeri çok yüksek. Makarna ihracatı ile kıyaslanamayacak bir gelir var ama vergilendirme konusunda büyük problem olduğunu düşünüyorum. Gerçi bordrolu gelir dışında vergilendirilen bir alan var mı ondan da emin değilim
7:30 Süleyman Demirel bir rivayete göre memleketi Isparta halkına şöyle demiş: "Ben size bir üniversite, bir askeriye hediye ettim. Sağabildiğiniz kadar sağın."
En temelde 2 problem var. Emek&ücret eşitsizliği ve gelir dağılımı adaletsizliği. Diğer sorunlar daha sonra tartışılacak değerde. Bugün vasıfsız bir genç Ege'de tarlada çalışmak istede 790 lira yevmiye alacak. Yapması gereken iş ise kat be kat fazla. Bu sebeple o genç de verimsiz çalışacak. Asgari ücret desen aynı durumda. Beyaz yakanın ise tam bir fecaat. Bunları gençler görüyor. İsteksiz olmalarının sebebi bu. Bu konuda da haklılar tabii. Yerden göğe.
Arkadaşlar, bilmiyorum farkında mısınız ama kadınların ekonomiye katılımı düşük, genç mezun kadınların katılımı çok daha düşük. Kanunlarımız bunun bu yönde ilerlemesi üzerine teşkil edilmiş vaziyette. Sosyal güvenlik bile erkeği "eşek gibi" çalışmaya mecbur bırakırken, kadınları eşi-babası üzerinden güvenceye almaya devam ettiği sürece, bireyler eşini, çocuğunu herhangi bir işte çalışması gerektiğini düşünmüyor. Zira nasılsa onun sigortası da eşini-kızını kapsıyor. Kanunlarda gerekli değişiklikler yapılsın ve tıpkı erkekler gibi kadınlar da 25 yaşından sonra sosyal güvenlik sisteminin dışında kalsın, bahsettiğiniz %50 ve %70'lik iş gücüne katılmayan oranı yüksek oranda düşer, net yarıdan fazla düşeceği kesin. Neye dayanıyorum bunu söylerken? Artık nüfusumuzun yaklaşık %70'i kırsalda değil kentlerde yaşadığı için yarıdan fazla düşer diyorum. Bir de şöyle küçük bir sorunumuz var sendikalaşma konusunda. Devlet geçmişte işveren konumunda olduğu için, ve 60-70 dönemlerinde sendikalaşan işçinin patronaja çıkardığı sıkıntılardan ötürü sendikayı kötü gösterecek adımlar attı. O yıllar için gerekli olduğu düşünülen bir durum olsa da artık Devlet patronajı söz konusu değil. 85 milyon nüfusta çalışan sayısı 30 milyon bile değil (kayıtlı). Bunun da yaklaşık 6 milyonu memur/işçi (devlette çalışan) 20 milyona yakını maaşlı çalışan kalanı da gig sisteminde kendi başına çalışan. Şu vaziyette ülkenin toplam sendikalı çalışan sayısı Temmuz rakamlarına göre 2 milyon civarı, en yüksek üyeli sendikanın üye sayısı 255 bin civarı. Devletin bu 60-70'ler kafasındaki yasalardan kurtulup, sendikalaşmanın önünü açması gerekirken, patronaj kafasında, patronları koruma sevdası yüzünden iş gücünün gelişimine izin vermiyor. Kendi adıma, reklam tabela işleriyle uğraşan biri olarak, bırakın sendikalaşmayı, meslek örgütümüz bile zahmet edip iş kolu haline getirmiyor. Bir meslek örgütümüz var ve o da patronlar kulübü olarak faaliyet göstermeye devam ediyor. İşimi yaptığımda en iyi maaşı alabileceğim ülkede 4-5 firma anca var. Onların bir tık altı maaş veren, fakat emeğimin karşılığı maaşı alabileceğim yer sayısı da en fazla 20 ilde toplasan 100 farklı iş yeri ya vardır ya yoktur. Geri kalan işletmelerin tamamı, az buçuk iş öğrenen, biraz sermaye bulanın işçi sömürmeye çalıştığı, "bu işin zaman mefhumu yoktur" diye beylik laflar edip 6 ayda 1 arabasını yenileyen tiplerin işletmeleri. Şimdi böyle bir denklemde, bir şekilde (freelance, gündelik iş vs) hayatımı idame ettirebiliyorsam, neden iş gücüne katılım göstereyim, neden emekten gelen gücümü pul parasına az biraz sermaye sahibi uyanık birine peşkeş çekeyim? (Kendi sektörüm için konuşuyorum) Asgari ücreti standart ücret haline getirmeye, nitelikli iş gücünü de niteliksiz, vasıfsız iş gücüne eşitlemeye çalışan, sürekli patronajı kayıran bir yönetim sistemi için kendimi neden feda edeyim? Bakın ben 41 yaşındayım, teknik olarak genç değilim, fakat 25 yaşında iş hayatına atılan ile 25 yıldır bu iş piyasasında kıvranan benim gibi insanların derdi farklı değil. Asgari ücret dediğimiz ücret, bir iş yerinde azami 6 ay çalışan bireyin almaması gereken bir ücret olmalı ki, insanların iş gücüne katılma, kendini ve işini geliştirme hedefi, hayali olabilsin. Devlet henüz patronajın ucuz iş gücü teminini sekteye uğratmamak için bu tip işlere yanaşmıyor. Burada 2020'lerin GiG sistemi devreye giriyor. Başlangıçta güzel gözükse de, gig de uzun vadede her bireyin kendi patron olduğu, sağlık güvencesinin "iş-emek" odaklı olduğu günün sonunda sonsuz sömürünün kapılarını açan bir sistem. Devlet bu sistemi beslemeyi tercih ediyor, zira kendisi için vergisel düzeyde nicelik artışı oluyor. Her birey için farklı kalemlerde vergi artışı demek Devlet nezdinde. Nitekim eskiden Bağ-Kur ödemeleri Asgari Ücret primlerinin neredeyse 1/3'ü oranındayken günümüzde Devlet aradaki farkı eritti ve iki prim türü de eşit miktarda. Eskiden az buçuk parasıyla risk alıp iş kuran esnafa destek olmak adına düşük olan primler, artık GiG yüzünden farklılık olmaktan çıktı. "Köleliğin" ismi değişse de vergisi değişmedi. Temelde, ülkedeki ücret skalası bir çarpan sisteminde olsa, eminim insanlar iş gücüne daha fazla katılım gösterir. Örnek vereyim; x işletmede vasıfsız kişi en fazla 6 ay veya 1 yıl asgari ücretle çalıştırılabilir. 6 aydan fazla çalışan kişi o işle ilgili gerekli tecrübeye sahip olup zaruri mesleki eğitimleri almaya başlarsa 1 yıldan sonra alacağı ücret en az 1.5x Asgari Ücret tutarında olur. Kişi zaten belirtilen iş için nitelikli ise 2x-3x Asgari Ücret ile çalışmaya başlar. Memur 2.5x Asgari Ücret, Mühendis vb nitelikli sınıflar en az 4x Asgari Ücret ile çalışabilir gibi bir meslek/nitelik/ücret skalası oluşturulursa, işgücüne katılma imkanı olan, emek veren bireyler (kadın-erkek fark etmeksizin) iş gücüne katılım sağlar ciddi oranda. Zira en fazla 1 yıl sonunda asgari ücret rezaletinden kurtulup belki de 2. yılında nitelikli, vasıflı çalışan pozisyonunda maaş talep edebilir hale geleceğinden kendini ve emeğini rahatlıkla pazarın hizmetine sunabilir. Aynı şekilde, işverenler de ortaya çıkan bu rekabetten ve zaman içerisinde nitelik kazanmış iş gücünden en verimli şekilde faydalanabilir. Zira nitelikli işgücü havuzu oldukça genişleyeceği için artık tırım tırım nitelikli insan aramak yerine, referans sahibi insanlar arasından kendisine en uygun olanı seçme imkanına sahip olabilir. Nacizane düşüncelerim bu şekilde.
Güzel yazmışsınız. Bu sorunları haşk çözemez artık . Çünkü arap saçına dönmüş. Anca yöneticiler çözebilir ama işte asıl vasıfsızlık orada. Naçizane sen ben bile sorunalrı görüyoruz çözüp öneriyoruz. Siyasetçilerimizde bu yok. Nedeni siyasetçielrimizin zengin ve cahil olması. Zengin olmayan birisi bu ülkede milletvekili olamaz . Niteliksiz milletvekilleri de ülkeyi niteliksiz yönetir. Bunun da sebebi aslında post modern yolculuğumuz. Türk halkı olarak hem postmodern hem de gericiyiz. Yani niteliksiziz ve niteliksizliği övüyoruz. Bu bir kısır döngü görüldüğü üzere. Halk siyasetçileri doğuruyor. Siyasetçiler halkı. Söylenecek çok şey var ama söylemek anlamsız hale geldi..
Haftada 4 gün mü? Türkiye’de haftada sadece 5 gün çalışan kişiler genellikle polis olmayan memurlardır. Bence, Türkiye’de önce 4 günlük iş haftası yerine, 5 günlük iş haftasının tartışılıp uygulanması lazım. Yanlış bilgi verdiysem, özür dilerim, lütfen düzeltin. Türkiye, haftalık ortalama 44 saat çalışma süresiyle Avrupa’da en fazla çalışan ülkeler arasında yer alıyor.
Teknik alanlar diye diye işsiz yazılımcı ordusu yarattınız. Bir junior pozisyonuna günde 600e yakın başvuru geliyor. Asgari ücrete çalışırım lütfen beni alın diyenler var
emeklerinize sağlık, sağolun ama içim çok şişti. Her gün iş ilanları kovalarken bu yayın beni nefessiz bıraktı. Sizden biraz daha stratejik ve yapıcı öneriler duymayı çok isterim
Atakoy'de 90'larda ilkokul'a gittim (Medeni Berk) ve siniflarda 100'den fazla orgrenci vardi. Tum sinifi cezalandiklarinda, ornek olarak cetvel ile ellerimize vurmalari 15 dakika surerdi. Yukselen populasyonla siniflardaki ogrenci sayisi 50'ye dustuyse daha iyi durumdaymis.
@@RecepBaskan. Mühendislik, mimarlık, yazılım, tıp, hukuk gibi spesifik meslek kazandırmayan üniversite öğrencilerinin elinden pek bir iş gelmez. Zaten genç oldukları için tecrübeleri de olmaz. Dolayısıyla işverenlerin gençleri istihdam edip eğitmeleri gerekiyor. Gençlerin elinden bir iş gelmesi için onlara öncelikle bir alan ve zaman tanınmalı.
Beyaz yaka olarak kendini yeniden kanıtlama kısmına aşırı katılıyorum. Aslında bu kapitalist sistemin bir parçası değil mi? Bi yandan işçi için çok yorucu ve tüketici ama verimliliğin de lokomotifi gibi maalesef..
İnsani şartlarda yaşamak için insani şartlarda çalışma isteği iş beğenmemezlik değil… Gerçekten emek verip istihdam piyasasına girebilmek için insanın kendini de yetiştirmesi gerekiyor. İstihdam arzı ile iş talebi dengeye gelirse (insani şartlarda) çözüm bulunabilir. Fakat gerçekler çok başka… Ara elemanın azaldığı üniversite mezununun sürekli arttığı tuhaf bir dönemden geçiyoruz… Bir de kurumsal firma sorunu var… İş kanunun dezavantajlı yanları, düşük ücret, işçinin eksik tarafları derken herkes KPSS’ye yöneliyor. Sonuç memur olabilmek için tükenen gençlik… Olunca da asgari ücretin üzerindeyim diyerek avunuluyor. Memur olamayıp asgari ücret seviyesinde çalışanlarsa tam olarak hayatta kalma savaşına evriliyor. Sonuç alt-orta sınıfa sıkışan sosyolojik problemler…
2-3 sene önce mezun olmuş hukuk fakültesi mezunları için tavsiyeniz var mıdır? Avukatlık bakımından ailesinde hukukçu akraba-geçmişi olmayan veya hukuki iş getirecek işletmeleri olmayan memur çocuğu avukat olarak 24 sene önce göç ettiğimiz Antalyada işsiz kaldım, 7.0 academic ieltsim olmasına rağmen hiçbir faydasını da göremedim hukuk sektöründe. Özellikle avukatlık gibi hukuki sorumluluk yükleyen işlerde pastadan payını alan benden en az 8-10 sene önce avukat olup direkt ofis açmış diğer avukatların yanında "esnek çalışma saati adı altında" tatil, bayram, haftasonu demeden günde 10 saatten fazla mesailerle asgari ücrete çalışmaktansa işsiz kalmayı tercih etmiş biriyim. Şantiye beklediğim, tuğla taşıdığım da oldu işsizlikten.
Max dış ticaret elemanı, satış elemanı falan bulursunuz. O da asgari ücret alırsın ama Türkçe 'yi bile düzgün konuşamayan patronuna dolar kazandırıp zengin edersin. O zaman niye çalışalım?