Eski E-5 Yolundan 1988 Yılında Ankara'ya giderken yol üzerindeki Yerlerin Filmi. Gerede Endüstri Meslek Lisesi, Belediye Kademesi, Orman İşletmesi, Sanayi Aktaş Köyüne kadar.
Türkiye şehirler arası otoyolları tam bi cinayet mahali gibi binlerce insan ölüyordu.tek şeritli yollarda çok ocaklar söndü.şimdi duble yolları küçümseyen cahil zavallılar anasına babasına yada akrabalarına bi sorsun.her evde mutlaka trafik kazasından ölen insanlar vardı.o derece çoktu ölümler.Erdogana nankörlük yapanlar ya cahil yada kastden vatan millet düşmanı.
Keşke daha önceden denk gelseymiş. Çok hoşuma gitti Harika bi video o zamanların insanı ne güzel çıkan albümü direk almış sene 88 emrin olur albümü abimize helal olsun❤️🥰
"Şu yollar uzar gider" "Savrulur tozar gider" diye bir şarkı vardır ya tam da bu yollar için söylenmiştir sanki. Özellikle 1976-1986 yılları arasında Trabzon-İstanbul arasında çok sık otobüs yoculuğu yaptığım için bu yolların o zamaki halini çok iyi bilirim. O zamanlar otobanlar yoktu.Şehirlerin içinden geçerdik. Merkezlerden geçerken nispeten ferahlardım. En azından şehir içi olduğu için hız sınırı, trafik lambaları var bazı caddeler gidiş ayrı geliş ayrı yapılmış. Fakat bu çok kısa sürerdi ve yine vuruduk çift yönlü şehirlerarası yollara... Önümüzde koca kamyon konvoyu. Şöförümüz sollamak istiyor, kafayı çıkarıyor, tam sollayacak ki karşıdan ya bir ötobüs ya da kamyon geliyor. Hadi bakalım yine sok kafayı içeri. Allahtan ki önümüzdeki kamyonla arada mesafe bırakmış. Küçük otomobillr desen kibrit kutusu gibi, kamyoncu babaların çoğu onları takmıyor bile..Gündüz gözü ile bir derece önünü görebiliyor insan. Fakat karanlık çöküp de farlar yandı mı asıl büyük tehlike başlıyor. Karşıdan gelen uzunları yakmış, karşı şeridin şoförünün bir gözleri kamaşıyor, bir anda hiçbir şey göremez oluyor, işte o bir an bazan bir ailenin yok olmasına bazan kocabir otobüsün yolcularının yarıdan fazlasının evine ebediyyen ulaşamamasına sebep oluyor. En tehlikeli saatler ise sabaha karşı veya güneş yükselip soförün gözlerini tatlı bir uykuya davet ettiği saatler. Uykkusuzluğa artık direnemeyen gözler bir saniye daldığında olanlar oluyor; Artık, şarampole mi yuvarlanır, köprüden mi uçar, ağaca mı bindirir, karşıdan gelen araçla kafa kafaya mı çarpışır... Allah ne verdiyse! O yıllarda yaşlı ve tecrübeli bir şöför olan eniştem, kamyon şöförü olan oğluna şöyle dermiş: "Oğlum, direksiyon başında iken uyku bastırınca çek bir kenara bir-iki saat uyu. O uykun seni çok uzun saatler daha götürür. Aksi halde camdaki lekeleri bile insan zannedersin, uykuya yenik düşersin." Malum; Gerede İ;stanbul'a çok yakın. İstanbul'a gitmek için yola çıkan ve uzun mesafeler katederek Bolu, Gerede veya Düzce'ye kadar gelen şoför: Neredeyse geldik. İstanbul'a bir şey kalmadı, şimdi uyuyarak vakit kaybetmeyeyim düşüncesinden hareketle uykuya diremeye kalkıyor. Bazısı da "Neredeyse geldik" diyerek gaza daha çok yükleniyor, hatalı sollama yapıyor. Sonu malum; Ertesi gün gazetelerde çok ölümlü kaza haberleri. Biraz da bu yüzden Düzce,Gerede- İstanbul yolunda çok kaza olurdu. Bir de Bolu Dağı'nın sisi var ki; Duman duman. Aman aman! Bababmın kuzenini Kırıkkale yolunda kurban verdik. Yavuz abi, 56 yaşında, çekirdekten yetişme son derece tecrübeli bir uzunyol şoförü idi. Hatta kazadan 7-8 yıl önce bir kalp krizi geçirmiş, yolcuları riske atmamak için 1,5 yıl çalışmamıştı. Kaza geçirdiği yıl ise tamamen sağlıklı idi. Kendisi Trabzon'un meşhur şehirlerarası firması ile çalışıyordu ki o firma benim de en güvendiğim her kara yolculuğumda tercih ettiğim firmadır. Yavuz abinin annesi de Trabzon'da idi.Anne-oğul aslında aynı otobüsle Trabzon'dan İstanbul'a döneceklerdi. Fakat firma Yavuz abiye Rize-İstanbul seferini yazmıştı. Annesi için ise Trabzon'dan yola çıkmak daha kolay gelmişti. Yavuz abi, annesine yine çalıştığı firmanın Trabzon-İstanbul otobüsünden bilet almıştı. Kendisi ise aynı gün Rize'den hareket edecek annesinden birkaç saat sonra İstanbul.'da olacaktı. Annesi, Trabzon'dan binerek sağ-salim İstanbul'a indi. Kızı ve damadı onu karşıladılar. Bütün aile evde tplanmış, sofra kurulmuş, yemeğe başlamak için Yavuz abinin gelmesini bekliyorlardı. O yıllarda (1993 ) Bolu Tüneli filan yoktu. Bolu Dağı 'nın uçurumları ağzını açmış ejderha gibi ,araçları şarampole yuvarlanarak takla atarak kaza geçiren yolcuları yutmak için hazır bekliyordu.. Trabzon-İstanbul arası 22 saatten 20 saate inmişti. Yine de upuzun bir mesafe idi. Yavuz abi, kaptanı olduğu otobüsü Rize'den Bolu'ya kadar hiç dinlenmeksizin salimen getirmişti. Firmanın programına göre oradan İstanbul'a kadar da yedek şoför götürecek, yorgun ve uykusuz olan kaptan İstanbul'a kadar dinlenecekti.Direksiyonu diğer şöföre devreden Yavuz abi, otobüsün alt bölümündeki uyuyacak şoförlere mahsus olan kısma çekilmiş ve uzun yolun verdiği yorgunluk ve uykusuzlukla derin bir uykuya dalmıştı. Fakat daha bir saat bile geçmeden diğer şoförün idaresindeki otobüs Bolu Dağı'nın en derin uçurumlarından birine yuvarlanmıştı. O kazadan otobüsü kullanan şoförün ve bazı yolcuların sağ çıktığını hatırlıyorum. Fakat ölü sayısını hatırlamıyorum ki ötobüsten bayağı cenaze çıkmıştı. O cenazelerin arasında Otobüsü Rize'den Bolu'ya kadar salimen getiren ve dinlenmek üzere alt bölümde uyuyan Yavuz abinin cenzesi de vardı. Mukadderat dedikleri bu olmalıydı. Annesi de aynı otobüse binse belki de o da o kazada ölecekti. Fakat takdir-i ilahi ona evlat acısını yaşamak gibi bir güç imtihan yazmıştı. Hem ağladı hem oğluna Kur'an okudu. Yavuz abinin annesi kalan ömrünü kaybettiği evladına kur'an okumak ve dua etmekle geçirdi. Sonra alzhaimer hastası oldu. Ömrünün son günlerinde herşey hafızasından çıkmıştı. Fakat bilinçsiz bir şekilde hareketsiz yattığı yatakta sağ elinin başparmapı ve işaret parmağı tesbih çekiyormuş gibi heran kıpırdıyordu. O Kur'an ile yaşamış, evladının ölümüne isyan etmemiş, tesbih çakerek emanetini teslim etmişti. Allah, onlara da cümle geçmişlerimize de rahmet eylesin.
Arkadaşlar, güzel yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum. Fakat bir şeyi düzeltmek istiyorum. Bu üstteki yazıyı yazdığımda ben de bilmiyordum. Yavuz abimin vefat ettiği kazanın Bolu Dağı'nda olduğunu anlatmışlardı. Fakat yakın zamanda kardeşinden dinledim; Kaza yeri Bolu Dağı değil Kırıkkale imiş. "Dağdan yuvarlandı" diye anlatmışlardı. Sanırım Kırıkkale yolundaki bir rampada devrilmiş olmalı. O yolların hepsi gidiş-gelişti. İzninizle yazımdaki Bolu Dağı'nı silip Kırıkkale olarak düzeltiyorum.
2005 e kadar yaşandı şu güzellik şu doğallık ardından herkesi sardı kapitalist düşünce hırs kibir bıktırdı insanları yıl 2017 yaşamak istemiyorum şu istanbulda insan dolmuş taşmış para hırsyla yanıp tutuşan insanlar.. sanki avrupaya daha çok bağımlılığımız artmış. 97 doğumluyum. Böyle yolculuklara, kartalın bagajında giden çocukların son serisi.. saklambaç nedir sabahlara kadar top oynamak nedir bende bilirim. O zamanları çok özlüyorum çooookk
Ben 91 liyim o zamanlar mahalleler arası maç yapardık akşama kadar eve girmezdik. Şimdi ki yeni yetmeler elinde bi telefon bir bilgisayar evden dışatı çıkmaz oldu. Kapı komşusunu tanımaz oldu. O günler geri gelmez
Yollar harika imiş o zaman istediğin yerde dur, tek şerit tanıdık lar falan olsa mutlaka görürsün, sollama ayrı bi ustalık, şimdikiler mümkün değil çok kaza yaparlar bu yollarda.....
1989 Ve 1995 Yıllarında Bu Yoldan Belki 500 Defa Geçmişimdir o Zamanlar 20 Yaşlarında Yakaları iri Gömlek ispanyol Paça Kot Pantul Saçlar Kulak üstü Pırlanta Gibi Gençtim Aradan 28 Sene Geçmiş Yaşlanmışız Be Usta.
O gömlek yakalarına "köpekkulağı yaka" denirdi. İspanyol paça pantolonlar da çok ilginçti. Belden dize kadar dar gelen pantolon, dizden aşağı aşırı genişliyordu. Paçalarına bir bacak daha sığardı. Hey gidi günler hey. Ağabeyim de öyle giyinirdi.Benim de köpek kulağı yakalı buluzlarım vardı.
Bu.vidoyu çeken kardeşim sana sonsuz teşekkürler ben o sene o yoldan erzuruma gitmiştim 13 yaşındaydım hayatımın engüzel senesi ve yolculuğu ozaman otoyol yoktu demek biz o sene rahmetli annem ve babamla bu yoldan gitmişiz dadaş 0303le
Bende çorum osmancıklıyım iyi hatırlarım 27 yaşındayım 2007 2006 senelerinde gerede cok kaza oluyordu sollama yüzünden tek şeritdi gerede eskiden otobüs tır arkasına düşünmü ayvayı yiyon sollucam diye
Eskiden yeni ehliyet almış olanlar fazla hız yapmazlar, daha dikkatli araba kullanırlardı. Şimdikiler, "acemi" demesinler diye gazlayıp gidiyorlar.Sonra da direksiyon hakimiyetini kaybediyorlar. allah korusun feci kazalar yapıyorlar.
ozamanlar arabalar çoğu 2.0. motor en küçüğü 1.6 hepsi atmosferik turbo falan yok motorlarda vay be şimdi 0.9 veya 1.0 motorlarla onlardan daha hızlı gidiyoruz teknoloji ne hızlı gelişiyor...
Ah be 30 Temmuz 1996 da, Trabzon’dan İstanbul’a giden, dayımın da vefat ettiği ve toplam da 29 kişiye mezar olan yolcu otobüsünü, bira yüklü kamyon şöförü uyuduğu için Eskipazar/Kemikli Rampasında biçti maalesef. Ölüm yollarıydı buralar. Allah hepsinin mekanını cennet eylesin.
Onur Tunç 1.07 De Tabela Var. Şuan Orada Samsun-Ankara-Karabük Kavşağı bulunuyor. O tabelaya gelmeden önce rampada oldu kaza. Kamyon şöförü uyuyarak karşıdan gelen otobüsün şeridine daldı ve otobüsü biçti.
Abi virajda kamyonu sollamaya korkmadın mı? Yanlız senin arabada maşallah bu günkü renolar gibi iyi devir yapıyor, Mercedes falan mıydı, araba yağ gibi gidiyor sollarken zorlanma hiç yok.
Evet haklısın peki birde avrupanın o yıllarına bak yada afrikanın çünkü her ülkede o yıllardan bu yıllara gelişim oldu. Bizdede oldu teknoloji ilerledi dünyada daha çok marka çıktı daha kolay üretim oldu ve herşey daha kolay yapılır hale geldi. mesela eskiden daktilo vardı biz onlara neden yavaş ve az yazıyorsunuz diye kıazabilirmiyiz ama şimdi pc var sen tuşa basıyon o yazıyor. Şimdi yollar daha çok ama araçlarda çok şimdi istanbulda bir saatte 45 km gidebiliyon bazen. Allah razı olsun o yolları yapanlardanda bu yolları yapanlardanda. Ve birde tırpanla ekin biçip bizi doyuranları düşünün ( amerikalının 1834 te icat ettiği bizim ise 197o lerden sonra kullanabilmeye başldığımız biçer döğeri kullanamayan göremeyen) O yüzden biz 50-100 sene geriden takip ediyoz.
@@MustafaOrdu39, Keşke adınızı kaynak gösterselermiş. Her işte bir hayır vardır. Kanlınızdan haberdar oldum ve abone oldum. Müsait bir zamanda yol videolarınıza bakacağım.
Bir ülkenin Başkenti ile en büyük şehrini bağlayan yola bakın yıl 1988 çokta eski değil yazıklar olsun... Şimdilerde 4 şerit yolu beğenmezler nankör olmamak gerek.
@@cagriarsllan aynen 114/115/116/124/140/210/enson 211 sonra ki kasalar tirt 115 kasa 230.4 e 210 kasa e280 e ve 124 kasa 200e ye sahip olma şansım ve tecrübemle bunları yazıyorum )))
Dejavu1646 Ölüm Bolu-Gerede insanlık burada dostum. Bir geredeli olarak söylüyorum. Bir geredelinin evine misafir ol aç ve tok farketmez önüne sofra kurulur evde ne varsa ikram edilir. Bu lafı kim uydurmuşsa halt etmiş
Rahmetli Menderes yol yapmaya çok ağırlık vermişti. Hatta Vatan Caddesi'ni açtığında, "Buraya uçak mı idirecek?" diye cücük beyinleri ile akıllarınca dalga geçmişlerdi. O yolları hala kullanan bir gerizekalı ise 90'lı yıllarda menderes için: "Amerikan lastikleri ve arabakları satılsın diye çok yol yapıt." incilerini döktürmüştü. Fakat annesi felç geçirirken, o yolu kullanarak hastaneye götürmüşlerdi. Adam hala araba kullanıyor. Hala 2ski veya yeni, o yolları kullanıyor. Menderes'e küfrediyor, onun açtığı yolları kullanıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a küfrediyor,fakat Boğaz Köprüsü'nü bile kullanmadan direkt Avrasya Tüneli'ni kullanıyor. En çelişkili durum ise, adamın yol inşaat ve taahhüd şirketi var yol ihalelerine katılıp yol yapıyor. Kendisi ile çelişiyor. Kendi altında, karısının altında üç çocuğunun altında ayrı ayrı özel otomobil var. Kapitalist-sosyalist olmuş adam.