Hacı Bektaşı Veli hazretlerini ulu yapan şey Türklüğü değil "Müslümanlığı, teslimiyeti ve aşkıdır." Ayrıca semah bir ibadet değil bir "vecd ve aşk" halidir.
@@mudavim6457 Haşa ki bizim semahımız oyun değildir .Kim ki semahımıza oyun der onun namazı kılınmaz .( Hacı bektaşi veli) Allahin anıldığı her an ibadettir .
@@bekirkirkit9021-O uydurma söz Hacı Bektaş'ın değildir. Semah islâmiyette yoktur. Haramdır. Hacı Bektaş sünni bir müslümandır. İslâmiyetle hiçbir alâkası olmayan Şamanizm adetlerini Hacı Bektaş Veliye ve islâmiyete mal etmeye kalkışmayın. Ne yaparsanız yapın.
Haşaki bizim Semahımız oyuncak değildir. O bir aşk halidir. Salıncak değildir. Her kimki semahı bir oyun sayar onun namazı kılınır değildir. (Hacı Bektaşi Veli)
@@gulerkarabulut7131 -Anladığım kadarıyla iyi niyetlisin ama, iyi niyetli olmak kâfi gelmiyor. Bilmek, öğrenmek, amel etmek gerekiyor. Şunu kesin olarak bilmeni, herkesin de bilmesini isterimki Allah indinde yegâne din islâmdır. Gerisi batıldır. İslâm dininde yapılması gereken ibadetler Kuranı Kerimde sayılmıştır. Rasulullah efendimiz tarafından da açıklanmıştır. Bunların haricinde hiç kimse kendiliğinden ibadet uyduramaz. Hacı Bektaş Veli kesinlikle kızılbaş değildir. Sünni müslümandır. Geriden gelenler onun yolunu, onun öğretilerini bozmuşlardır. Hacı Bektaş'tan yüzyıl dan fazla bir zaman sonra gelen hristiyanlıktan dönme Balım Sultan Bektaşiliğin esaslarını yazmıştır. Mevlâna manevi zevk anında sema dönmüştür. Ancak bu bir ibadet değildir. Ayrıca sema kadın-erkek karışık dönülmüyor. Hacı Bektaş'ın semah döndüğüne ait tarihi bir bilgi yoktur. Eğer semah dönmüşse herhalde kadın erkek karışık dönmemiştir. Ve buna ibadet dememiştir. Kadın-erkek karışık olarak ne ibadet yapılabilir, ne oyun-eğlence yapılabilir. Ayrıca kadınlar saçlarını açamazlar ve Kur'anı Kerim deki ölçülere göre giyinmeleri gerekir. Tabii bu anlattıklarım müslümanlar içindir. Yoksa sözde müslümanım deyip, özde Orta Asya Şamanizmini yaşamaya çalışanlara, bir Şamanizm âdeti olan semah dönmeyi ibadet olarak göstermeye çalışan kişilere bir sözüm yok. Bilmem anlatabildimmi yavrum? İstediğini sorabilirsin. Hoşça kal.
Semayı Kabul edipde Semahı inkar etmen Akıl Tutulması Tutarsız bir kişiliksin Zanımca Semadada kadın semazenler var, Miraca inanıyorsan 40 lar cemine ve Semayada inanmak imanın gereğidir haberin varmı bundan ve kuranda Salat vardır Taazzurlu Niyaz vardır Namaz yoktur ve Namaz kılmayana ceza hiç yazmaz kuranda ayrıca Taazzurlu niyazda Rükü Sucut kıyam kıraat vardır ve Rütüel değildir içten gelirse yapılır gelmesse yapılmaz Semada Semahda Çoş halidir Temel ibadet değildir
Allah Allah... Aşk olsun güzel canlar. Umduğunuzdan güzeline nail olasınız. Binanız kaim varlığınız daim olsun. Medet mürüvet her şeyi görüp işitenden, her daim diri olan, yaşayan Rabb'den gelsin.
doğukan d.sayın kardeşim . Hacı Bektaş veli .k.s.a. Dede likten öte .pirdir kendinden çncekilerin ve kendinden sorakilerin en büyüğüdür. Serçeşmedir .pirdir yol piridir .saygılarımla
Alevi değilim fakat alevlerin kültürünü çok beğeniyorum. Anadoluda çok güzel bir kültür. Osmanlıdan gelen hacı Bektaşi Veli kültürü, yeniçeri kültürü, öz kültür selam olsun sizlere
Furkân Suresi 44. Ayet Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten tebliğini, Kur'ân'ı anlama niyetiyle dinleyeceklerini, yahut söylediklerini akıllarını kullanıp düşüneceklerini mi sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidirler. Denilebilir ki, hayvanlardan daha başı boş, daha kötü bir hayat tarzı yaşamaktadırlar.
Canlar ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır yolumuz ilim irfan ve insan sevgisi üzerine kurulmuştur kadınla erkek eşittir okunacak en büyük kitap insandır eline beline diline sahip ol çalışmadan geçinenler bizden değildir
Abi önceden herkes aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..mesela örnek olarak çepnilerin tamamı aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..
Abi önceden herkes aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..mesela örnek olarak çepnilerin tamamı aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..
Abi önceden herkes aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..mesela örnek olarak çepnilerin tamamı aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..
Abi önceden herkes aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..mesela örnek olarak çepnilerin tamamı aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..
Abi önceden herkes aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..mesela örnek olarak çepnilerin tamamı aleviydi. Sonradan korkularından sünniliğe geçtiler..
HUUUUU EINLEGER ELIBEYTE KURBAN IM ASKI ILE CANLAR ASK ILE YAZIYORUZ ASK ILE CANLAR ASK ILE 💚 🖐 😹 💚 🖐 😹 💚 HAYRLI SABALAR GUZEL INSANLAR CANLAR NUR LU CANLAR ASK ILE...
Bu deyisler hak kelamıdır.70 manası var.bir ismi ask ilahidir.hizmet edib himmet almak.sabır ve ilim gardaştır.bu edeb erkan yoluna gitmek.eksiğimizi kendimizde bilmek.özümüzü kadim hak bilmek.nefsaniyetin kötulüklerinden arınmak.
Doğu Akdeniz’de çözüm ne? |Prof. MEHMET EFE ÇAMAN PhD. Daha önceki yazılarımda Türkiye’nin doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki yaklaşımlarını kaleme almış, analiz etmiştim. Çok tepki alsam da bunları yazmak, tarihe not düşmek önemlidir kanımca. Esas olarak Türkiye’de yönetime gelmiş bulunan Avrasyacı derin devlet unsurlarının nasıl bir dış politika anlayışında olduklarını bugünkü haşin ve agresif Türkiye pozisyonlarından anlamak mümkün. Belirttiğim üzere, Türkiye Lausanne düzenine aykırı işler peşinde görünüyor. Bugün sosyal medyaya düşen bir videoda Doğu Perinçek, Ahmet Hakan’la olan bir programda doğu Akdeniz’de sorunların hukukla ve müzakerelerle değil, askeri güçle, hatta savaşla çözülebileceğini söylüyor. Perinçek İslamcı tayfanın ahmak meczuplarından biri değil. Öyle olsa yanıt da vermezdim zaten. Fakat bilindiği üzere rejimin derinleri, özellikle de donanmadaki askeri kanat, Mavi Vatan denen yayılmacı ve Lausanne Antlaşması’nın altını oyan bir pozisyonu Erdoğan ve çevresine dayatmış durumdalar. Her ne kadar Erdoğan Karadeniz’de doğalgaz bulundu şovu yaparak gaz da almaya çalışsa, “tanrılar kurban istiyor”. Derinlerden gelen sese kulak verdiğimizde, gelen ritmin savaş tamtamları olduğunu fark ediyoruz. Erdoğan da tabanının bu tür bir ortamda ekonomik sorunları, geçim sıkıntısını, işsizliği, çürümeyi falan düşünmeyeceğinin, neo-Osmanlı hayallere dalacağının farkında. Hatta muhalefet denen rejim partileri de, hararetle bu yayılmacı Mavi Vatan diskuruna sahip çıkıyor, onu kullanıyor. Dediğim gibi, ben yazılarımda gerçekleri yazdım ve uluslararası hukuk metinlerine göre - temel olarak Lausanne olmak üzere - Türkiye’nin söylem ve tezlerinin statükodan sapma olduğunu ve makul çizginin çok ama çok dışında olduğunu izah ettim. Bana sosyal medyadan yanıt yetiştirenlerin çoğu da Türkiye’yi korumaya çalışan, bugünkü yayılmacı yönelimi destekleyen kişiler. Ortak argümanlardan biri, Yunanistan’ın doğu Ege adalarını - Lausanne Antlaşması’na aykırı olarak - silahlandırmış olması. Bu konular çok teknik olmakla beraber, insanların bilgilendirilmesi için özetlenmeleri şart. Fakat ne kadar derine girersek o kadar daha fazla bilgi gerekiyor. Hak ve haksızlık ekseninden yaklaşıp, “Yahu Ege kocaman bir deniz! İki eşit parçaya bölsek ya!” türü bir yaklaşım, gerçeklerden kopuk! Dahası hakkaniyetli de değil. Devletlerin egemenlik hakları ve sınırları uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukukun en önemli konularından biridir. Yunanistan’ın Ege adaları üzerindeki egemenlik hakları tartışılamaz. Türkiye’nin sorun olarak algıladığı şey, bazı Yunan adalarının Anadolu kıyı şeridine olan yakınlığıdır. Fakat bu, olan gerçekleri değiştirmiyor. Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adaları ile Anadolu’ya 3 deniz milinden daha yakın ada, adacık ve kayalıklar hariç olmak üzere, Ege denizindeki bütün ada, adacık ve kayalıklar Yunanistan’a aittir. “Yahu bu da çok fazla ama!” türü kahvehane muhabbetini ciddiye almak mümkün değil. Sahip olunmayan toprak, ister anakara isterse ada olsun, fark etmez; size ait değildir. Nokta! Bu adaların Yunanistan’a intikali, uluslararası antlaşmalara göre gerçekleşti. Ayrıca dünün hadisesi de değil. 1923’te Lausanne Antlaşması imzalandı ve adalar Yunanistan’a kaldı. On İki Ada İtalya’nındı, İtalya savaşı kaybedince İkinci Dünya Savaşı ertesinde Paris Konferansı’nda bu adalar da Yunanistan’a geçti. Türkiye buna itiraz etmedi, zaten edecek uluslararası hukuk zemini de yoktu. Türkiye bu nedenle Paris’e delegasyon göndermeye bile gerek duymadı. Şimdi şunu tespit edelim. Adaların da anakaralar gibi kıta sahanlığı, karasuları ve münhasır ekonomik bölge hakları vardır. Bunu Türkiye kabul etmiyor. İyi de, bunun bir önemi yok. Ortada bir uluslararası hukuk kuralı var. Bu 1983 Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde yazıyor. Evet, Ankara bu sözleşmeyi imzalamadı, dolayısıyla kendisi için bağlayıcı değil. Fakat bu aynı zamanda bir sözlü uluslararası hukuk kaidesidir. Dahası, adaların bu statülerini tanımamak, pratikte bir şeyi değiştirmez. Statüko budur. Statüko değişimini Yunanistan hiçbir zaman kabul etmeyecek. Durum 1945 sonrası Sovyetler’in Boğazlarda üs talep etmesi ve Kars ve Ardahan’ı istemelerine benziyor. Neden Türkiye bu talepleri kabul etmedi? Çünkü haklıydı! Bugün de Yunanistan bu Ege adalarının statüleri ve hakları konusunda haklı. Gelelim Ege adalarının silahlandırılması sorununa. Şimdi Yunanistan bunu ne zaman yaptı? Türkiye Ege Ordusu’nu kurduktan sonra! Türkiye’nin NATO kapsamı dışında tuttuğu Ege Ordusunu kurma nedeni nedir? Tümüyle Yunanistan’a yöneliktir bu ordu. Bu bir. İkincisi, Yunanistan’ın Ege adalarını silahlandırmasının diğer bir nedeni, 1974 Kıbrıs çıkartması sonrasında, tıpkı Kıbrıs gibi, Ege konularının da bir anda damdan düşer gibi gündeme getirilmeye başlanmasıdır. Oysa Ege sorunları denen şey, 1950 öncesinde yoktu. 1950’lerden sonra, özellikle Demokrat Parti, giderek daha pro-aktif bir dış politika izlemeye başladı. Kıbrıs bu nedenle Türk dış politikasının en temel mücadele alanlarından biri oldu. Yunanistan 1974 sonrasında Türkiye Kıbrıs’tan askeri varlığını çekmeyince ve adada eski Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının gereği olan nizamı yeniden kurdurtmayınca tedirgin oldu. Dahası Türkiye KKTC’yi 1980’lerin başında, darbeci generallerin arzusu istikametinde kurdurunca, Türkiye uluslararası hukuk bakımından tümüyle işgalci konumuna düştü. Bugün Kırım’a olan Rus işgal ve ilhakını kınıyoruz, değil mi? İşte Türkiye’nin Kıbrıs’taki konumu budur. 1974 müdahalesini garantör devlet sıfatıyla gerçekleştiren Türkiye, kendisine o statüyü veren Londra ve Zürih Antlaşmalarının gereğini yapmadı. Oysa müdahalenin resmi amacı, Nikos Sampson’un EOKA’cılarla beraber yaptığı darbeyi etkisiz kılmaktı. Gerekçe buydu. Yani Kıbrıs anayasasını yeniden geçerli kılmak! Adada anayasal düzeni sağlamak! Yoksa o antlaşmalar kendisine adayı işgal etme ve Kıbrıs’ı bölme (taksim) olanağını Ankara’ya vermiyordu. Bu koşullarda Yunanistan Türkiye’nin Ege’de de benzeri bir tutum içine gireceğinden korktu. Ve adaları asgari savunmalarını sağlamak için silahlandırdı. Silahlandırma ne demektir? Yunan askerinin kendi adasını korumak için orada bulunmasıdır. Bugünkü yayılmacı Ankara rejimi tutumuna bakınca, Yunanistan’ın bu hamlesi gereksizdi diyebilir misiniz? Türkiye bugün alenen komşusunun egemenlik alanını tanımadığını ilan ediyor. Yunanistan bu koşullarda adalarını savunamayacak durumda olsa sizce bu Yunanistan’ın toprak bütünlüğü bakımından bir tehdit olmaz mıydı? Bakın, uluslararası politika aksiyon ve reaksiyon üzerinde ilerliyor. Türkiye aksiyon yaptı, şimdi bunun bir reaksiyona sebep olması kaçınılmaz. 1974 sonrası Kıbrıs’tan askerini çekmeyerek Türkiye statüko değişikliği yapmıştır. Bu aksiyondur. Yunanistan ise reaksiyon olarak Ege adalarını silahlandırmıştır. Türkiye 1974’ten beri bir başka ülkenin topraklarının yüzde kırkını askeri işgal altında tutuyor. Bunu söylememden rahatsız mı olunuyor? Üzgünüm ama gerçek budur. Ve bunu Annan Planı ile (adadan askeri çekmek ve Kıbrıs’ı yeniden birleştirmek) Ankara’daki bugünkü iktidar mümessilleri de zımnen kabul etmişlerdir. Şimdi Perinçek, sözcüsü olduğu grubun arzularını açıklıkla dile getirmiş. Ne diyor? Bu işi savaş çözer diyor! Buna katılıyor musunuz? Yanıt evetse, size kötü bir haberim var. Bu vatanseverlik falan değil. Bunun adına yayılmacılık derler. Meselenin temeli, iyi ve kötü arasındaki ince çizgidir. Türkiye bugün Lausanne düzeninin temellerini dinamitliyor. Bunu velev ki Yunanistan yapsa bile, Ankara’nın Lausanne Antlaşması’na tüm gücüyle sahip çıkması gerekirdi. Neden mi? Lausanne Sèvres Antlaşması’nı geçersiz kılan metindi de ondan! Lausanne olmazsa, Sèvres geçerlidir. Türkiye kendi varlık garantisi olan Lausanne metninden sıkılmışa benziyor. Fakat bu metnin alternatifi ne, hiç düşünmüyor. Kimse kusura bakmasın ama bu çok zekice bir pozisyon değildir. Dahası, bu hukuken ve ahlaken de zayıf bir pozisyondur. Daha da önemlisi bu pozisyon tehlikelidir. Ne için? Türkiye’nin o çok değer verdiğini söylediği toprak bütünlüğü için. Umarım Ankara’daki meczuplar ve bir avuç ikinci sınıf maceracı Enver Paşa profili subay ülkeyi ateşe atmaz.
Saracayla 5518 e 33 ayet ahzap suresi ey ehlibeyd allah sizi bütün günahlardan arıtıp tertemiz etmiştir.hacı bektaş veli ehlibeyd soyundan ve seyyid muhammeddir lakabı esas adıdır.
@@Subutay1881 hacı bektaş veli 12 iman ali rıza soyundan yani hz ali soyundan. Biz mana ilimden bahsediyoruz. Anadoluyu ilim ile aydınlattı.hak insanda yolunu ögretti.bilene Islamda 70 manada 1si ilimden gitmek . Hakikatı kendinde görmek.sevgi bizim dinimizdir.şu anda kitap dolusu bilgi ekrana sığmaz.biz hasta değiliz.sağlıma dikkat etmeye çalışıyom.
@@ErdoganAktas-gb9hf Hikmet arar isen özüne bir bak Arap'ta Acem'de Rum'da arama Ebedi sevgiyi bu toprak verir Kudus Arafat'ta Tur'da arama Türk Ereni Haci Bektaş Veli
Kuran'da yuzunuzu Suudi Arabistan'a donup domalin diye bir ibadet yok. Kuran'da "Selat" diye soz edilen ibadet aynen bu videodaki gibi semah donmek.....
Hz Ali asil yuzunu arabistana donup domalanlari gorseydi uzuntuden kahrolmustu. Cunku Hz. Ali de ayni bu videodaki insanlar gibi semah donerek ibadet edermis.