Cuma sohbetlerimizin konuğu; Hz.Peygamber ve Islah Aksiyonu " konulu sohbeti ile Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde görevli Yrd.Doç.Dr.Yasin Pişgin hocamız..
Allah razı olsun hocam o kadar güzel açıklayıcı insanın kalbini teskin edici konuşmalar yapıyorsunuzki biz sizden razıyız Rabbimde razı olsun bizleride dualarınızda unutmayın
Bu aciz, fakir, hakir sizin sohbetinizi, dersinizi dinlemekten büyük istifade ediyor çok mutlu oluyorum ayrıca yapboz misâli parçaları yerine koymak gibi ortaya çıkan resmin insana zevk verdiği gibi modeli bütünleyip o şekilde bakmak ne güzel. (Sırat-ı mustakim nur'u ) sayfam var instegramda sizin bir sayfanız yok bulamıyorum ne yazık ki 😔. Allah c.c. binler razı olsun sizden Amin. Rabb'im Cemal'i ile müşerref eylesin, peygamber'e komşu eylesin Amin ...
Maşaallah bize bu ilmi konuşmayı lütfen allaha şükürler olsun. bereketli ilme rahmete sebep kıldığı habibine salat ve selam olsun. Hocamızın ilmi bereketi feyzi tesiri daim yüksek olsun. Bu videoya sebep olan kardeşlerimizin iman ile ahirete göçmenleri nasip olsun...... Amin amin amin.....
Allah bilginizi ali etsin.cok etkileyici ve doyurucusunuz.Allah afiyetinizi versin , kitaplarinizi bulabilirsen alarak daha fazla ilminizden faydalanmak istiyorum.Allah sizden razi olsun.
Çok değerli Yasin hocam ,sizi dinlemek anlattıklarınızı idrak etmek düşünmek kalbimde ve aklımda güzel bir pencere ,içimde Allah ve peygamber sevgisi hissediyorum,Allah sizi ve sohbetlerinizi dinlemeyi ve idrak etmeyi her daim nasip etsin ,sizinde dediğiniz gibi sadece kuranı kerim okumak yetmez onu anlamak ve yaşamak gerek sizde çok güzel anlatıyorsunuz özelliklede imanın test edilmesi ,güncellenmesi çok güzeldi anlattıklarınızın hepsini aklıma ve kalbime kazıyorum ve size sonsuz saygı ve sevgimi sunuyorum
Yorumları okudum videoyu anlayanlarin ve bu videodan nasip alanların profil ismi Ömer nasip alamayanların ismi ise azman ya bir insanın bu kadar mı anlayışı ismi ile bağdaşır anlayan anladı mevlam yasin hocamdan ebeden razı olsun
Hocam ne olur ortayı boş bırakma senin gibileride al yanına kendini hoca sanan şaklabanlara fırsat verme rabbimin izniyle ne olur rabbim ömrünü üzun etsin
Peygamber İlme göre doğru olan, çok zaman sana göre yanlış olabilir. Hayalinde, kendi çevresinin oluşturduğu şartlanmalarına göre yarattığı evliya tasavvurundan arınamayan, pek çok zaman, karşısındaki gerçek “velî”yi inkâr eder! Sorun; kendi hayalinde, veritabanına göre yarattığın, tanrı, peygamber, velî tanımlarından arınamamanda; “Allâh”, “Rasûlullâh” ve “velî” isimlerinin işaret ettiği anlamları kavramamış olmandadır! *** Ahmakların, “Nebi” ve “Rasûl” kelimelerinin anlamlarını farsça ve mecusi anlayışına dayalı göktanrıya bağlı “peygamber” kelimesiyle örtmelerinden beri; çok önemli bir sır ulaşılmaz derinliklerde kayboldu gitti!.. Bu yüzden de, “uyarılar ve nereden geldikleri” fark edilemez oldu! Bâtının, özün, hakikatin, sistemin seslenişi; bir mekân veya kişiyle kayıtlanmaksızın aşikâr olduğunda, “Risâlet” işleviyle karşılaşmıştır o toplum ya da fert! “RASÛL”ün uyarıcı; uyarıcının, RASÛL olduğunu; “Allâh seslenişine” aracılık ettiğini algılayamamışlardır anlayışı kısıtlılar! “Nübüvvet” son bulmuştur; ama “Risâlet” yani “Allâh’ın uyarısı” kıyamete kadar devam eder... Buradaki “Risâletin” anlamı “Nübüvvet” değildir. Dolayısıyla, Allâh uyarısı, o topluma veya ferde, daima, önceden bir isim veya resim altında ulaşır! Bu, Dünya’daki her toplum veya fert için dahi böyledir. Bu uyarıyı önemsemeyenler ise, sonuçlarına çok acı şekilde katlanmak zorundadır! “Eğer onlara daha önce azabı yaşatarak helâk etseydik, elbette şöyle derlerdi: ‘Rabbimiz; bir Rasûl irsâl etseydin de zillete düşüp rezil olmadan önce senin işaretlerine tâbi olsaydık.’” (20.TâHâ: 134) *** Karasabana bağlı beygirin peşinde tarla süren çiftçi ile; yarış atıyla hipodromda yılın yarışında birinciliğe oynayan jokey!.. Cebinde kum saati ile dolaşanla, atomik saat kullanan! Traktör üstünde 20 kilometre hıza çıkınca, kendini Dünya yarışçısı sanan garibim ile; Dünya çevresinde uzay mekiği ile tur atıp, oradan yeryüzündeki insanın yüzündeki sivilceyi fotoğraf-layan adam... “Demiş ki;”lerin dedikodusuyla gününü tüketirken kendini âlim, ârif, velî, müceddid, mehdi, peygamber sanan mukallit ile; “görür Gözü, işitir Kulağı, söyler Dili” olarak tahakkuk eden, Sıfat mertebesi mazharı Zât!.. Mukallit... Muhakkik... Levvâme ya da Mülhime’nin buharlaşan sularında can verme savaşında olanlarla; Mardiye Okyanusunda hayat sıfatıyla Hayy, İlim sıfatıyla Aliym, Müriyd isminin işaretiyle İrade sıfatı mazharı; Kudret sıfatıyla tahakkukta olan; Semi’ ve Basıyr’in mazharı olarak en ince detayına kadar gerçeklere muttali olan zât... Çöldeki çadırından, kırbasındaki yıllanmış kurtlu suyu, Bağdat’taki “Halife”ye armağan götürmek isteyen mukallit; ve Dicle’nin kıyısındaki sarayında yaşayan “HALİFE” Muhakkik! Ne zaman bilgi dedikodusunu terk edip, “Allâh’a firar edin” çağrısına uyacağız? ***