Erzurum'da Bir sokak röportajın da savaş olsa ne yaparsınız sorusuna 7 den 70 e vatan için cepheye gideriz diyen bir memleket gibi memleket Erzurum Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah İbrahim Erkal abim
Niğdeliyim fakat erzurumu erzurumun insanlarını ayrı severim merttir yiğittir. Oğuz boylarından bu asırlara kadar süre gelen soyları hiç bir zaman kolay kolay kaypak adam görmemiştir. Türkiyeki yiğit şehirler arasında yiğitleriyle ibrahim erkalıyla duruşuyla karakteriyle ilk 3 e girer.. Mekanın cennet olsun ibrahim abi..
Sağol Varol kardeşim...Erzurumluları,Erzurum ruhuna sahip sizin gibi insanlar anlar ve sever...kimki bu vatanı Allah için sever,sırtı yere gelmesin...dadaşımız da nadide bir Erzurumlu olarak gönüllerde taht kurdu ...mekanı sonsuz cennet olsun
Bu türkünün hikayesi; Erzurum’un Ilıca nahiyesine bağlı Tikkir (Çiğdemli) köyünde geçmektedir. Mustafa ve Gülbahar’ın dillere destan aşklarını bilmeyen yoktur. Sevda çeken bu gençlerin ailelerinin rızası ile evlenmelerine izin verilir ve evlenirler. Fakat beraberlikleri ne kadar sürmüş bilinmez. Seferberlik ilan edilmiş ülkedeki tüm gençler; okuyan, okumayan tümü askere çağrılmıştır. Vatan borcu namus borcudur. Bu kutsal görevden geri kalmak olur mu? Mustafa sevdasını evde koyarak ayrılır. Bu ayrılık o günlerde ölüme gitmek gibi bir şey… Belkide bir daha Gülbahar’ını göremeyecek, gülüm diye; doya doya koklayamayacaktır. Gülbahar’ın ise iki gözü iki çeşmedir; ama elden ne gelir ki? Nice kahraman, fedakar Türk Kızları gibi o da Mustafa’ sını uğurlamıştır askere, gidiş o gidiştir… Aradan yıllar geçer fakat hiçbir haber gelmez. Öldü mü, kaldı mı? Kimse bir şey bilmez. Ev halkı artık Mustafa’ dan umutlarını kesmiştir… Gülbahar her sabah kalktığında bahçeye çıkar yavuklusunun yoluna uzun uzun bakarak geleceği günü bekler. Bekler ama; ne gelen var nede haber… Gülbahar her geçen gün erimiş, erimiş hatta ağlaya ağlaya göz pınarları da kurumuştur. Gelinlerinin bu durumu kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. Kayınbabası Gülbahar’ ın her sabah yavuklusunun yolunu gözlemesine, uçan kuşlardan haber istemesine o kadar üzülür ki; dayanamaz ve bu ağıtı yakar. Huma kuşu yuvasından havalanan ve çok yükseklerde günlerce uçan bir kuştur. Mustafa’yı da Huma kuşuna benzetir ve huma kuşunun haberci bir kuş olmasına atıf ederek başlar söylemeye. Huma Kuşu yükseklerden seslenir Yar koynunda bir çift suna beslenir Sen ağlama kirpiklerin ıslanır Ben ağlim ki belki gönül uslanır. Not: "Yar Koynunda birçift suna beslenir." ifadesi; gelinin iki çocuğuna yanı torunlarına atıftır. Gülbahar da kayınbabasının bu dörtlüğüne nazire olarak aşağıdaki dizelerle karşılık verir. Sen bağ ol ki ben bahçende gül olim Layık mıdır yanim yanim kül olim Sen ağam ol ben kapında kul olim Koy desinler buda bunun kuludur
allah makamını da mekanını da cennet etsin aziz erzurumlu hemşehrim.Cenab-ı mevlam rahmetiyle,şefkatiyle,cemaliyle,merhametiyle imtihan etsin seni. ruhun şaad olsun. inşaallah cennetle müjdelenirsin. Allahım sana rahmet eylesin,yattığın yerde utandırmasın,cennet bahçelerinden bir köşkle müjdelenesin Mevlam günahlarını, taksiradlarını da aff eylesin.... AMİN
Allah rahmet eylesin, Erzurum’un gariban çocuğu. Allah taksiratını affetsin, rahmetiyle ve merhametiyle seni yargılasın. Hem seni hemde Azer Bülbülü özlüyorum. Mekanınız cennet olsun.
Ağzınıza sağlık zaten siz hangi eseri okuyupda içine ruhunuzu katmamișsıniz ki Gençliğiminin vazgeçilmez sanatçısı sevgili İbrahim Erkal Bașarılarınız hayırlara vesile olsun İNŞALLAH Selametle
‘Sen ağlama kirpiklerin ıslanır Ben ağlım ki belki gönül uslanır’ Nasıl dizelerdir.Evladı olan her baba ananın evladına, o üzülmesin diye haykırarak söylemek istediği cümlelerdir herhalde.Can sene dadaş. Rabbim rahmet eylesin.
Eskiden yani hemen hemen 25 yil önce Erzurumda yaśarken bu memleketten gitmek lazim yoksa kendimize yazik ederiz diye düśünüyorduk.Megerse en büyük hatayi Erzurumdan ayrilmakla yapmiśim