İhlâs, Allah ile kul arasında bir sırdır. Öyle bir sır ki onu melek bilip yazamaz, şeytan bilip ifsat edemez. Çünkü "ihlâs" kalbe ait bir ameldir ve bunu ancak kişinin kendisi ile Allah bilebilir. İhlâsın irade, kasıt ve niyetle doğrudan ilgisi vardır. Amel, ihlâssız ve niyetsiz ibadete dönüşmediği gibi ihlâssız ve niyetsiz ibadet de makbul değildir. Zira ameller niyetlere göre değer kazanır veya kaybeder. Bir amel sırf Allah için yapılırsa "ihlâs", sırf gösteriş için yapılırsa riya olur. Riya ise gizli şirk olup, Allah rızasının dışında bir amaçla yapılan ibadetlerin Allah katında bir değeri yoktur.
Peygamber Efendimiz (sas)’in, “Sen bendensin, ben de senden!” diyerek övdüğü sahâbî Ebû Ümâme el-Bâhilî’nin anlattığına göre, bir adam Peygamberimize gelerek, “Şöhret ve kazanç (ganimet) elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin?” diye sordu. Resûlullah (sas), “Onun için hiçbir şey yoktur.” dedi. Adam sorusunu üç defa tekrarladı. Allah Resûlü de her defasında, “Onun için hiçbir şey yoktur.” diyerek böyle bir adamın mükâfat elde edemeyeceğini belirtti ve ardından şöyle buyurdu: “Allah, ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.” (Nesâî, Cihâd, 24)
#ihlas #allah #abdullahyuyucu
25 май 2024