Hocam, adabı muaşereti sadece akademi ve çevresi ile kısıtlamayın lütfen. Programlarınızi zaman buldukça takip ediyor ve kitaplarınızı okuyorum. Şu an Rize'nin bir köyünde yaşıyorum. Emin olun bazen lendimi dünyada tek kalmış gibi hissediyorum.😊
Kürşat Demirci hoca hepimizin yaşadığı ama ismini koyamadığı rahatsızlığın teşhisini yaptı giriş kısmında resmen:) işte, okulda, trafikte, markette her yerde karşılaştığımız bir durum. İnanmayan sosyal medyada yapılan herhangi bir yoruma baksın veya Twitter ya da başka bir mecrada görüşünü yazsın sonra altına verilen cevaplara baksın:) “Solipsizm”… Çok teşekkürler yine bir şey öğrendim hocamız sayesinde. Sezon finaline üzüldüm ama olsun hevesle bekleyeceğim yeni sezonu:)
hocam ilk okul mezunuyum ama sizi ve sizin gibi akademisyenleri dinlemekten büyük zevk alıyorum bunun okumakla bir alakası yok başarılarınızın devamını dilerim teşekkürler
işte hocanın bahsettiği adab-ı muaşeret kuralları zaafının milletimizdeki örneklerinden birisi... Gerçek hayatta hiç karşılaşmadığınız, muhtemelen de sizi hiç bilmeyen, tanımayan saygıdeğer birisine neden sen diliyle hitap ediyorsunuz?
Hocam başladığınızda öncelik tanıyın. Gilgamis okumaları başladı. Devam ediyor. Olacak programları gilgamis okumalarını göre ayarlayın. Lütfen. .. yoksa çok ara veriyorsunuz
türkiyede hiç kimse hiç kimsenin umurunda değil. bu durumdan en çok cemal süreya şikayet ederdi şimdi ise işler daha da kötü oldu. birkaç sene önce kültür tarihçimiz burhan oğuz'un bir kitabını okumuştum (yaşadıklarım ve dinlediklerim) yazar orada niyazi berkes'le mektuplaşmalarını yayınlıyordu. orada burhan oğuz bugüne kadar insanlara (yetkili mühendis, yazar ve araştırmacı olarak) binlerce mektup yazdığını ama bunlara ilgiyle dönen ve bunlara cevap veren insan sayısının bir elin parmağını bile geçmediğini söylüyordu. ne hazin bir tablo! işin ilginç yanı aynısını niyazi berkes'te söylüyordu. bunun haricinde doğan avcıoğlu'da ilgisizlikten yakınırdı. idris küçükömer için de aynı şey geçerliydi. hikmet kıvılcımlı, o.hançerlioğlu, melih cevdet anday için de bunları söyleyebilirim. aziz yardımlı'da türkiyeye hegel'i ben tanıttım ve ben hegel'i yayınlamadan önce insanlar hegel'i spekülatif olarak bile neredeyse bilmiyorlardı ama aradan 35 yıl geçti, ne bir akademisyen, ne bir öğrenci, ne de halktan herhangi biri ne aradı, ne teşekkür etti, ne soru sordu, ne de bir mail attı. hiç bir şey! böyle bir toplum olur mu diyordu. kısacası kayıtsızlık bizde herzaman vardı ama şimdi birde bu işin içine terbiyesizlik ve laubalilik girdi. son olarak dünyaya ve avrupaya bakarak benim de türkiye üzerine gözlemlediğim en büyük şey; türkiye dünyanın açık ara en bariz sınıflı toplum yapısına sahip bir ülkedir. sevgiyle.