Kalenin dibinde taş ben olaydım Gelene geçene yoldaş olaydım Bacısı güzele kardaş olaydım Kalk gidek meyhaneye çayhaneye meyhaneye Gönlüm şenlensin Yarın hakkın divanında doğru söylensin Kalenin dibinde üç ağaç incir Kolumda kelepçe bilekçe kelepçe Boynumda zincir Zinciri çok sallama her yanım sancır Yara yeri gözlerim ağam Sızıldar yara yeri Kervan göç edip geçti mine boylum Yalvaran yara yeri Ne sende oh tükendi mine boylum Ne bende yara yeri Ey yar elinden hara gedim (Nereye gideyim) Sen benim sevgilim ruh-i revanim Lebleri şirindi gonca behanım Bir saat görmesem tut-i zebanım Kopar can başımda kıyamet eyler Vaguf bi seydadır dolanır bağım Hastaya dermandır dilber dudağı O alma yanağın bilir bu hacım Allah hep nazardan selemet eyle Gel ağam gel
Türkmen gardaşlar, nefesinize sağlık olsun. Ama siz neden türkünün nagaratını degişirdiniz, bir türlü arabeske geçirdiniz. Önceler böyle okuyardınız: Atma bu daşları, ben yaralıyam, El-alem al geyib, men karalıyım... Bu türki ile ciddi olmamız lazım. Dünya müzikinde çok kullanılmıştır. Örnegin, Glinkanın Ruslan ve Lüdmila operasında koro olarak. Ştraus gibi büyük sanatcılarda. Ben de bu konuda sempozyumda konuştum. Türkiya sanatcıları da sizden almakla degişik - aslından farklı okuyurlar. Düşünmemiz gerekir.