KELEBEKLER - Olmaz Öyle Saçma Şey (S2/Bölüm#31) 

Nazım ve Veysi Beyler, ortalama izleyici rolünü çok başarılı oynuyor. Başrol oyuncusu İlker bey önceki filmlerdeki başarılı performansını bu filmde de sürdürmüş. Açılışta yavaş başlasa da finalde muazzam bir tempo tutturulmuş. Film ekibinin çekimler süresince çok eğlendiği ve bir aile gibi olduğu hissediliyor. 8/10

İlker Canikligil'den şok açıklamalar: "Ben Anadolu'yu bilirim!"

Böyle bir program yaparak, hem güncel filmler hakkında konuşup onlara çeşitli eleştiriler yaparak, hem de sinema sektörü hakkında anlattıklarınızla, biz sinemaseverlerin bakış açısını genişlettiğiniz ve her videonuz ile bizlere yeni bilgiler öğrettiğiniz için teşekkür ederim.Ellerinize ve ağızlarınıza sağlık.Severek izliyorum.

-sen hayatında hiç sundance kazanmış film gördün mü daha önce +hıhıh yok hocamm videonun özeti, gerçekten çok severek izliyorum ama bu videolarda tenkit sanatını bir tek ilker hoca iyi bir şekilde icra ediyor. gerçi nazım ve veysinin böyle bir gayesi ve iddiası var mı ondan da emin değilim ama beklediğini bulamadığını iddia edip ne beklediğini bilememek durumu olmuş.

Montajda ben o filmi toparlardım. -Veysi

Siz ne biçim insanlarsınız, dünden beri durmadan hipnotize olmuş gibi videolarınızı izliyorum. İlker Bey kendine güvene dayalı esnek bilgeliğinizin ürünlerini cepleriniz dolu olduğu halde bi anda masaya koymayarak bir ilüzyonist gibi birini koyup birini alıyor, herhangi biri gibi başladığınız diyalogları alkışlar kopartacak bir sonla bitirip sakinlikle karşılıyorsunuz.

Kıskanmak iyi değildir. İyi olan imrenmektir. Doğrusu imrenmektir.

Sarmaşık filminde salyangozlar hazineye giden yolu temsil eder . Gemici Cenk ilaçları almış ve Salyangoz kralı Nemrut'un hazinesini bulmuştur. Sarmaşık çaresizliği temsil eder ve sardığını kurutur.Gemi durdukça çaresizlik artacaktır.

23:20'de İlker Bey 'başka şeylerle uğraşmak lazım' dedikten sonra varoluşsal sancılara girip uzaklara bakıyor ve 'ben burada olmamalıydım şu an' diyor adeta.

Kelebekleri bilmem ama ilker hocam hakkikaten hayat dersi veriyosun. Filmle hiç alakam yok aslında ama sırf hayatta başarılı olmak adına sizi izliyorum. O kadar reel, net, sağlam bilgi veriyorsunuz ki onları yakalayıp işime bakıyorum. İşin kısacası birşeyler kolay olmuyor ama bize hep kolay olduğu satılıyor. Her konuda; alıcı, aslında en iyiyide görebildiği için, onun kolay olabildiğini zannediyor. Aslında yok öyle bir şey. Sizi iyiki TedX de izlemişim diyorum.

Hocam videoda öğrendiğim şey mükemmel, festivaller arası fark ve bu farkın filmlerin kabul edilmesi ve ödüllendirilmesine etkisi şahaneymiş. Hoşuma giden şey gayet basit; bu bilgiyi ömrüm boyunca kullanabileceğim.

2:17 Ilker Hoca: 1- Sundance'in ne oldugunu bilmiyorsunuz. Nazim: Huaydaaaaaaaa :))))

İlker Canikligil'in düşünme şekline hastayım :) çok isterdim arkadaşım olsun ve her izlediğimiz filmden sonra hakkında konuşabilelim :)

Hocam bu Nazım ve Veysi vallahi eğitilmezdir.

Veysi ile Nazım biraz da ekranda görünmemenin verdiği rahatlıkla, herşeye geçirme modunda rahatça takılırlarken, tüm yükü ve eleştirileri yüklenen okun ucundaki zavallı hocamız, "onca emeği olan ödüllü kendini kanıtlamış iş bu, ayıptır yapmayın" diye aslında sinema değil biraz da düşünme dersi vermiş. Türkiye'nin biraz yengeç sepetine benzeyen durumunu da görüyoruz böylece. Hocamızı seviyoruz (Veysi ile Nazım'ı da seviyoruz tabi, onlar da lazım :D)

Bu veysi ve nazım, videolarda ortalama Türk izleyicisi rolünü oynamıyorlarsa, kültürel açıdan küplerini bayağı bir doldurmaları gerek. Çünkü gerçekten böyle düşünüyorlarsa, herhangi bir üniversitenin hazırlık bölümünden iki öğrenci bunlardan daha sığ yorumlayamaz. Ayrıca ortalama sinema izleyicisi bu ikisi gibi olduğundan, Filmin 30.000 izlenmesinde şaşılacak bir şey yok. Seviyemiz bu kadar.

Hocam sinema ile izleyici olmak dışında bi ilgim olmamasına rağmen sinema ile ilgili teknik bilgiler paylaştığınız bir kanalı severek takip ediyorum, başarılı bir program gerçekten. Kötü yorumlar geliyor diye üzüldüğünüzü farkettim önceki programlarda bu yüzden düşündüklerimi paylaşmak istedim.

Nazım ve Veysi gerçekten çok şanslı insanlar çünkü karşılarında kendi söylediklerini duymalarını sağlayan ve bunu gerçekten çok hoş,yumuşakça,güzel şekilde ifade ederek anlatan bir insan var.Nazım ve Veysi’nin “sivri köşelerini” soru cevap ile “yontan” onları hafifletmeye çalışan;” dur evladım bir de şu gözle bak önce sonra bir daha cevapla” diye hissettiren bir yol gösterici gibi İlker Bey.Bazen Nazım ve Veysi’nin bana saçma gelen yorum ve cevaplarına ben taaa buralardan gerilirken İlker Bey yumuşacık şekilde göğsünde yumuşatıp farklı açıdan geri pas atıyor ve Nazım ve Veysi’nin gol atmalarını sağlıyor.İyi olan şu ki;golu atan da yiyen de kendileri hep kazanc halindeler.Ilker Bey de gizli golcu gibi gorunen bir asist lideri. Neden bu sekilde betimlemer yaptim bilmiyorum ama bu video ile Ilker Bey’e daha cok kanim kaynadi.Nazim ve Veysi cok sanslisiniz lan karsinizda bu kadar genis gorebilen “bir cift goz” den fazlasina sahip bir insan var.Kiymetini bilin uzmeyin adami.Az rahatlayin kendi icsel yolculugunuzu bir yapin kendinizi taniyin zaten sonra pamuk gibi olursunuz. Emeginize zamaniniza tesekkurler,kolayliklar dilerim✌🏻

Muğla merkezdeki sinemaya gelmedi.Gelse izlerdim.Fethiye,Marmaris falan yakın yerlere((gerçi Fethiye pek yakın değil) baktım oralarda da yok.Denizlide de yok.Aydında zannetmiyorum.Tahminim bu bölümü izleyenlerin en az yarısının ilinde bu film gösterime girmemiştir.Edit.Aşağıya "Kelebekler" filminin ve karşısına da örnek olarak"Oflu Hoca Trakya'da" filminin şuan gösterimde olduğu illeri yapıştırdım(Sadece cinemaximum salonları var aşağıda.Hepsine tek tek bakmadım ama aşağı yukarı benzerdir.). "Kelebekler" filminin şuan gösterimde olduğu iller( Sadece Cinemaximum salonları ) İstanbul Anadolu İstanbul Avrupa Ankara İzmir Antalya Bursa Çanakkale Kayseri Kocaeli Samsun "Oflu Hoca Trakya'da"(İlker hoca diyor ya fragmanı izlemem yetiyor ben işi ileri götürüyorum bu filmin nasıl bir film olduğunu anlamam için ismi yetiyor) filminin şuan gösterimde olduğu iller(Sadece cinemax..) İstanbul Anadolu İstanbul Avrupa Ankara İzmir Adana Adıyaman Afyon Antalya Aydın Bolu Bursa Çanakkale Çorum Denizli Diyarbakır Erzurum Eskişehir Gaziantep Hatay Kahramanmaraş Kayseri Kırıkkale Kocaeli Konya Mardin Mersin Muğla Ordu Sakarya Samsun Şanlıurfa Tekirdağ Tokat Trabzon Van Yozgat

Hocam, Tolga Karaçelik'i Arka Plan'a çağırsanız. Adam o kadar RU-vid kanalına röportaj verdi, sizden mi esirgeyecek. Çağırın lütfen!

Maalesef salonlarımız çoğunlukla tekerlekli sandalyeye uygun olmadığı ve bu film çok az salonda gösterildiği için izleyemeyeceğim (en azından vizyonda) fakat Tolga'nın hem Yekta Kopan'la olan hem de Geekyapar'daki röportajlarını izledim ve çok iyi bir film olduğu önyargısını kazandım. Adam yapmış, Sundance'i de kazanmış; bana laf düşmez tabii. Hele izlemeden yorum yapmak da çok doğru değil. Belki hiç doğru değil ama öyle bir hissi var. Bu hisse sebep olan da Tolga'nın kkendisi. Gördüğüm kadarıyla Tolga Karaçelik işlerine objektif bakıp eleştirebilen ve sonucu dürüstçe ortaya koyan biri. Bu film için de amaçladığı bir şeyler, kullanmak istediği bir biçim varmış. Kurguda bile hala bir takım endişeler varken film tamamlandığında "her şey istediğim gibi oldu" demiş. Bu da filmi "olmuş" yapan yegane şeydir. Beğenirsin, beğenmezsin ayrı konu ama bu film en azından sinemada bir görülmeyi hak ediyor. Lütfen gidip izleyin.

Size garip gelen kelebekler sahnesi duygusal olarak en güçlü sahneydi bence. Hani karakterler tartışmaya başladığında bunu görmezden geldiler ve insanın karakterleri sarsarak bakın kelebekler geldi diye bağırası geliyor.

Şimdi bazı sundance ödüllü filmleri seyrettikten sonra niye hayal kırıklığına uğradığımı çok iyi anladım, zevkle takip ediyorum üçünüzü :-)

İlker hoca öğretmen olmak için doğmuş resmen düşüncesini o kadar güzel öğretme içgüdüsü ile anlatıyor ki evet hocam der gibi dinliyorsunuz. :)

"Sen hiç hayatında Sundance kazanmış film gördün mü?", "Bunu anlamamış olman beni çok endişelendiriyor", "Seni aşağılamak için söylemiyorum..", Sonuç: işlediğiniz konular ve savunduğunuz fikirler genelde "Sanat sanat içindir" vs "Sanat toplum içindir" tartışmaları gibi.. Seyretmesi çok keyifli videolar. Emekleriniz için teşekkürler..

Abi film tamamen bir metafor üzerinde akıyor. Önde hayat akarken, bütün karakterlerler bir arka ülke hikayesi taşıyor, kelebek de, tavuk da, imam da, karakterler de arka planda bir şeye işaret ediyor.

İlker Hoca'nın Sarmaşık ve Limonata filmlerini izlememesi beni çok şaşırttı. Bari Sarmaşık'a şu videoyu çekmeden önce bir baksaydınız hocam.

Bütün eleştirilerden bağımsız güzel bir film eleştirisi. Başka bakış açıları katıyor. Sıradan goruntusu senaryosu guzel vs. gibi yorum yapılan izlediğim kanallar gibi değil. Daha çok film eleştirisi bekliyorum.

İlker bey'in Mustang filmini parça pinçik ettiği bir video var mı? ben bulamadım yoksa da keşke olsa

hocam, veysi ile nazım ın sorularına tam cevap vermediğiniz için aydınlanamadık. neden film eleştirisi bölümleri hiç bir zaman net olmuyor ?

Önce sizi sonra gidip filmi izlemek harika oldu... Filme "sinemacı" gözüyle bakmak güzel oldu... Benim de senaryolarım birgün, iyi yönleriyle konuşulacak seviyeye giren filmler yaratır. Hope is bread of the poor !

Türk sinemasinda en son Kıs Uykusunu begenmistim simdi de Kelebekleri cok sevdim cok keyifliydi.

Kelebekler gerçekten ayrı güzel bir yerde tutulmalı,, çok hoş bir filmdi.. 🦋👌🏼 İmam efsaneydi,, 😂👏🏻

kelebekler filmini ailecek izledik ve gayet iyiydi ödülü hak ettiği çok açık. ayrıca en beğendiğim sahnelerden biri pavyon sahnesi ona nasıl gereksiz der? Filmde her sahne oyuncuların duygusal ruh hallerini açıklıyor, kadın oyuncunun tüm duygusal patlamasını gösteren bir sahne her insanın öyle bir anı olur hayatında. çok güzel anlatılmış bir film gerçekten keşke filmlerin değeri bilinse.

Limonata filminin "ciks" hali. patlayan tavuklar, astronot kıyafeti falan. O sahnelerle "ilginçliği" yakalamışlardır. Onun dışında Limonata daha başarılı. Bence.

Bir dakika arayla “çok önemsediğim bir ödül olan sundance ...” diya cümle kur sonra “sen hiç sun dance kazanmış bir gördün mü?” Sorusuna yanıt olarak “hayır” ...

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmide tam Sundance'lık değil mi?

Öncelikle şu videonun başlığına "Spoiler İçerir" yazın. Patlayan tavuğuna kadar her şeyi anlattınız. Sonrada Veysi Paşayı ve Nazım'ı tutkal dolu küvete yatırın. Kıskançlık çatlaklarına kesin çözüm.

o son sahne filmden çıkarken kalan tadı komple olumlu yönde değiştiriyor, sonu hüzünlü bitseydi sundance alamazdı yorumuna katılıyorum

senaryoyu gidip orda pitch ediyosun dedikten sonra düzeltmesi adfhadfhdahfadhf ilker hoca çok iyisin ya adshdhf

Ben filmi çok beğendim. Bir kere epey kaliteli bir mizahı vardı. Komedi diye vizyona giren Türk filmleri içinde zekasıyla parlıyor. Samimiyetle soruyorum: laçkalaşmadan güldüren kaç Türk film söyleyebilirsiniz son beş yıl içinde üretilmiş? Duygusal tarafı da sağlamdı filmin. Hem bu kadar güldürmesi hem de böylesine duygulandırması etkiledi beni. Birbirine zıt bu iki duyguyu güzel eritiyordu. Finali de ucu açık mı bilmem ama kendi içinde tutarlı buldum. Karakterlerin istediklerini elde edememeleri ve beklentilerinin karşılanamaması ile alakalı biraz bu. Astronot uzaya gidemez, öğretmen bağıran öğrencisine ilgisizdir ve ilişkisinden beklentisi kalmamıştır, oyuncu seslendirmeyle uğraşıyordur ve barda takıldığı kızı eve atamaz. Babalarını görmeye giderler ama adam ölmüştür. "Beni kelebekler geldiğinde gömün," demiştir ama çocuklar buna riayet etmez (yine de kelebekler geldiğinde gömülür, o başka). Haliyle vasiyetin son maddesi de beklentiyi karşılamaz. Bu durum filmin komedi ile duygusallık arasında gidip gelen tonunu da destekler. Jüri başkanı ödülü de takdim eden Ruben Östlund'dı. Filmi espri anlayışı bakımından kendine yakın bulmuştur diye düşünüyorum. Sizlere not: Severek izliyor, burada konuşulanları çok önemsiyorum.

Yaptığınız videolar eğitici ve başarılı bulduğumu naçizane olarak söyleyip hızlıca bu videonuz için hocam pek sevmese de eleştiride bulunmak isterim. Film iyi veya kötü olarak yorumlama konusunda daha teknik eleştiriler görmek isterdim açıkçası, film izlemeyi seven kişilerin kendi aralarında olan sohbet gibi olmuş yer yer. Tüm konuşma boyunca bunun böyle olduğunu demek istemediğimi tekrar belirterek, bir filme iyi veya kötü demenin nelere bağlı olduğunu bana sorarsanız izlediğimiz sahneler filmin amacına hizmet etmeli, yani demek istediğim film ile alakası olmayan bir sahne olmamalı, bunun yanında film kendi içinde tutarlı olmalı, örnek vermek gerekirse suyun altında nefes alabilen özel bir karakter olsun bu karakter bir adaya gitmek için tekneyle hareket edip aksiyon yaratılmamalı. Bir filme iyi ya da kötü demek çokta kişisel olmasa gerek diye düşünüyor sizlerin bu konuda değerli fikirlerinizi merak ediyorum. Yaptığınız çalışmalarınızda başarılar dilerim.

22:45 Ulan utanıyorum sizden 😁😁👍🏼😀😀😎 Ahuhajaa. Puhahahahaâ

İzlediğim en besleyici Olmaz Öyle Saçma Şey bölümüydü. Tartışmaların uzaması, videonun süresinden veya gündemde olan Kelebekler'in tartışmaya sunulmasından ötürü değil. Daha ziyade, Türkiyede sinema izleyiciliği, beklentiler, "sıkılma", post-modern sinema gibi konuları derinlemesine, adeta söke söke incelemenizden ötürü. Çok teşekkür ederim ekip! Lütfen -eğer bu sizler için mümkünse- Tolga Karaçelik'i ağırlayın. RU-vid'da ve yazılı medyada birçok video/röportaja rastladım; ama kendisinin ve sinemasının değerinin anlaşılması için, tıpkı bu videoda olduğu gibi, derinlemesine ve "high art" bağlamında bir tartışma ortamına ihtiyaç var ve bunu okuduğum/izlediğim hiçbir röportaj/video henüz sağlamadı. İyi ki varsın İFA.

Hocam Breaking Bad-Better Call Saul özelinde Vince Gilligan'ı da değerlendirdiğiniz bir bölüm yapsanız çok iyi olurdu, sizden dinlemek isterdim gerçekten :)

Emrah Safa Gürkan hocanın programında ilker hocaya tav olmuştum. Şimdi İlker hocanın tüm videolarını izledim nerdeyse :) Sinema kültürümüz gelişiyor, eksik olmayın.

Nazım youtube'da "everything is a remix Kill Bill " diye aratırsan Quentin Tarantino'nun esinlenmelerini görebilirsin.

Olmaz oyle sacma seye yanlislikla dun basladim. Uni sinavina 23 gun var ama videolarin neredeyse hepsini izleidim. Ders calisamiyorum dengem bozuldu.

Söylediğini gerekçelendirmemeyi hayat düsturu haline getirmiş bu yarım akıllılara tekmeyi basman kral hareket olmuş (gerçi seni daha zeki gösteriyorlar) vesile olanı tebrik ederim.

Bu programlar eklenemese de Flu TV ve İlker Canikligil dimağlarımıza her zaman farklı yollarla lezzet katıyor! :)

istanbul film festivali'nde bir gösterimden çıkıp telefona baktığımda bu bildirimi gördüm. hemen izlemeye başladım. güzel bir video olmuş, ellerinize sağlık. ayrıca, veysi sala beğenmemişse o film olmuştur genelde. :D sonda konuşulan bir şey önermeme durumu zaten modernizmle birlikte sanatta, özellikle edebiyatta karşımıza çıkan bir olay. amaç izleyiciye hazır bir öykü sunup onu tatmin etmekten daha çok finali açık bırakarak izleyici/okuyucuyu düşünmeye itmek. böyle finalleri çok severim, en çok da asghar farhadi'nin "bir ayrılık" filminin finali beğeniyorum. saygılar

ilginçtir ilker hocanın en beğenmediği sahne olan nazan öncel'in şarkısıyla dans ettikleri sahne benim en etkilendiğim sahnelerden biri oldu. bazı filmler vardır film bitse de bazı sekanslar seyircinin zihninde sürmeye devam eder. benim için öyle bir sahneydi.

Biz sundance film festivalini, 92 sundace film festivalinde robert rodriguez'in ilk filmi el mariachi ve quentin tarantino'nun reservoir dogs filmlerinin gösterimleriyle tanıdık. 2 yönetmenin dostluğu 92 sundance film festivaline dayanır. bir türk yönetmenin de alabileceği bence en prestijli ödüldür bence

"Sinema sanat değildir." dediğimde her zaman karşı çıkanlar olur. Bu videoyu dikkatlice izleyenler, sinemanın neden "sanat" olmadığı ve olamayacağı anlayabilir. Bu yüzden çok güzel bir bölüm olmuş. Tebrik ederim.

Veysi ile Nazım Efso (onlar böyle terimler sever) İlker Hocamız zaten üstadımız ..Program şahane

Hepimizin hayatta hedeflerimize ulaşmak için farklı sermayeleri var. Bunların dışında çok fazla değişken var. Hepsinin içinde değiştirebileceğimiz sadece kendi çabamız ve bakış açımız. Hayata dair çok şey var sohbette.👍

son sahne anlam yüklediğimiz hayatın ne denli anlamsız olduğunu kelebekler ise zamanın ne kadar çabuk geçtiğinin simgesi kelebeklerin bazı türleri sadece 24 saat yaşar . filmi yeni izledim boşuna büyük ödülü almamış gerçekten çok başarılı.

Bu filmin yeteri kadar tanıtıldığını sanmıyorum basının üzerine düşen görevi yapmadı. Acaba kaç kişi duydu Sundance festivali ödüllü bir film oynuyor sinemalarda diye. Yeteri kadar tanıtılsaydı izleyici sayısı bu kadarda kalmazdı eminim. Ve bu filmi yapanlarıda buradan kutluyorum.

Veysi ile Nazım biraz daha zorlasaydı program Hülya Avşar'a laf anlatmaya çalışan Mehmet Aslantuğ'un dramına dönüşecekti. Hülya'da orada "erkek egemen demiyorum, erkeğin üstünlüğünü kastediyorum" tarzı ikisi de aynı kapıya çıkan lafları söyleyip başka birşey kastettiğini sanıyordu. Aynı durum bu videoda da mevcut maalesef. Veysi ve Nazım farklı kavramlarla aynı şeyi sürekli kastedip durdular. Allah'tan hocamız sabır küpü olduğu için sonuna kadar durumu iyi idare etti ;-)

İçerik açısından şahane işler çıkartıyorsunuz. Tebrik ediyorum. Küçük bir eleştiri olarak Nazım ve Veysi'nin soruları biraz daha içerik açısından kuvvetli olabilir. Zaman zaman kendilerini tekrar ediyor gibiler. Tabi ki sormak da bir öğrenme biçimi ona katılıyorum ama biraz daha edebiyat, sinema, sanat, güncel olaylara ilgi ve alakalarını arttırırlar ise eminim sohbet daha keyifli hale gelecek. Yanlış anlamayın, aşağılama değil sadece süreç içerisinde farkına vardığım bir durum. Başarılarınızın devamını dilerim.

Bilgi küpü maşallah gıymatlı hocam emeğinize sağlık

Safsata Savar'da tartışılması gereken birçok konu ve örnek var. Bu video için yapılacak özel incelemeyle güzel bir muhabbet çıkar ortaya.

Böyle imam hangi Anadolunun köyünde var aferdersiniz?

2 yıl önce bu videoyu izledim. şimdi filmi izledim. film beni içine aldı veysi bey. baya ağladım, güldüm.

5:13 Dünya Sineması bölümünün bu yılki jüri başkanı Ruben Östlund’du.

Çok iyi bir program olmuş, tek üzüldüğüm filmi sinemada izleyemeyecek olmam.

Bence film seyir açısından keyifliydi. Türk komedisini, absürd anlayışını başarıyla aktarmış. Tavsiye ederim. 😊

Merhaba, konu ile alakasız ama bir sorum var; İstanbul Film Akademi'sine katılmak için herhangi bir üniversitenin Sinema ve Televizyon bölümünden mezun olmak gerekiyor mu ya da kariyerim için Akademi diplomasının yanında üniversite diplomasına da ihtiyacım olur mu?

Başlangıçta çok sıkıcı olan hatta ben bunu niye izliyorum dedirten filmler ancak çok iyi oluyor. Yemeğin pişmesi gibi bir durum deneyim. Beklentiyi ve " film " izleme isteğini arttırıp sonra filmi sunma fikri kaliteli bir filmin işi diye düşünüyorum.

Kelebekler filminin anlatımına post-modern anlatım teknikleri (türlerarası geçiş, metinlerarasılık/filmlerarasılık, parodi, çoğulculuk, ironi) hakim. İyi post-modern anlatılarda bu teknikler oldukça derin anlamlar ve hayran olunası yaratıcılıklar ortaya çıkarırken, kötü kullanıldıklarında insanı canından bezdirirler. Edebiyatta İtalo Calvino /Elif Şafak kontrastı gibi. Bir nevi atom bombası gibidir post-modern teknikler. İyilerin elinde güzel sonuçlar, kötülerin elinde ise vahim sonuçlar yaratırlar. ("atom bombası" gibi beylik ve klişe bir metaforu kullanarak ben de parodi tekniğini kullandım mesela.İsterse herkes kullanabilir.) Filme dönersek ; Kelebekler'de bu anlatım teknikleri felsefi bir ihtiyaçtan çok benim yukarıdaki "atom bombası" metaforunu kullanmam gibi artistik nedenlerle kullanılmış(İmam karakterini bunun dışında tutuyorum. Çok başarılıydı. İmam üzerinden anlatılsaydı keşke bütün film.). Bir hikaye anlatırken mümkün olduğunca "artistlik yapma"dan anlatmak gerekir. İzleyici o zaman hikayenizi takip eder . Kelebekler'de hikaye ile seyirci arasına sürekli anlatıcının artistlikleri giriyor. Sanıyorum özellikle Nazım'ın bir türlü dile getiremediği rahatsızlığın nedeni de budur.

Flu Tv'deki muhabbetler çok keyifli olduğu için bi flashback yapıp OBSŞ olayına girdim.Meseleye spesifik baktığım için kronolojik çalışmam gerekiyor 😂 Millet en son 2 sene önce yorum atmış bu mekana 😋 Zaman izafi derlerdi de inanmazdım.He he!

Bir hafta önce müge anlı da aynı hikayeyi gördüm 😂😂 film müthiş iyiydi böyle hikaye anca bu kadar iyi anlatılırdı 😌

Artık videoların isminden çok süresine bakıyorum 37 dakika nedir abi mükemmel

Kill bill'i esinlendiği film five fingers bir çok sahne neredeyse aynı. Bu arada gene çok güzel bir bölum olmuş. Yotube gibi bir platformda boyle kaliteli programlar artar umarım.

Yemin ediyorum bunu bekliyordum, İlker hocam mutlu ettiniz

Netflix'te görmesem haberim yoktu. Ancak film bence gayet güzeldi...

İFA'ya bir öneri 🎥 Pandemi zamanında 8 Mart'ta kadınlara vermiş olduğunuz ücretsiz eğitime katılmıştım. Katılma amacım ruhsal olarak çok fazla mesaj alıp, birlikte dünyanın iyileşmesi için çalışma yaptığımız konuları, insanların farkındalığına getirmesine sinemanın bir araç olmasıydı. Fotoğraf çekme dışında sinema hakkında bilgiye sahip olmadığım için senaryo matematiğini eğitim aldığım zamanda anlayamadım. Bu matematiksel denklemdeki her konunun neden olduğunu anlamak senaryo yazan biri için bana göre gerekli. Eğitim süresinde hocaların anlatımına saygısızlık yapmamak ve anlamamış kafamı daha da karıştırmamak için derste önerilmeyen hiç bir konuyu araştırmadım. İlker Cabikligil hakkında araştırma yaparken İlker Hoca'nın anlatımını yaptığı bu seriyi bize eğitim esnasında önerilmiş olsaydı, ne kadar çok bakış açımızı değiştireceğini her izlediğim bölümde fark ediyorum. İlker Hoca ile yolunuzu ayırmış olsanız da konu hakkında bilgi edinmek ya da sinema sektörüne dahil olup olmayacağına karar vermesi için öğrencilerinize ya da sosyal sorumluluk projelerinize Olmaz Öyle Saçma Şey serinizin büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Kadınlar ve öğretmenler için yapmış olduğunuz projeleri gelecekte yapmayı düşünürseniz, bu seriyi katılımcılara gönderip, izlemelerini önerirseniz, dersler çok daha verimli olur. Veysi Bey'in ifade ettiği gerçekten sektör için yeni en iyileri yetiştirmenizi hızlandırır. Senaryo kursunda ilk elenen gruptaydım. Katıldığım derslerde bize bakış açısı kazandıran tüm hocalarımıza ve organizasyonda emeği geçen tüm İFA ekibine teşekkür ediyorum 🙏🏻

İlker hocanın tişört koleksiyonunu merchandise edin, satışa sunun, alalım...

Ben Sinemia kullanıyorum ayda 3 bilet istediğim film istediğim sinemada, 20 lira ödüyorum gayet uyguna geliyor aslında veya hepsiburada üzerinden 15 liraya kod satın alarakta gidebilirsiniz.

Nazım ve Veysi umarım programda bir ikilik olması için rol yapıyordur :)

veysinin merhaba hocam dediği an'ı hergün 1 kere izliyorum :D

Festivale film cekmek akademik konferansa makale yazmak gibi bisey :)

Ilk kez Nazim ve Veysi 'ye katılıyorum. Film iyiyse iyidir kötüyse kötüdür. "Ama bu festival filmi" nasıl bir savunmadir? Ilker bu defa beton ve çelikten mamul rasyonalitesinden ödün verdi.

Yeni bölüm gelsin artık özledik🤗

Bu gençler çocukluklarında hiç keçiboynuzu çiğnememişler hocam hep ondan oluyor :)

Bu filmin Sundance'de ödül almak için çekildiğini bilmek zorundayım izlemeden önce o zaman. Bütün aksaklıkları bu Sundance filmidir diye savunuldu çünkü .Bizim sinemacılar özellikle festivallere gereğinden fazla önem bahşediyor diye düşünüyorum .Festivalde ödül aldım artık oldum . Sundance'de ödül alma formülüne uyması bu filmi geleceğe kalacak güçlü bir eser yapmıyor.

ilker hocam iyi akşamlar film analizi videoları çekmek gibi bir projeniz var mı ?

hocam merak edip baktım Kelebekler'in gişesine, ilk on günde 50 bin civarında bir gişe yapmış, toplamda 150-200 bin seyirci olur gibi, bence festival ödüllü bir film için fena değil, Türkiye şartlarında bundan daha iyi gişe yapması çok zor. Ekip olarak Beyaz Show'a katılıp, "çekimlerde çok eğlendik siz de izlerken eğleneceksiniz" falan deselerdi en az 2 milyon gişe garanti olurdu tabii, o ayrı.

Film çok başarılı olmuş bence, veysinin begenmemesine şaşırmadım da nazimin begenmemesine cok şaşırdım. Sarmaşık filminin sonunda ki surrealimsi sahneyi bende hiç beğenmemiştim, ama bu filmde de kelebeklisini yaptığına göre dedim heralde artık bu tribi bir imza olarak kullanacak Tolga, o yüzden buna da çok takılmamak lazım. İlker hocanın söylediği her şeye katılıyorum, bence de olabileceğin en iyisini yapmış Tolga Karacelik.

Kıskançlık insanlığın belki de en büyük belası... Hele bilgiye ve refaha daha fazla erişimi olan “donanımlılar”ın kıskançlığı muhtemelen tüm kötülüklerin anası! “Arkadaş boşuna onu bunu kıskanıp o bu olmaya kalkmayın! Herkes kendi şartlarında ve kendine uygun şartları yaratarak ilerleyebilir, başkasının zaten kendinizde olmayan ve olamayacak olan şartlarıyla o insanı taklit etmeye kalkarak kendinizi heder etmeyin!” dediğini anladığım İlker Hocaya tüm kalbimle katılıyorum! Mark Manson’dan da hareket ederek; Her tercihimiz bedelini de içerir. Burada önemli olan; ödemeyi tercih edeceğimiz bedeli kendimize, mutluluğumuza daha uygun bir değer ölçüsü kullanarak seçebilmek: “Kelebekler”i henüz seyretmedim yine de sözüm meclisten dışarı, Dünya’da ödüllü ama berbat tonla filmin yanısıra hiç bir ödül almamış ama izleyenlerin hayatına çok şeyler katmış bir sürü güzel film de var! Ödüllü berbatın da, ödülsüz güzelin de “bedelleri” illa var ama farklı bedeller... Biz hangi bedeli ödemeye çalışırsak kendimizi daha “huzurlu” hissederiz? İşte bütün mesele bu! ; ) İlker Hocanın donanımlı seyircinin dahi ilgisizliğinden yakınmasına gelince; İster istemez kendisine hak veriyorum ama şu naçiz saptamam da aklıma geliyor: Schopenhauer ahmaklar için yazanların karşılarında her zaman çok geniş bir okuyucu kitlesi bulacaklarını söylermiş. Doğrudur ama belki haddim olmadan derim ki; ‪“Aydınlar” da “Ahmaklar”a ulaşabilmeye daha çok tenezzül etseler ve becerebilseler;‬ Dünya’da daha çok aydın ve daha az ahmak olurdu! Bu şahane bölüm için de emeği geçenlere çok teşekkür ederim😊🙏

Çoğu eleştiriye İlker Hoca da ' kabul edilebilir ' diyor videonun sonunda ama bu koca video İlker Hocanın tüm eleştirileri mantıksız ve OLMAZ ÖYLE SAÇMA ŞEY diye itelemesinden ibaret gibi geldi bana. Çocuklar da hocayı çürütmek için her koldan vurmuş ama olmamış :) Çok basit, seyir zevki yok filmin. Bunu da absürt çekiyoruz abi ondan işte? ile örtmesi bana samimi gelmiyor pek. Türün, tavrın, dilin ne olursa olsun seyir zevki dediğimiz izleme hissinin devam etmesini getiren şeyin olması gerekiyor bence. Örneğin ben absürt sinema ve neredeyse komedi filmi izlemem, bu anlamda Kelebekler'in bir kara mizah ürünü olduğunu bilerek gidiyordum fakat buradaki önyargımı, izlediğim en başarılı yerli film olarak gördüğüm Sarmaşık filminin gazıyla ve Gişe Memuru&Sarmaşık'ı çeken adam TOLGA KARAÇELİK etiketine sığınarak gideriyorum. Fakat bu nötr hal beni başka büyük bir nötr hale sokuyor. Kötü film değil ama iyi film bence hiç değil. Biraz keçinin olmadığı yerde çelebi misali gibi geliyor bana. Hocanın festival dili, sundance vurgusu önemli. Demek ki bundan böyle kerizlenmek yok festivalde 1. geldi yehu gidelim, meraklanalım diye öyle hemen :) Yönetmene destek vermekten mutluyum ama aşırı PR ile yönlendirilmek kendimin hoşuna gitmedi :(

İlker hoca, benim günlük hayatta bazı insanlar karşısında girdiğim ruh hallerini dile getiriyor resmen. Bu filmin izlenmemesinin tek ve asıl nedeni çok az sinemada gösterilmesidir. Bu yüzden izlemeyi çok istememe rağmen izleyemiyorum.

İlker hoca her programın başında tekrardan the medium is the message demediği için kendini yalanlamış gibi olabiliyor. Ben zaten bu düşünceye en baştan karşı olduğum için duruma göre yorum yapmak mantıklı gelmiyor benim için kötü anlamsız yanlış olan bir şeye belirli bir durumunun içinde neden olabilir diyeyim pratik hayat gerçek ve zorlayıcı olsa da umurumda değil hayallerde yaşarım

ilk defa yorum atıyorum beğenerek keyifle takip ediyorum. şu videodaki yorumlardan sonra nazım ve veysinin gram sinemadan anlamadığını yazmak durumunda kaldım. buna beni ittiler.

Bu filmi izlemedim ancak ona benzer oldukça fazla ödülü olan bir film ile ilgili görüşümü belirtmek istiyorum ki o da Mustang. Değindiği sorunlar oldukça yerindeydi. ancak izlerken şu hisse kapılmıştım, sanki türkiye'nin gerçek sosyolojik yapısını bilmeyen bir avrupalı bu soruna değinmek istemiş ve oryantalist bir bakış açısıyla bu filmi çekmiş. o sorunların ta içinde bulunan kız çocukları var ama o kadar baskı altında o karakterde ve o görüntüde olmazlardı eminim. sanki kızların daha az "taşralı" gözükmesine dikkat edilmiş ki avrupa seyircisi yadırgamasın. hatta the virgin suicides'ın benzeri gibi gelmişti bana. bu sorularımın yanıtlarını ilker hoca'dan alamayacağım muhtemelen ancak belki veysi ile nazım'ın hissetiği bu "olmamışlık hissi" de benimkine benzerdir, o yüzden belirteyim dedim.

Yaşadığım şehirdeki hiçbir salonda gösterime girmedi bu film, yerli/yabancı hiçbir sanat filmi de yer bulamıyor maalesef. Arada Ankara'ya vs. civar şehirlere gittiğimde ancak izleyebiliyorum... #sinemabitmiş

Filmi nerden izleyebiliriz?

Ya hocam varya sonuna kadar haklısınız. Benim gibi post modern bir elektrikçi bile bazen hayret ediyor. Bizim sektör de bile bir çok oryantalist teknik eleman işi pitch ediyor. Gerçekten çok aynı taraftayız. Gerçi taraftan ne anladığımız çok önemli belki taraf bile yoktur yani. Daha uzun yazmak isterdim ama bekar bir kadının ampülü değiştirilecek 220W istedi belki kadın bile yoktur. Bilemem. İyi geceler...

16:41 Sen Ezgi Mola kadar ünlü müsün bikere? Sempatikliğinden, oyunculuğundan hiç bahsetmeyelim :-)

birkaç konuya değinme gereği hissettim. öncelikle festival jürisinden bahsedildi. hanaa issa, michael werner ve the square filmiyle sözü geçen ruben östlund dünya sineması drama bölümü jürisiydi. ödülü de veren ruben östlund'u ya da hanaa issa'yı düşününce kelebekler birkaç adım daha önden değerlendirmeye girer. östlund oscar değil sundance istese sinema anlayışı olarak buna yakın bir şey yapmak isteyebilir. bakış açıları oldukça yakın. bu açıdan festivale uygun film, jüriye uygun film düşünceleri etkili olabilir. nazım gibi "sarmaşığa, kelebeklere ne gerek vardı" diye düşünenler için bağımsız filmleri, "sanat" filmlerini, festival filmlerini yakından izlemelerini tavsiye ediyorum. o dünyaya alışmak ufku biraz genişletmek gerek. kelebekler için filmi tekrar izlemem gerekebilir ama sarmaşığa ne gerek vardı diye sormak bütün filmden ne aldığınızı da sorgulamak gerektiğini gösterir. Bu şekilde düşünmek insanı filmi çekmeye ne gerek var ki yönetmen otursun anlatsın demeye kadar götürür. filmde bir zamanlar anadoluda ya da babam ve oğlum esintilerinin, "hikayelerinin" nerede olduğuna dair somut örnekler verilerek eleştiri yapılsa yerinde olurdu. çünkü bu filmlerle nasıl bir bağlantı kurulduğu noktasında oldukça zorlandım. baba ve çocuk, annenin intihar etmesi gibi ögeler üzerinden bağlantı kurulduysa durum çok vahim. "türkiye sineması kısır döngü içinde iyi film yok" diyebilmek için türkiye sinemasındaki filmleri yakından takip etmek gerekir diye düşünüyorum. eski filmleri geride bırakıyorum özellikle son 5-10 yıllık süreçte dünya festivallerinde, dünya sinemasında görülen filmlerden çok daha başarılı filmlerimiz bulunuyor. emin alper, tolga karaçelik, senem tüzen, pelin esmer, aslı özge, ramin matin, seren yüce, alper-binay bunları bilmesine rağmen birinin türkiye sinemasında iyi film yok demesi doğru olmaz. filmin sonunun açık bırakılması eleştirisine ise bu platformda rastladığım için şaşırdığımı söylemek zorundayım. fikir alışverişinin sağlanması için videoda bu şekilde bir kurgu yapıldığı ihtimalini düşünüyorum. umarım öyledir :) tekrar klasik anlatımların dışına çıkıp son dönemde sinemada yeni neler var onlara bakmayı herkese tavsiye ediyorum.