Bu türküyü, 2006 yılında Siirtin Eruh ilçesindeki jandarma karakoluna PKK terör örgütünün saldırısında şehit olan 85/2 tertip Adanalı devrem Jandarma Er Halil İbrahim Öztürk kardeşime ve onun nezdinde bu ülke için şehit olmuş tüm vatan evlatlarına armağan ediyorum. Çok şükür ki Yüce Allah devremin öcünü almamızı nasip etti. Kanını yerde koymadık devrem. Mekanın cennet olsun kardeşim.
@@muhammedsagr5251 dizi de Kılıç Polat'a Halo yu anlatırken böyle anlatıyor. Dikkat edersen tırnak içinde yazdım ki başkasının sözünü alıntı yaptığım anlaşılsın.
Dağda kızıl ot biter İçinde keklik öter Eşkıyadan da beter Uslan be Halil İbrahim Kıvırcık saçlarına Ak düşmüş uçlarına Dağın yamaçlarına Yaslan be Halil İbrahim Müfreze dağı sarar Dağda kaçaklar arar Geçit vermez kayalar Hızlan be Halil İbrahim Kıvırcık saçlarına Ak düşmüş uçlarına Dağın yamaçlarına Yaslan be Halil İbrahim Derede su durulur Daldan köprü kurulur Elli yerinden vurulur (El yerine vurulur) Aslan be Halil İbrahim Kıvırcık saçlarına Ak düşmüş uçlarına Dağın yamaçlarına Yaslan be Halil İbrahim Beğenin de yine gelip dinliyeyim
Şarkı Sözleri Dağda Kızıl Ot Biter İçinde Keklik Öter Dağda Kızıl Ot Biter İçinde Keklik Öter Eşkıyadan Da Beter Uslan Be Halil İbrahim Uslan Be Halil İbrahim Kıvırcık Saçlarına Ak Düşmüş Uçlarına Dağın Yamaçlarına Yaslan Be Halil İbrahim Kıvırcık Saçlarına Ak Düşmüş Uçlarına Dağın Yamaçlarına Yaslan Be Halil İbrahim
Not aldim bu cumleyi belki her gun acib dinlemem bu şarkiyi belki acib okumam her gun bu yorumu ama Aldigim bu notu unutmam .... her gun bakar her gun içden içe şöyle derim : "Eskiler cok guzeldi . Yeniler eskiltdi hepimizi😔" Bu yorum bana tam da 2006 yilini hatirlatir... kaybedib de unutamadigim birini .
@Sakallı Nurettin karisini degilde sevdigini filmi izlemdigin belli öldukten sonra kenanin yanina gitmek istiyo hikaye oyle ama bana gore kv vr kvp en iyi turk dizisidir gerisi fasa fiso sallama diye dedim ramiz dayi hakkinda
Şu diziden sonra, Türk dizilerini izlemeyi bıraktım, nasıl bir çıtaya çikardıysa beklentilerimi. Her Karaktere ayrı dizi çekilir be. Biz gerçekten şanslıyız.
Halil İbrahim, Fatsa'da 1931 yılında doğmuş ve Fevzioğlu tepesinin yan belinde oturan birisi imiş. Fatsa'da mağazalar başı caddesinde bir saat ve gramofon atölyesi olan Halil İbrahim, çok aydın, temiz ve titiz bir insanmış. Takım elbisesi, kravatı ve boyalı ayakkabıları her zaman bakımlıymış. Evine giderken devamlı bir ırmaktan geçmesi gerekirmiş. Irmağın üstünde de dal köprü bulunmaktaymış. Akşam evine, sabah işine giden Halil İbrahim, o sıralarda lakabı Çolağın Ahmet'in kızı ile evlenmiş. Evliliğinden bir erkek, bir kız çocuğu olmuş. Evlendikten sonra 1951 yılında askere gitmiş. Askere gidince art niyetli kişiler Halil İbrahim'e mektup yazmışlar. Mektupta karısının babası, karısını başkasına sattığını söylemişler. Bu sırada Halil İbrahim'in tarlasının yanında ağanın tarlası varmış. Ağa da tapusuna senin tarlanın bir kısmını alıyor demişler. Bu nedenlerle Halil İbrahim'in askerden firar etmesini sağlamışlar ve Halil İbrahim askerden firar etmiş, Fatsa'ya gelmiş ama geldikten sonra ağaya bir kurşun atmış, sonra yakalanmış. Yakalandıktan sonra askerler onu bir telefon direğine bağlayarak dövmüşler. O zaman asker kaçağı her zamanki gibi büyük bir suçmuş. Dayak yerken Halil kafasına bir darbe aldığı için o andan itibaren aklı gel git olmuş, yani delirmiş. Daha sonra askerliğini bitirip memlekete gelmiş ama o atölyesini falan kapatmış. Artık hayatı evi ile orman arasında geçen Halil İbrahim tamir işini de evinde yapmaya başlamış. Ayrıca da silahsız gezmiyormuş. Halil askeri görmemek için gündüz evinden dışarı çıkmaz ve yolu da sadece karşıdan karşıya geçmek için kullanırmış. Başka zamanlar kimseye görünmemek için devamlı yol haricinde, bahçeden bahçeye yürürmüş. Sadece dost olarak üç kişinin yanına gidermiş. Dışarı çıktığı zaman da oda altı denilen yerde, bahçeden dereye iner, dere içinden Cemal dayının yanına gidermiş. Bu sıralarda hanımını, babası, para kazanamıyor evine bakamıyor diye çocukları ile beraber Terme'ye satmış. Halil İbrahim artık tamamen yalnız kalmış. Halil her gün gramofon dinlermiş. Bütün sanatçıların plakları da kendisinde varmış. Gelincik sigarası içer, bütün boş paketlerini de biriktirilmiş. Yıllar, 1954-55 yıllarıymış. Toplumdan tamamen kopan Halil İbrahim 1980 yıllarına kadar kendi halinde yaşamış. 12 Eylül'den önce köye nokta operasyonu yapılmış. O sıralarda bazı köylüler fındık toplamaya dahi köye çıkamaz olmuşlar. Can güvenliği yokmuş. Operasyon gece yapılmış. Tam bu sıralarda Halil İbrahim'in evini birisi yakmış. Evi yandıktan sonra ormanda yaşamaya başlamış. Evinin karşısında bir kaya varmış, onun altında yangından kurtardığı masası ve birkaç eşyasından başka bir şeyi kalmamış. Bir gece öyle bir yağmur yağmış ki sanki gök yarılmıştı. Onun yaşadığı kayanın ormanı da kimsenin gündüz bile geçemediği bir yermiş. Ama artık onun mekanı olmuş. Yağmur yağdığı gece orada barınamayacağını anlayınca, ahbabı Dursun dayının evine gitmek için ormana girmiş. Ormanın içinde epey yol aldıktan sonra dereyi geçerek Dursun dayının evine gelmiş. Onu rahatsız etmemek için samanlığa girip otların üzerinde yatmış. Tabancası her zamanki gibi belinde imiş. O gece teröristler şehire inerek bir öğretmem öldürüp dağa çıkmışlar. Bunun üzerine büyük bir operasyon yapılmış. Adım adım askerler her yeri arıyorlarmış. Halil'i samanlıkta uyurken yakalamışlar. Evin sahibi Dursun amcanın gelinine ve çocuklarına kim diye sormuşlar, onlar da zararsız birisi öldüğünü anlatmışlar. Kumandan da silahını alıp salıvermeyi düşünüyormuş. Ama Halil İbrahim de 30 sene önce yediği dayak yüzünden korkuyormuş. Askerler başka yerleri de ararken bu bir fırsatını bulup kendini tepeden, aşağı atmış, yuvarlanarak dereye inmiş. Askerler de arkasından havaya ateş etmişler. Tabii onu öldürmemek, durdurmak için. Derede de dal köprü var, köprüden karşıya geçmiş ama ormana girmek için yüz metre yürümesi gerekiyormuş. Ormana girse kurtulacak ama bu taraftaki askerler diğerleri vuramadı kaçırdı diye, Halil İbrahim'i vurmuşlar ve kayanın üstüne cesedi düşmüş. Kumandan bu olaya çok üzülmüş ve eşyalarını Terme'den gelen oğluna vermiş. Karısı zaten önceden ölmüş, oğlu eşyalarını almak istememiş, çünkü babasını sevmiyormuş. Cenazesini üç dört kişi kaldırmış ve defnetmişler. İşte bu olaydan sonra Dursun Ali Akınet, türkünün güftesi olan bu şiiri yazdıktan sonra ailesi onu kabullenmeye başlamış ama ne fayda.
Süleyman Çakır Aslan Amca Halo Dayı Hüsrev Ağa, Duran Emmi Prf. Dr Abuzer Kömürcü Ne adamlardiniz be daha sayamadiklarim var türkünün etkisiyle gözlerim doldu
Reis benimde rahmetli bir eniştem vardı.Şarkıyı her dinleyip baktığımda aklıma o gelir.O da babacan bir adamdı.Tek ben değilmişim bu şarkıyı dinleyince aklına ailedeki büyük babacan insanları aklına getiren.Var ol.
11 ocak 2019'da dostum vefat etti. 1,5 seneden fazladır kanserle mücadele ediyordu, kıvırcık sarı saçları mavi gözleri vardı, bugün onu defnettik. Kansere yenik düştü. BU SEFER UYAN BE HALİL İBRAHİM...
Saat 23.23 Tarih 12.10.2020 "Hayattan eskisi gibi tat almamaya başladım aslında bakarsan babamı 17.08.2013 de kaybettim o zamandan beri hayattan zerre zevk aldığım yok...Tek gayem ailem,ne yapıyorsam onları üzmemek için yapıyorum,elbette bu hayatta hatalar yaptık bazı yanlış yollara girdik ama hiç bir zaman falancanın oğluna bak şunu yapıyor bunu yapıyor dedirtmedik dedirtmeyiz de evelAllah.Şuan hem ağlıyor hem bunları yazıyorum ve içimden geçen o kadar çok şey var ki ama bunları kelimelere dökemiyorum.Eskiden herşeyi neşeyle,huzurla ve mutlulukla yapardım ve o zamanlar gerçekten çok güzel gelirdi her şey bilmiyorum şuan size yaptıklarınız huzur verebilir belki ama genel olarak insanlar tahammülsüz,sabırsız,hoşgörüsüz,gaddar bu çok kötü bir durum.Eskiden bu kadar kötü,anlayışsız değildi insanlar.Örneğin sene 2010 komşunun çocuğunu azarladın çocuk da babasına şikayet etti babası da olsun oğlum abinin sözünü dinle derdi akşam kahvede iyi yapmışsın kardeşim derdi bu olay şuan olsa çocuğunu azarlayan adamı asmaya kesmeye gelirler bu sadece çok basit bir örnek.Eskiden gerçekten sevgiler vardı kız arkadaşını görebilmek için 2-3 km yürüyen abiler tanırım ben görmesinin de bir kesinliği yok he olurda balkona çıkarsa veya pencereden bakarsa bi umut görebilirsem diye o kadar yolu gidip gelen abilerle büyüdük biz,sevgi yarın onu görebilmek umuduyla uyuyup sabah bir hevesle dışarı çıkmaktı,şimdi ise her şey elimizin altında bir tuş ile onu görebiliyoruz ve böyle olunca da sevgiler sahteleşti ilişkiler çıkar ilişkisine döndü gerçekten sevenler yara sahte sevenler çıkar aldılar böylece biz de yara alanlardanız sanki hiçbir yerden yara almamış gibi bir sevgi aşk kalmıştı oradan da aldık nasibimizi.Diyeceklerim bu kadar arkadaşlar belki kimse okumaz bile ama olsun aslında hiç böyle yorum atmam huyum da değildir içimden gelenleri dökmek istedim bu gece tarihi yukarıda yazmıştım şuan üniversite 1.sınıfım ve aynı zamanda ortaöğretim kpss ye hazırlanıyorum bakalım ilerde nerede oluruz veya olur muyuz nasip artık Rabbim herkesin gölüne göre versin dikkat edin kendinize :)
Yaş Aynı,Herkesin Derdi Kendine ne kadar anlatsanda seni senden daha iyi anlayan ve yaşamamış kişi anlamaz,çok doğru demişsin,hayat bi yerde bu yüzünü gösteriyor savuruyor bir yerlere,Geldik bi fırtına,Gidiyoz Bi fırtına,allah sonumuzu Hayır etsin kardeşim benim.
Rabbim yardımcı olsun abi bu yolda. Dualarım seninle. Dediklerin çok doğru ama bu durum sanırım artık değiştirilemez raddeye geldi. Kendimizi düzgün tutmaya çalışacağız Allah’ın izniyle.Sen de kendine dikkat et her şeyde umudun hep olsun abi. Hadi Allah’a emanet ol.
Rahmetli dedem için hastaneye gittik kalbi durdu denildi bi sürat gittik babam bi yandan ağlıyor bi yandan dayımla konuşup mezar tahtalarını istıyordu neyse kapıdan içeri girdim amcamın gözleri kan çanağı ağlamaktan noldu dedim ölmüş dedi titrek sesiyle çöktüm kaldım sonda arabaya kadar yürüdüm oturdum bu şarkı geldi aklıma açtım sigara yaktım dağın yamaçlarına yaslan dediği anda başladım hüngür hüngür ağlamaya ne zamsn aklıma gelse dedem açar onu düşünürüm bunu anlatıyorum Çünkü dökülmek istıyorum her aklıma geldiğinde burda buluşmak üzere
Fatsalı Halil İbrahim'in Yaşam Öyküsü Çocukluğumuzda, günlerden cuma veya pazartesi olduğunda Fatsa’yı gezmek için büyüklerimizin peşine takılırdık. Yarıtaş,Töngeldibi, Kabaelma,Domuzderesi derken eski Samsun yoluna inerdik.Oradan baktığımızda artık Fatsa görünürdü.Kilise Kıranı’ndan inenlerle yolumuz burada birleşirdi. Halil İbrahim’i, öyle bir yolculuk esnasında tanımıştım.Siyah çizgili takım elbisesi,sekiz köşe kasketi,iskarpini,elinde şemsiyesi ile O, devrine göre şık giyinen tipik bir Anadolu delikanlısıydı. Saat,gramofon, löküs, şemsiye ve kilit gibi o zamana mahsus aletlerin tamiri ile ilgilenen ünlü bir çilingirdi.Küçük bir dükkânı vardı.Evinden işine gider,işinden de evine dönerdi. Kendisine ‘Çakı gibi delikanlı’ derlerdi. Silahsız gezmezdi. Gizliden tabanca tamiri de yaptığı söylenirdi. Babası Ahmet Sat’ın, Yalıköy tarafından gelip buraya yerleştiği ve Emiralioğulları’ndan olduğu anlatılırdı. Halil İbrahim, komşu köyden Orduluoğlu Ahmet’in kızına âşık olur ve onu kaçırır. Orduluoğlu Ahmet pek gururlu,bir eli olmayan ‘çolak’ lakaplı otoriter bir insandır. Kızının Halil İbrahim’e kaçmasını bir türlü hazmedememiştir. 1931 doğumlu Halil İbrahim Saat, 1951 yılında askere gider. Köyünde eşi bir oğlu,bir de kızı vardır. Asker ocağında, vatanî görevini yapan Halil İbrahim’e bir mektup gelir. Mektup çok acıdır. Mektupta: Komşusu Ağanın, Halil İbrahim’in tapusu olmayan arazilerini kendi mülküne katmak için girişimlerde bulunduğu ve kayınpederinin de kızını geri alacağı yazılıdır. Dayanamaz Halil İbrahim, bu mektupla gelen acı ve gelecekteki yaşamını karartacağını bilmediği kara habere… Bunun üzerine Halil İbrahim askerden firar eder. Zaten ormanlık olan evinin etrafında saklanmaya ve barınmaya başlar. Ayrıca Terzioğlu Tepesi, Odayanı,Çıtırdüzü derken ara sıra da evine gelir. Fazla direnemez ve yakalanır. O zamanlar asker kaçağı olmak çok adî bir suçtur. Onu kendisi de bilir. Ancak yakalandığı zaman jandarmaları çok yormuş olmalı ki; O’nu telefon direğine bağlayıp dövdükleri söylenir. O an Halil İbrahim’in, hayatının kırılma noktası olmuştur. Cezasını çeker,askerlik görevini tamamlar. Ama hayatı artık perişan bir hal almıştır. Hanımı da elinden alınmış,Terme’ ye başka birisine verilmiştir. Bilahare çocukları da annelerinin yanına gitmiştir. Halil İbrahim,artık evinde yalnız başına kalmıştır. Halktan kopmuştur. Silahsız gezmez, yakalanmak ta istemez. Mümkün olduğu kadar gece gezmeye özen gösterir. Yolları kullanmaz. Dağlardan,ormanlardan ve derelerden; gideceği yerlere öyle gider. Zaten fazla gideceği dostu da kalmamıştır. Halil İbrahim bizim köye Cemal Dayının yanına gelirdi. O’nu orada görme imkanım da olurdu. Çünkü bizim kullandığımız su (turşu suyu) Cemal Dayının evinin yanında idi. Cemal Dayı, Halil İbrahim’in arazilerini işlerdi. Ayrıca Güfer’in Dursun amcalara gittiği de söylenirdi. Seyrek te olsa Apul amcalara da gidermiş. Anlaşılan ayda bir kez de olsa ,ev yemeğine ve sohbete olan ihtiyacını böyle gidermeye çalışırmış Halil İbrahim… Ben Evkaf İlkokul’unda okuyordum. Cumartesi öğleden sonra, pazar ve diğer tatil günlerinde çobanlık bana düşerdi. Hayvanları, diğer çocuklarla Alageliş Dağına getirirdik. Kızılkaya da oraya yakın yokuşu çok olan çıtırlık bir ormandı. Hayvanlarımız susadığında yola inerlerdi. Onları genelde öğleden sonraları dereye suya indirirdik. Dere kenarlarında otlanırdı hayvanlarımız. Hasano Deresi, Kazandere ve Kabamla Deresi ile birleştikten sonra almıştır ismini. Hayvanlarla ,Domuzdereye kadar inerdik. Orada,onları kız çocuklarına bırakır, birkaç arkadaş epey yürüdükten sonra Halil İbrahim’in evine çıkardık. Cemal Dayının da oralarda olduğunu bildiğimiz için bundan da cesaret alırdık. Halil İbrahim’in, evinde tamir işiyle uğraştığını biliyorduk. O zamanlar gramofon dinlemeye bayılırdık. Tepenin başında ahşap bir evi vardı. Yakınında başka ev de yoktu. Bize bütün taş plaklarını dinletirdi.Gayet insancıl,çok efendi birisiydi. Malatyalı Fahri Kayahan, Muzaffer Akgün, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla, Behiye Aksoy, Yaseri Asım Arsoy dinlediğimiz plaklardan bazılarıydı. Plakların bir yüzü bittiğinde diğer yüzünü eliyle çevirir, gramofonu kurardı. Kendisi kenarda bir masada bazen fal açar,bazen de tamir işleri ile uğraşırdı. O dönemin unutulmaz sanatçılarının resimleri ,posterleri ve plakları hep vardı O’nda. Ayrıca içtiği gelincik sigaralarının paketlerini de biriktirip terekte saklamıştı. 1950’lerde gazeteyi ben onun evinde gördüm.Hürriyet ya da Milliyet olsa gerek… O’nun yanına bazen de büyüklerimizin saat ve löküsleri bozulduğunda, onlarla da gitme imkanımız olurdu. 1980’li yıllara gelindiğinde Fatsa’da, 12 Eylül öncesi nokta operasyonu yapıldı. Sağ, sol çatışmaları hat safhaya ulaşmıştı. Kimse köyüne, bahçesine gidemiyordu. O sıralar Halil İbrahim’in evi, meçhul kişiler tarafından yakılmıştı . Halil İbrahim,yangından kurtarabildiği gramofonunu, masasını ve bazı aletlerini karşı ormanda bulunan kayalık bir alandaki mağaraya taşımak zorunda kalmıştı.Orada barınmaya başlamıştı. O, bu hayata zaten alışıktı. Hiç kimsenin gündüz bile fındık bahçelerine çıkamadığı, güvenlik ortamının sağlanamadığı zamanlarda bile O, gece gündüz ormanlarda,dağlarda ,derelerde gezer, dolaşırdı. Korku nedir bilmezdi. (29 sene önceki sopa korkusu hariç) Nokta operasyonu 1980 temmuzunda yapılmıştı. Fatsa’ya çok sayıda asker,, tüfek, helikopter gelmişti. Arananlar, yakın köylere,ormanlara çekilmişlerdi. Her gün köylere, ormanlara operasyonlar düzenleniyordu. Bir gün vur-kaç eylemi gerçekleştirilmişti. Ardından büyük bir operasyon daha başlatılmıştı. Dağ,taş aranıyordu. Sokağa çıkma yasağı uygulanmıştı. Bir gece önce, Halil İbrahim yakalandığı şiddetli bir yağmura daha fazla direnemediğinden; dağ,orman, dere demeden saatlerce yürüdükten sonra sabaha karşı Güfer’in Dursun amcalara gelir. Onları, o saatte uyandırmak ve rahatsız etmek istemez.Her tarafı ıslanmış, bitkin bir halde iken mısır alafı ve ot dolu samanlığın içine girer ve hemen uykuya dalar.Bu arada silahı da belindedir. Ertesi gün, uyandığında jandarmaları başucunda görür. Dünya başına yıkılmıştır. Hiçbir şey yapamaz, silahını verir ve teslim olmak zorunda kalır. Aslında 29 yıl önceki olay olmasa hiçbir şey olmayacaktır. Ah ! O korku… İçine sinmiş bir kere Halil İbrahim’in. Dursun Amcanın oğlunun,gelininin,hanımının onlardan kim varsa hepsinin tek tek ifadesi alınır .Halil İbrahim’in, kim olduğu onlara sorulur.Onlar da , O’nu tanıdıklarını ve evlerinin ona her zaman açık ,dürüst ve oldukça mert birisi olduğunu söylerler. Sadece gece o saatte onları rahatsız etmek istemediğinden samanlıkta yatmış olabileceğini anlatırlar. Her şey normaldir. Halil İbrahim’in serbest kalmasına ramak kalmıştır. Çünkü o zamanlar silahını teslim edenler soruşturmaya tabi tutulmuyor ve serbest bırakılıyorlardı. Yalnız o; 29 sene önceki an varya: Kahrolası an!… Halil İbrahim’in kurtulmasına imkan tanımayacaktı. Bir fırsatını bulan Halil İbrahim ,, Hasano Deresine kadar iner. Dal köprüyü sel almıştır. Bulanık taşkın dereyi geçtikten sonra bir müddet daha koşar. Tekrar ormana gireceği anda , başından vurulur ve kayalara yaslanır. Yere düşmez Halil İbrahim. Ölürken de aslandır Halil İbrahim. paylaşmak zorunda kalmıştı. Yalnız ne Halil İbrahim onları tanıyordu tank dur! kaçma ! sesleri arasında tepeden aşağıya koşar ve yuvarlanır. Ardından silah sesleri yankılanır. Ortalık kıyamet gününe döner. Dağda Kızıl Ot Biter İçinde Keklik Öter Eşkıyadan Da Beter Uslan Be Halil İbrahim Kıvırcık Saçlarına Kar Düşmüş Uçlarına Dağın Yamaçlarına Yaslan Be Halil İbrahim Derede Su Durulur Daldan Köprü Kurulur (Dal Köprüler Kurulur) El Yerine Vurulur Aslan Be Halil İbrahim Kıvırcık Saçlarına Kar Düşmüş Uçlarına Dağın Yamaçlarına Yaslan Be Halil İbrahim Müfreze Dağı Sarar Dağda Kaçaklar Arar Geçit Vermez Kayalar Hızlan Be Halil İbrahim Kıvırcık Saçlarına Kar Düşmüş Uçlarına Dağın Yamaçlarına Yaslan Be Halil İbrahim
Gerçekten başıma gelen bir şeyi sizle bölüşüyorum. 6 ay önce sevgilimle bir restoranda yemeye gittik. Aniden bu şarkı çalındı ve ben istemsiz bir şekilde gözlerim yaşardı, neredeyse ağladım. Sevgilim sorduğunda Halo Dayı aklıma geldi ona üzüldüm dedim. Mekanin cennet olsun Halo Dayı. (Sönmez Atasoy)
Azerbaycan'dan gardaş Türkiye'ye kucak dolu selam olsun! Sizleri çok seviyoruz. Birgün TEK devlet oluruz. Memleketin bir ucu BAKÜ bir ucu İSTANBUL olur
Dağda kızıl ot biter İçinde keklik öter Eşkıyadan da beter Uslan be Halil İbrahim Kıvırcık saçlarına Kar düşmüş uçlarına Dağın yamaçlarına Yaslan be Halil İbrahim Derede su durulur Dal köprüler kurulur Elli yerine vurulur Aslan be Halil İbrahim Kıvırcık saçlarına Kar düşmüş uçlarına Dağın yamaçlarına Yaslan be Halil İbrahim Müfreze dağı sarar Dağda kaçaklar arar Geçit vermez kayalar Hızlan be Halil İbrahim Kıvırcık saçlarına Kar düşmüş uçlarına Dağın yamaçlarına Yaslan be Halil İbrahim
Her dinlediğimde dedem aklıma gelirdi dün dedem vefat ettiğinden beri sarıp sarıp dinliyorum.. Ölüm diye bir gerçek var bu dünyada lan sevdiklerinize doya doya sarılın, belki söyledikleriniz belki söyleyemedikleriniz için..
Ben afganistan turkiyem dünyada bütün türkler seviyorum Azerbaycan, uzbekistan, türkmenistan, afganistan türkleri, chin türklere, ıran türkleri... dünyada türkler cuke var ama kimse sahib çıkmadı 😢 Reja edeyorum berbere miza sahib çıkalım.....
Kurtlar Vadisi'nde Halo Dayı karakterini canlandıran Sönmez Atasoy'u vefatının 9.sene-i devriyesinde saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz. "La geldik bir fırtına, gidiyoruz bir fırtına.. Anca mezarda uslanırız.."
Rahmetli babamın en sevdiği şarkıydı, seni böyle içten bi türküyle bana hatırlattığın için sağ ol, esaslı adammışsın büyüyünce daha çok anlıyorum.Rahat uyu ben sana layık bi evlat olcam .. cennet olsun