Ş-b-h fiilinden kelimeler Kur'ân'da 8 ayette 9 kez geçer. 7 ayette 8 kez "benzer, benzeşir" diye çevirilmiş. Sadece 3:7'de "çok anlamlı, anlaşılamaz" diye verilmiş. Müteşabih, benzeşir, benzeyen demektir.
Böyle yararlı bilgiler veren bir kanalın izlenme sayısı ne kadar da az...oysa bos şeyler anlatanların uçtu kaçtı hikayeler anlatanların izlenme sayısı yüzbinlerce Çok acı bir durum ....
Hocam çok güzel anlattınız teşekkür ederiz ancak başka bir videoda birkaç örnek verirseniz çok iyi olacaktır.. Ç ünkü asırlardır yerleşmiş bir anlama biçimine aykırı söylemde bulunuyosunuz.Soyut anlatım olarak anlatıyosunuz. Müteşabihi müteşabihle anlatıyosunuz. Lütfen Kurandan birkaç örnekle açarmısınız.Teşekkür ederiz.
Vakti zamanında sıfır bir araba aldım. Sonra ev almak için arabayı satayım da peşinat yapayım dedim. Galerici elini arabamın kaportasına sürttü ve arabamın kaza yaptığını ve takla attığını söyledi. Böyle bir şey olmamıştı ama o arabamı ucuza kapatmak istiyordu. Şimdi bu beyefendiyi dinleyince aklıma bu hatıram geldi. Birileri bizi olmayan bir şeye inandırmak için ne kadar zorlanıyor. Muteşabih ayetler açıkmış ama sorun bizim zihniyetimizde imiş. Öyle söyledi. Son cümlesi bu idi. Şimdi düşünüyorum; Yoksa ben arabam ile takla attım da ben mi hatırlamıyorum.
Peki hocam hurufu mukatta lar ne anlama gelmektedir o zaman? Yoksa bunlar ayet değil midir? Ben maalesef anlatımdan kesinlikle tatmin olamadım, teşekkürler emeğinize.
Serkan bey, huruf-u mukatta, Arapça'da bir şeyi/anlamı kastetme için başvurulan kullanım biçimleri arasında yer almaz. Çünkü Sûre başlarında geçen bu tür ifadeler anlamlı dizilişler değildirler. Harflerin anlam ifade edecek şekilde dizilmesi, Kur'ân'ın beyan vasfının yani arı/duru şekilde ve herkesin anlayabileceği anlatım niteliğinin dayanağıdır. Huruf-u Mukatta, sureleri birbirinden ayıran fasılllardır; vahyin herkesin anlayabileceği dilsel niteliğine çekilmiş bir dikkattir. Öte yandan Kur'ân, bir şeyi ifade ederken gizemciliğe değil apaçıklığa dayanmıştır. Bu durum Huruf-u Mukatta'yı anlamlı ifadeler olarak değerlendirmekle birlikte düşünülemez.
Önemli! Bilindiği gibi; Arapça gramer / Sarf ve Nahiv "Noktalı ve Harekeli" harflerden oluşan Kelimelere dayanır. "Noktasız ve harekesiz" (!) kelimelere Arapça gramer kuralları uygulanamaz. Mesela; Alak suresindeki ilk kelime olan (اقرا) kelimesi "harekesiz" olduğunda; 1- Emr-i hazır olarak; " oku" 2-Muzari müfred mütekellim olarak; " okuyorum" 3-Başına "soru -أ -hemzesi" almış mazi fiil olarak; "okudu mu" anlamına gelebilir. Bazıları Kuran'ın "asıl,orijinalinin" herekesiz ve noktasız yazılmış olmasını ilk defa "keşfetmiş"(!) gibi elimizdeki mevcut Kur'an'ların yanlış,eksik veya ilaveli olduğunu iddia ederek bir fitne ortamı oluşturuyorlar. (İkra') harekesiz olduğunda; ( oku-okuyorum-okudu mu) gibi 3 anlama gelebilir.Tabii ki ,ayette geçen anlamı "İkra'= Oku" dur. Mesela; Kur'an'da geçen زيد Zeyd kelimesini "harekesiz ve noktasız "(!) olarak bakın kaç türlü okuyabiliyoruz: "Zîde , Zuyide, Zeyede, Ziyude, Rubede, Rabude,Ribadu,Renede, Runide ,Zetede, Zutide, Zitedi, Zize ,Zeyeze, Rayezi, Ruyezu...vs...vs" 6236 ayetteki kelimelerin noktalarını ve hareketlerini kaldırdığımızda milyarlarca farklı farklı uyduruk kelimeler ortaya çıkar.Kur'an-ı Kerim Allah'ın izniyle yazıldığı gibi ezberlenerek de korundu . "Zeyd" kelimesi yazılırken hatalı imla ile yazılsaydı, ezberinde olan kişiler bu hatayı hemen farkedip düzeltemez miydi!? Mesela; خلق kelimesini "noktasız" yazsak ortaya; خلق(halaka) yarattı/ حلق(halaka) traş etti/ جلق (celeka) telefonu kapattı." anlamında 3 farklı okuma şekli çıkar.Arapça'da "Nokta ve Harekeler" asla vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Aynı şekilde; Fransızca'da isimlerin başına gelen (Le-La) Almanca'da isimlerin başına gelen (Der-Die-Das) gibi artikeller asla "gereksiz" ve "sonradan bazılarının keyfine göre konmuş"(!) değildir . Bazıları, harekeli ve noktalı 28 harften müteşekkil elimizdeki Kur'an'ı "gerçek Kur'an" olarak kabul etmiyor ! İddialarına göre ;"Emevîler ve Düelî, Âsım, Secavendî(!), Aliyyül Kârî ...gibi kişiler Kur'an'ın gerçekliğini ilaveler yaparak bozmuşlar(!) Bu "bozulmuş mushafların"(!) meallerinde de birçok hatalar ve yanlışlıklar varmış(!) gerçek Mushaf 18 harfli, harekesiz ve noktasız olup "orijinal"(!) Kur'an nüshaları ancak 7-8 müzede bulunuyor(!)" (Kur'an'ın "orijinalini" ezberlemiş ,hıfzetmiş, yazım hatalarını hemen farkedebilen bir Allah'ın kulu yok sanki !?) "Binlerce harf ; milyarlarca farklı okunabilirliğine göre-tekrar- anlamdırılmaya çalışılıyor(!) Mesela, Araf/11'de geçen; "Se-ce-de" kelimesi, " şe-Ha-ze" vs...gibi farklı okunabilir(!) miş. (...üscüdû li Âdeme...) cümlesinde (secede) yerine düşündükleri/ keşfettikleri (!) (Şehaze شحذ) kelimesi bu uzmanlara (!) göre "ayrılın,uzaklaşın,görevi bırakın" anlamına geliyor" (!)" Kaldı ki ; Türkçede "ayrılın" kelimesi emir fiil anlamında olup öznesi "siz" dir.Arapça karşılığı olarak (sonuna وا) eki alması gerekirdi. شحذ ise geçmiş zaman (mazi) kalıbında olup 3 harfli (sülasi mücerred) dir. ARAPÇA sözlüklerde ; شحذ :(şehaze) dilenmek,artırmak,keskinleşmek, yalvarmak,rica etmek,bilemek,açmak,inceltmek سحذ :(sehaze) silmek شجد : ( şecede) yüceltmek anlamlarına gelmektedir. Bakınız Kaynak: "Tevakku Arapça Sözlük" Görüldüğü gibi;Ayette geçen (سجد) -secede-kelimesi eğer noktalar olmazsa; anlamlı kelime olarak ; سحذ :(sehaze) /شحذ :(şehaze) /شجد : ( şecede) şeklinde 3 türlü okunabilir.Bu mantık ve metoda göre, Kur'an'daki harekesiz ve noktasız kelimeleri istediğimiz gibi okumaya kalksak milyarlarca farklı kelime elde edilir. Bu durumda,bırakın Kur'an' ın tamamını , bir Fatiha bir Bakara suresinin mealini yapıp anlamak için insanın ömrü yetmez!? Elimizdeki mevcut Kur'an'lar Arapça, ama bunların elindeki "orijinal-hakiki-gerçek-kuran'lar (!) için Sarf-Nahiv kuralları hiç önemli değil(!) Nebî Muhammed Aleyhisselam'a 23 senede değil de bir anda "yazılı kitap" (!) halinde nazil olan(!) gerçek,hakiki Mushaf(!) hem de "harekesiz noktasız orijinal"(!) haliyle sanki bunların elinde(!) İşine geldiğinde keyfine göre noktalı harfi noktasız, harekesiz kelimeyi harekeli okumak, maziyi muzari, muzariyi emr-i gaib yapmak hep caiz bunlara göre!? Ama asıl vebal ve sorumluluk ; Tefsir ve Kur'an Tarihi alanındaki uzmanlarımızın biraz suskun ve sessiz kalmalarında!? Ölüm ve Hesap Günü hepimiz için çok yakın!!!
Çok teşekkür ederim. Örneğin Zâriyât Suresinin 47. Ayeti sevgili Resul ve Sahabe acaba nasıl anladılar şimdi nasıl anlaşılmakta ? Yada zigot, embriyo örnekleri önce nasıl anlaşıldı şimdiki ilim sayesinde nasıl anlaşılmakta. Geçmişte bu ayet müteşâbih idi bugün muhkemdir denir mi ? ﴾47﴿ Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz biz genişletmekteyiz.
Bence biz " belkısın tahtını göz acıp kapayıncaya kadar bilge kişi tarafından getirildi" ayetini nasıl tam anlamıyorsak ama kabaca anlıyorsak....onlarda bu şekilde zariyat 47 i anlıyorlardı bence....
Süleyman bana demir parçaları getiriniz dedi.Demiri ısıtıcı olarak kullandı.Sonra demirin üzerine bakırla kaseye koydu,ve rüzgara üflemesini söyledi 34/12.Demir 18/96,de tarif edilen sıcaklığa gelince bakır erimişti, sonra kaseyi aldı, ve yanardağın(Volkanin)🌋 üzerine dökerek ,mühürledi. (Normal atmosfer basıncında metallerin ve alaşımların erime noktası. Demir / erime noktası 1.538 °C , Bakır 1084.5 °C)
Hocam Al-i İmran 7'de müteşabih ayetlerin sadece Allah tarafından bilinebileceği belirtiliyor. Anlamını sadece Allah'ın bileceği ayatlerin Kur'anda ne işi var, bir şey anlamayacaksam neden okuyayım? Bu ayetlerin anlamını hocalar, şeyhler, evliyalar yani kuran deyimiyle "ilimde yüksek payeye erişenler" kim ise bunlar! (ki çoğunun okuma yazması bile yok, ilkokul mezunu olmayanlar var. Bunlara mı inanacağız?) keyfine göre belirleyecekse o zaman ruhban sınıfı oluşmaz mı? (Örneğin KEVSER'in birbirinden tamamen farklı birçok anlamı var hangisi doğru kim nasıl bilecek?) Sadece "işittik ve inandık" diyerek körü körüne inanılmış olmaz mıyız? Sorgulamadan, düşünmeden yani? “hâ mîm”, “tâ hâ”,“Elif lâm râ" vb. bize ne anlatıyor? Kime inanacağız? Onun doğru söylediğini nereden bileceğiz? Bir çok yerinde "açık-net-anlaşılır" olmakla övünen bir kitabın, anlamı belirsiz/kişiden kişiye değişen ayetler barındırması kendisiyle çelişmiyor mu?
İşte Caner Taslaman müslümanlığı, mealist kafa düşüncesi böyle bir şey. Senin hakkında teşhis yazacak çok şey varda, kendi kusurlarımla ilgileniyorum şu aralar. Fakat yine de ehli sünnet akidesinden sana bir örnekle, müteşabih bir ayet paylaşayım. Fakat bu ayet sadece insanlar için müteşabih, asıl müteşabih konuyu sonda yazacağım. Mülk suresi 5. ayet: "Gerçek şu ki biz yakın göğü kandillerle süsledik. Ayrıca bunlarla şeytanların taşlanmasını sağladık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık." Bu ayette şibab yıldızlarının şeytanları taşladığını(yaktığını) Nasa bile bilmiyor. Tabi nasıl olduğunu biz de bilmiyoruz. Ama tabiki inanıyoruz. Demem o ki; sen ya da biz insanlar bunu bilsek ne olacak? Biz daha şeytanları görüntüleyemiyoruz, teknolojimiz yok, uzaydakilerin başına gelenleri nerden bileceğiz, bilsek ya da tahmin etsek ne değişecek, bu kadar inkarcı insan varken. Gerçekte katiyen tek bilgi sahibi olan yüce Allah'ın bildiği ve ondan başka kimsenin bilmediği müteşabihler şunlardır: 1)Kıyamet ve vakti 2)Ruh 3)7 kat sema 4)7 kat yer 5)Ölüm vakti 6)Allah'ın her her şeyi gözetleyebilme özelliği v.s v.s onlarca müteşabih ayet... Şimdi bunları sen ve ya biz bilsek ne olacak? Sonuç: Allah kullarına ihtiyaç duyacakları bilgiyi vermiştir, diğerleri insanların anlayamayacağı, kaldıramayacağı ve kendisini ilgilendirmeyen bilgilerdir. İşte müminler böyle inanır, buna iman eder. Bakara 255: "...O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler..."
@@Gkn_35 hocam mülk 5 te şihab geçmiyor..rucumel li şeyatin(şeytanları taşlamak için) ibaresi geciyor ve ayetin sonunda onlara seiir(ateş) azabı hazırladik diyor...euzu besmelede ise şeytanir racim(taşlanmış seytan) geçer..biz euzu besmeledeki taşlanmış şeytan ibaresini uzaklaştırilmış şeytan diye kabul ediyoruz.mülk 5 teki taşlanmış şeytanları da uzaklastırılmış şeytanlar diye kabul edersek hata etmiş olur muyuz...sonuçta aynı kavramlar , kelimeler kullanilmış..
Merhabalar hocam, çok üzgünüm. Bu konuda hala tatmin edici bir açıklamaya rastlayamadım. Asıl açıklanmaya ihtiyacı olan muhkem ayetler. Muhkem ayetlerdeki meal açıklamaları ve fıkıh uygulamaları kesinkes Allah’ın adaletine ters düşüyor. Kısas, çok evlilik, cariye, kadın şahitler gibi konuları açıklığa kavuşturmanız gerekiyor. Şayet Allah’ın adaletine güvenirseniz Allah indirdiklerini anlamanıza yardım edecektir. Her şeyin başı ancak ve ancak imandır.
Bismillâhirrahmânirrahıiiim. Müteşabih Ayetleri Ancak Allah Dilediği Peygamberlerine bildirir. Açık Ayetleri Bırakıp da Kapalı Ayetlerin Peşine düşerler. Fitne Çıkarmak, Sapmak ve Saptırmak için. Alimran Süresi 7. Ayette. Buyuruyor Rabbimiz.
Mesela dağların haraketi gibi başka yerde sabıt dağlar yazmaz sarsılmaz yazar şimdiden soyliyim o zaman ki insanlar 2 anlamlı oldugu için öyle yapmış sarsılmaz anlamı da var
Al-i İmran suresi 7. ayette müteşabih ayetlerin anlamının yalnız Allah'ta olduğu ve müteşabih ayetlerle kalbinde kötülük olanların uğraşacağını açık bir şekilde yazmaktadır.
O zaman neden var bu ayetler boş yere mi. Bunları kullanıp çarpıtöak saçma olan mesel hristiyanların invile bakıp teslisi uydurması, yahudilerin öyle, Kuran da namaz yok denmesi, zina rıza varsa serbesttir denmesi vs vs başka bir ayette Allah kitabı alabildiğine kolay şekilde indirdiğini ama düşünmediğimizi söylüyor. Demek ki biz bunkarın hakkını verememişiz bazı anlamları kaçırmışız. Anlatabildim umarım
Salam aleykum abdest ayetinde önce yüzü yıkamak sonrasında dirseklere kadar elleri yıkamak emr edilmiş sorum şu normalde biz önce elleri yıkarız sonra yüzü bu ayetde neden tam tersi söylənmiş? Yazı hatası için özür dilerim Azerbaycandan yazıyorum. Teşekkürler
Düşünemedinmi? Ellerin çamur, yaş boyalı ve herhangi bir pislik içinde; bu vaziyette avucuna aldığın suyu yüzüne sürünce, yüzün ve gözlerinize ne olur?
Bu 👉 Emoji 🙏 Hıristiyanların Taptıkları Putların önüne diz Çöküp Günah Çıkarma, Af dileme Emojisidor. Bizim Dua Emojimiz var kubul edersek bu 👉Bizim Dua emojimiz için 🤲 uygundur.
RASİH demek duruş sahibi pozisyon sahibi anlamındadır. ayette geçen ise her şeyi allaha havale eden imanı dolayısı ile allaha tam teslim olarak allah ne derse o dur diye DURUŞU OLAN şahıs demektr.
Müteşabih kelimesi "mufa'ale" babından gelmekte. Yani en az iki şey ya da kişi arasında olan bir fiil bu. Müsabaka kelimesi de yine mufa'ale babından gelmekte. Yani iki ya da daha fazla kişinin bir birine üstün gelme yarışı demek. Bu pencereden bakınca, müteşabih ayetler de en az iki ya da daha fazla ayetin bir birine benzemesi anlamına gelir ki bu da bir birlerinin yarım bıraktıkları anlamı tamamlarlar. Örneğin, Allah bir ayette, zina yapan kadın ve erkeğe (evli-bekar ayrımı yok) eza edin der. Başka bir ayette de onlara 100 değnek vurun der. Böylece eza dediği şeyin yani cezanın 100 değnek kast edildiğini anlarız. Başka bir ayette elinizin altında ki savaş esirleri bir ahlaksızlık yaparlarsa onlara da ezanın yarısını vurun der. Yani 50 değnek.
Sedat bey, Kur'an'da söz konusu edilen Muhkem ve Muteşabih nicel açıdan değil nitel açıdandır. Nicel açıdan baktığımızda Kur'an'ın ifade (beyan) bütünlüğü zayıflar ve literal bir okuma ağır basar; Nitel açıdan baktığımızda ise dilde/anlamda açıklık ve seçiklik karakteri güçlenir ve delalet (anlam bilinci) ağır basar.
Müteşabih ayetin tanımına dair klasik bir yorum bu. Bahse konu açıklamam bu konuda ayet olduğunu değil, müteşabih kategorisinin tanımını ve sınırlarını ortaya koymak isteyen yorumlara işaret etmekten ibarettir.
selam olsun müteşabih ayetlerin tevilini yalnızca allah bilir. (Aliimran7) onun tevilinin yapılması gayb malutmatlarının açıklanmasıdır allah ise gaybını kimseye bildirmez dilediği bir resul hariç (72/ 26-27-28 ) müteşabih ayetlerin tevilini zamanı gelince yapılacağı bildiriliyor kuranda (araf35/yunus39/ sad87,88/fussilet53/ENAM 67/ rad7). tevil yorum değildir tevil = "dönmek, yerine varmak, yerini bulmak anlamındadır .ve müteşabih ayetlerin tevili zamanı geldiğinde O'nun seçtiği resul tarafından yapılabilmektedir. tevili o, bu , şu alim vs yapamaz. müteşabih ayetlerin tevil edilmesi , onların hem müfret bilgilerinin verilmesi hem de birbirleri ile olan organik bağlantılarının yapılması sonucunda, ilahi mesajın öz anlamına dönmesi , varması ve de öz anlamını bulmasıdır . çünkü her müteşabih ayet, bir diğeri ile bağlantılıdır. ve bu bağlantıların hak tevili ardından , müteşabih ayetlerin sistemsel bilgiler içindeki yerini bulması! sonucu ilahi plan tarafından arza verilmek istenen malumatlar , biz varlıklara açılır. müteşabih ayetler : bir çok anlama sahip, kuranın indiği dönem veya sonraki zamanda anlamı çözülemeyen (kapalı), ama zamanı gelince anlamı bilinebilecek olan ayetlerdir . ayrıca her müteşabih ayet, yine kendi içinde " ikiz /ikişer anlama" (zümer 23 ) sahiptir. ve kuran yine kendini kendi içerisnde açıklayan muazzam bir kitaptır . zamanı gelince anlaşılacak olan müteşabih ayetlerin tevilinin zamanı geldi ve hak tevili yapıldı. Hakkı arayan herkes kuranın bizlere bildirdiği bu muazzam sistem malutmatlarını (örnek vericek olursak: din nedir , islam nedir , insana vaat edilen halifelik , gece ölüm gündüz diriltme , ara ölüm ve gerçek ölüm farkları (zümer42) bedenlenme sistemi , âdemoğulları yaratılış bilgisi, sekar planı , hücresel evrim(7kat arz ) /bilinç evrim (7kat sema) 19 sistemi,teslimiyet yolu aşamaları…) öğrenmekiçin "EMRAH ERYILMAZHAKİKAT PLANI KİTABINI " ALIP OKUNMALIDIR kitabı alıp okuya bilirsiniz veya birvedokuz! youtube kanalımızdan sesli olarak dinleye bilirsiniz kitap olarak bilgisini verdiğimiz bugüne kadar arzda tevili açıklanmamış birçok sistem malutmatlarının teslimiyet yolunda olan nefsler için tebliğidir. bunlarda INSTAGRAM sayfalarımız: @evrenrehberi @hakikatkitabi @kmrnyhn @allahinipinesaril @vahiylekal @hakikatplani_ @dusunmekkulunfarzidir @emraheryilmaz_ @allahinsanatidin "DÜŞÜNMEK KULUN FARZIDIR " .
Türkçeye bile geçmiş bu kelime için ne kadar çok uzun laf ettiniz. Teşbih etmek diye kullanırız. Yanı benzeşim, benzeyen. Muhkem: Namazı kıl Müteşabih: Benim zikrin için namazı kıl Akşam çökünce ve küçük yıldızlar görünmeden namazı kıl. Namazı kılacağım zaman mescidi harama dön. Yani muhkem ayete benzeyen ayete müteşabih ayet denir. Gizem falan yok ki bu işte. Kuran hitap değil kitaptır. Bunu nereden çıkarttınız.
