"Musul'u Kaybetmemizin Sebebi Şeyh Sait İsyanıdır" 

Hayır hilafetin kaldırılmasıdır.Şeyh Said Türkoğlu Türk Osmanoğlu hanedanını ve 1520 yılındaki antlaşmayla Kürtlerin sahip olduğu dil kültür ve aynı zamanda Kürt sorununu çözecek statüyü korumak için ayaklandı ümmetçi bilinçle ayaklandığı kesindir.1520deki durum Kürt sorununun kesin çözümüdür hem Türk egemenliğine zarar gelmiyor hemde Kürt ve diğer soyların hakları resmiyet kazanıyor şu an iki dil yapsan ülke bölünüyor son deneme 2015 yılındaydı.Ataerkil soy yapısı yerine dil kültüre göre tanım yapıp herkesi tek kalıba sokmak azınlık sorununu başlattı Osmanlı’da bizdede Kürt sorununu başlattı.Kürtçülük için ayaklansa Türk hanedanı korumaz.hilafeti kaldırarak bu isyana ısrarla zemin hazırlandı.Şeyh Said hazretleri Türkoğlu Türk Osmanoğlu hanedanımızı ve 1520 tarihindeki Yavuz dönemi anlaşmasını korumak için ayaklanmıştır.Ümmet bilinciyle ayaklandığı açıktır.Gene kendisine doğudaki Oğuz boylarında destek verdi burada açıkça islam bilinci vardır.2-Şeyh Said hazretleri 1520deki karşılıklı anlaşmayı korumuştur bu anlaşma hem Türk egemenliğini garanti altına alıyor hemde Kürtlere dil kültür ve coğrafi isim haklarını veriyor diğer gruplarada Osmanlı hanedanınca en az meşrûtiyet gelmeden iki dil yaparsan iç savaş çıkıyor kaç kere denendi Son olarak Gerçek hilafet yani saltanatlara Abdülhamid’le durdu Abdülmecid yetkisizdi

Bunlar NATO askeri oldular görev süreleri boyunca, Türk Askeri olmadılar ki.

biz arap miyiz umrumuzda degil

İlker başbuğ ticaret yemisi göndermiyor İsraile

@@ilkayiman5446 gücü yetse onu da gönderir herhalde ağlama duvarında ibadet eden ilk türk subayı ben türkleri camide ibadet eder zannederdim o güne kadar

@@ilkayiman5446 ticaret gemisi olsa da gönderse 😀

dolmuş nereye gidiyor

Yahudilerden madalya alırken belki de .

O duvar tarihi eser niteliğinde Erdoğan birçok kiliseyi restore etti açtı yıllarca kapalı olan Heybeliada ruhban Okulu'nun açtı şimdi Erdoğan Hristiyan mi sizin ziyniyetinizi

Adı üstünde ağlama duvarı herkes salya sümük ağlarken adam gülsün mü 😂

olum sen dinlemiyormusun askeri birliğin yok o bölgede diyor anlamıyomusun bir yer senin değilse askeri olarak orayı anlaşmayla alamazsın diyor illa yeni bir savaş yapman gerek yani yada karşı taraf senin orası için tekrar savaşacagını bilirse bir pazarlık konusu olur peki gelelim bizim askeri gücümüze zor bela düşmanı atmışsın yurttan askerin 1910 dan beri bir fiil savaşmış aralıksız 1924 lere kadar 14 sene hep harp harp sonunda kazanmışsın bazı bölgeleri önünde iki seçenek var ya bir anlaşma yapıp devletinin tanıtmak ve bu sürede ordunu biraz revize etmek yada bu bana yetmez deyip mevcut durumda harp e devam edip musul kerkuk için halep için balkanlar için tekrar savaşmak bizimkiler 1 tercihi seçmişler biraz ara verip orduyuda revize edip arada bir dinlenme zamanı bu durumda musulu kerküğü zaten alamazsın aradan bir müddet geçtikten sonra lozandan çok sonra musula bir askeri operasyonlar düşünülüyor bu seferde şeyh said isyanı patlak veriyor ordu o sorun la uğraşıyor olay çok basit ama art niyetli değilsen anlamasıda çok kolay.

Musul'un İngiltereye nasıl verildiğine dair Antlaşmayı imzalayan devrin Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras mecliste ki konuşmasında şöyle diyor; HARİCÎYE VEKİLİ (Dış İşleri Bakanı) TEVFİK RÜŞTÜ (ARAS) BEY (İzmir Milletvekili) *- Arkadaşlar, bugün huzuru tetkik ve tasvibinize arz ettiğim Türkiye Irak hudut ve iyi komşuluk muahedenamesi hudut inzibatına mütedair tanzim edilen bir kaç maddeyi ihtiva ve Brüksel Sınır hattını kesin sınır hattı olarak ifade etmektedir.* *Şurasını da derhal arz etmeye mecburum ki; (İngilizler) hudut üzerinde bize bin kilometre murabbaı miktarında bizim lehimize tashihat ilavesini teklif ettiler. Esas davamızın böyle birşey veyahut iki bin kilometrelik arazi davası olmadığını söyleyerek bu teklif olunan araziden de vazgeçmekle, bütün Musul Vilâyetinden Bağımsız Irak Devleti lehine feragati prensiplerimize daha uygun bulduk.Hiç şüphe etmiyorum ki zahiri bir sükûn içinde deruni müthiş tehacümü teessürattan mütevellit asabiyetle bu sözlerimi münfeilâne ve sukutu hayal içinde dinleyen arkadaşlarımı Cenevrede serdettiğiniz delâil ve münakaşattan sonra bu neticeyimi bize getirecektiniz diye yüzüme haykırmak için sabırsızlandıklarını adeta görür gibiyim.* *Arkadaşlar! bu esile-i varideye karşı derhal cevap vereyim: O helâil kıymeti hukukiyelerini el'an tamamiyle muhafaza etmektedirler, filhakika bir çok vicdanlarda yer etmiş olmasına rağmen bugünün beynelmilel müessesatı huzurunda ve siyasi zevatın reyleri üzerinde müessir olamamıştır.* *Ta Lozan'dan beri muallak duran bu meselenin muhtelif zamanlarda had vaziyete girmek istidadını göstermesiyle sükûn ve huzur içinde muallakiyetini idamenin temin edilemeyeceği tecrübe ile tahakkuk etmiştir. Bir taraftan Cemiyeti Akvam Meclisi tavassut ve telif vazifesinden ayrılarak hakem rolünü kendi kendine bahşedince hukuku hükümranimize talluk eden herhangi bir meselenin dahi herhangi bir hakem huzurunda ve bahusus reylerini Hariciye Vekâletlerinden (Dış İşleri Bakanlıklarından)alan siyasi bir uzviyet önünde kararlarının mahiyeti her ne olursa olsun reyimize inzimam etmedikçe ittihaz edecekleri karar lehimize dahi zuhur etseydi yine kabul edemezdik. Nasıl ki işbu lâyetezelzil noktai nazarımız karardan evvel alenen izhar ve iblâ olunmuştur. Diğer taraftan inkişaf ve istiklâllerine engel olmak şöyle dursun saadet ve ikbâllerini ezcanü dil temenni etmekte bulunduğumuz Irak halkının nazarında hakikati mesele tebdilâta uğrayarak haklarındaki halisane fikirlerimiz hususunda tereddütler vücüde geliyordu.* *Hülâsa; sakıt(düşürülmüş) imparatorluğun hal ve tanzimini neslimize tevdi ettiği bir çok hayati büyük meselenin, milletimizin âleme destan olan mücahadeleri (çabaları) sayesinde hüsnü halleri intaç edilirken milli inkilâbımızın semeratı zaferinin bir an evvel istihsali ve sulhu tehir etmemek için büyük bir kiyasetle halli tehir edilmiş olan bir iki meseleden başlıcası olan Türkiye-Irak hududu işini artık bir şekli halle isal zamanı hulul etmiş bulunuyordu. Şarkı karibde(Yakın Doğuda) başlıca kuvveti temsil eden Türkiye Cumhuriyeti, en esaslı mihveri siyaseti mileli mütemeddine arasında bir unsuru intizam ve terakki olarak çalışmak olduğundan cihanın ve şarkı karibin(Yakın Doğunun) sulh ve huzuru ve Irak'ın istiklâl ve saadeti namına ve Büyük Biritanya İmparatorluğuyla münasebetimizi normal bir hale getirmek için yegâne muallak kalan bu arazi(Musul-Kerkük)meselesinde fedakârlıklara katlandık.* *Suriye itilâfnamesi ile Suriye hududunun tatbik ve tahtiti işi de bundan daha çok az gayrı memnunnane ve fakat Fransa ile münasebatımızın mükaddeme-i inkişafı olması telâfisiyle taliken halledilmiş bulunuyor. Binaenaleyh Irak hududu meselesinin halli ile Türkiye Cumhuriyetinin bilumum hudutları artık tespit edilmiş oluyor. Bu münasebetle beyan ederim ki; Bu yeni Antlaşmalar, Cumhuriyet hükümetince takip edilmekte olan siyaseti umumiyede herhangi bir tahavvülü ifade etmez. Sulha muhabbeti ve cihanı medeniyetle iyi geçinmek arzularını bilhassa tebarüz ettirir. Cumhuriyet Hükümetinin siyaseti umumiyesinde doğu devletleriyle akdetmiş olduğu muahedeler bütün kıymetlerini muhafaza etmektedirler. Nihai maruzat olarak işin sükûnetle ve sulha muhabbet hisseleriyle mütalaa olunarak karar verilmesini istirham ederim.* Kaynak: ------------- TEVFİK RÜŞTÜ ARAS KONUŞMASI, 7 Haziran 1926 tarihli TBMM zabıtları, ikinci celse,sayfa 165

arabin aya ucmasi daha guzel

​@@kaiserkhan9832itrail de senin gibi söylüyor

arapla israil ayni soydan, yahudi soyuna ben tapmam @@muharremarslan2354

Birbirlerine kazik atmakdan, birbirlerin karilarina sulanmakdan baslarini kaldiramazlar😂😂

CHP genel başkanı vermedi, şeyh Said ismini

@@ilkayiman5446 emin ol çok pişmandır bu nasıl benim aklıma gelmedi diye

Hayır hilafeti kaldırarak bu isyana ısrarla zemin hazırlandı.Şeyh Said hazretleri Türkoğlu Türk Osmanoğlu hanedanımızı ve 1520 tarihindeki Yavuz dönemi anlaşmasını korumak için ayaklanmıştır.Ümmet bilinciyle ayaklandığı açıktır.Gene kendisine doğudaki Oğuz boylarında destek verdi burada açıkça islam bilinci vardır.2-Şeyh Said hazretleri 1520deki karşılıklı anlaşmayı korumuştur bu anlaşma hem Türk egemenliğini garanti altına alıyor hemde Kürtlere dil kültür ve coğrafi isim haklarını veriyor diğer gruplarada Osmanlı hanedanınca en az meşrûtiyet gelmeden iki dil yaparsan iç savaş çıkıyor kaç kere denendi Son olarak Gerçek hilafet yani saltanatlara Abdülhamid’le durdu Abdülmecid yetkisizdi..,,,

Musul'un İngiltereye nasıl verildiğine dair Antlaşmayı imzalayan devrin Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras mecliste ki konuşmasında şöyle diyor; HARİCÎYE VEKİLİ (Dış İşleri Bakanı) TEVFİK RÜŞTÜ (ARAS) BEY (İzmir Milletvekili) *- Arkadaşlar, bugün huzuru tetkik ve tasvibinize arz ettiğim Türkiye Irak hudut ve iyi komşuluk muahedenamesi hudut inzibatına mütedair tanzim edilen bir kaç maddeyi ihtiva ve Brüksel Sınır hattını kesin sınır hattı olarak ifade etmektedir.* *Şurasını da derhal arz etmeye mecburum ki; (İngilizler) hudut üzerinde bize bin kilometre murabbaı miktarında bizim lehimize tashihat ilavesini teklif ettiler. Esas davamızın böyle birşey veyahut iki bin kilometrelik arazi davası olmadığını söyleyerek bu teklif olunan araziden de vazgeçmekle, bütün Musul Vilâyetinden Bağımsız Irak Devleti lehine feragati prensiplerimize daha uygun bulduk.Hiç şüphe etmiyorum ki zahiri bir sükûn içinde deruni müthiş tehacümü teessürattan mütevellit asabiyetle bu sözlerimi münfeilâne ve sukutu hayal içinde dinleyen arkadaşlarımı Cenevrede serdettiğiniz delâil ve münakaşattan sonra bu neticeyimi bize getirecektiniz diye yüzüme haykırmak için sabırsızlandıklarını adeta görür gibiyim.* *Arkadaşlar! bu esile-i varideye karşı derhal cevap vereyim: O helâil kıymeti hukukiyelerini el'an tamamiyle muhafaza etmektedirler, filhakika bir çok vicdanlarda yer etmiş olmasına rağmen bugünün beynelmilel müessesatı huzurunda ve siyasi zevatın reyleri üzerinde müessir olamamıştır.* *Ta Lozan'dan beri muallak duran bu meselenin muhtelif zamanlarda had vaziyete girmek istidadını göstermesiyle sükûn ve huzur içinde muallakiyetini idamenin temin edilemeyeceği tecrübe ile tahakkuk etmiştir. Bir taraftan Cemiyeti Akvam Meclisi tavassut ve telif vazifesinden ayrılarak hakem rolünü kendi kendine bahşedince hukuku hükümranimize talluk eden herhangi bir meselenin dahi herhangi bir hakem huzurunda ve bahusus reylerini Hariciye Vekâletlerinden (Dış İşleri Bakanlıklarından)alan siyasi bir uzviyet önünde kararlarının mahiyeti her ne olursa olsun reyimize inzimam etmedikçe ittihaz edecekleri karar lehimize dahi zuhur etseydi yine kabul edemezdik. Nasıl ki işbu lâyetezelzil noktai nazarımız karardan evvel alenen izhar ve iblâ olunmuştur. Diğer taraftan inkişaf ve istiklâllerine engel olmak şöyle dursun saadet ve ikbâllerini ezcanü dil temenni etmekte bulunduğumuz Irak halkının nazarında hakikati mesele tebdilâta uğrayarak haklarındaki halisane fikirlerimiz hususunda tereddütler vücüde geliyordu.* *Hülâsa; sakıt(düşürülmüş) imparatorluğun hal ve tanzimini neslimize tevdi ettiği bir çok hayati büyük meselenin, milletimizin âleme destan olan mücahadeleri (çabaları) sayesinde hüsnü halleri intaç edilirken milli inkilâbımızın semeratı zaferinin bir an evvel istihsali ve sulhu tehir etmemek için büyük bir kiyasetle halli tehir edilmiş olan bir iki meseleden başlıcası olan Türkiye-Irak hududu işini artık bir şekli halle isal zamanı hulul etmiş bulunuyordu. Şarkı karibde(Yakın Doğuda) başlıca kuvveti temsil eden Türkiye Cumhuriyeti, en esaslı mihveri siyaseti mileli mütemeddine arasında bir unsuru intizam ve terakki olarak çalışmak olduğundan cihanın ve şarkı karibin(Yakın Doğunun) sulh ve huzuru ve Irak'ın istiklâl ve saadeti namına ve Büyük Biritanya İmparatorluğuyla münasebetimizi normal bir hale getirmek için yegâne muallak kalan bu arazi(Musul-Kerkük)meselesinde fedakârlıklara katlandık.* *Suriye itilâfnamesi ile Suriye hududunun tatbik ve tahtiti işi de bundan daha çok az gayrı memnunnane ve fakat Fransa ile münasebatımızın mükaddeme-i inkişafı olması telâfisiyle taliken halledilmiş bulunuyor. Binaenaleyh Irak hududu meselesinin halli ile Türkiye Cumhuriyetinin bilumum hudutları artık tespit edilmiş oluyor. Bu münasebetle beyan ederim ki; Bu yeni Antlaşmalar, Cumhuriyet hükümetince takip edilmekte olan siyaseti umumiyede herhangi bir tahavvülü ifade etmez. Sulha muhabbeti ve cihanı medeniyetle iyi geçinmek arzularını bilhassa tebarüz ettirir. Cumhuriyet Hükümetinin siyaseti umumiyesinde doğu devletleriyle akdetmiş olduğu muahedeler bütün kıymetlerini muhafaza etmektedirler. Nihai maruzat olarak işin sükûnetle ve sulha muhabbet hisseleriyle mütalaa olunarak karar verilmesini istirham ederim.* Kaynak: ------------- TEVFİK RÜŞTÜ ARAS KONUŞMASI, 7 Haziran 1926 tarihli TBMM zabıtları, ikinci celse,sayfa 165

Musul'un İngiltereye nasıl verildiğine dair Antlaşmayı imzalayan devrin Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras mecliste ki konuşmasında şöyle diyor; HARİCÎYE VEKİLİ (Dış İşleri Bakanı) TEVFİK RÜŞTÜ (ARAS) BEY (İzmir Milletvekili) *- Arkadaşlar, bugün huzuru tetkik ve tasvibinize arz ettiğim Türkiye Irak hudut ve iyi komşuluk muahedenamesi hudut inzibatına mütedair tanzim edilen bir kaç maddeyi ihtiva ve Brüksel Sınır hattını kesin sınır hattı olarak ifade etmektedir.* *Şurasını da derhal arz etmeye mecburum ki; (İngilizler) hudut üzerinde bize bin kilometre murabbaı miktarında bizim lehimize tashihat ilavesini teklif ettiler. Esas davamızın böyle birşey veyahut iki bin kilometrelik arazi davası olmadığını söyleyerek bu teklif olunan araziden de vazgeçmekle, bütün Musul Vilâyetinden Bağımsız Irak Devleti lehine feragati prensiplerimize daha uygun bulduk.Hiç şüphe etmiyorum ki zahiri bir sükûn içinde deruni müthiş tehacümü teessürattan mütevellit asabiyetle bu sözlerimi münfeilâne ve sukutu hayal içinde dinleyen arkadaşlarımı Cenevrede serdettiğiniz delâil ve münakaşattan sonra bu neticeyimi bize getirecektiniz diye yüzüme haykırmak için sabırsızlandıklarını adeta görür gibiyim.* *Arkadaşlar! bu esile-i varideye karşı derhal cevap vereyim: O helâil kıymeti hukukiyelerini el'an tamamiyle muhafaza etmektedirler, filhakika bir çok vicdanlarda yer etmiş olmasına rağmen bugünün beynelmilel müessesatı huzurunda ve siyasi zevatın reyleri üzerinde müessir olamamıştır.* *Ta Lozan'dan beri muallak duran bu meselenin muhtelif zamanlarda had vaziyete girmek istidadını göstermesiyle sükûn ve huzur içinde muallakiyetini idamenin temin edilemeyeceği tecrübe ile tahakkuk etmiştir. Bir taraftan Cemiyeti Akvam Meclisi tavassut ve telif vazifesinden ayrılarak hakem rolünü kendi kendine bahşedince hukuku hükümranimize talluk eden herhangi bir meselenin dahi herhangi bir hakem huzurunda ve bahusus reylerini Hariciye Vekâletlerinden (Dış İşleri Bakanlıklarından)alan siyasi bir uzviyet önünde kararlarının mahiyeti her ne olursa olsun reyimize inzimam etmedikçe ittihaz edecekleri karar lehimize dahi zuhur etseydi yine kabul edemezdik. Nasıl ki işbu lâyetezelzil noktai nazarımız karardan evvel alenen izhar ve iblâ olunmuştur. Diğer taraftan inkişaf ve istiklâllerine engel olmak şöyle dursun saadet ve ikbâllerini ezcanü dil temenni etmekte bulunduğumuz Irak halkının nazarında hakikati mesele tebdilâta uğrayarak haklarındaki halisane fikirlerimiz hususunda tereddütler vücüde geliyordu.* *Hülâsa; sakıt(düşürülmüş) imparatorluğun hal ve tanzimini neslimize tevdi ettiği bir çok hayati büyük meselenin, milletimizin âleme destan olan mücahadeleri (çabaları) sayesinde hüsnü halleri intaç edilirken milli inkilâbımızın semeratı zaferinin bir an evvel istihsali ve sulhu tehir etmemek için büyük bir kiyasetle halli tehir edilmiş olan bir iki meseleden başlıcası olan Türkiye-Irak hududu işini artık bir şekli halle isal zamanı hulul etmiş bulunuyordu. Şarkı karibde(Yakın Doğuda) başlıca kuvveti temsil eden Türkiye Cumhuriyeti, en esaslı mihveri siyaseti mileli mütemeddine arasında bir unsuru intizam ve terakki olarak çalışmak olduğundan cihanın ve şarkı karibin(Yakın Doğunun) sulh ve huzuru ve Irak'ın istiklâl ve saadeti namına ve Büyük Biritanya İmparatorluğuyla münasebetimizi normal bir hale getirmek için yegâne muallak kalan bu arazi(Musul-Kerkük)meselesinde fedakârlıklara katlandık.* *Suriye itilâfnamesi ile Suriye hududunun tatbik ve tahtiti işi de bundan daha çok az gayrı memnunnane ve fakat Fransa ile münasebatımızın mükaddeme-i inkişafı olması telâfisiyle taliken halledilmiş bulunuyor. Binaenaleyh Irak hududu meselesinin halli ile Türkiye Cumhuriyetinin bilumum hudutları artık tespit edilmiş oluyor. Bu münasebetle beyan ederim ki; Bu yeni Antlaşmalar, Cumhuriyet hükümetince takip edilmekte olan siyaseti umumiyede herhangi bir tahavvülü ifade etmez. Sulha muhabbeti ve cihanı medeniyetle iyi geçinmek arzularını bilhassa tebarüz ettirir. Cumhuriyet Hükümetinin siyaseti umumiyesinde doğu devletleriyle akdetmiş olduğu muahedeler bütün kıymetlerini muhafaza etmektedirler. Nihai maruzat olarak işin sükûnetle ve sulha muhabbet hisseleriyle mütalaa olunarak karar verilmesini istirham ederim.* Kaynak: ------------- TEVFİK RÜŞTÜ ARAS KONUŞMASI, 7 Haziran 1926 tarihli TBMM zabıtları, ikinci celse,sayfa 165

yaw he hee yatmak denirse onaa tabii

hehe ülke sana zarar vermedi, şeyh sait vermişmiş ülkeye değilmi? sen kendine önce ağla. Asimile oluyoruz Zazakürdü

Bende bir müslüman Türk olarak seni kınıyorum sen nasıl müslümansın

Bir türk olarak söylüyorum şeyh sait büyük bir kahramandi

@@HoraHora-xp6wr yalan söylüyor zaten o Kürt falan değildir

Sahtekar şeyh sait gerçekleri nı amed dicle yayınladı mutlaka izleyin arkadaşlar

Duva değil dua..

Musul'un İngiltereye nasıl verildiğine dair Antlaşmayı imzalayan devrin Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras mecliste ki konuşmasında şöyle diyor; HARİCÎYE VEKİLİ (Dış İşleri Bakanı) TEVFİK RÜŞTÜ (ARAS) BEY (İzmir Milletvekili) *- Arkadaşlar, bugün huzuru tetkik ve tasvibinize arz ettiğim Türkiye Irak hudut ve iyi komşuluk muahedenamesi hudut inzibatına mütedair tanzim edilen bir kaç maddeyi ihtiva ve Brüksel Sınır hattını kesin sınır hattı olarak ifade etmektedir.* *Şurasını da derhal arz etmeye mecburum ki; (İngilizler) hudut üzerinde bize bin kilometre murabbaı miktarında bizim lehimize tashihat ilavesini teklif ettiler. Esas davamızın böyle birşey veyahut iki bin kilometrelik arazi davası olmadığını söyleyerek bu teklif olunan araziden de vazgeçmekle, bütün Musul Vilâyetinden Bağımsız Irak Devleti lehine feragati prensiplerimize daha uygun bulduk.Hiç şüphe etmiyorum ki zahiri bir sükûn içinde deruni müthiş tehacümü teessürattan mütevellit asabiyetle bu sözlerimi münfeilâne ve sukutu hayal içinde dinleyen arkadaşlarımı Cenevrede serdettiğiniz delâil ve münakaşattan sonra bu neticeyimi bize getirecektiniz diye yüzüme haykırmak için sabırsızlandıklarını adeta görür gibiyim.* *Arkadaşlar! bu esile-i varideye karşı derhal cevap vereyim: O helâil kıymeti hukukiyelerini el'an tamamiyle muhafaza etmektedirler, filhakika bir çok vicdanlarda yer etmiş olmasına rağmen bugünün beynelmilel müessesatı huzurunda ve siyasi zevatın reyleri üzerinde müessir olamamıştır.* *Ta Lozan'dan beri muallak duran bu meselenin muhtelif zamanlarda had vaziyete girmek istidadını göstermesiyle sükûn ve huzur içinde muallakiyetini idamenin temin edilemeyeceği tecrübe ile tahakkuk etmiştir. Bir taraftan Cemiyeti Akvam Meclisi tavassut ve telif vazifesinden ayrılarak hakem rolünü kendi kendine bahşedince hukuku hükümranimize talluk eden herhangi bir meselenin dahi herhangi bir hakem huzurunda ve bahusus reylerini Hariciye Vekâletlerinden (Dış İşleri Bakanlıklarından)alan siyasi bir uzviyet önünde kararlarının mahiyeti her ne olursa olsun reyimize inzimam etmedikçe ittihaz edecekleri karar lehimize dahi zuhur etseydi yine kabul edemezdik. Nasıl ki işbu lâyetezelzil noktai nazarımız karardan evvel alenen izhar ve iblâ olunmuştur. Diğer taraftan inkişaf ve istiklâllerine engel olmak şöyle dursun saadet ve ikbâllerini ezcanü dil temenni etmekte bulunduğumuz Irak halkının nazarında hakikati mesele tebdilâta uğrayarak haklarındaki halisane fikirlerimiz hususunda tereddütler vücüde geliyordu.* *Hülâsa; sakıt(düşürülmüş) imparatorluğun hal ve tanzimini neslimize tevdi ettiği bir çok hayati büyük meselenin, milletimizin âleme destan olan mücahadeleri (çabaları) sayesinde hüsnü halleri intaç edilirken milli inkilâbımızın semeratı zaferinin bir an evvel istihsali ve sulhu tehir etmemek için büyük bir kiyasetle halli tehir edilmiş olan bir iki meseleden başlıcası olan Türkiye-Irak hududu işini artık bir şekli halle isal zamanı hulul etmiş bulunuyordu. Şarkı karibde(Yakın Doğuda) başlıca kuvveti temsil eden Türkiye Cumhuriyeti, en esaslı mihveri siyaseti mileli mütemeddine arasında bir unsuru intizam ve terakki olarak çalışmak olduğundan cihanın ve şarkı karibin(Yakın Doğunun) sulh ve huzuru ve Irak'ın istiklâl ve saadeti namına ve Büyük Biritanya İmparatorluğuyla münasebetimizi normal bir hale getirmek için yegâne muallak kalan bu arazi(Musul-Kerkük)meselesinde fedakârlıklara katlandık.* *Suriye itilâfnamesi ile Suriye hududunun tatbik ve tahtiti işi de bundan daha çok az gayrı memnunnane ve fakat Fransa ile münasebatımızın mükaddeme-i inkişafı olması telâfisiyle taliken halledilmiş bulunuyor. Binaenaleyh Irak hududu meselesinin halli ile Türkiye Cumhuriyetinin bilumum hudutları artık tespit edilmiş oluyor. Bu münasebetle beyan ederim ki; Bu yeni Antlaşmalar, Cumhuriyet hükümetince takip edilmekte olan siyaseti umumiyede herhangi bir tahavvülü ifade etmez. Sulha muhabbeti ve cihanı medeniyetle iyi geçinmek arzularını bilhassa tebarüz ettirir. Cumhuriyet Hükümetinin siyaseti umumiyesinde doğu devletleriyle akdetmiş olduğu muahedeler bütün kıymetlerini muhafaza etmektedirler. Nihai maruzat olarak işin sükûnetle ve sulha muhabbet hisseleriyle mütalaa olunarak karar verilmesini istirham ederim.* Kaynak: ------------- TEVFİK RÜŞTÜ ARAS KONUŞMASI, 7 Haziran 1926 tarihli TBMM zabıtları, ikinci celse,sayfa 165

Musul'un İngiltereye nasıl verildiğine dair Antlaşmayı imzalayan devrin Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras mecliste ki konuşmasında şöyle diyor; HARİCÎYE VEKİLİ (Dış İşleri Bakanı) TEVFİK RÜŞTÜ (ARAS) BEY (İzmir Milletvekili) *- Arkadaşlar, bugün huzuru tetkik ve tasvibinize arz ettiğim Türkiye Irak hudut ve iyi komşuluk muahedenamesi hudut inzibatına mütedair tanzim edilen bir kaç maddeyi ihtiva ve Brüksel Sınır hattını kesin sınır hattı olarak ifade etmektedir.* *Şurasını da derhal arz etmeye mecburum ki; (İngilizler) hudut üzerinde bize bin kilometre murabbaı miktarında bizim lehimize tashihat ilavesini teklif ettiler. Esas davamızın böyle birşey veyahut iki bin kilometrelik arazi davası olmadığını söyleyerek bu teklif olunan araziden de vazgeçmekle, bütün Musul Vilâyetinden Bağımsız Irak Devleti lehine feragati prensiplerimize daha uygun bulduk.Hiç şüphe etmiyorum ki zahiri bir sükûn içinde deruni müthiş tehacümü teessürattan mütevellit asabiyetle bu sözlerimi münfeilâne ve sukutu hayal içinde dinleyen arkadaşlarımı Cenevrede serdettiğiniz delâil ve münakaşattan sonra bu neticeyimi bize getirecektiniz diye yüzüme haykırmak için sabırsızlandıklarını adeta görür gibiyim.* *Arkadaşlar! bu esile-i varideye karşı derhal cevap vereyim: O helâil kıymeti hukukiyelerini el'an tamamiyle muhafaza etmektedirler, filhakika bir çok vicdanlarda yer etmiş olmasına rağmen bugünün beynelmilel müessesatı huzurunda ve siyasi zevatın reyleri üzerinde müessir olamamıştır.* *Ta Lozan'dan beri muallak duran bu meselenin muhtelif zamanlarda had vaziyete girmek istidadını göstermesiyle sükûn ve huzur içinde muallakiyetini idamenin temin edilemeyeceği tecrübe ile tahakkuk etmiştir. Bir taraftan Cemiyeti Akvam Meclisi tavassut ve telif vazifesinden ayrılarak hakem rolünü kendi kendine bahşedince hukuku hükümranimize talluk eden herhangi bir meselenin dahi herhangi bir hakem huzurunda ve bahusus reylerini Hariciye Vekâletlerinden (Dış İşleri Bakanlıklarından)alan siyasi bir uzviyet önünde kararlarının mahiyeti her ne olursa olsun reyimize inzimam etmedikçe ittihaz edecekleri karar lehimize dahi zuhur etseydi yine kabul edemezdik. Nasıl ki işbu lâyetezelzil noktai nazarımız karardan evvel alenen izhar ve iblâ olunmuştur. Diğer taraftan inkişaf ve istiklâllerine engel olmak şöyle dursun saadet ve ikbâllerini ezcanü dil temenni etmekte bulunduğumuz Irak halkının nazarında hakikati mesele tebdilâta uğrayarak haklarındaki halisane fikirlerimiz hususunda tereddütler vücüde geliyordu.* *Hülâsa; sakıt(düşürülmüş) imparatorluğun hal ve tanzimini neslimize tevdi ettiği bir çok hayati büyük meselenin, milletimizin âleme destan olan mücahadeleri (çabaları) sayesinde hüsnü halleri intaç edilirken milli inkilâbımızın semeratı zaferinin bir an evvel istihsali ve sulhu tehir etmemek için büyük bir kiyasetle halli tehir edilmiş olan bir iki meseleden başlıcası olan Türkiye-Irak hududu işini artık bir şekli halle isal zamanı hulul etmiş bulunuyordu. Şarkı karibde(Yakın Doğuda) başlıca kuvveti temsil eden Türkiye Cumhuriyeti, en esaslı mihveri siyaseti mileli mütemeddine arasında bir unsuru intizam ve terakki olarak çalışmak olduğundan cihanın ve şarkı karibin(Yakın Doğunun) sulh ve huzuru ve Irak'ın istiklâl ve saadeti namına ve Büyük Biritanya İmparatorluğuyla münasebetimizi normal bir hale getirmek için yegâne muallak kalan bu arazi(Musul-Kerkük)meselesinde fedakârlıklara katlandık.* *Suriye itilâfnamesi ile Suriye hududunun tatbik ve tahtiti işi de bundan daha çok az gayrı memnunnane ve fakat Fransa ile münasebatımızın mükaddeme-i inkişafı olması telâfisiyle taliken halledilmiş bulunuyor. Binaenaleyh Irak hududu meselesinin halli ile Türkiye Cumhuriyetinin bilumum hudutları artık tespit edilmiş oluyor. Bu münasebetle beyan ederim ki; Bu yeni Antlaşmalar, Cumhuriyet hükümetince takip edilmekte olan siyaseti umumiyede herhangi bir tahavvülü ifade etmez. Sulha muhabbeti ve cihanı medeniyetle iyi geçinmek arzularını bilhassa tebarüz ettirir. Cumhuriyet Hükümetinin siyaseti umumiyesinde doğu devletleriyle akdetmiş olduğu muahedeler bütün kıymetlerini muhafaza etmektedirler. Nihai maruzat olarak işin sükûnetle ve sulha muhabbet hisseleriyle mütalaa olunarak karar verilmesini istirham ederim.* Kaynak: ------------- TEVFİK RÜŞTÜ ARAS KONUŞMASI, 7 Haziran 1926 tarihli TBMM zabıtları, ikinci celse,sayfa 165

Sizemi sorucak komutan ne yapıcağını, asker düşmanlığınız bitmedi

Evet kendilerine emanet edilen değerleri korumaktan çok zarar veren, kendilerini bile korumaktan aciz generallere düşmanım. Ergenekon döneminde generallerden biri ne demişti; kağıttan kaplanmışız. Herşeyi bilip farkında olan paşacıklar içeri tıkılınca mağdur edebiyatı yapmaktan başka ne yaptılar, ne kendilerine, ne silah arkadaşlarına bir hayırları dokunmadı. Bir önceki yorumumu okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.