Hakkın bu güzel insanda manevi bir hevâda zuhur etmesi, bizlere bu tevâzuyu göstermesi, örnek teşkil etmesi, kalender duruşu birçok takva sahibi mümin için sanırım birer nimettir. Takdiri Hüdaya ne kadar hamd edilse azdır, iyilik yapmak, karşılıksız sevmek, kötülüğe dahi iyilikle sebat ve sabır eylemek çok mu zor ... Allah(cc) biz günahkâr kullarına mağfiret, rahmet makamlarında neşrettin inşallah. Paylaşım için Allah razı olsun ~
il bak kardesim Allah senden ragzi olsun ayni düsüncedeyim kardes tum paylasilan videolarini dinmiyorum hemde defalarca Allah paylasim yapanlardan ragzi olsun
Bre kardeşim ulaşamadık yetişemedik diye diye yorum yapacağınıza anlattıklarına bir kulak verin yaşamaya çalışın. ruhuna fatihalar okuyun. Merak etmeyin bir gün herkes mahşerde buluşur beraber olur herkes sevdiğiyle olur
Karanalıklara aydınlık olan mürşidi kamil Arifi Billah Efendi Hazretleri. Bahtiyar kişiler odur ki seni bulanlar ve sevenlerdir. ALLAH şefaatlerine nail eylesin.Hz Aşki...
Bre kardeşim ulaşamadık yetişemedik diye diye yorum yapacağınıza anlattıklarına bir kulak verin yaşamaya çalışın. ruhuna fatihalar okuyun. Merak etmeyin bir gün herkes mahşerde buluşur beraber olur herkes sevdiğiyle olur ..
Tesadüf filasl zaten tevafuk demek: "Sefere cikmamiz dokuz mayisa müsadif gün idi". O bugünkü istimal istilahidir. Bizim garp hayranlari gaprta "random" anlayisina benzeterek demisdir. Lisan diye bir sey kalmadi ki.
Vahdeti vucud haktir. Tabi sadece o makami yasayan icin. Eger biz dersek sekr hali olmaksızın dinden cikariz. Lutfen İmam Rabbani hz.lerinin Mektubat kitabini tavsiye ederim.
Vahdet-i Vücud, Vahdet-i Şuhud'a varmak için bazılarının geçmesi zorunda olduğu yoldur. Kardeşin dediği gibi Mektubat-ı Rabbani okuyun. Lakin bu yol evvela farzları sonra sünnetleri sonra diğer nafileleri yaparak emekle ulaşılacak bir yoldur. Kibre düşüp alimi, evliyayı eleştirmeden önce en az onlar kadar olalım lütfen
Ehli sünnet ama Muzaffer efendinin dediklerini iyi düşünmen gerek bazen Şeriata muhalif görünen izah gerektiren şeyleri vardır. Ehli sünnettir. Ama kendisini yanlış anlamamak lazım. Birde tarihi konularda bazen eksik veya farklılık yakalayabilirsin çünkü zamanın şartlarında İnternet yoktu her kitaba bakılamayabiliyor. Örneğin Hz Muaviye için Sahabedir der Lanet etmem Beddua etmem der. Başka bir yerde Peygamberin ehli beytini sahabesini severim der. Mesela Hz Muaviyeyi sevmediği zannederler
Ancak muzaffer ozak efendi çok okuyan birisiydi ayağı kaymadı ancak ömer Tuğrul bey için aynısını diyemem malesef Kurana aykırı şeyler demiştir. Tövbe etmiştir diye umut ediyorum. Muzaffer efendi den istifade edilir ama sakın dediklerini yanlış anlamayın. Mesela sakal konusunda kendisi bırakmış sonra kesmiş ancak sakal bırakmayı sünnete ittiba olduğu için tavsiye etmiştir fakat sünnete ittiba sadece sakal ile olmaz önce peygambere ittiba et onu sev önce bu gelir gibisinden şeyler demiştir. O yüzden Muzaffer efendiyi anlamak için anlayış gerekli. Muzaffer efendi müsamakardır ama bunu suistimal etmeye çalışma çünkü farzlarda ve ahlaklı olma hususunda serttir. Hatta sadece bayram namazı kılanlar için Allah için kılan diğerlerini de kılardı demiştir
PEYGAMBER EFENDİMİZE KURAN DIŞINDA VAHİY GELMİŞ MİDİR ? DELİL 1: “ لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ ” Kıyamet suresi; 16. (Resûlüm!) onu (Kuran'ı) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. 17. Şüphesiz onu, toplamakda, okutmakda bize aittir. 18. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et. 19. Sonra muhakkak ki, onu açıklamak da bize aittir. İZAH: Bu dört ayet, özelliklede 19. ayet üzerinde dikkatlice düşünüdüğümüzde, Kuran'ın açıklanmasının Allah'a ait olduğunu anlıyoruz. Şu durumda Kuran'ı Kerim için gelecek ilahi açıklamalarında vahiyle Peygamberimize ulaşması zaruri oluyor. Kuran'da geçen emirler, yasaklar ve diğer bilgilerin detaylarına dair gelecek bu ilâhî açıklamalar, tamamen Kuran'ın içinde olsaydı, "onu açıklamak da bize aittir." ayetinin pek bir manası kalmazdı (Allah'u alem). Çünkü Kuran'da zaten var olan detaylı izahatın, tekrar açıklanmasına gerek olmazdı. Dolayısıyla netice şu ki, Kuran yine Allah tarafından vede vahiyle açıklanmıştır. Örneğin Kuran'ın "zekatı verin" emrine binaen, kimlerin, neyden, nasıl, kaçta kaç vereceğinin bilgisinin Peygamberimize bildirilmiş olması gibi.! DELİL 2: “أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَخْتانُونَ أَنفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنكُمْ فَالآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُواْ مَا كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّواْ الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ “ “Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize ihânet ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. “ (Bakara 187 ) İZAH: Bakara 187. ayetin bu kısmıyla alakalı Kâ'b b. Mâlik diyor ki: "Önceleri insanlar Ramazanda oruç tuttuklarında akşam olur da uyuyacak olurlarsa ertesi gün akşama kadar onlara yeme içme ve hanımına yaklaşma haram kılınmıştı.” (Taberi Tefsiri - İbni Abbas’dan) Tefsirlerimizde ayrıca, buna ek olarak yatsı namazının kılınmasınında haramlık başlangıç sınırı olarak belirlendiğini görmekteyiz. Yani önceleri Ramazan aylarında, iftardan sonra yatsı namazı kılana veya uyuyana kadar yemek-içmek ve eşlerin birbirlerine yanaşmaları helal iken, bu iki vaktin herhangi birinden itibaren bunlar haram kılınmışdı. Sebebi nüzul sadedinde ise sahabeden kiminin yemek yiyemeden uyuya kalarak ertesi gün çok zorlandığı, kiminin eşlerine yaklaşma noktasında zafiyet gösterdiği, sonrada pişman olup tövbe ettikleri ve bu durumu Resulullaha aktardıkları rivayet edilmektedir. İşte bunun üzerine ilgili ayet gelmiş ve zorlanma sebebiyle nefsine yenik düşenlerin tövbelerinin kabul edildiğini ve imsak vaktine kadar yeme-içme ve cimanın artık helal kılındığını ifade etmiştir. BİZİM BURADAKİ DELİLİMİZ; Bakara 187. ayetle sonradan helal kılınmış olan uyku ve yatsı namazı sonrası yeme-içmeyi ve eşlerin birbirine yaklaşmalarını, bu ayet öncesinde haram kılan başka bir ayetin Kuran’ı Kerimde bulunmayışıdır. Dolayısıyla, dini meselelerde hevâsından konuşmayan Peygamber Efendimiz, kendi tercihiyle bir haramlık tayin etmeyeceğine göre, anlaşılan odur ki bu haramlık emrini Allah’u Tealâdan Kuran ayetleri haricindeki vahyi gayrı metluv tariki ile almıştır.! DELİL 3: “وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللَّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ (7) لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ (8) إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُمْ بِأَلْفٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُرْدِفِينَ (9 “ Enfal Suresi; 7-8)Allah, o iki taifeden birinin muhakkak sizin olacağını vaad ettiği zaman, siz silâhı bulunmayanların sizin olmasını istiyordunuz. Ancak mücrimler istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı yok etmek için, Allah sözleriyle hakkı izhâr etmek ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu. 9. O vakit siz, Rabbinizden yardım istemiştiniz de, Oda “Muhakkak ki Ben, birbiri ardınca bin melekle size yardım edeceğim” diyerek duânıza icabet etmişti. İZAH; Sekizinci ayeti kerimede bahsedilen iki taife, farklı mekanlarda bulunan Ebu Cehil komutasındaki ordu ve mal yüklü Kureyş kervânıdır. Ayetlerden açıkça anlaşılan şudur ki; Allahu Teala bu iki taifeden, Müslümanların tercih edecekleri birine karşı zafer kazanacaklarını ve böylece ona sahip olacaklarını Peygamber Efendimiz vasıtasıyla müslümanlara vaad etmişti. Ancak şu varki; o vakit Müslümanlara yapıldığı ayetle sabit olan bu vaad, Kuran’ın başka hiçbir ayetinde zikredilmemektedir. Dolayısıyla Allahu Teala’nın bu vaadini, Kuran ayetlerinden olmayan vahiyle, yani vahyi ğayrı metluv ile Peygamber Efendimize bildirdiği âşikardır olup başkada alternatifi yoktur. Dokuzuncu ayette ise, bu iki taifeden birine karşı savaş durumuna gelindiğinde, Peygamber Efendimiz ve Müslümanların dua ederek Allah’dan yardım istemiş oldukları, bunun üzerine Allahu Tealanın “Muhakkak ki Ben, birbiri ardınca bin melekle size yardım edeceğim” diyerek dualarına icabet ettiği veya isteklerine bu şekilde cevâp verdiğinden bahsedilmektedir. Bu ayeti kerimede zikredilen “Muhakkak ki Ben, birbiri ardınca bin melekle size yardım edeceğim” şeklindeki cevâbı da, aynı şekilde Kuranın başka hiç bir ayetinde bulamıyoruz ...! Bu sureyi başından itibaren okuduğumuzda ise, buradaki ayetlerin savaş kazanıldıktan sonra, ganimet taksimatı esnasında Müslümanlar arasında çıkan ihtilaf üzerine,(beşinci ayette geçen " كما " lafzı sebebiyle teşbih, yedinciyle dokuzuncu ayetlerin başındaki " إِذْ " lafızları sebebiyle de hatırlatma kabîlinden) sonradan nazil olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu vaad ve cevâbın, bu ayetlerin nüzulünden önce vaki olmadığı, ancak bu ayetlerle Peygamberimize ulaştığı gibi bir iddia ile itiraz mümkün görünmemektedir. Zaten arapça gramer açısından değerlendirildiğinde de aynı netice ortaya çıkmaktadır
Gelmiştir. Tabi çoğu peygambere kitap veya yazı indirilmemiştir. O peygamberin kendilerine hususi hitab oluyordu. Allah Habibine Muhammed Mustafaya hususi hitap etmeyecek mi? En basit Müslüman bile anlar