Bence programi Flu + 49W ortak yayini olarak duzenli yapsaniz guzel olur. Hatta Omer Gemalmaz'i Ilker Canikligil ile bir programda gormeyi cok isterdim. Bence Omer de Ilker hocayla tanissin. Sevgiler.
Çok uzun zamandır flu tv takipçisi olarak flu tvde görmek istediğim türde bir video olmuş gerçekten akılcı yorumlar akılcı sorular sorulmuş. İlker Canikligilin ekibinde olması gerektiğine inandığım vizyonda insanlar gerçekten. Daha çok videoda bir araya gelirsiniz umarım
Cok guzel bir yayindi. Bartu Bolukbasi'ni konuk olarak davet etmeyi dusunur musunuz? Kendisi siyaset bilimci degildir ama cok donanimli bir sosyalisttir.
Zamanında 49w kanalını youtube’a dümdüz “ilker canikligil” yazarak bulmuştum İbrahim ve Ömer’in yaptığı dedikodumsu videodan. O noktadan bu birlik işine gerçekten youtube fantezimi gerçekleştirdiniz
güzel bölümdü sonuna kadar izledim teşekkürler. her zamanki gibi yeşil enerji konusunda eleştirilerimi yazacağım :) Elektrik üretim santrali yapılırken LCOE hesabına bakılır. bu hesapta da yatırım maliyeti operasyonel giderler ve santral ömrü göze alınır. nükleer enerji LCOE'si en yükseklerden biridir. istediğiniz raporu inceleyebilirsiniz. ayrıca problem iklim değişikliğini durdurmak olduğu için zamana karşı bir yarış içindeyiz. 1.5 C, 2C, 3C ısınmalar arasında çok büyük farklar var. bir yandan nükleer enerji de yapılsın da bir santralin kaç yılda proje aşamasından üretime geçebildiği dikkate alınması gereken bir konu. sadece nükleere bel bağlarsak şu ankinden bile geç kalabiliriz. batı dünyasında 20-30 seneden önce devreye alınan santral duymadım yakın zamanda.
@@seckinism enerji ekonomisi cok genis bir konu. ben de enerji donusumuyle olan kismini tez yazmak icin makaleler uzerinden ogrendim. ilginiz iklim degisimi uzerindense levent kurnaz'in son buzul erimeden kitabi guzel. daha elektrik piyasasi petrol dogalgaz piyasalari gibiyse ingilizce aratip bir textbook okumaniz gerekebilir.
İlker bey sağolsun programına Ali Babacan, Cem Toker, Rasim Ozan Kütahyalı, Etyen Mahçupyan, gibi isimleri aldı hatta bunların yanına Sırrı Süreyya Önder'i de almak istiyor ama son zamanlarda büyük bir çıkış yakalayan hatta seçimlerde yüzde 2.5 oy alan Ümit Özdağ'ı neden düşünmüyor?
Hayatta kalma yanılgısı veya hayatta kalma önyargısı (İngilizce: Survivorship bias, survival bias) bir seçim sürecinden "geçen" varlıklara odaklanırken "geçemeyen"leri gözden kaçırma safsatasıdır. Eksik veriler nedeniyle yanlış sonuçlara yol açabilir. Hayatta kalma önyargısı, aşırı iyimser inançlara yol açabilen bir seçim yanlılığı biçimidir, zira artık var olmayan şirketlerin finansal performans analizlerinin dışında bırakılması gibi, çok sayıda başarısızlık göz ardı edilir. Korelasyonun nedensellikle karıştırılması gibi, bir gruptaki başarıların sadece tesadüften ziyade bazı özel niteliklere sahip olduğuna dair yanlış inanca da yol açabilir. Hayatta kalma önyargısının başka bir türü, bir olayın çok da tehlikeli olmadığını, çünkü olaya dahil olan ve olay hakkında konuşabilecek yegane kişilerin hayatta kalanlar olduğunu düşünmektir. Bazı insanların öldüğü bilinse bile onlar bizzat konuşamazlar, dolayısıyla hayatta kalanları dinleyenlerde bir yanılgı oluşabilir.
Çocuklara üzüldüm :) okuduklarına o kadar takılmışlar ki özgün düşünce gelişimleri sınırlanmış. İlker hoca belki farkında bile olmadan sağcılık veya solculuğun ne kadar boş beleş iş olduğunu önemli olanın Bütünselcilik olduğunu anlatmaya çalışıyor arkadaşlara gibi geldi bana.
27:00 Yazıma sebep olan durum şu, örneğin; Şerif Mardin'in ortaya attığı sosyolojik kavram olan "mahalle baskısı" ile espri olan "Beyaz Türk"ü aynı şekilde değerlendirip bunu bir realite olarak alıp bunun üzerinden büyük iddialar ve büyük tespitler çıkarılması. Arada sırada denk geliyorum. Yine güzel bir program olmuş. Yalnız kavramlar esprilerle karışmış. "Beyaz Türk" tabiri Ufuk Güldemir'in bir esprisiydi. Bir gazeteci-yayıncının esprisi kavram hâline menfi maksatla gündeme tekrar tekrar getirildi. Bilhassa bağlamından koparılarak... Bu esprinin müsebbibi ABD yanlısı veya meraklısı insanlardı. Malum Siyahlar ve Beyazlar arasındaki sosyal fark belirtilmek isteniyor bu espride... Bizde bu türden bir muadil yok. Sadece maddi açıdan böyle bir sınıflandırma yapılmıştı. Yoksullar siyah, zenginler beyaz şeklinde. Dolayısıyla Güldemir'in kast ettiği beyazlar; aydın diyemeyeceğim sadece "okumuşlar" denilecek türden akademisyen, zenginleşen müteşebbisler vs. (Bazıları onlara Liboş dediler.) Halk ağzıyla "eşeği gölgede" olan zengin insanlardı. Ekseriyeti de temsil etmiyorlardı. Beyaz Türk tanımı yapanlar genelde Aristokrasiyle Burjuvazi arasındaki ayrımı unutuluyorlar. Hatta bizim devletin her seçimde başka bir eli, başka bir müteşebbisi yaratması unutulmuş. Koç hep örnek veriliyor. Koç ailesinin kökü Ankaralı Hacı Bayram Veli'ye dayanıyor. (Nesepleri hakkındaki tevatüre dair bu bilgiyi paylaştım.) Aile büyükleri Vehbi Koç, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'yla beraber 1. Millet Meclisinde gizli celselerde zabıt kâtipliği yapmış. Atatürk'e hizmet etmiş birisi. Atatürk'ten de yardım görüyor. Bakkal çıraklığından nakliyecilik vs. derken bugünlere gelecek bir holdinge yine her devirdeki politikacılarla iyi geçinerek getirdi. Esas bu örneğe matuf zenginler, devrine göre piyasada hükümet üyelerinin ve başkanın müdahalesiyle yer açılan ve mezkûr siyasi kişilerin himmetiyle zenginleşen, bu güç arkalarından çekildiğinde dibe vuranlardır. Burada entellektüel bir kesimin hedef alınması tezvirattan öteye gitmez. Ortaya çıkışından sebep böyledir. Kişinin okumuşuyla aydını arasında fark vardır. Etimolojiye girerek anlatmak gerekirse; "nur" "ışık" demek, "münir" "aydınlık", "minare" "kandil", "tenevvür" "aydınlanmak", "münevver" "aydın" demek. Fakat kelimenin "nur"dan yani ışıktan "münevver" yani "aydın/entellektüel" hâline gelmesi için değişmesi gerekiyor. Bu aşama unutulup öz anlamı "ışık" baz alınarak "minare"yle "münevver"i bir tutup ikisi de "ışık yayar" demiyoruz. İlker Hoca'ya Beyaz Türk tabirini yakıştırmanız buna benziyor. Arz ederim.
Çok güzel bir bölümdü, her anından çok keyif aldım , sadece chat got kısmı hariç... teknolojinin geldiği noktayı olağanüstü buluyorum ama bu yapay zeka işi beni oldukça ürkütüyor....
Çinlilere çok çalışıyor falan diyolar da, benim bir hocam Abd de doktora yapmıştı. Aynı labda çinliler ile çalışmış, dışarıdan çok çalışıyo görünüyolar ama oturup kendi tv kanallarını izliyolar çoğu zaman gerçekte o kadar çalışmıyolar diyodu.
Çok şey okumuş , çok bilgili ancak özgün değerlendirmelerden uzak bir ikili görüyorum. Bu bilgi analize dönüşebilir. İlker Canikligil de bunun farkında çok hevesle topa girmiyor konuşmada.
Babalardan test edelim. Bu konuşmacılar arasında babasından farklı düşünen var mi? Yöneticiler ve Sosyoloji Icindeki Degisim arasındaki iliskiye bakarsanız, hangi yönetimin toplumu ne ölcüde dönüştürdüğünü anlarsınız.
internette 5dk suren bir arama sonucunda 56:40 daki ideolojinin isimlendirilmis bir bicmini bulamadim ama disco elysium diye bir video oyununda bu dusunceye sahip insanlara moralist deniyordu
Vahit beyler çok akıllı konuşuyorlar, tüm teknik bilgilere de haiz gibiler, hiçbirşeyi de beğenmiyor bunlara eyvallah ama ee sonra? Çözüm? Kişisel gelişimcilerin de sıkıntısı bu, anlat anlat anlat, ee sonra? İlker bey daha akılcı bence, iki taraftan da bakabiliyor
1:16:00 civarındaki hikâye için şunu söyleyebilirim, orada yaşadığınız şey muhtemelen erkek arkadaşı olan bir kadının başka erkekler ile arkadaş olabilme becerisinden ziyade, open relationship ya da türevi olarak düşünmek gerekiyor. Tabii ki konuyu şuradan ele alarak olmayan tarafını sürdürüyorum: "hanımefendi muhtemelen sizi bir tür romanti lişiki başlangıcı için çağırdı ve o sırada başka bir romantik ilişki içerisinde de değil". Hani sizin de bizim kültürel kodların da normatif beklentisi bu yönde olduğu için... Sonraki aşamada, hanımefendinin erkek arkadaşı olduğu ortaya çıkıyor. Yani bir kadının erkek arkadaşı varken başka erkeklerle arkadaşlık ilişkisi orada hoş görülebiliyor kültürel kodundan ziyade, kadın-erkek ilişkilerinin temeli evrensel olduğu için, aslında o kadın size dürüst davranıp ve kuvvetle muhtemel erkek arkadaşına da aynı şekilde, yine aslında romantik bir birlikteliğin ya da sadce casual ama yine içinde cinsellik olan ya da olmasına doğru ilerleyen bir süreç başlattığ ihtimali daha ağır basıyor. Türkiye'de bu ara zon direkt olarak aldatma şeklinde ileriyor, çünkü taraflar birbirlerine haber vermiyorlar ya da haber verilmesi durumunda kabul edilmiyor fakat hakikat değişmiyor. Aksiyon bu sefer aldatma de facto durumuna evriliyor. Bizde kodlar daha mekanik ya da köşeli. Avrupa ya da Batılı medeniyetlerde bu durum daha akışkan. Yani qp ise pq'dür şeklinde değil, daha olmaz düşünülen şeyler de olur halde. Bunun sebebinin ben, cinsellik için partnerin rahat bulunabildiği ancak zihinsel partnerin çok daha zor bulunmasına bağlıyorum. Sonuçta bazı mahrumiyet durumlarında da cinsel partnere daha mekanik yaklaşmak mümkün ve bu zihinsel partneri kaybetme pahasına yapılacak bir şey olmadığının farkına varmış bir toplum Batı dünyası. Dolayısıyla feragat ettikleri alan cinsellik alanında paylaşımda kendisini gösteriyor.
Çok güzel bir sohbet olmuş. İlker hoca ne iyi etmişte gelmiş onun kadar içten ve eğlenceli çok fazla kişi tanımıyorum. Söylediklerinin çoğunda da haklı. Alper Hasanoğlu'nu izlemek beni de çok sıkıyor, insanı yoran bir tarafı var.
Vahit Beyin Habersizlerdeki söylemlerini beğendiğim için bu videoyu da timelineda görünce hemen geldim, abone oldum. Akademinin Beyaz Türklüğü tartışmasına katılmak istiyorum; bir yandan özel sektörde çalışıp öte yandan doktora yapmaya çalışıyorum. Ben Türk özel sektörünün sömürü düzeni altında günümün 1/3'ünden fazlasını bir şirkete satarken ve dersler için izin almak sorun olduğundan dönemde maksimum iki ders alabilirken; herhangi bir işte çalışmaksızın yaşayabilen ve almadığı dersleri bile takip edebilenler, gizli saltanat ile aile mesleği memuriyeti devam ettirip haftada 1-2 gün tam gün izin alıp derse gidebilenler, iş yerinde ödev yapabilenler var. Hocaların çoğu orta-üst veya üst sınıf ailelerden, öyle değillerse de öyle hissettirmeyi başarıyorlar. Özel sektördeki düzenden bihaberler. İzin alamamak, yöneticilerin lisansüstü eğitimi desteklememesi çok ilginç geliyor. Velhasıl kelam, akademi de sanat gibi zengin işi gerçekten, bakalım benim doktora bitecek mi... Selamlar, sevgiler.
doğru karar Vahit i sağ tarafa koymuşsunuz. sol da olunca bir dişi olmadığı için garip garip hareketler yapıyor. yaptır kardeşim o dişini kaç para ya!?
1:15:52 kardeş kusura bakma fakat kızın sana çektiği muamele enternasyonel bir “girl trick” 😅 olmayacak duaya amin deme diye hemen sinema sonrası erkek arkadaşım var joker hakkını kullanıp kesmiş bekletilerinin önünü 😂
canikligili konu mankeni olarak çağırmışsınız telefonuyla daha çok ilgilendi ama en azından program sonuna kadar oturma nezaketini gösterseydi böyle saçmalık ilk defa görüyorum
8:25 felaket yahu... bu mudur sizin anladığınız geç Osmanlı ve cumhuriyet tarihinden?? (edit: beyaz Türk tanımını böyle yapan birisini hoca olsam sınıfta bırakırdım.. fecaat!)
