Çanakkale Savaşı'nda, siperlerin gerisinde, en çok ihtiyaç duyduğumuz şey morfindi. Doktorlar ağrı kesici bulmakta zorlanıyordu ve bu yüzden bir nöbet tutuyorlardı.
“Her gün binlerce yaralı geliyordu sahra hastanesine, hatta bazen bu sayı on binleri buluyordu. 6-22 ağustos tarihleri arasında 18 bin şehit verilmişti. Yaralıların sayısı ise 30 bini geçmişti. Doktorlar, sıhhiyeciler, hemşireler günlerdir uykusuz görev yapıyor, sadece yaraları sararak hizmet vermeye çalışıyorlardı. Doktorlar masaya yatırılan hastalara bakıyor, durumu ağır olanlardan ziyade, “kurtarılabilecek” olanlarla ilgileniyorlardı. Hasta taşıyıcılar masaya 16-17 yaşlarında bir çocuk yatırdılar. Ağır yaralıydı. Bağırsakları dışarı çıkmış, bacağının biri kopmuş, diğeri de parçalanmıştı. Çocuğun yarasına bakan doktor Tarık Nusret: “Bu yaralıyı alın buradan” dedi. Çünkü ona, orada yapılabilecek hiçbir şey yoktu. İzmit veya İstanbul’daki hastanelere de zaten yetişemezdi... Yaralı mehmetçik gözlerini açarak cansız bir şekilde: “Baba, baba benim. Ben Tahsin”… dedi. Söyledikleri zor duyuluyordu. Doktor Tarık Nusret, masada yatan ağır yaralı gencin kendi oğlu olduğunu dehşetle gördü. Aylardan beri cephede olduğu için evden bir haber alamamıştı. Oğluyla aynı cephede savaştığını o anda öğreniyordu. “Oğlum” dedi. “Oğlum benim, sen de mi buradaydın?” Sarıldı oğluna, yanaklarından öptü. Hıçkırıklara boğuldu. Çaresizliğin pençesinde kıvranırken; ciğerparesine, son bir defa ümitsizce baktı… Sırada bekleyen yaralılar hızla artmıştı. Kaybedilecek zaman yoktu. Sıhhiye erlerinden birini çağırarak emir verdi: “Oğlumu alın da, şu ağacın gölgesine yatırın!” Arkadan gelen yaralılarla ilgilenmeye başladı. Sıhhiyeler ağır yaralı askeri alarak bir gölgeye yatırmak üzere götürdüler. Masaya hemen yaralı bir mehmetçik daha yatırıldı. Ondan sonra bir başkası… 2 saat sonra işleri birazcık hafiflemişti doktor Tarık Nusret’in... Ağacın gölgesinde yatmakta olan oğluna doğru yaklaşıp baktı: çoktan ölmüştü. “Oğlum, kınalı kuzum benim… şehidim!” diyecek oldu, diyemedi, sözler boğazında düğümlenmişti… Aniden gözleri doldu. Gözyaşları yanaklarından aşağı süzüldü...” (eksisozluk.com/entry/49924662)
bu toprakların işte bu şekilde vatan yapılması, sadece 18 martlarda hatırlanıp geçilecek cinsten değil... bu hikâyeyi anlatmak, vatanın pahasını hatırlatmak için belli bir tarih beklemeyip şimdi paylaştığınız; bu yüreğe dokunan hatırlatmayı yaptığınız için çok teşekkür ediyorum. hâlâ hayatta olduğunuzu bilmek çok güzel. kıymetlisiniz. bereketli, huzurlu ve sağlıklı bir ömür dilerim sunay bey.
cennet vatanim hükümet laik olunca her bok onların sucu ama hükümet ağzına iki kuran kitap alırsa veren allahım veriyor hiçbir tedbirsizlik hırsızlık ölüm hiçbirinden hükümet sorumlu değil
Bugunku halimize bakip agladim pazar sabahi nelerle kazandigimiz degerleri bir cirpida hic direnmeden kaybetyik.Turkiye Cumhuriyetini kuran basta Musta Kemal ve silah arkadaslari olmak uzere bu ugurda sehit olmus gazi olmus ve canlarini ortaya koyarak ozellikle kadinlarimizin ruhlari sad olsun.Iyi pazarlar kalbinden sevgi gecen herkese.
O dirayetli insanlar sayesinde bugün mutlu ve huzurlu yaşıyoruz, Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin mekanları cennet olsun, Allah Atatürk ve tüm silah arkadaşlarından razı olsun
Büyük büyük dedem Ağır Mecruhin Hastanesi'nde ağır yaralı olarak geldikten sonra şehit düşmüş. Belki de bu olayı dedem yaşadı. Yaşama ihtimali olmadığı için o zaman ki imkanlar sayesinde tedavi edilmedi ve şehit düştü. Dedeme vurmak yerine o iğneyi bir başkasına vurup iyilestirebildiyse ne mutlu o doktora ki ne erdemli bir davranış. Allah tüm sehitlerimizin sehadetini kabul eylesin. Amin.
Sunay Hocam bu olayı sizden daha önce dinlemiş biri olarak ne zaman görsem tekrar tıklar tekrar dinlerim ve tekrar gözlerim dolar. Biz bu vatanı böyle kurtardık, biz bu cumhuriyeti böyle ahlaklı insanlarla kurduk.
O kadar duygulandım ki anlatamam; hak, hukuk, vatan sevgisi.. İşte herkese lazım olan görev, adalet anlayışı.. Allah beni, çocuklarımı ve tüm milletimizi ecdada yakışır bireyler eylesin inşallah, öyle bi davranış ki, tüm nesillere hakkı geçmiş.. Bu videoda başta Sunay ağabey, emeği geçen herkese teşekkür ederim.. Bu kadar güzel anlatılabilirdi..
"Anadolu’m olmuş artık Türk Yurdu, Tarih boyu örnek almış Bozkurdu. Hayal değil Turan diye haykırdı, Herkes gibi değiliz biz sıradan! Hamdolsun ki, Türk yaratmış Yaradan!"
Zamanla doktorlar ve hastahaneler o kadar değişti ki hakkımız olan ilaçları ve tedavileri bulmakta zorluk çekiyoruz. Ve buna rağmen sağlık sektörü iyileştirildi deniliyor.Sanırım İsveçten bahsediyorlar.
cok hos bir hikaye, gözlerim doldu.. topragin yerlilerini , yani RUMLARI katlederek , evlerine yerlesmemiz , mallarina cokmemiz ve anadolu topraklarini "göcebe asyalilara" vatan yapmamiz lazimdi ogul !! affet babani