Hayatımda büyüğünden küçüğüne bir sürü patronu şahsen tanıdım. Bu patronlara ve şirketlerine çeşitli kurumsal hizmetler veririm yıllardır. Bunların bazıları işleri babalarından devralmışlar, bazıları ise sıfırdan gelmişler. Sıfırdan gelenlerin çoğu iş hayatına emekçi olarak başlamış, bazıları da ailesinin yanından (ya da büyütüldüğü yerden) ayrılır ayrılmaz kendi işini yapmaya başlamış. Hani limon satmak kadar küçükten başlayan var. İşleri babalarından devralanların babaları da zaten diğer gruptaki insanlar gibi işleri sıfırdan kuranlar. Hiç bir patron görmedim ki ben de bir zaman emekçiydim deyip kazandığı parayı şirkette herkese eşit dağıtsın. Yani emekçiler patron olduğu anda bu “emekçinin hakkı” söylemleri son buluyor. Ayrıca hiç bir zaman emekçilerin hepsinin aynı çalıştığını da görmedim. Kimisi çalışkan, kimisi şirketten çalmak derdinde, kimisi patrona sadık, kimisi iş yerine sadık, kimisi tembel, çoğu da ortalama insanlar. Patron olamayan emekçilerin çoğu bekliyor ki birileri hayatını, yıllarca biriktirdiği üç kuruşunu riske atsın, gecelerini gündüzüne katsın, sermaye bulabilmek adına eşe dosta el açsın bir iş kursun ve emekçi de bu risklerin hiç birini almadan patronun o kurduğu işten kazandığı bütün parayı eşit dağıtsın. Emekçi o parada kendi hakkının eşit miktarda olduğunu düşünüyor. Ayrıca yukarıda anlattığım profil emekçileri devlet kuruluşlarında da çok gördüm. Onlarda da emekçide beklenti aynı. Bu yetmiyormuş gibi fırsat verildiğinde yüzlercesinin, işe dahi gitmeden maaş aldığını gördüm. Bu yüzden de dönüp devletime zarar veriyorum, çalışanların haklarını yiyorum demiyorlar. Sonra şirket özelleştirildiğinde işten çıkarıldıklarında haklarının yendiğini düşünüyorlar. Yani neticede insan hep aynı insan. Ezilince aman haklarım, eline geçirince hepsi benim hakkım. SSCB’de ve tüm eski komünist ülkelerinde halk eşit dağıtılmış fakirliği yaşarken, emekçinin hakkı için çalışması gereken komünist parti yöneticileri saraylarda yaşadılar. Şimdi bunları oku, hayatı bir 20 sene daha yaşa. Bu yazdıklarımı sen de gözlerinle gör. Wealth of Nations’dan, Das Kapital’den başlayarak bol bol oku. İnsanlık tarihini iyi incele. O sürede sen de bir patron olmuşsan işlerinin kötü gittiği dönemlerde çocuğunu okuttuğun okuldan al, arabanı, evini sat, parasını işçilerine eşit dağıt. (Tabi sanırım o sırada işçilerinin hepsinin de evi, arabası ve özel okullarda okuttukları çocukları olduğunu var sayıyorum) Sonra da yaz bana, oturup çözümü beraber tekrar düşünelim.