Kordoba ile Kaşgar bağlantısını Uygur dansçı kızların kulaklarına çiçek takmaları ile İspanyol kadın dansçıların benzerlerliklerini gördüğümde fark etmiştim 😉
*Sn Kahraman Şakul hocamızı ilk defa bu programda duydum izledim ve hayran kaldım, hemen youtube videolarını izleme listeme ve twitter hesabınıda takip listeme ekledim.*
“Müslümanlar, tarih boyunca hep felsefi sorgulayıcı düşünmeye karşı olmuşlardır, çünkü onu yapmak çok zor geldi onlara. Felsefi düşünme sistemli düşünmedir. Dinsel düşünme ise sistemsiz düşünmedir. Müslümanlar her şeyin hep sistemsiz olanını tercih ettiler. Halen de öyledirler.” Müslümanların asıl sorunu, “düşünmeme” sorunudur. Müslümanların geride kalmasının en temel nedeni, Müslümanların hep savunmacı dinsel düşünme yapmasıdır. Yani hep aşağıya doğru düşündüler, yukarıya doğru hiç felsefi düşünmediler. Neticede bu sorgulayıcı felsefi düşünme egemen olmuş ve çağımızı üretmiştir. Artık bu düşünmeyi yapmaksızın var olmak imkansızlaşmıştır. İşte Müslümanların asıl “Beka” sorunu bu düşünmeme işlemi olmuştur. Yapılması Gereken; Zihinsel Devrim “Türkiye, bundan sonra var olmak istiyorsa; birincisini Atatürk’ün yaptığı zihinsel devrimin ikincisini yapmak zorundadır.” Yapılması gereken şey, Müslümanların tarihinde birincisini Atatürk’ün yaptığı “zihinsel devrimin” ikincisini yapmaktır. Çağımızdaki gelişmeler, Atatürk’ün metodunun haklılığını her geçen gün teyit ediyor. Yapılması gereken şeyin cevabı çok basit ama onu yapmak çok zordur. Çünkü bu, “sistematik felsefi ve teorik düşünme işlemi” yaparak yapılabiliyor. Bunu ise Müslümanlar, çok zor bir iş olarak görüyor ve ondan tarihleri boyunca hep kaçıyor. Kaçtıkça da hem malla hem de canla çok ağır faturalar ödüyor. Bir an önce çağımızın akılcı ve bilimsel düşünüş biçimi öğrenilmeli, onu özümsemeli, onunla fikir ve bilgi üretebilir hale gelinmelidir. Bunu halkın yapmasını istemekten önce, öncelikle ülkenin kafa katmanını işgal edenler yapmalıdırlar. Çağdaş medeniyet, insanlığın kafa katmanını oluşturan filozoflarının ürettiği teorinin uygulamaya dökülüşüdür. Çağdaş medeniyeti, 2500 yıl önce doğan ama 18. asırda egemenliğini kurmaya başlayan insanlığın ürünü beşeri sistematik düşünme üretmiştir. Bu medeniyetin ortak özelliği; geçmişin tamamen zıddı olmasıdır. Geçmişin dinsel düşünüşünün tamamen zıddı olan akılcı ve bilimsel laik düşünmedir. “Türkiye, tüm Türk ve İslam dünyasının kurtuluşu için bütün bilimlerin filozofunu yetiştiren bir “Felsefe Üniversitesi”ni bir an önce kurmalıdır.” Müslümanlar, çağdaşlaşmada asıl problemin, kendilerinin olduğunu çok yakında ağır faturalar ödeyerek dokunmatik olarak anlayacaklardır. “Müslümanların geri kalmalarının temel müsebbibi, kafa katmanı kadrolarını işgal ederek maaş alıp çağdaş düşünme işlemini yapmayanlardır.” Niyazi kahveci