Değerli dostlar maalesef bugün yeni bölümü yayınlayamayacağız ve daha önce duyurduğumuz tarihlere göre birer hafta rötar yapacağız. Bunun için hepinizden özür diliyoruz. 😞 Bazı iftiralarda söylenildiği gibi, film şirketi tarzında bir kuruluş değiliz maalesef ve Kırmızı Asa videolarının montajı için tek bir bilgisayarı kullanan bir kaç kişiyiz sadece. Bu yüzden montajı yetiştiremedik ve bölümleri birer hafta ertelemek durumunda kaldık. 🤷🏻♂️ Bizde yorum videosundan önemli bi 10 dakikayı keserek, ekstra bölüm olarak yayınlayalım dedik. Umarız böyle bir durumu bir kez daha yaşamayız. Haftaya Perşembe günü saat 17:00'da "Evrende Düzen mi Var, Kaos mu?" videosunda görüşmek üzere. ✋
Ön yargını yok et ve oku Allah'ın adıyla .. neyse A R A Ş T I R M A ¤¤¤¤¤¤¤¤¤ Bilim insanları tarafından daha önce yapılan bir çalışmada insan beyninin iki ayrı ağ ile çalıştığını ortaya koymuştu. Bu ağlardan birisi empati sağlarken, diğer analitik düşünmeyi destekliyordu. Yeni yapılan bir çalışma bu çalışmayı doğrular nitelikte. Bilim insanları dindar olanların duygusal rezonansla hareket ettiğini, aksi kanıt sunulsa bile inançlarına sarılmaya devam ettiklerini ortaya koydu. Çalışamaya katılan bireylerde duygusal rezonans sebebiyle inançların sürdürüldüğü tespit edildi. Ateist olan kişiler ise dine olumsuz bakıyor, çünkü bu kişilerin beyinleri analitik olarak çalışıyor. İnsanlarda iki beyin ağı bulunuyor bunlardan birisi empati, diğer ise analitik beyin ağıdır. Sağlıklı olan insanlarda bu beyin ağlarının ikisi arasında geçişler meydana gelir. Araştırmacılar tarafından sınırsız empatinin tehlikeli olabileceği ortaya kondu. Dindar olan insanların zihinlerinde kanıtlar yanlış olduğunu ispatlasa bile düşüncelerine bağlı kalmayı sürdüren duyguların egemenliği bulunuyor. Bunun yanı sıra militan ateistlerde ise din konusu tamamıyla olumsuz çünkü bu kişilerin beyinleri analitik şekilde çalışıyor. İnsan beyninde bulunan iki farklı ağ birbiriyle sürekli gerilim içerisinde. Sağlıklı insanlar bu gerilimi atlatabilme yeteneğine sahipler. Sağlıklı olan kişiler düşünce süreçlerinde iki ağ arasında geçişi düşündükleri konuya bağlı olarak gerçekleştirebiliyor. Aşırı dinci olan kişilerde empatik ağ egemen olurken, aşırı ateistlerde ise analitik ağ kuralları geçerli oluyor. Araştırma kapsamında dindarlar ile din karşıtlarına dair analiz yapılsa da bu farklı alanlara da uygulanabilir. Örneğin veganlar, vejateryanlar veya omnivorlar, beslenme alışkanlıklarıyla ilgili tavırlarını bu iki ağa göre belirliyorlar. Kaynak:www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-4739224/Religious-people-emotional-not-
@@kendineasistan6147 Sonsuz empati ağında adama bişey diyosun git git yeter sus he he yaw he sen kedi kesiyon ateis felan kafami bulandirma BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM ALLAHIM DEFET ŞU ATEISTI gibisinden dkfkfkg (Ateist değilim) Toplumumuzda çok vardır bu hakaret felan eder. Bunun zıttındaki meselâ ateist diyelim ve analitik agini diplemiş sonuna kadar bu da onun gibi olur dinlemez karşısındakini ön yargili olurlar ama hiç rastlamadım böyle bi insana sonsuz analitiklilere sanirim dini olduğu için ve o durumu bildiği için dindizliğe geçtiğinde iki yemeğide tatmış oluyor ve böylece bu durum zor gürülüyordur.
@@niemishh aynen ateiz biri ile konuştuğum zaman masal bunlar, saçma sapan şeyler gibi tepkiler alıyorum çürüt diyorum çürütemiyor sonunda da engel yiyorum
Bilime dair olan bakış açım değişti gerçekten, bahsettiğiniz gibi sizin de 21 yaşlarına kadar farkedemediğiniz şeyleri ben de yeni yeni farkediyorum, ufkum genişliyor izledikçe.
Bir örnek: "Bir çizgi filmde bir adam elmayı sapından tutup kaldırsa; buradaki elmanın kalkma sebebi o adamın elmayı tutup kaldırması değil, çizgi filmin kağıtlarını çizen kişinin bu şekilde çizmesidir. Nasıl ki çizgi filmi çizen kişi işini ne kadar profesyonelce yaparsa o kadar çok kaliteli ve düzenli bir çizgi film ortaya koyar aynı şekilde her fiilimiz Allah'ın profesyonelce yaratmasıyla oluşmuş ve bir zaman skalasında müthiş bir düzen içerisinde ilerlemektedir. Buradaki tek fark; kendisine irade verdiği insanları fiillerini belirlemede özgür bırakmıştır. Ama yaratan gene Allah'tır."
@@reiaki4050 kardeşim bunun Allah'ın varlığı veya yokluğu ile ilgisi yok ki. Zaten bazı yerlerde -müstehcen ve uygun olması kaydıyla- resim çizmekte sakınca olmadığı geçiyor: "Tevhid inancına dayanan İslâm dini, şirk ve putperestliğe götürebilecek her türlü yolu kapatmıştır (Buhari, Libas, 88-97; Müslim, Libas, 83-87; Ebu Davud, Libas, 47). Nitekim Hz. Peygamber’in (s.a.s.) “Melekler, içerisinde köpek ve suret bulunan eve girmezler” (Buhari, Libas, 88; Ebu Davud, Libas, 47) hadisini de dikkate alan İslam âlimleri, tapınma ve tazim ihtimaline binaen canlı varlıklara ait resimlere karşı olumsuz görüş belirtmişlerdir (Kasani, Bedaiu’s-sanai, V, 126-127). Bu nedenle tapınma ve ta’zim gibi bir amaç olmaması, müstehcenlik içermemesi ve genel ahlak kurallarına aykırı olmaması kaydıyla canlı varlıklara ait resim yapmak, fotoğraf tabetmek ve bunları alıp satmakta bir sakınca yoktur." (Diyanet) Fakat bazı yerlerde de haram olarak geçiyor, doğrusunu Allah bilir. Sırf resim çizmeye takılıp kalmak ve garip demek ne kadar doğru olur ki?
Bu videolarinizi dinledim ispat yonteminizi aliyorum ve konferans olarak okulda sunucam bizim okulun yarisi atayist deyist teyist ten olusuyor simdiden saolun
Osman abi şuan ben anlıyorum ki yani ekmeği kesen aslında bıçak değil ve elimi yakan da ateş değil. Okadar alışılmış ki aslinda o karelere (sinema örnegindeki) öyle çok alışmışız ki yaşantımızda da yeşil kareden sonra mavi karenin geldiğine. Yeşil kareyi mavi yarenin gelmesine sebep tutmuşuz. Yani yemek yediğim için karnım doydu demeye okadar alışmışız ki neredeyse dinden çıkacakmışız. O zman ben anladım ki karnımı doyuran yemek değil ya da susuzluğumu gideren su değil. Allah sizden razı olsun.
Ateizmin tanrısına inanmak bana matnıksız geliyor kime mantıklıysa inansın. ben müslüman olarak yaşamak istiyorum. Bu beni rahatlatıyor. Yok olmak duysusuyla üzüntüsüyle yaşayacağıma ebedi hayatı düşünerek yaşarım daha iyi en azından hayatımı huzurlu ve mutlu geçiririm.
Bir arkadaş vardı yorumuna cevap olarak yazmıştım ancak yorumu attığımda gitmedi, sayfayı yenilediğimde ise arkadaşın yorumunu bulamadım o yüzden buraya yazıyorum biraz uzun olduğu için yüklenmiyor o yüzden bu yorumun altına cevap olarak yazdıklarımı kısım kısım atacağım, denk gelmesi ümidiyle: Yorumunda şöyle bir kısım vardı: " _Ancak tıpkı hidrojen ile oksijeni uygun şartlar altında yan yana koysak suyu oluşturacağı gibi, mıknatısın demiri çekmesi gibi, hücreleri sürekli bölünmekte olan bir filizin büyümesi gibi bu da gayet doğal bir olaydır. Birbirine uyumlu girinti ve çıkıntılara sahip iki mıknatısın, başka şekilli girinti ve çıkıntılara sahip mıknatıslarla dolu bir masada birbirlerini bulması ve kenetlenmesi kadar doğal bir olaydır bu. Yukarıdan bir elin bu iki mıknatısı birleştirmesine gerek yoktur. (Adenin-timin)_ " Devamını cevap olarak atacağım dostum inşallah denk gelirsin, seninle bu konuyu tartısmak isterdim.
Arkadaşım öncelikle fikrini saygın bir şekilde belirttiğin için sana teşekkür ederim. Kanal sahibi arkadaşlar bazen güzel örnekler veriyor bazen bana da pek hitap etmiyor (ben kimya, fizik, kuantum fiziği, genetik mühendisliği, hesaplamalı biyoloji, taşıyıcı sistemler - gen terapileri ve biyoenformatik üzerine okuyup çalışan basit bir moleküler biyoloğum). Lakin senin yukarıda verdiğin şu örnek " _Ancak tıpkı hidrojen ile oksijeni uygun şartlar altında yan yana koysak suyu oluşturacağı gibi, mıknatısın demiri çekmesi gibi, hücreleri sürekli bölünmekte olan bir filizin büyümesi gibi bu da gayet doğal bir olaydır. Birbirine uyumlu girinti ve çıkıntılara sahip iki mıknatısın, başka şekilli girinti ve çıkıntılara sahip mıknatıslarla dolu bir masada birbirlerini bulması ve kenetlenmesi kadar doğal bir olaydır bu. Yukarıdan bir elin bu iki mıknatısı birleştirmesine gerek yoktur. (Adenin-timin)_ " biyoloji hakkında az da olsa bilgi sahibi olduğun ama bu az bilgiyi bir çok noktaya uyarlayabileceğini ortaya koymaz. Tabi dediğin gibi anahtar kilit kavramları var sonuç olarak bunlar birer molekül, yani atomlardan meydana gelmiş ve uygun moleküllerle karşılaştıklarında çeşitli etkileşimde bulunurlar wan der waals , hidrofobik vs etkileşimler pi bağları sigma bağları zebilyon tane etkileşim çıkabilir karşına. Ama şöyle bir sorun var; Yaşamın başlangıcında müller53 deneyinde olduğu gibi öyle uygun ortam varsa organik moleküller inorganik moleküllerden sentezlenebilir ile iş bitmiyor, çünkü bu organik molekülün RNA olduğunu ve RNAnın sentez ve çoğalması için bir primere ihtiyaç duymadığını (çok fazla akademik terim vermeden özetliyorum yoksa bu kadar basit değil) ve bu sayede hayatın RNA üzerinden başladığını, uzun süreler sonunda daha korunabilir bir molekül olan DNAnın oluştuğunu ileri sürerler:
1- Doğada canlılık hariç her atom & molekül -bu boşluğa ne koyarsan koy- en düşük enerji formunda ve kararlı formda bulunmak isterler. Yani her şey kararlı formda bulunma eğiliminde iken canlılık bu eğilime karşı koyar. Aynı şekilde bir parfümü sıktığında odanın en ucuna kadar gitmesini difüzyonla açıklarken yani moleküllerin çok yoğun olduğu yerden az yoğun olduğu yere dengeye ulaşana kadar hareket etmesi ve t süre sonra odanın her yerinde aynı sayıda parfüm molekülü bulunması (La place yasası gibi düşünebilirsin sabit sıcaklık ve basınçta tüm gazlar eşit sayıda molekül içerir; sabit sıcaklık + basınç odamızın için gibi); ikinci bir sorun burada başlıyor ki canlılık kesinlikle dengesizliktir, bir hücrenin iç ve dış iyonik içeriği dengeye ulaştığında hücresel düzeyde ölüm gerçekleşmiştir demektir. Yani bir sinir hücresini düşünürsek hücre membran potansiyeli denge potansiyeline = 0'a ulaşır ve t süre zarfında bu dengeyi bozamaz ise o hücre artık ölmüş demektir ki normal sinir hücrelerinin membran potansiyeli -70milivolttur. Sinir hücreleri -70 ile +30 milivolt arasında sürekli bir değişiklik ile hem işlevlerini yerine getirirler hem de yaşamlarının devamlılığını sağlamış olurlar. Şimdi yukarıda bahsetmeye çalıştığım "doğadaki tüm atom moleküller kararlı forma ulaşma ve düşük enerji formunda bulunma eğilimi" ve "Difüzyon olayı gibi moleküllerin her daim dengeye ulaşma eğilimi" gibi olaylar canlılığın başlangıcını -abiyogenezi destekler nitelikte değildir. Yani anlamlı bir protein kodlayan mRNA molekülünün oluşması için gereken >1 milyon yıl süresinde moleküllerin çoktan kararlı formlara ulaşması beklenirken yeni bir molekül meydana getirmesi beklenemez. Yani laboratuvarda %5lik arap zamkıyla %1li HCl'i tepkimeye sokup bak koaservat var deyip kesip atılacak şeyler değil.
2- DNA'da bulunan sitozin fizyolojik şartlar altında deaminasyona uğrayarak urasil r.n.asidine dönüşür -DNAnın RNAdan 10 milyonlarca yıl sonra ortaya çıktığını bildirmek gerekir-. Bunuda RNAdan DNA ya evrime geçişini desteklemek için DNA tamir mekanizmaları adı altında sunarlar -ki gayet boşluğu güzelce dolduran bir terimdir-. "Ancak" bahsi geçtiği üzere bu 10 milyondan fazla yıllık süreçte bozulma ile ilgili olan yarılanma ömrü 2dakikadan kısa olan bir RNA molekülü milyonlarca yıllık evrimsel süreçte bulunması ve sitozinin urasile dönüşümünü engelleyici DNA tamir mekanizmasında görevli birbirinden farklı proteinleri kodlayıcı genleri her daim uygun ortamda bulundurmalı, sentezletmelidirler ki bu koruyucu proteinler iş görsün "yani pamuk ipliğini ateşe tutuyosun yanıyor dayanıksız, 10larca milyon yıl boyunca bu pamuk ipliği artık ateşe dayanıklılık göstermeye başlıyor çünkü kendine koruyucu moleküller sentezlemiş ama bu olay yine ateşin içerisinde gerçekleşiyor çok mantıksız değil mi ? Yani ateşin içerisinde çoktan yok olup gitmiş bir pamuk ipliği o ateş orada bulunmaya devam ettikçe varlığını sürdüremez, ancak en baştan ateşe dayanıklı bir pamuk ipliği olursa o ateş içerisinde pamuk ipliği varlığını devam ettirebilir, en baştan yanıp yok olması beklenen bir ipliğin ateşe dayanıklı hale kavuşması beklenemez. Şimdi bu örnek saçma mı değil çünkü senin RNA molekülün o kadar kısa sürede bozunan bir molekül ki RNA çalışmak için muazzam korunaklı laboratuvarlar ve en yüksek kontaminasyon güvenliği alınan ortamlarda çalışma gerektirir ki buna rağmen bile bazen sonuç alınamaz çünkü dediğim gibi çok çabuk bozunuyorlar. Şimdi direk bozunan bir molekülün milyonlarca yıl sonra DNAya evrimi bilim hakkında az bilgisi olan insanlara yutturulabilecek türden bir sistemdir, başarılıdır. Bizim nobel ödüllü doktorumuz sayın Aziz sancarında çalışması da DNA tamir mekanizmaları üzerinedir.
3- Doğada Jim Al Khalili'nin (Kuantum biyoloğu)The life on the Edge adlı kitabında bahsettiği üzere termodinamik DNA oligomerizasyonuna izin vermediği halde DNA oligomerizasyonu gerçekleşebilmektedir. Fizikte standart serbest enerji değişimi - serbest enerji değişimi - denen bir kural vardır ve delta G (DG) ile gösterilir; Eğer DG sıfırdan küçük bir değerse o reaksiyon spontan gerçekleşir ve ortama denge potansiyeline ulaşana kadar enerji verir (Örneğin anlaşılır bir biçimde anlatmak gerekirse tam doğru olmasa da bizim molekülümüz DG= -5 gibi bir değere sahipse DG=0 olana kadar ortama 5j lik bir enerji salar. Yani havada duran elmanın DGsi -5 olduğundan kendiliğinden yere düşer ve DG=0 olana kadar enerjisini boşaltır. Eğer DG=+5 olsaydı senin havada duran elmayı yere düşürmek için 5j'lik bir enerji uygulaman -ittirmen gerekecekti. DG=0 ise sistem dengededir ne enerji verir ne enerji gerektirir. Şimdi DNAnın bozulması gerekirken DNA bozulmuyor yani sen elmayı bırakıyorsun -5 DG'ye sahip ama elma yere düşmüyor ? Why ? Bunlardan kimse bahsetmiyor , sen şimdi bundan 100 yıl sonra neden olduğunu elbet ispatlarlar diyeceksin haklısın belki ispatlarlar bilemeyiz ama bu olay senin ağzının suları akarcasına şaşıracağın olaylardan birisi olmalıdır, yani sen elmayı bırakıyorsun ama orada bir güç o elmanın yere düşmemesini sağlıyor, DNA bozunsaydı canlılık olmazdı ve senin canlılığa ihtiyacın varsa DNAnın yere düşmesini engellemen lazım.
4- Dedik ki DNAnın bozunması gerekiyor bozunmuyor elmanın düşmesi gerekior düşmüyor e makromolekül fizik kurallarını yok sayıyor bu nasıl oluyor. Denilebilir ki kuantum düzeyde etki ediyor ama makro boyutta kuantum etkileri tesir etmez hadi neyse orayı geçelim. Canlılıkta, RNA sentezinde, protein sentezinde, bölünmede her birinde ATP dediğimiz biyoenerji molekülü gereklidir yani Adenozin-tri-fosfat. Adenin molekülüne bağlı bir şeker grubu var ve şekere bağlı 3 fosfat molekülü. Canlılığın fotosentetik m.org. dan baslaması gerektiği görüşünden dolayı örneğim onlara yönelik olacak. Senin bu ATP sentezini yapabilmen için öncelikle aydınlık ve karanlık evre reaksiyonlarını, fotonu yakalamayı, elektron transferlerini kusursuzca gerçekleştirmen gerekir. Sonunda 1 şeker molekülü elde edersin. Sonra bu şekeri yakacak en basit işlem olan ve sana 2 ATP molekülü verecek olan glikoliz reaksiyonuna sokarsın ki 10 basamaklıdır 10 ayrı enzim rol alır ve bu 10 ayrı enzimin önceden sentezlenmesi gerekir, sürekli sentezlenmesi gerekir, enerji gerektiren bir olaydır elinde enerji daha yokken enerji üreten sistemlerin oluşması için gerekli proteinlerin sentezi imkansızdır. Sadece bu 3 reaksiyon hakkında kitap okumaya kalkarsanız yaklaşık 2000 sayfa bilgi okursunuz. O kadar çok molekül eş zamanlı çalışır. Yani elde enerji yok ama enerji gerektiren reaksiyonların gerçekleştiğinden bahsediyoruz.
İyice dusunurseniz baltayı bilime değilde müslümanlara vurmuş gibi Gazali Müslüman ülkelerin hallerine bakarsanız kolayca anlayabilirsiniz bunu ekonomik, sosyolojik ve teknolojik olarak kimler nerede küçük bir gözlem yeterli olacaktir
@@skrfys8026 Aslında benim kast ettiğim bilimin kendisi değil bilimde ki determinizm (nedensellik) anlayışı gazali bu determiniz mi çökertmiş ve şu yönden size katılıyorum müslümanlar herşeyi Allah bilir biz bilemeyiz gibisinden (tabulara sığınarak) kolaya kaçarak bilimle ilimle uğraşmadılar son 100 yıl ve bununda cezasını çekiyorlar.
Aynen katılıyorum yüz askeri tek bir komutana isnad etmek daha mantıklı ama gel gör ki bu arkadaşlar bir askeri yüz komutana isnad ediyorlar Mantık olarak biraz kıt olduklarını düşünüyorum bu arkadaşların videolarınız sayesinde risale okurken yeni bir bakış açısı daha kazandım allah razı olsun
@@fatih8237 Öncelikle ben deistim ama Tanrı'nın varlığına bu videoda anlatılan hiç bir şey delil değildir. Peki o zaman ben sana şunu sorayım: Her şeyi bilen sonsuz güçlü ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan tanrı koskoca bir evren yaratıyor, sonra bu evrende kum tanesi kadar küçük bir yerde yaşam var ediyor. Her şeyi bilmesine rağmen sınav adı verilen bir uygulama yapmaya karar veriyor. Ve evrende kum tanesi kadar küçük ve önemsiz olan burada her şeyi bilen ve mantıken yaratması imkansız olan tanrı (mükemmel varlığın hiçbir şey yapmaması gerekir çünkü zaten mükemmeldir.) Sınavı başlatıyor ve insanların kendisine tapmasını istiyor. Sonra peygamberler gönderiyor gönderdiği 4 kitaptan üçü değiştiriliyor ve değiştirilen bu kitaplarda "Tanrının sözlerinin değiştiğini iddia edenler yanılıyordur çünkü tanrının sözlerini değiştirebilecek güç yoktur." Tarzında aslında mantıklı şeyler yazıyor ve bunun yanında inanmayanlara karşı mücadele edilmesi gerektiği ve inanmayanların sonsuz ateşte yakılacağı da yine bu değiştirilmiş kitaplarda yazıyor sonra tanrı bir kitap daha gönderiyor ve bu kitabında değiştirilmediğini çünkü tanrının sözlerinin değiştirilemeyeceğini (Kur'an'da böyle diyor) söylüyor ancak tanrının gönderdiği 4 kitaptan 3'ü nasıl oluyorsa değiştiriliyor. Bunlarda yetmezmiş gibi birde gönderilen bu yeni kitapta yine inanmayanların yakılacağı, kuyruklu yıldızların cinlere atış talimi olduğu, hayvanların konuştuğu, (Varlıklarına herhangi bir delil olmadığı halde) cinlerin var olduğu ve cariyelerin hak olduğu yazıyor (cariye kadın köledir.). Tüm bunlar normal biz mi yanlışız? Ve birde evrim gibi sağlam teorilere de bakınca dinleri kültürden ibaret olduğunu gayet rahat görebiliyorum. Siz müslümansınız çünkü anneniz babanız müslüman.
@@lvthn6355 Öncelikle ben daha hala araştırmalarımda derinleşmedim 6 7 aydır kendimce uğraşıyorum bu benim kendi şeyim Öncelikle ilk kısımda evreni insanları falan yaratıyor diyorsun sonra kendisine tapılmasını istiyor diyorsun Ama dünyanın neresine bakarsak bakalım her güzel bir şey bilinmek ister aklına ne gelirse gelsin mesala Edison ampulu bulsum ve kimseye bunu göstermesin çok saçma olurdu zaten Tanrı nın seni gönderme amacı zorunlu bir şekilde bir ibadet etmek değil sıfatları ile tanımak olmalıdır...
Yav boş boş konuşmayın adam burda bilimi değil gözlem ve deneylerden sonraki cikarimlardan bahsediyor ateist olan insanları da eleştirmiyor sadece ateizmi seçen insan tanrıyı reddedip hiçbirşeyi kabul etmediğini sananlar için söylüyor
@@Emre-lj5mw gözlem dediğimizz olaylar sebeplerdir sebepler iş yapmaz abi çünkü eğer sebeplere(atomlara) verirsek burda yanılgıya düşeriz çünkü bulunan her bir işte bizim bakış açımızla ilim irade kudrete görme kabiliyetine dayanıyor baktığımız zaman kainatta herbir işleyiş herşey bir merhamet kudret zekaya dayanıyo sen bu işi gidip atomlara verirsen burda yanılgıya düşersin senin için demiyorum abi ateist kardeşler için söylüyorum
@@Emre-lj5mw işte ozaman diceksinki bu atomlar beni tanıyo benim ağzımın tadını burnumun kokusunu biliyor benim vucut azalarımın nasıl işlediğini yağmurun döngüsünde tut ta dağların kaynaması meyvelerinden sebzelerine kadar hep bir merhamet işte eğer bir ilahı reddersen trilyonlarca işi atomlara verirsen onlara ilahlık vazifesini vermiş olursun
@@fratozdemir6707 aynen reis doğru diyosun ama mesela onların bi anda vazgeçip iman etmesi kolay mesele değil inanmak istemeyen bir yol bulur inanmaz zaten
Kardesim konuları çok güzel anlatmışsın ama biraz hızlı konuşuyorsun başta tane tane olsa çok daha güzel olacak hizmetin den dolayı rabbim senden razı olsun
Risale-i Nur kokuyor. Allah Bediüzzaman Said Nursi den RAZI OLSUN. amin. Allah Risale-i Nur eserlerini günümüze ulaştırmak için sabredenlerden RAZI OLSUN.
Sorunumuz tamamen bilmeden konuşmak, araştırmadan soru sormaktan kaynaklı. Basit bir hastalığımızda bile doktor doktor gezerken, imanî konularda tek kaynaktan, tek siteden bakıp geçiyoruz belki onu bile yapmıyoruz. Şanslıysak hakikati söyleyen bir site bulabiliyoruz lakin bu durum riske atılıp, Google'da "Kendimi Şanslı Hissediyorum." butonuna basmak gibi bir şey. Doğru kaynak önemli, doğru kaynağı doğru açıklayacak kişi de önemli. Osman abi kesinlikle bu iş için doğmuş. Kendini, düşüncelerini, okuduklarını aktarma olarak çok başarılı, asla hissi değil kalbi değil, tamamen akli olarak konuşuyor. Başarılı.
Sevgili Osman Bulut, kırmızı asa serisini büyük bir dikkatle ve hayranlıkla izledim. Sizleri de takip etmeye memnuniyetle devam ediyorum. Bana göre bu videoda yanlışladığınız sebep-sonuç ilişkisi yanlışlanabilir gibi görünmüyor. Evrende canlı ya da cansız var olduğunu düşündüğümüz ve adına madde dediğimiz tüm olgular, atom altı parçacıklardan en gelişmiş teknolojik aletlere veya en karmaşık biyolojik oluşumlara dek birbirleri üzerine belirli yasalarla inşaa edilerek meydana geliyor gibi görünüyor. Serinin bir bölümünde de dediğiniz gibi birbirlerinden haber alamayacak kadar uzakta ve hatta evrenin genişlemesi nedeniyle birbirlerinden ışık hızından daha hızlı şekilde uzaklaşan atomlar nasıl oluyor da aynı kanunlara uyuyor. İşte atom altı parçacıklardan en karmaşık biyolojik oluşumlara kadar fiziksel dünyanın uyduğu yasalar Allah’ın kainatı idare ediş biçimini idrak etmemiz ve bunlara isimler vermemizden ibarettir diye düşünüyorum. Buna X enziminin DNA kodluyor olması da dahil edilebilir. Bunca emeğinizden dolayı Allah sizlerden razı olur inşaallah. Yolunuz açık olsun.
Yaptığınız açıklamalar gerçekten çok güzel. Allah razı olsun. Söylediğiniz her bir cümle hislerime birebir tercüman oluyor. Lakin acizane bir tavsiyem olacak ki bu husus bana göre çok önemli. Asay-ı musanin en başında bediüzzaman hazretleri felsefe iki kısımdır diyor. Aynı şekilde avrupayi da ikiye ayırıyor. Bu ayrım çok mühim çünkü kullanılan şiddetli hiddetli dilin hedefi net gosterilmezse o tarafa meyli olan herkes bu dili üzerine alır ve tebliğe karşı cephe alarak istifade edemez. Cenab-ı Hak Hz.Musa yı firavuna gönderirken ona yumuşak söz söyle buyuruyor. Hakikati ifade ederken karşı taraf sanki karşımızda duruyormuş gibi konuşursak daha dostça ve bir kardeşine bir iyiliğin paylaşıldığı hissi verilebilir. Aksi halde düşmanla yapılan bir munazara şeklini alır ki bu da bir çok insanın bu guzel hakikatlerden yuz cevirmesine neden olabilir. Allah hizmetinize ihlasla muvaffakiyet versin. Bu kardesinizin ricasını dikkate alırsanız çok memnun olurum. Bizlerde bu videolari nesretmeyi kendimize vazife biliriz. Allah ebeden razı olsun.
Newton'un yasaları büsbütün yanlış olsaydı üzerine teknoloji üretilebilir miydi? Burada biraz acabalı kaldım. Çünkü nihayetinde yasanın doğru olması lazım üzerine teknoloji çıkılabilmesi için. İşleyişi anlatma anlamında doğru olması lazım.
Aksi bişey söylemediki sadece bunu bunun etkilediğini nerden biliyorsun dedi bı kanıtınız olmalı bir bir gazın sıcaklık vermesinin bir sebebi olmalı bunu yapan biri olmalı hiç bişey kendi kendine olmaz sen kendi kolunu keserken bile bunu yapman için bir sürü şeye ihtiyacın var e bunu kim yapıyor neden olustuklarini bile bilmediğiniz Allah ((C.C)) dediğimizde hayır onu görmüyoruz çünkü bizim sıg kurallarimiz bunun dısina cikmayı yasaklıyor mantığını kullandiginizda ALLAH ((C.C)) nün varlıgının aksini ispatlamıs olmuyorsunuz e peki sen söyle kim o ateşin sıcaklık verme sebebi
Nedenselliği yumruklarken rica ederim büyük alim İmam Gazaliyi de anın. Bu işlerinize, gayretlerinize hem bereket verir ,hem de tesir gücünü arttırır..Allahın izni ve yardımıyla...
@@senturkkocak5646 yoktan var ediyor Allah sen neyi anlamadın risalei nur delil tefsiri oku diyoruz bütün soruların cevabı var sen bi konuya takılıp kalma hepsini oku itiraz edecek bişeyin kalmaz
@@senturkkocak5646 bilim nasıl açıklıyor büyük patlama vardan mi patladı sen bunu bi acikla bu dünyanın bi başlangıcı var yani bi iş var bi iş varsa yapn da var fizik kanunu da böyle bi kitap katipsiz olmaz bi iğne ustasız olmaz bir köy muhtarsız olmaz nasıl olurda bu kadar sanat eseri kendi kendine olur Allah 'ın özellği sıfatları isimleri var bunları öğrenmen lazım istersen video linkleri atarım osman kardeşimizin videolarını atarım onlarca kaynak atarım yalnız vicdanınla gel bana bilim seni sınırlandırıyor tamam mi?
@@senturkkocak5646 yani sen diyorsun ki Allah nasıl yarattığını bana gösterecek bende öyle inaniyin diyorsun haha komiksin işte olayın sırrı bu Allah bize kendini yarattığı şeylerden akıl yoluyla kendini tanıttiriyor gaybe inanmamız için biz dünyadayız Allah şuanda hepimize senin kastettigin yaratılışı gösterse ne anlamı kalır hiç mantıklı olur mu hem yaratacak hem kendini gösterecek sınav bu işte Allah kendini isim ve sifatlariyla görmenizi istiyor
Bu sekiz dakkalik ama ömürlük konuşmanın 45k izlenmesi, ve bu video halen burda dururken gençlerin halen bilimsellik adi altında ateist argümanların altina kıyım kıyım kıyılması..😢
Söylediğin şey Poperın yanlılanabirlik ilkesi. Sözü biliyorsun ama yetersiz fakat teorinin yanlışlandığı bir örnek tesbit edildiğinde, bu teori terkedilir ya da düzeltilir. bu şekilde doğruya ulaşma şansımız artar. her yanlışla birlikte yeni bir doğruya ulaşılır. çember daralır, doğruluk yüzdesi artar.
Evet, son söz doğru: İnsan inanmak için yaratılmış bir canlı. Fakat aklıma şu takıldı, tüm cevapları bulduğunuz zamanı düşünebiliyor musunuz? Orasına "Hiç" diyelim, orada toprak ve su, hava ve ışık yok diyelim; yani kişioğlunun ya da diğer tüm mahlukatın zihnen tasarlayıp harmanlaya bildiği bir nesne ya da varlık mı deriz, yok orada. Orası öyle bir yer ki, biz orayı aslında düşünemeyiz de.. Bu paradoksu düşündüğün zaman inandığımız telkinsiz güç, aslında varmak istediğimiz Orasıdır. Şimdi diyeceksiniz belki neden oraya varmak isteyeyim, buna teknoloji basit ve güzel bir örnek veriyor; teknoloji geliştikçe her şey ufalmaya başlıyor. Giderek hep daha kompleks ve daha ufak. İnsanoğlu içinde durum böyle, ne kadar çok bilgi, erdem sahibi olunursa, o kadar çok olaylar ve eylemler özleriyle izlenebilir oluyor ve karmaşa, kaos azami ölçüde azaltılabiliyor. Bizim çevremizi kuşatan tüm bu kaos ve karmaşa, yani nesneler, objeler, özneler, yüklemler, türevler, çıkarımlar, renkler, sesler, "değişkenlik" üzere yaratılmış her şeyden doğru özneyi almamız durumda yani tüm cevapları bulduğumuzda... o zaman her şey beyaz olunca, o zaman ne olacak hocam.
Merhaba kardesim. öncelikle samimi gayretin için teşekkür ederek baslıyayım. İnanan biri olarak su soru geliyor bu videoları izledikce . Bilimi sıklıkla gözleme dayalı olarak nitelendiriyor ve sebep sonuç ilişkisinden yola çıkarak eleştiriyorsunuz. Fakat bilim sadece gözlemle olmaz bildiğim kadarıyla. Tezlerin, hipotezlerin ispatlanması kanun olması için matematiksel olarakta kanıtlanması gerekmez mi ? mesela yer çekimi kanunu sadece gözlemle mi ispatlanmıştır. Yaprağın düşmesinjn sebebi bu kanundur der bilim. Kur'an ise yer çekiminden buna sebep olan her ne varsa hepsini Allah yaratmıştır ve an be an onun kontrolündedir der diye özetlesek ney yanlış olur?
Kardeşim burada Kuranın iddiasını ön plana almak gerekir. Kuran kainattaki her şeyi an ve an Allah'ın yarattığını söyler. Bilimse burada bir ilahın iş yapmadığını bunun yerine yer çekimi adı verdikleri bir kanunun iş yaptığını hükmün onda olduğunu belirtir. İşte sıkıntı burada başlıyor bilim doğru söylüyor bu böyledir denirse bu Kuranın öğretisine ters olur.
Risaliye anlatımı çok güzel bende risaliye setin olsun istiyorum okumak istiyorum ama alamıyorum dağıtım yapıyorsanız bana da gönderirseniz çok sevinirimmmm çok
neden-sonuç ilişkisi eleştirisine katılmakla beraber, umarım farkındasındır ki senin koyduğun model de ancak bu çerçevede çalışıyor. verdiğin örnekler de arka planda başka bir şeyin çalıştığını gösteren örnekler değil, insanların gerçekte arka planda olan şeyi anlama konusunda yanılabileceğini gösteren örnekler. bilim diye dayatılan pek çok şeyin inançtan ibaret olduğu konusunda da haklısın, ama sonunda sen de alternatif olarak sadece başka bir inanç koyuyorsan, hala bir şeylere "şahit" olunmasını saglayamiyorsan (kelimei şahadet örneği), üstüne bir de kendi koyduğun alternatif model anca karşı çıktığın modele göre çalışıyorsa ve sadece kendi içinde tutarlıysa, o zaman bir şeylere karşı çıkmanın çok bir manası kalmıyor. komünizm gibisin, eleştirilerin çok iyi ve haklı, ama eleştirdiğin şeyin yerine önerdiğin şey eleştirdiğin şeyden çok daha yetersiz.
Starving Mosquito bu seri 7 videodan oluşuyor ve daha 3 tanesi yayımladı sevgili dostum. 7. videonun sonunda hâla bazı şeyler oturmamış olursa onu o zaman konuşalım. Ama şuan için videoları önyargısız ve dikkatli bir şekilde izleni tavsiye ediyoruz.
+Ayberk Gürses Sanatkar ilim,irade sahibi biri. Eğer sonuca atfettiğimiz neden de bu özelliklere sahipse problem yok. Biz sebep sonuç ilişkisini reddediyoruz derken, bilimin bize gösterdiği bir önceki, ilimsiz ve bilinçsiz sebepleri kast ediyoruz. "bu doğru bir sebep değil, başka sebep bakmalıyız ve bunu kuralsız yapmalıyız" demiş oluyoruz.
Öncelik sonralık ve neden sonuç zaten kuantum dünyada sarpasarabiliyor. Zamanla maddenin ve atomun (alışkan) davranış şekli çözülecek ve bunlar da illaki açıklanacaktır
Selamı aleyküm soruma cevap verirseniz sevinirim, iki maddenin yapmış olduğu tepkimenin nedeni bilinmiyor diyorsunuz, bir bardak suya zeytin yağ koyarsak bu zeytin yağ nın hacmi yüzünden bardağan üstüne çıktını açıklıyor bu neden sonuç ilişkisine örnek değil mi
Abi şu 2 saçma örneği vereyim : Bir makine var. Düğmeyi bastığımız zaman Elma,Armut ve Muz versin makine bize. Zamanda geri gidelim Armut ve Muz yerine başka bir meyve ve ya nesne koyalım. Bu Elmayı etkilemeyecek (Elmaya dokunmazsak). "Sıralama" demek bu oluyor Sırayla dizilmiş domino taşları olsun. Elimle ilkine dokunuyorum ve zincirleme bir olayı başlatıyorum. İlkinin devrilmesi ile hepsi devriliyor. Zamanda geri giderek elimle o haraketi yapmasam bu domino taşları devrilmeyecekti. Yani burada bir "sebeb-sonuç" ilişkisi var. Ben domino taşlarının yıkılmasına sebeb gibi elimle ilk domino taşına dokunmamım ve bunun yol açtığı etkileri ortaya koya bilirsem bu doğru bir açıklama olacak. Burada elin arkasında gizemli bir projeksiyon aramaya gerek yok )
Sen ilk taşa elini dokunduktan sonra, o taşın sonraki taşın üzerine devrilmesi hareketinde, pek çok yasa uygulanıyor. (Çekim, hareket, momentum vs.) Peki bizim yıllar süren eğitimle öğrendiğimiz o yasaları bilen ve uygulayan kimdir/nedir? Projeksiyon(!) elin arkasında değil taşın hareketinin arkasında olmalı.
@@KafileTR abi etkiler derken zaten ben de fizik yasalarını kastetdim. Ve o kanunları bilen/uygulayan biri olduğunu nereden çıkarıyorsun ? Hep bu varsayım üzerine inşa ediyorsun tüm argümanlarını. Belki de ilk önermen yanlış
@@user-te1wt7nl7k biri olduğunu çıkarmadım bak henüz. kim, nasıl? diye soruyorum sadece. eğer "fizik yasaları etkiler, taşın hareketini sağlar" diyosan, 5.bölümde tam o konuyu ele alacağız.
Gök cisimlerinin havada asılı kalması kanunlara verilirmi? Oradaki iş, bir kütleyi tutup çevirme fiili değil mi? Hemde sanki çizilmiş bir çizgi üzerinde şaşmadan bir ilerleyiş ve süratli bir dönüş... Kanun = Kural, kaide Ama ortada bir fiiliyat var, dikkat! Suyun kaldırma işini kudret yapar, kanun değil... seyyarelerin birbirini itme ve çekme işini kudret yapar, kural değil... Anlayabilirsen olay şöyle : Alem-i Emir, Allahın irade sıfatının arşıdır. Yani kainatın hangi kurallar dahilinde işleyeceği ve hangi emir ve komutlara göre yönetileceğinin belirlendiği arş... Bu kuralların ve kanunların tatbik ve uygulaması ise kudret sıfatı yapar. Bu fizik, kimya, biyolojideki kanunlar ; insanların kainata bakarak hangi şartlar dahilinde işlediğini keşfetmeleri ve bunlara isim takmaları(momentum korunumu, termodinamik kanunu) ile meydana gelmiş. Sonra da şunu iddia ediyorlar : İlk önce keşfedilen fiillere bir isim takıyorlar, kanun diyorlar ve sonrada bu muazzam fiilleri yapan, kendi isim taktıkları kanunlardır diyorlar. Komik değil mi? Kanun, Kural veya kaide iş yapar mı? İyi düşünün.. Malesef bilim, bütün öğrencilere işte bunu dikta ediyor.. Seni öyle bir hale getiriyor ki bu akıl almaz fiiliyatı bu kanunlara verebiliyorsun...
Kardeşim burası şahısların ön planda olduğu değil fikirlerin karşılaştırıldığı bir yer burada bu adamlar bütün fikirlere açıklar eğer yorumların hepsinin okuduysan farklı fikirlerde ve kabul etmeyen yüzlerce yorum görürsün zaten. Silme konusuna gelirsek küfür veya ağır hakaretler içeren yorumlar siliniyor ve bunun yanında youtube bazı yorumlara spam atıyor bu kanalla alakalı bir durum değil.
Değerli dostlar maalesef bugün yeni bölümü yayınlayamayacağız ve daha önce duyurduğumuz tarihlere göre birer hafta rötar yapacağız. Bunun için hepinizden özür diliyoruz. 😞
Nedensellik İlkesi. Her B sonucu A olayından sonra meydana geliyorsa neden ve sonuç arasında bağıntıyı kuran bizim zihnimizdir. Güneşin her gün doğudan doğması buna güzel örnektir. Güneş her gün doğudan doğar. Hiç kimsenin yarın güneşin doğmayabileceğine ilişkin bir endişesi yoktur. Ancak güneş doğmayabilir. David Hume .
Güzel çalışma.. Allah C.C muvaffak eylesin. Yeryüzünde ateizm kadar ilkel bile denilemeyecek kadar saçma bir inanç yok maalesef. Kendileri istedikleri kadar teori deseler de... Şunu anlayamadılar; Gözlemlenen şey bilgidir.. Ne (oluyor)'un cevabıdır. Ancak "Nasıl" sorusunun cevabı Kuran'dır. Nasıl sorusunun cevabı "Mucize"dir. Nasıl sorusunun içinde Ne (oluyor)'un da cevabı vardır aslında. Bu mucize'nin (Kuranın) bize söylediği hakikatli sorular şunlar: Ne? değil! Nasıl? KİM? diye sorman gerek! Şöyle ki:Ey ateş! İbrâhîm'e karşı serin ve selâmet ol” (Enbiya 69) Bu yüzden mutasavvıflar "Ateş yakmaz. Allah C.C yakar" derler. Öyledir. Çünkü Nasıl'ı düşünmeden Ne'yi sorup sebeplere takılınca zaten orada şirk başlıyor. Yani hakikatten gayrı bir inanç doğmuş oluyor. Sebepler zincirine takılan ateistler aslında “evrenin düzenleyici dinamiklerine” inanan paganistlerle neredeyse birebir inanca sahipler aslında. Gözlemlenebilen sayılamayacak kadar micro sebeplere paye veren paganistler hem de. Şimdi... "Nasıl ve/ya Kim diye sorman gerekir" diyen Kuran mı yoksa "Ne (oluyor)" diye soran modern bilim mi hakikati temsil ediyor?
Selahaddin Karataş saygısızlık yapman hoş değil. Normalde yeni bölüm öncesi teaser yayınlarlardı bu sefer gelmedi. Birde bazı bölümleri tamamlamamışlardı, o yüzden sordum.
Hiçbir şey anlatmamışsın demek bu videoya yaptığın eleştiriden ziyade alttaki yorum yapan binlerce kişiyi küçümsemek demektir. Ayrıca neresi boş geldi sana bunları söylemen lazım yoksa yorumun havada kalıyor ve kimseye hiçbir katkı sağlamıyor dostum.
@@KafileTR öncelikle yaptığım eleştiriyi olgunlunla karşıladığın için teşekkür ederim. Açıkçası yorumları okuyacağını pek düşünmemiştim. Yaptığın çıkarımlar ve kurduğun bağlantılar zorlama ve tek taraflı. Mantık cümleleri kullanarak sonuca varmaya çalışıyorsun. Türkiye şehirlerden oluşur. Paris bir şehirdir. O halde Paris Türkiye'dedir. Demek mantıklıdır. Ancak doğru mudur? Her şeye rağmen çabanız takdir edilesi. İslamı bir mantık düzlemine oturtmaya çalışıyorsunuz. İnsanların din için (ayrım yapmaksızın) olduğunu iddia ederek insan öldürdüğü günümüzde savunduğunuz şeylere inanmasam da insanlara farklı bir yol olduğunu göstermeniz sebebiyle kendi adıma teşekkür ediyorum.
@@alicanuner6636 "zorlama ve tek taraflı" derken?!... kırmızı asa'yı dikkatlice izleseydin ne dendiğini anlardın ve bu seride asla Allah ve islamdan bahs edilmemişdir. Objektiflik korunmuşdur ve mantık yürütülmüşdür. "Mantık cümleleri kullanarak sonuca varmayı düşünüyorsun" ne demek dostum😂... tabiki mantık kurarak olayı çözücez ateistler en çok neyi savunur!?... hep mantıksız geliyor şu diyerek savunmazmı kendisini?.. eğer ateistsen kendinle ve ateizmle çelişiyorsun... bir ateistin dinden çıkması kendi kafasında oluşturduğu mantıksı düşüncelerden dolayıdır. Mesela bazı ateistler der ki, "muhammed(s.a.v) ayı nasıl 2 ye yardı"? Bu bize mantıklı gelmiyor der ve dinden çıkarak kendini cool sanır neyse... eğer ki yukarda dediğin sözu savunursan kendin ile çelişirsin ateist ve ya deistsen tabi... ve son olarak kendilerine sözde "mantıklı" sanan ateist ve deistler natüralizm inancından ve dogmalarından çıkmıyorlar o yüzden tırnak arası kendilerini mantıklı sanıyorlar.
Mesela şu an kullanılan ilaçların işe yaraması bir kanıt sayılmaz mı yada diyelim ki başka bir güç var bu neden tanrı olsun? Bide bu İslam hukuku daki 4 eşlilik, cariye ve köle meselesi kafamı çok karıştırıyor bununla ilgili video gelecekmi.
Kardeş köle cariyelik islamda yoktu islam dini gelmeden önce cahil Arapların adetleriydi fakat islamın gelmesiyle cariye ve kölelere haklar tanındı bunun nedeni kaldırmak isteniyordu bir kötü adeti pat diye bırakamıyacağından yavaş yavaş ortadan kaldırılmaya çalıştı bununla beraber Kuranın hiç bir yerinde cariye ve köleniz olmak zorundadır demiyor bu nedenle İslamın getirdiği bir şey değil İslamın kaldırmaya çalıştığı bir adetti eğer kaldırılsaydı bir anda ne mi olurdu dersek ? köleler ve cariyeler işsiz güçsüz kimseler olduğu için açlıktan ölürdü veya başına bir çok kötü şey gelebilirdi onun için bir anda kaldırmak yerine onlara haklar tanındı
@@pisikik3643 komik olma kardeşim islamın yasakladığı çok şey var. Zina, domuz eti, alkol... Bunlar pat diye kaldırıldı ama cariye falan yavaş yavaş kalktı öyle mi? Ayrıca tanrının adam çekme gibi derdi mi var da bu kadar esnek davranıyor bu iğrençliklere. İnsanlar daha ayetler tamamlanmadan ölümü göze alıyor bu din için fakat iş cariye, köle , sex olunca dayanmıyorlar mı? Tanrı kimden korkuyordu ki yavaş yavaş kuralları sıkılaştırdı. Amaç açıkça belli ki taraf toplamak. İslami dini değil siyasi bir hareket olarak görüyorum. Tek eşlilik savunulsaydı en önde Muhammed tek eşli olurdu oysa ki evlatlığının karısını nikahlamış birisidir kendisi. Üstelik evlenmeleri için bir sebep bile yokken. Aişe de öyle. Bu adam aşık olduğunu nikahına almış. Baksana( eğer doğru ise kuranı kerim) tanrısı bile artık yeter artık evlenme ve boşanma demiş.
Dinin şartlarnı neyle açıklarsınız. Meselä müslüman dinindeki 5 vakit namaz. Odaklanmışın bi konuya ve ezan sesini duyuyorsun. Dinin şartı olarak işini-gücünü bırakacaksın, namazını okuyacaksın ve geri geldiğinde yeniden odaklanma zorundasın, olursa tabi.😊
