Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed SAV ❤ okudunsa ALLAH kabul etsin müslüman arkadaşım rica etsem banada bir dua edersen sevinirim..
Himmed dede türbesi köyümüzde yer alır derler ki kurtuluş savaşında yerinden kalkıp savaşa katılmış orada bir arkadaş edinmiş arkadaşına demiş ki savaş biterse gel beni ziyaret et yerim şura diye tarif etmiş gel demiş.Kümbet köyünde himmet baba dersen herkes bilir gösterir benim yerimi demiş. Savaş bitmiş yollar ayrılmış ,adamın aklına arkadaşı himmet baba gelmiş ziyaret için hazırliklara başlamış. Gelmiş uzun yollardan Kümbet köyüne sormuş soruşturmuş harp zamanı savaşa katılan himmet baba var demiş aramışlar sormuşlar yok öyle birisi köyün en yaşlısına gitmişler bilse bilse o bilir diye. Gitmişler köyün en yaşlısının yanına oda demiş ki himmet baba türbemiz varya o olmasın adam şaşırmış sonra akşam olmuş köy evinde adamı misafir etmişler gece uyurken himmet baba adamın rüyasina girmis hoş geldin arkadaşım demiş sabah olunca adam rüyasını köylülere anlatmış türbenin yolunu tutmuşlar hep birlikte birde o asker arkadaşı adak adamış kurban kesmiş türbeye. Yani himmer dede yada (himmet baba bizim köylülerin tabiriyle) mezarından dirilip savaşa katılmış sonra da geri gelmiş.
Hacca gidecekti Hamama gitti! Hikayeler karıştı bence! Sultan a sırtını keseleten başka bir hikaye ile başlıyor idi. Hac hikâyesinde ise Kişi hac beratını alıp dönüyordu. Şu videoyu bi güncellesek lütfen.
Çok şahane anlatıyorsunuz ağzına sağlık Allah sizden razı olsun bizlere hiç olmasa da ecdedimizden güzel bir konuda haber der ettiniz IRAK tan telefar şehrinden saygı selamlar ve hürmetler himmetdede oğulları adına
Hac Bayramı Yarın ne bayramı?.. Kurban bayramı değil!.. HAC Bayramı!.. Hacc’a gidenlerin bayramı!.. Hacc’a gidenler günahlarından arınıyorlar. Bu arınmanın bayramını yapıyorlar. Biz de onların bu sevincine, mutluluğuna iştirak ediyor, onlar bayram ettiği için biz de bayram ediyoruz. Ve de, şükür olarak kurban kesip onların etini de kendimize hiçbir parça ayırmadan olduğu gibi ihtiyaç sahiplerine, yoksullara yetimlere, fakirlere dağıtıyoruz... Bu, zâhirde kesilen kurban! Bir de manevî kurban var! Manevî kurban nedir? Genelde, klasik anlatımda; “Nefsini kurban etmekten” söz ederler. “Nefsini kurban et Allâh yolunda!” derler. Bu söz ile, aslında başka bir şey anlatılmak istenmektedir. Nedir bu anlatılmak istenen?.. “Kendine ait olarak kabul ettiğin bedenin, istek ve arzu ve zevklerinden arın, bedenini kurban et” fikri anlatılmak istenmektedir... Bedenini kurban etmekten mânâ, kafayı kesmek değil; bedenin aşırı istek ve hırslarını frenlemek! Doğal yaşamı için gerekli olanları verip; onun ötesindeki şeylerden bedeni frenlemektir. Yani, tabiatı kontrol altına almaktır. Bedenin doğasını, tabiatını kontrol altına almak! Bedenini kurban etmek! Daha önemlisi; Allâh’tan ayrı olarak var kabul ettiğin “ben”liğinin, gerçekte hiçbir zaman var olmadığını idrak etmek suretiyle “benlik” kavramını kurban etmek... Elbette ki bu daha da zoru! Bu durumda, kurbanın üç derecesi çıktı ortaya! 1. Zâhirdeki kurban. 2. Tabiatın, yani bedenin istek ve arzularını kurban. 3. Allâh’tan ayrı saydığın, ayrı bir varlık olarak düşündüğün “ben” kavramını kurban. Mâdemki senin varlığın, Allâh’ın varlığından meydana gelmiştir ve varlığın Allâh’a aittir, o hâlde “sen” diye bir şey yoktur!.. Bu durumda yapman gereken şey, bunu anlayıp idrak etmek suretiyle “ben” kavramından kurtulmaktır... İşte bu üç kurbanı kesebilen sıratı geçmiş, cehennemden kurtulmuş, cennet hayatında vuslata ermiş olur...
Hac Olayındaki İki Büyük Sır HAC olayının altında yatan sır gerçekten hafsalaların kolay kolay alabileceği bir şey değildir. Haccın bir kişi için ne kadar önemli ve değerli bir ibadet, bir eylem olduğuna geçmeden önce bu konuda Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın üç ana noktaya işaret eden buyruklarından söz edelim: Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu, diyor Hazreti Âli kerremallâhu veche: “Beytullâh”a ulaştıracak azık ve binek hayvanına mâlik olup da, hac etmeyen kişinin Yahudi veya Hristiyan olarak ölmesinin kendisince ne önemi vardır. İşte Allâh kitabında şöyle diyor: “...Gitmeye imkânı olan herkese Beyt’i hac etmek, insanlar üzerindeki Allâh hakkıdır.” (3.Âl-u İmran: 97) İbn Ömer (radıyallâhu anh)’dan rivayet edilmiştir: Bir adam Rasûlullâh’a gelerek sordu: − Haccı farz kılan nedir yâ Rasûlullâh?.. Rasûl-ü Ekrem sallâllâhu aleyhi vesellem cevap verdi: − Azık ve binektir! (yani hac yolculuğunu yapacağın bineğin ve yolculukta yiyeceğin kadar azığın) (Tırmızî) “Umre, kendisi ile öbür umre arasındaki zaman içinde işlenen günahlara kefarettir. Haccı Mebrurun cennetten başka karşılığı yoktur!” (Müslim) Ebu Hureyre (radıyallâhu anh)’dan... Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: − Her kim şu beyte gelir, kadına yaklaşmaz, fısk işlemezse, o kimse anasından doğduğu gibi döner! (Müslim) Abdurrahman bin Yâ’mar ed Dîlî (radıyallâhu anh) şöyle demiştir: Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem Arafat’ta vakfe hâlinde iken, ben O’nun yanında hazır bulundum. O esnada Necid halkından birkaç kişi O’nun yanına gelerek: − Yâ Rasûlullâh, hac nasıldır? (Haccın hâli nedir?) Rasûlullâh buyurdu: − HAC ARAFAT’TIR! Kim cem gecesi sabah namazından önce gelirse haccı tamamlar. Mina günleri üçtür. Artık kim iki günde acele ederse onun üzerinde bir günah yoktur. Kim de gecikir ise ona da günah yoktur. Sonra bunun arkasından bir adam yolladı ve bu hükümleri yüksek sesle halka duyurdu. (İbni Mâce, Tırmızî, Ebu Davud, Nesâi) Abbas bin Mirdâs es-selemî (radıyallâhu anh) şöyle buyurmuştur: Hz. Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem, ümmeti için Arefe günü akşamı (Arafat’ta) mağfiret duasında bulundu. O’na şöyle cevap verildi: − Zâlim müstesna, onları bağışlarım!.. Çünkü ben mazlumun hakkını zâlimden şüphesiz alırım! Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm): − Ey Rabbim, eğer dilersen mazluma (hakkını) cennetten verir ve zâlimi bağışlarsın... diye dua etti. Fakat o akşam bu duası kabul olunmadı. Sonra Rasûl-ü Ekrem (ertesi sabah) Müzdelife’de sabahlayınca anılan duayı tekrarladı ve duası kabul olundu. Abbas bin Mirdâs: Sonra Rasûlullâh güldü. Bunun üzerine Ebu Bekir ve Ömer: − Babam anam sana feda olsun! Bu saatte gülmezdin! Seni güldüren şey nedir?.. Allâh seni sevindirsin. Rasûlü Ekrem: − Allâh düşmanı İblis, Allâh Azze ve Celle’nin benim duamı kabul edip ümmetimi bağışladığını bilince toprağı alıp başına dökmeye ve “Mahvoldum, helâk oldum” diye bağırmaya başladı. Gördüğüm onun bu sabırsızlığı ve üzüntüsü beni güldürdü... buyurdu. (İbni Mâce) Evet Hac konusundaki bazı hadîs-î şerîfler de bunlar... Şimdi olayın bilimsel izah yönüne geçelim... “HAC ARAFAT’TIR” işareti meselenin ana kilit noktasıdır. Zira, Beytullâh yani Kâbe-i Muazzama yılın her vaktinde ziyaret edilebilir ki buna “Umre” denilir. Bundan elde edilen ecir, sevap çok büyüktür ancak “Hac” gibi olmaz. Niçin?.. “HAC”da ne gibi bir sır yatmaktadır ki, Rasûlullâh, “Gidecek binek ve azığı olup da, gitmeyen Yahudi veya Hristiyan gibi ölür” mânâsına gelen son derece ağır uyarıyı yapmak mecburiyetinde kalmıştır. “Ev bark, araba al, çocuğunu, torununu büyüt, kızını gelin et, yaşlan, dünyadan elini eteğini çek de ondan sonra hacıya gidersin...” şeklindeki halkın son derece cahilane şartlanmasının yanlışlığını vurgulanıp; çok büyük bir gerçeği fark ettirmeye çalışıyor! Hacca gidecek bir bineği ve azığı temin ettiğin anda senin üzerine HAC farz olmuştur; bu yeterli imkândır; buna rağmen gitmezsen ve gitmeden ölürsen, Yahudi ya da Hristiyan gibi ölmüş olursun anlamına gelen son derece ağır ve önemli bir uyarıda bulunuyor.
Şimdi benim anlamadığım efendimiz 1 sene Mekkeden ayrı kaldı diye biliyorum. Yani izahı lafzım şu ki nasıl olur da her sene niyet eder. Ben mi yanlış biliyorum.
@@mehmetk6725 Beyefendi eğer insanlara dogruyu göstermek istiyorsanız doğru şekilde göstermeniz gerekir İslamiyet hak dindir peygamberide Hz. Muhammed Mustafa sav dir tövbe haşa hak din İslamiyeti anlatirken Mekke yerine Bağdat peygamber efendimiz yerinede haşa başka birini koyarak anlatamayız degilmi
Hac’daki İki Büyük Sır HAC olayının altında yatan sır gerçekten hafsalaların kolay kolay alabileceği bir şey değildir. Haccın bir kişi için ne kadar önemli ve değerli bir ibadet, bir eylem olduğuna geçmeden önce bu konuda Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın üç ana noktaya işaret eden buyruklarından söz edelim: Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu, diyor Hazreti Âli kerremallâhu veche: “Beytullâh”a ulaştıracak azık ve binek hayvanına mâlik olup da, hac etmeyen kişinin Yahudi veya Hristiyan olarak ölmesinin kendisince ne önemi vardır. İşte Allâh kitabında şöyle diyor: “…Gitmeye imkânı olan herkese Beyt’i hac etmek, insanlar üzerindeki Allâh hakkıdır.” (3.Âl-u İmran: 97) *** İbn Ömer (radıyallâhu anh)’dan rivayet edilmiştir: Bir adam Rasûlullâh’a gelerek sordu: − Haccı farz kılan nedir yâ Rasûlullâh?.. Rasûlü Ekrem sallâllâhu aleyhi vesellem cevap verdi: − Azık ve binektir! (yani hac yolculuğunu yapacağın bineğin ve yolculukta yiyeceğin kadar azığın) (Tırmızî) *** “Umre, kendisi ile öbür umre arasındaki zaman içinde işlenen günahlara kefarettir. Haccı Mebrurun cennetten başka karşılığı yoktur!” (Müslim) *** Ebu Hureyre (radıyallâhu anh)’dan... Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: − Her kim şu beyte gelir, kadına yaklaşmaz, fısk işlemezse, o kimse anasından doğduğu gibi döner! (Müslim) *** Abdurrahman bin Yâ’mar ed Dîlî (radıyallâhu anh) şöyle demiştir: Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem Arafat’ta vakfe hâlinde iken, ben O’nun yanında hazır bulundum. O esnada Necid halkından birkaç kişi O’nun yanına gelerek: − Yâ Rasûlullâh, hac nasıldır? (Haccın hâli nedir?) Rasûlullâh buyurdu: − HAC ARAFAT’TIR! Kim cem gecesi sabah namazından önce gelirse haccı tamamlar. Mina günleri üçtür. Artık kim iki günde acele ederse onun üzerinde bir günah yoktur. Kim de gecikir ise ona da günah yoktur. Sonra bunun arkasından bir adam yolladı ve bu hükümleri yüksek sesle halka duyurdu. (İbni Mâce, Tırmızî, Ebu Davud, Nesâi) Abbas bin Mirdâs es-selemî (radıyallâhu anh) şöyle buyurmuştur: Hz. Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem, ümmeti için Arefe günü akşamı (Arafat’ta) mağfiret duasında bulundu. O’na şöyle cevap verildi: − Zâlim müstesna, onları bağışlarım!.. Çünkü ben mazlumun hakkını zâlimden şüphesiz alırım! Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm): − Ey Rabbim, eğer dilersen mazluma (hakkını) cennetten verir ve zâlimi bağışlarsın… diye dua etti. Fakat o akşam bu duası kabul olunmadı. Sonra Rasûlü Ekrem (ertesi sabah) Müzdelife’de sabahlayınca anılan duayı tekrarladı ve duası kabul olundu. Abbas bin Mirdâs: Sonra Rasûlullâh güldü. Bunun üzerine Ebu Bekir ve Ömer: − Babam anam sana feda olsun! Bu saatte gülmezdin! Seni güldüren şey nedir?.. Allâh seni sevindirsin. Rasûlü Ekrem: − Allâh düşmanı İblis, Allâh Azze ve Celle’nin benim duamı kabul edip ümmetimi bağışladığını bilince toprağı alıp başına dökmeye ve “Mahvoldum, helâk oldum” diye bağırmaya başladı. Gördüğüm onun bu sabırsızlığı ve üzüntüsü beni güldürdü… buyurdu. (İbni Mâce) *** Evet Hac konusundaki bazı hadîs-î şerîfler de bunlar... Şimdi olayın bilimsel izah yönüne geçelim… “HAC ARAFAT’TIR” işareti meselenin ana kilit noktasıdır. Zira, Beytullâh yani Kâbe-i Muazzama yılın her vaktinde ziyaret edilebilir ki buna “Umre” denilir. Bundan elde edilen ecir, sevap çok büyüktür ancak “Hac” gibi olmaz. Niçin?.. “HAC”da ne gibi bir sır yatmaktadır ki, Rasûlullâh, “Gidecek binek ve azığı olup da, gitmeyen Yahudi veya Hristiyan gibi ölür” mânâsına gelen son derece ağır uyarıyı yapmak mecburiyetinde kalmıştır. “Ev bark, araba al, çocuğunu, torununu büyüt, kızını gelin et, yaşlan, dünyadan elini eteğini çek de ondan sonra hacıya gidersin…” şeklindeki halkın son derece cahilane şartlanmasının yanlışlığını vurgulanıp; çok büyük bir gerçeği fark ettirmeye çalışıyor! Hacca gidecek bir bineği ve azığı temin ettiğin anda senin üzerine HAC farz olmuştur; bu yeterli imkândır; buna rağmen gitmezsen ve gitmeden ölürsen, Yahudi ya da Hristiyan gibi ölmüş olursun anlamına gelen son derece ağır ve önemli bir uyarıda bulunuyor.
Bence söylediğiniz çok ağır oldu geçmiş için bisey diyemem fakat şuan imkânı olsa da kuraya tabii tutuluyor hacılar ben ve eşim 7 yil önce başvuruda bulunduk fakat bize daha çıkmadı oysaki kurada cikmayanlar haca giderken bile birilerini araya koyup bişekilde haca gidiyorlar biz eşimle hac başvurusunda bulunduğumuz zaman çok sağlık problemimiz yoktu maddi anlamda da gidebilcek durumdaydık fakat şuanda ıkiside sıkıntıda ozaman çıkmış olsaydı hacı olacaktik belkide torpilliler torpil y apmasa gidicektik şimdi soruyorum suç bizimmi bize sebeb olaninmi😣😣