Yeni Kitabımı Şu Linkten Satın Alabilirsiniz: www.kitapstore.com/mobil/urun/686289/kitap/mitra-yayinlari/diamond-tema/antikcag-da-ahiret-in-evrimi/ İlk Kitabımı Şu Linkten Satın Alabilirsiniz: www.kitapstore.com/urun/629253/kitap/mitra-yayinlari/diamond-tema/agnostisizm-ve-ilahi-tragedya/ NOT: Set halinde iki kitabı birden alırsanız epey bir indirimli oluyor: www.kitapstore.com/urun/686290/kitap/mitra-yayinlari/diamond-tema/diamond-tema-seti-2-kitap/
Einstein'ın "ben Spinoza'nın tanrısına inanıyorum" dedikten sonra merak sardığım elemandır Spinoza. Manyak derecede analitik adam hatta bana göre analitik düşünme kabiliyeti en fazla olan insandır. Kitaplarını okumak, anlamak zordur lakin anlarsanız(anlayabilirsem) bi üst seviyeye, übermensch'e geçmede çok büyük katkı sağlayacağını inandığım kitapları vardır.
Kurduğunuz cümlelerin hiçbir anlamı yok maalesef. Bu idealist filozofları okumak eğlencelidir, genel kültür ve felsefe tarihi açısından önemlidir fakat iddiaları herhangi bir inanç gibi, günümüzde tamamen geçersiz, kendinden öncekileri ekletik yöntemle toplayıp sistemini geliştiren Kant ve Hegel bile kurtulamadı bu durumdan.
@@melamiapaydn9730Ne iddiası? Bilimsel iddia mı atmış Spinoza? Felsefe öyle tıp gibi fizik gibi dün geçerliydi bugün değil diyebileceğimiz bir olgu değil kümülatiftir, Spinoza'nın Kant'tan da Hegel'den de daha güçlü olduğu noktalar var, felsefede ölçüt yeni kavramların üretimine olanak sağlayıp sağlamadığıdır ki güncel felsefede Spinoza bu açıdan hala önemli.
Einstein’ın ABD üniversitelerinde konferans verdiğinde öğrencilerin ona sık sık sordukları soru: -Tanrı’ya inanmıyor musun?… Einstein hep şu cevabı verirdi: “Spinoza’nın tanrısına inanıyorum”. Spinoza’yı okumayan kişi aynı yerde kalır… Şöyle özetleyebiliriz: *Baruch de Spinoza*, 17. yüzyıl felsefesinin üç büyük „Rasyonalist“inden biri olarak kabul edilir, Fransız *Descartes* ile birlikte. *Spinoza’nın tanrısı ya da doğasına göre Tanrı şöyle derdi: Dua etmeyi ve boşuna göğsüne yumruk atmayı bırak! Yapmanı istediğim tek şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarmandır. Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum.. Kendi inşa ettiğin tapınaklara gitmeyi de bırak. Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun ! Benim evim dağlarda, ormanlarda, nehirlerde, göllerde, plajlarda ve senin kalbindedir.. Sefil hayatın için beni suçlamayı bırak; çünkü ben sana hiçbir zaman yanlış bir şey olduğunu ya da günahkar olduğunu ya da cinselliğinin kötü bir şey olduğunu söylemedim! O yüzden seni inandırdıkları her şey için beni suçlama.. Benimle hiçbir ilgisi olmayan ve anlamadığın halde sözde kutsal yazıları okumayı da bırak; Gün doğumunda, bir manzarada, arkadaşlarının dostluğunda, küçük bir çocuğun gözlerinde beni okuyamıyorsan, henüz yazının bilinmediği devirlerde benim adıma yazıldığı iddia edilen hiçbir kitapta beni bulamazsın ! Bana güven, ama önce kendine güven ve herşeyi benden istemeyi bırak; Bana işimi nasıl yapacağımı sen mi söyleyeceksin? Benden korkmayı da bırak; Çünkü ben öcü değilim ve seni yargılamıyorum, seni eleştirmiyorum, sana sinirlenmiyor, seni rahatsız etmiyorum, asla seni cezalandırmıyorum. Beni sadece sevmen yeterlidir.. Benden özür dilemeyi de bırak; çünkü affedilecek bir şey yok. Eğer seni ben yarattıysam… Seni özgür iradenle donattım. Sana verdiğim akıl ve iradeni kullanarak yaşıyorsan seni nasıl suçlayabilirim? Seni sen olduğun için nasıl cezalandırabilirim? Bir yaratıcı bunu nasıl yapabilir? Her türlü emirleri unut, her türlü yasayı unut; bunlar seni manipüle etmek için, seni kontrol etmek için, senin suçluluk hissetmeni isteyenlerin kurgusudur. Bunlara inanma, sadece kendi aklını kullan.. Kendine saygı göster ve kendin için istemediğin şeyi başkalarına da yapma. Senden tek istediğim hayatına dikkat etmen. Çünkü bu hayat ne bir test, ne bir basamak, ne bir adım, ne bir prova ne de cennete giden bir yoldur…. Ben seni tamamen özgür kıldım; Ödül yok, ceza yok, günahlar yok, erdem yok, kimse skor taşımıyor, kimse kayıt tutmuyor. SADECE SEVGİ VAR..!!! Ancak hayatında bir cennet veya cehennem yaratmak için kesinlikle özgürsün.!! Bu hayattan sonra bir ne olup olmadığını söyleyemem, ama sana bir tavsiye verebilirim ; Bu hayattan sonra bir şey yokmuş gibi yaşa. Düşün ki bu hayat senin zevk alman, sevmen ve var olman için vardır, yani hiçbir şey yoksa, sana verdiğim bu yaşama fırsatından zevk almış olacaksın. Ama eğer bir şey varsa, orada da sana iyi mi kötü mü diye sormayacağım.. Sana soracağım tek şey, beğendin mi? Eğlendin mi? En çok neyi beğendin? Yaşamında ne öğrendin ve hangi güzel işleri yaptın olacaktır.. Bana inanmayı bırak; inanmak tahmin etmek, hayal etmektir. Bana inanmanı istemiyorum, beni kendinde hissetmeni istiyorum. Beni sevmen yeterli.. Övülmekten sıkıldım, teşekkür edilmekten bıktım. Minnettarlık hissediyor musun? Bunu kendine, sağlığına, ilişkilerine ve dünyaya göz kulak olarak ifade et. İzlendiğini mi hissediyorsun?… Neşeni ifade et! Beni övmenin doğru yolları bunlardır.. İşleri zorlaştırmayı bırak ve benim hakkımda birilerinin öğrettiklerini papağan gibi tekrarlamaktan vazgeç.. Emin olabileceğin tek şey burada olduğun, ve yaşadığındır..Nitekim bu dünya harikalarla doludur.. Etrafına baktığında beni görecek ve hissedeceksin.. Neden daha fazla mucizeye ihtiyacın var ki? Beni dışarıda ararsan bulamazsın. Beni sadece kendi içinde bulursun. SPİNOZA
hep lise felsefe dersinde tanıdığımız isimler geçiyor videoda, çok kızgınım bu insanların düşüncelerini öğrenmek yerine bize söyledikleri cümleleri ezberlettikleri için
nasıl daha iyi duruma geleceğini (üni sınavında) düşünürken çok şey öğrenebilirsin, ayrıca bu sınava hazırlanırken oluşturacağın sabır ve azim zeminini hayatının ileriki dönemlerinde de kullanabilirsin. bu açıdan bakmak bana çok yardımcı olmuştu. Ayrıca sınava hazırlanma kararını tam anlamıyla vermek için öncelikle sana ait bir hedefinin olması lazım. Tabii son olarak kendini mümkün olabildiğince dış dünyadan, kötü haberlerden, ülke sıkıntılarından vs. soyutla, youtubeu sadece ders için kullan, özellikle matematik ve geometri için youtube biçilmiş kaftan, inşallah okursun tecrübelerimi paylaşayım dedim. (Noktalama işaretleri çalışmadım sanırım onu da ihmal etme benim gibi :DDD )
Bilgine hayranım sana ihtiyacımız var sayende zamanında okulda nefret ettirdikleri tarih ve felsefeyi dinleri senden akıcı ve objektif ve çok yönlü şekilde dinleyebiliyoruz harikasın başarılarının devamını dilerim
Felsefeyi çok severim yks den boş bulduğum vakitlerde izlemeye çalışıyorum ama ne yalan söyleyeyim beynimi bu videolarda bırakıyorum 😂 sorgulamak yaşadığımız evreni anlamaya çalışmak hem yorucu hem de çok zevkli . Sağ ol var ol Diamond ☺🌸
Spinoza, senin de söylediğin gibi anlaşılması zor fakat videoda adamı neredeyse mümin yapmışsın. Hem güldüm hem de üzüldüm. Spinozayla alakalı başka videolar da atmanı rica etmekle birlikte ayrıca Tanrı anlayışıyla ilgili de 2. bir video güzel olurdu. Kendimce biraz daha üzerinde konuşulması gereken meseleler var. Son olarak emeğin için çok teşekkürler.
@Prof Dr. Şeyime Gündoğdu Katili cezalandırmamız gerektiği düşüncesine sahip olmamız da Tanrıdandır. Dolayısıyla ceza vermemiz de sistemin işleyişinin bir parçasıdır. Tüm olaylar neden-sonuç ilkesiyle bağıntılı gerçekleşir. Neden-sonuç ise Tanrının istediği şekilde (evren yasaları) oluşmaya devam eder. Bu sebeple de katile ceza veremeyiz demek pek doğru olmaz. Katile ceza vermeyi istiyor ve toplumu güvenli kılmak için cezanın gerekli olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı bu yüzyılda böyle bir sistem oluşturacak neden-sonuç silsileleri oluşturdu. Her iyilik kötülüğe her kötülük ise iyiliğe gebedir. Evren neden-sonuç ilkesine bağlı kalarak değişmeye devam ediyor. Bugün kötü olarak değerlendirdiğin eylemlerin gelecekte hangi iyi sonuçları oluşturacağını veya hangi iyi olayları tetikleyeceğini tahmin etmen mümkün değil. İyilik ve kötülük birbirinin tamamlayıcısı olacak şekilde olayları etkileyip, tetiklemeye ve insanlığı bir noktaya sürüklemeye, değiştirmeye devam ediyor.
@Prof Dr. Şeyime Gündoğdu efendim bunu bir panteist olarak yazıyorum ki anlayışımızda Tanrı iyidir diye birşey yoktur. Bu daha çok semavi dinlerin Tanrıya yüklemeye çalıştığı bir olgudur. Doğada zaten iyi veya kötü olan diye birşey yoktur. Bunlar insan ürünü kavramlardır. Dolayısıyla doğa/evren/madde ile bir ve aynı şey olan Tanrının iyi veya kötü olma durumu yoktur. Kaldı ki öyle bile olsaydı yani gerçekten de doğada iyi veya kötü diye şeyler olsaydı dahi yine de Tanrı iyidir veya kötüdür diyemezdik. Çünkü o durumda da Tanrı yine hem iyi olan hem kötü olan olmak durumundaydı. Umarım demek istediğimi yalın bir dille aktarabilmişimdir. Selametle.
Felsefe hocası konuyu anlatırken "töz" kelimesini bize daha hiç açıklamadan kullanmıştı. Ona sordugumdaysa yalnızca "öz" deyerek açıklamıştı. O zamanlar henüz feslefe tarihine ilgim daha yeni yeni tomurcuklanıyordu ve bunu anlayamamıştım. İyiki varsın dio iyiki seninle ve videolarınla tanışmışım umarım bir gün yüzyüze de tanışabiliriz❤
Ilk başlarda risalei nurdan anlatım bakımından benzerlik farkettim. Sizde 30 uncu dakikada dile getirdiniz.burada bu durumu yaratıcının her durum ölüm ve kavram karmaşasından münezzeh ile aciklayan kaynaklar karşımıza çıkmakta.
Ibn Arabi'nin Fususul Hikem kitabında Nuh bölümünde bahsettiği teşbih ve tenzih birlikteliği konusu var. Orada sanki videonun sonunda bahsedilen tutarsızlıklara dair farklı bir bakış açısı var.
Diamond merhaba. dakika 21:40 dan itibaren sonsuzlukla (cevher) ilgili söylediğin bazı şeylere ekleme yapmak istiyorum. Sonsuzu herhangi bir sayıyla çarparsak veya bölersek sonuç yine sonsuz olur fakat sonsuz bölü sonsuz işin içine girerse olaya limit dahil olur ve sonuç SIFIR, SAYI veya SONSUZ çıkabilir. limit n giderken sonsuza n=i ise yani 1+2+3+4+5+...=sonsuz, limit n giderken sonsuza n=2i ise yani 2+4+6+8+....=sonsuz ikinci örneği birinci örneğe bölersek (sonsuz bölü sonsuz) sonuç =2 çıkar. Aslında burada cevherin tanımlanmasında sonsuzluğun yanında başka kriterlerin de aranması gerektiği veya cevherin kriterlerinde sonsuzluğun olmadığı sonucu çıkıyor çünkü sonsuz bölü sonsuz =0 ise cevher yok sonsuz bölü sonsuz =sonsuz ise her şey cevher gibi bir sonuç ortaya çıkar. Bu arada Spinoza'ya katılmadığım bir şeyi aktarmak istiyorum. Doğa cevher olamaz çünkü tahrip olabilen bir şey sonsuz olamaz eğer doğa cevher ise cevherde sonsuzluk aranmaz. Teşekkürler anlatımların için.
Yanılıyorsunuz doğa tahrip olmaz en fazla bir şeyden başka bir şeye dönüşür topraktan gelip toprağa dönüşmek gibi Bengi gibi Aslında bunu biraz da Doğu felsefesinde ying Yang ya da reenkarnasyon...
Sonsuz her manası ve parçası ile sonsuz parçalardan oluşmak zorunda değildir. Sonsuzu rakamsal (matematiksel) olarak düşünürsek ve içerisinden bazı rakamları çıkarırsak, çıkan rakamlar kendi başlarına sonludur. Yani sonsuzu oluşturan sonlu rakamlar olmasına rağmen sonsuzluğun sonsuz olduğu gerçeğini değiştirmez.
sonsuzdan sonlu neden cikamiyo orasini anlamadim. soyle bi ornek versem: pozitif tam sayilar kumesini ele alalim. sonsuz elemani var. icinde soyle bi alt kume de var ki elemanlari [1,20] kapali araligindaki tam sayilar. ve bu alt kume gayet sonlu. bu sekilde sonsuzdan sonlu bi parca cikardim.(not: spinozanin tanrisina inanmiyorum ama bence bu arguman da mantikli degil)
27:00 bu kısımda anlaşılamayan şey; In God there is necessarily the idea not only of his essence, but also of all things which necessarily follow from his essence. belki çeviride tam anlamı olmayabilir. Tanrı tektir değil Tanrı enhanced bir Evrendir.
32:14 başta mantıklı gibi duruyor ama inanılmaz öznel bir olgu olurdu bu. Bu öznelliği yüzünden de direkt çöküyor diye düşünüyorum. Eğer mükemmeli düşünmek onun varlığına delilse, o zaman başka birisi başka bir mükemmel düşündüğü zaman, mükemmel bir varlık olmasından dolayı tek olmak zorunda olacağından, benim mükemmelimi alt ediyor - ya da ben onunkini. Mükemmel yoktur mu demeliyiz yani bu mantıkla.
Mükemmeliyeti kavram olarak düşünmek gerekir. Tanımladığın an sınırlandırırsın. Spinoza aslında tanımlamak sınırlamaktır demek istiyor. Tanrı'yı algılayabilmek için sınırlı zihinlerimizle tanımlamalar yapıyoruz. Hatta Tanrı'nın var olmadığını söylemek için bile bu sınırlamaları kullanıyoruz. Tanrı tüm sınırlamalardan münezzehse Tanrı'nın varlığı veya yokluğu da tanımlamalarla bulunamaz. Sadece Tanrı varsa sonsuz ve mükemmel olmalı diyip geçersin. Spinoza aslında bunu yapmaya çalışıyor. Diamond Tema'nın Spinoza ile Tasavvuf Edebiyatını tamamen aynı gibi göstermesini biraz anlamsız buluyorum. Benzerlikler olabilir ama aynı sonuca çıkmıyorlar.
Diamond 26. dakikalarda değindiğin konuda sonsuz cevherin sonlu varlık yaratması konusuna değindin ve haklısın, ben Spinoza’nın çelişkili ifadeleri olduğu için tam kast etmek istediğini anlayamadım ama, düşüncem: Sonsuz cevher zaten sonsuzdur sonsuz cevherden çıkan sonlu diye ifade edilen de aslında sonsuzdur çünkü Deus sive Natura döngü, devinim halindedir ve tanrıdan gelen tanrıya döner.
Bir de spinozanın 20 yuzyıl duşunurlerinde buyuk etkisi vardır. Giiles deleuze başta olmak uzere Michel Foucault ,louis althusser, alexander matheron, Pierre Macherey, warren montag,Giorgio Agamben, antonio negri ,... aklıma gelen en baştakiler dir. Ve bunu da soylemeliyim ki bu duşunurler Martin Heidegger den sonra ki meydana gelen felsefi akımların spinoza donuşleridirler. Yine teşekkurler
Çoğu yeri anlamıyorum. Bazen anlıyorum ama ekstra bir şey olmuyor. Anlamaya başlayabilmek için en temelden başlamam gerektiğini biliyorum ama en temelin ne olduğunu bilmiyorum. Bir yerden başlamak istiyorum artık ama herhangi bir yerden başlamak mantıklı mı bilemiyorum. Artık beynimde boşluk yerine bilgi ve üzerine düşünebileceğim fikirler olmasını istiyorum. Ve en kötüsü her şey için fazla üşengeç biriyim. Beni ikna edip üşengeçliğimi yenmemi sağlayacak herhangi bir şey istiyorum.
Daimond, Senin nezdinde yüksek müsaadenle (09:34 - 10:49) "Spinoza'nın bu söyleminde anlam bakımından neyi ifade etmeye çalıştığını kavradım" diyen arkadaşlara, Kavrayıp, kavrayamadıklarını anlamak için küçük bir test yapmak istiyorum (Her ne kadar müsaadene hazır bir durumda olmasamda) . 🙏 Soğuk bir camın yüzeyine 3-5 cm mesafeden 1-2 dk. Üflediğimizde hiçbir şeyin olmadığı camın yüzeyinde su damlalarının oluştuğunu eminim ki bilmeyenimiz yoktur. Ve günümüzde bu sonuca nelerin sebep olduğunu lise düzeyindeki fen bilgisi eğitimi almış herkesin bile bileceği aşikardır. Soru1; Oluşan bu su damlaları Aristo'nun Ontolojik yani Varlık Felsefesi bakımından hangi kategoride incelenmelidir.? a) "Varlık" b) "Varoluş" Soru2; Yine oluşan bu damlaları Spinoza 'nın Tözlerine göre hangi tözde bulunmalı.? a) "1. Töz" b) "2. Töz" Not: Yapmış olduğum test yorumu yazdığım esnada spontane bir şekilde gelişmiştir ve Anonimdir. (Galiba artık böyle şeylere dikkat etmemiz gerekiyor. Herkes dilediği gibi kullana bilir. 🙏☺) Saygılar, 🙏
@@plutosdstn Tartışılır... Varoluş için yorumundaki görüş Skolastik düşünceye yakın bir görüştür... Doğa bilimsel düşünce ile baktığımızda ise Uzay -zaman boyutunda yerinde yani şimdi burada anlamındadır. Varlık ise Gerçek varlık ve düşünsel varlık olarak ayrı ayrı belirtildiğinde Gerçek varlık; varoluş olarak belirtilirken, düşünsel varlık öz olarak belirtilir. Senin yapmış olduğun yoruma göre varlık düşünsel varlık nitelikleri ni taşımaktadır. Yani Aristo böyle belirtiyor, Ben değil.. 🙏☺
Merhabalar. Video da Bir kaç sorun var ki buyuk ihtimalle çeviriden kaynaklı olacak onları belirtmek isterim. Ben iranlı olduğum için latince bilmesem de iki dilde (turkçe de hilmi ziya ülken çevirisini okudum ki sizin okuduğunuz çeviriden daha iyi bir çeviri anladığım kadarıyla) okuma şansım oldu ve çelişkili gibi anlattığınız konularda çelişki olmadığı kanaatindeyim. Sonlu cevher diye çevirilmiş olan şey sıfatdır ki o da cevherin BEYANIDIR ve mutlak anlamda sonsuz sıfatlar vardır ki insanoğlu sadece fikir (duşunce) ve cisim sıfatlarını anlıyabilir daha doğrusu spinozanın zamanına kadar anlamıştır ve bunların hepsi de sonsuz ve ezeli ebedidir. (1 bolüm 19 onerme). Ikinci sorun ozgurluk konusunda: özgürlûğü irade ile bağlantılı alırsak spinozanın dediğini anlamak da zorlanırız özgür olan kendi tabiatının zorunluğu ile var olan ve etkin olandır spinoza da.( 1 bolum 7 tanım) Ve buradan leibniz de ki mumkun evrenlerden çok farklı olarak her şeyin bir zorunluluk dolayısıyla var olduğunu savunur ve bu anlamda daha iyisi ve ya daha kotusu söz konusu bile olamaz çunku zorunludur. Başka bir iki şey de vardı ama hem benim turkçem hem youtube da karakter kullanma daha fazla yazmama izin vermiye bilir. boyle guzel içerikler urettiğin için teşekkurler. Var ol
Spinoza'nın determinizm ve monizm kavramları kuşkusuz incelenmeye değerdir. Fakat Ethica'da gerçekten Tanrı (ister teist ister panteist olsun) saplantı haline gelmişcesine uzun uzadıya analiz edilmiş. Ve ben ne zaman hastanelerde çocuk hastalıkları bölümlerini gezsem uzunca bir süre Tanrı sözcüğünü duymak ve okumak istemiyorum.
“Sonsuz bolunemez cunku bolunurse iki sonsuz olur boylelikle bolunmemistir” genel gecer bir gorus degil, matematikte buyuk sonsuzlar ve kucuk sonsuzlar var. Bazi sonsuzluklar diger sonsuzluklardan buyuk oldugu dusuncesiyle bahsettigin paradox ortadan kalkabilir.
Felsefecilerin ne dediğini anlamaya çalışmak mı, yoksa dediklerinden feyz alıp, kendi felsefi yaklaşımını geliştirmek mi? Ben denilenleri dinliyorum, etrafımdakilere bakıyorum, yazılı dinleri okuyorum, yaşadığım hayatın sağladığı tatminleri hissediyorum. Döngüsel bir yaratılmışlığa ikna oluyorum. Ama, gördüğüm bunca çeşitllilik ve boyutluluk, yaratıcının tek olmasından çok, bu işlerin bir ekip çalışması olabileceği fikri ağır basıyor. Bu tek tanrı iddiası nereden ortaya çıktı acaba? Yazılı dinlerin bir diktesi mi bu? Evrim denen olayı görüyoruz, ama bunun kendiliğinden ve şartlar gereği olduğu sonucuna nasıl varıyoruz ki? Belki ekip çalışıyor ve geliştiriyor. Sırf, homo saphiene ulaşmak için, kaç çeşit çalışma yapılmış. Halâ yeni ara formlara ulaşılıyor ve nereye kadar gideceği belli değil. Halâ evrimleşiyoruz ve belki bunda bizim bile katkılarımız oluyor farkında değiliz Daha denizdeki bitkisel yaşam, yüzen canlılar, kabuklular vs vs. Saymakla bitmez yaşam formlârı. Bakteriler, virüsler, periyodik tabloya eklenen yeni maddeler. Tek kişilik bir oyundan fazlası bence. Daha gezegenler, yıldızlar, evrenler ve çok fazlası katmanlar demedim bile. Ya zaman boyutu? Şurda aynı ortamda yaşayan 3 canlı, kelebek ömrü 3 gün, insan ömrü 80 sene, kaplumbağa ömrü 300 sene. Mesafe boyutu bakterinin yola çıkıp ölmeden varacağı mesafe, ışığını saniyede katettiği mesafe. Aynı anda bir çok boyut bir arada, aynı ortamı paylaşıyor, hatta kimi oksijensiz, kimi asidik, kimi ışıksız ortamda yaşayabilenler. Belki yanısıra bunların, algı sınırlarımız dışındaki frekanslarda başka varlıklarda buralarda dolanıyor. Buluntuların yaşları milyonlar, yüzbinler seviyesinde. Belki yaratılış seviyesindeki normal zaman ve mesafe boyutları çok büyük, bir bakteri dünyayı ne kadar algılıyorsa, bizlerde o seviyeyi o kadar algılıyoruz. Yaratanın nasıl bir şey olduğunu bulup tarif etsek ne olur, edemesek ne olur? Sistem çalışıyor, kavrayabildiğimiz kadarıyla biz de özgür irademizle karakterimizi canlandırıyoruz. Ucunda Oscar var mı, yok mu, kimse bilmiyor. Sistemi bozma yönünde, ters bir şeyler yapmayan, olaydan zarar görmeden yırtar gibi geliyor. Herkesin hakkında hayırlısı, :)
Bu videodan anladığım kadarıyla klasik panenteizmden pek bir farkı yok, zaten olması da gerekmiyor. Evrensel küme diyebileceğimiz bir Tanrı var ve var olan her şey bu kümeye sığmak zorunda aksi taktirde evrensel küme sonsuz olmaz. Bizim bildiğimiz evren, madde ise bu kümenin içerisindedir ama Tanrı'yı kapsayamaz, eğer böyle olsaydı Tanrı evrensel küme olmazdı ve yine aynı mantıktan çıkacak olursak üstü bir varlığa ihtiyaç duyardı ancak eğer var olan varlık olmadan olmuyorsa varı ve yoğu kapsayan evrensel bir kümeye ihtiyaç vardır ve buna da Tanrı denmiştir. Tanrı yaratmaktadır ve yaratma işlemi durmaz ama yokluğu da yaratan Tanrı olduğu için bu yaratma işlemi kendi varlığı için ebediyen sürmelidir. Zira Tanrı hem var hem de yoktur. Bu sebepten yaratma işlemi yok etme işlemini de kapsar. Bu raddede evren Tanrı'nın çizgili kasları gibi onun iradesinde sonsuz bir yok ve var döngüsünde gider, evrenin üzerindeki kurallar ise Tanrı'nın iradesidir. Bu görüşler Tasavvufi İslam'a oldukça benzemektedir ama zaten Tasavvufi İslam bir nevi Panteist/Tengrici ile İslam anlayışlarının karışımdan meydana gelmiştir Spinoza da anladığım kadarıyla mutlak olduğu söylenen ama insan bedeninde olan bir Tanrı'yı anlamaya çalışırken bunun açıklarını panenteist bir Tanrı ile açıklamaya çalışmıştır. Tasavvufi İslam ile ayrılan noktası ise Tasavvufta Tanrı'nın emirleri insan iradesinin altında yani aksiyona geçilip yapılması gereken şeyler iken Spinoza'nın inancına göre insanın iradesinin Tanrı'nın iradesinin üstüne çıkması mümkün değildir, bu sebeple aslında insanın var olmaktan başka bir ilahi görevi olamaz. Ancak kendisini hiç okumadığımı tüm yazdıklarımı videodan çıkardığımı söylemeliyim zira yanlış bir bilgi vermek istemem.
Spinoza'nın Tanrı anlayışı antropomorfik bir Tanrı anlayışından çok uzaktır. Bunu kendisi Ethica kitabının daha en başında söyler. Ona göre Tanrı'nın iradesi insanın iradesinden çok ayrıdır. Tanrı, Antik Yunan, Mısır ya da Japon kültürünün tasvir ettiği gibi insani bir doğadan çok uzaktır.