Meeting set edelim derken daha bilgili daha kurumsal olduklarını sanıyorlar. Güldür Güldür show da bununla ilgili plaza Türkçesi diye bir bölüm yapmışlardı. Bu konu gerçekten komik
Dilimize verdiğimiz değer abone sayınızdan da belli oluyor. Bu kanal, saçma sapan şebeklikler yapan bir mecra olsaydı kesinlikle milyonlarca abonesi ve izlenmesi olurdu. Ancak tarih boyunca kaliteli şeylerin alıcısı az olmuştur. Yola devam.
Açıklaması: kültür seviyemiz, dilimize saygı, aşağılık kompleksi, batıya özenti vs. Türkçesini unuttuğumuz o kadar çok kelime var ki. Çok az kişinin umurunda maalesef.
Türkçemize verdiğiniz değere, doğru ve güzel konuşulması hususunda sarf ettiğiniz emeğe sevdiğim bir temenni cümlesi ile teşekkür etmek isterim; Gün eksilmesin pencerenizden...
Çok titiz davranmak gerekiyor kendi dilimizi kullanırken. Reyhan hanım, bu konuda çok haklısınız. Devletin işleyişinde toplumların kazançlı çıkması için nasıl Fen bilimlerine önem verilirse Sosyal bilimlere de önem vermek zorundadır. Ne Fen bilmi Sosyal bilmi olmadan doğru iskimatte ilerler ne de tam tersi. Her iş yerine insan kaynaklarından eleman alınıyorsa Türkçe bölümünden de eleman alınmalıdır. Bir dilin en çok yabancı olduğu yerlerde çalışanlar toplanıp kullandıkları yerel ağızlar sorulursa soruna bir çözüm bulabilirler. Motor, piston, makina, biju, egzos, vb. yüzlerce kelime oto tamircilerine sorulsa oradan yeni Türkçe kelimeler öğrnilmesi çok kolaydır.
🌐🇹🇷🇦🇿🤲🤝🤝🤲🇦🇿🌐Bu yanaşma Azərbaycanda da var.Bir çox kəlmələrin türkcə adı-anlamı olduğu halda bir çoxları bunu başqa dillərdə olan kəlmələrlə ifadə edirlər Guya"bunlar çox biliklidirlər".Ən çox rus dilində,son illərdə ingiliscə.Bu çox gülünc bir hərəkətdir.Ən gülməlisi iki azərbaycanlı-türk bir-biri ilə rusca,yaxud yarı rusca-yarı türkcə danışırlar və özlərini"paytaxt,şəhər əhli və mədəni hesab edirlər"Əslində çox gülünc adamlardılar,əgər bunu anlasalar.🌐
Kesinlikle haklısınız ama bu önlem alarak veya açıklama yaparak engellenecek bir durum değil. İnsanlar tükettiği içerik ile konuşuyor. Uyararak bu durumun önüne geçilseydi fransızlar başarırdı. Teoride katılıyorum ama pratil olarak malesef imposible😅
İzninizle, konuya farklı bir açılım getirmek istiyorum: Öncelikle, duyarlılığınızı paylaşıyorum. Dile gösterdiğimiz özen, sahip olduğumuz bu ortak kültürel varlığı koruma görevimizin gereği... Öte yandan, dil yalnızca bir iletişim aracı değil, düşünce örgüsü oluşturmamızda da temel bir işlevi var. Sözcükleri algıladığımızda, zihnimizde bunun karşılığı olarak bazı kavramsal imgeler oluşuyor. Hepimizin, maruz kaldığımız görsel/işitsel ve diğer uyaranlardan etkilenen, doğumdan bile önce biriktirmeye başladığımız kavramsal birer kütüphanemiz var. Örneğin "ağaç" sözcüğünü duyduğunuzda zihnimizde belki de ilk gördüğünüz ağacın bir imgesi beliriyor... Ya da bambaşka bir kavramsal motif, bir deneyimimiz, bir duygumuz... Adını, bu konuda çalışmalar yapan iki dilbilimciden alan Sapir-Whorf hipotezi, dilin düşünce yapımızı etkilediğini, aslında dilin zihin şemamızı oluşturduğunu ve bunun da dünyayı algılayış biçimimize etki ettiğini savunuyor. Bir başka deyişle, bildiğimiz sözcükler, bizim kavramsal evrenimizi de belirliyor... Bu evreni tek bir dille oluşturmak, biraz dar bir çerçeveden bakmak demek. Başka başka dillerin getirdiği açılımlarla, zihnimizdeki kavram kütüphanesini zenginleştirmemiz ya da o dillerdeki ele alış biçimleriyle yaşama dair kavrayışımızı genişletmemiz mümkün. John Koenig adlı dilbilimci, dilimizde karşılığı olmadığı için hissedemediğimiz duygular olduğunu savunuyor. Sizin örneğinize dönersek, "start vermek," "başlamaktan" (bu arada "başlatmak" daha uygun olacak sanırım) daha farklı bir imge oluşturabilir zihnimizde... Bu deyiş benim zihnimde, kocaman harflerle START yazan bir çizgide, kuru-sıkı tabanca sesiyle başlatılan bir koşu yarışı çağrıştırıyor. O sırada sözü edilen "başlatma" eylemi bu benzetme sayesinde, "başlatmak" sözcüğünden daha farklı bir karşılık uyandırıyor zihnimde, algılayışıma zenginlik katıyor. Eş anlamlı sözcüklerde de görebilirsiniz bu işlevsel ayrımı, "duyarlılık" ve "hassasiyet" asla aynı duyguyu oluşturmuyor ya da "öğrenci" ve "talebe" bambaşka kavramsal imgeler uyandırıyor... Elbette, sizin de videoda kastettiğiniz gibi, dilimizi özensiz ve savrukça kullanmaya, özenti davranmaya karşıyım.
Hanımefendinin derdi sadece batı dilleriyle. Arapçadan Türkçeye geçmiş sözcükler onu rahatsız etmediği gibi kasıtlı olarak fazlasıyla kullanıyor. Oysa bunların karşılığı olan Türkçe sözcükler var. Eğer kendisi bunu tercih ediyorsa farklı tercihleri olan insanlara da saygı duymayı öğrenmeli.
Benim de hislerime tercüman oldunuz. Benzer bir konudaki düşüncenizi merak ediyorum. İnternet adresini söylerken w harfini "double u" yerine "cift v" seklinde okuma konusunda ne düşünüyorsunuz?
Merhaba, spor jargonunda kullanılan "cut, definasyon, bulk, rest, off day, cheat day, jogging, intense" gibi kavramlar yerine hangi Türkçe kelimeleri kullanmamız daha sağlıklı olur acaba?
Bu ucube dilin Aciklamasi su: ben de bu yeni dunya duzeninin elit dili Ingilicceyi biliyorum, bakin bakin ben de seckinim ben de onlar gibiyim vs vs. Halbuki onlar ne kadar da dillerini konussan seni yine de cem yilmazin yahsi bati da dedigi gibi “You ride Camels, dont you?” Diye gorur. Bizde camel everywhere deyip Turkce konusmaya devam.
Turk dili zaten ucube dil degil mi? Kelime oyunu programini seyredin. Turkçede arapça, farsça, almanca, fransizca, inglizce, italyanca, yunanca kelimeleri sokan biz miyiz? Ecdadimiz asirlardir bunu yapmadi mi?
Sözcük kavramı dururken kelime, örneğin demek varken mesela diyen sizlerin başkalarını eleştirme hakkını kendisinde bulması ilginç. Araplar konuşurken araya Türkçe sözcükler serpiştirmiyorlar oysa, biz neden yapıyoruz bunları. Sorun İngilizce sözcük kullanılınca mı oluyor sadece?
Biz zaten konuşurken Osmanlıca konuşuyorduk Arapça değildi ve yazıyla geçirirken bu bizi zorluyordu Halka okuma yazmayı kolaylaştıracak bir alfabe getirmek tabi ki de yerinde bir karar Peki çoğu kelime neden dilden çıktı diye sorarsanız bazılarının yerine Türkçe kelimeler bulundu bazılarını da dil değişimin içerisinde unuttu Örneğin Atatürk'ün geometri kitabında dile bir çok okuduğunda ne olduğu gayet kolay anlaşılacak kelimeler eklemiştir Bu kelimeleri MEB'in sitesinde direkt aynı sırayla görebilirsiniz. Zaten oradan aldım Bu'ud - boyut amûd - dikey dılı - kenar faraziye - varsayı hat - çizgi hattı munassıf - açıortay hattı mail - eğik kutur - çap kavis - yay kaaide - taban kaim zaviyeli müselles - dikey üçgen mekan - uzay muhit-i daire - çember mümâs - teğet mustatîl - dikdörtgen muhammes - beşgen mecmû - toplam mesâha-i sathiyye - alan mahrut - koni müselles-i mütesâviyü'l-adlâ' - eşkenar üçgen müselles-i mütesâviyü'ssâkeyn - ikizkenar üçgen murabba - kare mümaselet - imsiy müştak - türev müsavi - eşit muvazi - paralel-koşut menşur - pürüzma mukavves - eğri muhit - çevre nisbet - oran nısf-ı kutur - yarıçap re's - köşe re'sen mütekabil zâviyeler - ters açılar satıh - yüzey seviye - düzey şâkulî - düşey şibh-i münharif - yamuk tenasüb - orantı tamamlıyan zaviye - tümey açı umumi totale - ökül küre - yüre ufkî - yatay va'zîyet - konum veter - kiriş zâviye - açı zâviyetan'ı mütabâdiletân-ı dâhiletan - iç ters açılar zâviyetân-ı mütevâfıkatân - yöndeş açılar zaviyei hadde - dar açı
Açıkçası geometri öğrenirken müselles-i mütesâviyül adlâ demekle uğraşmak isteyeceğinizi çok sanmıyorum iyi ve dolu argümanlara sahip günleriniz olur umarım teşekkürler