Emellerine sağlık , Eskişehir denince tek bildiğim gösterilen yer Kanal ve köprüsü olan bir şehir diye biliyordum,orayı göremedik,😂,harika bir anlatım ,
- Modern müze son 6-12 aydır berbat durumda. İçerik azaldı, ayrıca çıplaklık içeren sanatsal çalışmalar da aniden kaldırıldı. Geçen sene gelmiş olsaydınız, içerideki eser sayısı nerdeyse 2 katı idi. Mevcut hali ile para vermeye değmez. Videolarda da görüldüğü gibi müzenin içi boşalmış durumda. - Barlar sokağı haftasonları aktif oluyor, sanırım siz haftaiçi turu yaptınız, zira gezdiğiniz yerler ve sokaklar nerdeyse bomboş idi. Normalde kuyruklar olur, adım atacak yer bulamazsınız (biraz da soğuk havaların etkisi). Ayrıca barlar sokağının konsepti yavaş yavaş değişmekte. Eskiden publar ve rockbarlar yaygınken, şimdi meyhane moduna ve zevksiz tek tip moda geçiş başladı (müzikler bile leş gibi). Malum, para en çok hangi nüfus kesimindeyse eğlence sektörünün konsepti de o yöne doğru evriliyor zaman ile. En basit örneği, 5-10 yıl öncesine kadar kimse kızlara laf atmıyorken, şimdi kızlara laf atan ve trene bakan öküz misali müşteri kitlesi yaygınlaşmaya başladı barlar sokağında ve mekanlarında. Çok nadir şekilde eskiden kalma ve bu değişime direnebilen underground mekanlar kaldı tek tük, ama onların yerini de dışarıdan gelen insanlar bilmiyor. - Şehir dışından gelip çibörek tatmak isteyen turist arkadaşlara da tavsiyem; Otobüs garının karşısında Kentpark var, Kentpark'ın girişinde de Çibörek evi var (Han), hatta yanında ufak at çiftliği de göreceksinizdir. Ya buradan tadarak deneyiniz ya da merkezde "Alpu Çibörek" var onu tavsiye ederim bir tatar olarak (google maps'ten bulabilirsiniz). Diğer çibörekçilerin birçoğu bu kültüre ait olmayan kişiler tarafından işletilen işletmeler genelde. Yani işin püf noktası nedir, lezzeti ne verir, yağı sorpası nasıl olmalı gibi konulara tam hakim değiller (bundan ötürü yanlış yer de tadarak "ay çok yağlıydı" veya "içindeki malzemesi az idi" diye yorum yapan birçok youtuber veya gezgin görüyoruz). Bizim kültürümüzden hiç haberi olmayan Hindistanlı birinin gelip burada dönerci açtığı gibi düşünün, merkezdeki birçok çibörekçi de böyle maalesef. Biz tatarlar yukarıda saymış olduğum 2 yer de çibörek yeriz, çünkü kültürümüze en yakın lezzet o ikisinde oluyor (Solo/tek şekilde gezenler Alpu çiböreği tercih edebilir, aile ile kalabalık şekilde gelenler ise Kentpark'taki çibörek evini tercih edebilir). - Kedi müzesi de var, odunpazarı evlerinin bölgesinde biraz ıssız bir noktada kalmakta, insanlar genelde bunu gözden kaçırıyorlar. Eskişehir'e gideceklere burayı da tavsiye ederim, zira içeriği dolu dolu. Birçok kültüre ve tarihe dair kediler bulabilirsiniz. Kedi severler bayılacaktır. - Ayrıca, "karakedi bozacısı"nı es geçmeyiniz. Boza, Türkiye'de herkesin damak tadına pek hitap etmiyor evet, ama boza seven var ise kesinlikle denesin, pişman olmayacaktır. Zira sırf bu karakedi bozası için hızlı trenle ay da 1-2 kez İstanbul'dan Eskişehir'e gelip boza alıp dönen tanıdığım insanlar var. Ekstra not: Eskişehir'de en iyi gezilecek ve fotoğraf çekilecek sezonlar Sonbahar ve Bahar sezonlarıdır. Yaz ayları şehir boşalıyor, hareket azalıyor, modern çağdaş insan sayısı azalıyor, insan renkliliği azalıyor(aslında başka şekilde anlatmak gerek, ama Eskişehir'li insanları rencide edici olur, anlayan anlamıştır ne demek istediğimi... üni'lerin kapandığı dönem aralığında gelmeyin). Kışın ise ayazlar yüzünüzü yakıyor genelde, her yer soluk ve gri tonlara bürünüyor, porsuk nehri bile kararıyor, fotoğraf veya video çekimleri için pek uygun olmuyor. Belki hayatında sadece 1 kez gelip bir daha uğrayacak vakti ya da bütçesi olmayacak insanlar vardır, o yüzden o tek atımlık kurşununuzu bahara veya sonbahara saklayın.