Her obje, O’ndan (celle celâluhu) size gelen bir nâme; her ses, O’ndan bir nağme. Nağmeyi dinlerken, kendinizden geçersiniz; nâmeyi de okur, “Rabbimden nâme!” der, üzerine kapanır ve öpersiniz onu. Onun ortaya koyduğu her şeyi öpersiniz. Burada varlığa, eşyaya ve hadiselere böylesine hallaç ederek yaklaşmak, böylesine bakmak, öbür tarafta da her meselenin öyle bir zemzeme, öyle bir demdeme haline inkılap etmesine vesile oluyor. Böyle bir yolda yürüyorsunuz.
Bazıları dünyayı her şey zannettiklerinden dolayı, taparcasına ona bağlanıyorlar; onun debdebesine, şatafatına, ihtişamına, rahatına.. gelip geçici rahatına… Oysaki bugün yaşadığınız o muvakkat rahatlık, yer yer ölümü, toprağın altını, dar kabri düşündüğünüz zaman, zehir zemberek haline geliyor. Ama orayı geçici bir yol, bir köprü, bir koridor kabul ettiğiniz zaman, hiç görmüyorsunuz onu; çünkü nazarınız çok yukarılarda, yukarıların da yukarısında. Baktığınız her şeyde O’na dair bazı eserleri görüyorsunuz. Yol boyu nâmeler okuyorsunuz, yol boyu nağmeler dinliyorsunuz. Ve bunlar sayesinde dünyada mâruz kaldığınız şeyleri âdetâ hiç duymuyorsunuz. Gözünüz daha ileride, daha ileride, daha ileride…
“Rü’yet!” diyorsunuz, “Rıdvan!” diyorsunuz. “O dostların sohbetinde, onların maiyyetine erme!” diyorsunuz.
“Allah’ım! Her şeyden öte Zâtına karşı gönülden aşk u alaka, Sana kavuşma iştiyakı, Habîbine (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve sevdiklerine vuslat arzusu talep ediyoruz. Bunları ebedî, zaman üstü, zamanı aşkın olarak istiyoruz.” duası vird-i zebânınız olmuş.
“Bir kimse, bir şeyin arkasına düşer, arkasına düşmede ciddiyet sergilerse, çok ciddî olursa, mutlaka peşinde koştuğu şeyi Allah’ın izni ve inayetiyle elde eder.”
“Bir şeyin arkasına düşer, sürekli cevelân ederseniz, bir maraton gibi koşturur durursanız, er-geç arkasından koşturup durduğunuz şeye, Allah ulaştırır (celle celâluhu).” Yol yorgunluğu, silinir gider kafanızdan.. döktüğünüz ter, silinir gider kafanızdan.. çektiğiniz eziyetler, silinir gider kafanızdan.
Bir de öbür tarafta zâlimlerin, gaddarların, hattârların, hak-hukuk tanımayanların, adalet ve hukuk üzerinde raks/dans edenlerin, hakkı ayaklarının altına alıp çiğneyenlerin başlarına gelecekler var.
Hak, o kadar yüce olduğu halde, onu ayaklar altında çiğneyenlerin, ha varmış ha yokmuş gibi çiğneyenlerin öbür tarafa intikal eden hallerini, hakkı çiğneme hallerini, adaleti ayaklarının altına alma hallerini, millet ruhunu ayaklarının altına alma hallerini, orada onların karşısına çıkan şeylerle gördüğünüz zaman, yürekleriniz ezilecek, acıyacaksınız. Ne gibi acıyacaksınız? Size saldıracak bir kurt düşünün. Size saldıracaktı, yiyecekti; fakat ondan daha büyük bir panter veya bağışlayın bir ayı, bir aslan, bir kaplan saldırdı, onu parçaladı. Oysaki o sizi yiyecekti, yakaladığı zaman. Nasıl onun parçalanışını gördüğünüz zaman yüreğiniz sızlar, “Vay vahşi vay! Nasıl da parçalıyor?!.” dersiniz, belki inlersiniz. İnsanlığınızı yitirmemişseniz şayet, hâlâ içinizde şefkatin zerresi varsa şayet, ahsen-i takvîme mazhariyetin hususiyetlerini içinizde taşıyorsanız şayet, Allah’ı gösteren muallâ-mücellâ bir ayna olduğunuzun farkında iseniz şayet, sizi yemek isteyenin parçalandığı yerde bile, yüreğiniz sızlar, halk ifadesiyle “cızzz” eder yüreğiniz.
Size balyoz indirenler.. sormadan, haksız olarak derdest edenler.. iftarınızı zehir edenler.. imsakınızı zehir edenler.. zindanlarda Müslümanca yaşamanızı zehir edenler.. “Falan da var mı bu işin içinde?!.” deyip az irtibatı olana da gadredenler… Fakire-fukaraya burs vermiş, fakire-fukaraya okumaları için kurslar açmış, fakire-fukaraya yardım olsun diye okullar açmış, dünyanın dört bir yanında rûh-i revânî Muhammedî’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle böyle tanınması için bir yönüyle bayrağını dalgalandırmış, marşını söylemiş, sevdirmiş, 170-180-200 ülkeye kendi değerlerini sevdirmiş; bütün bunlara düşmanlık yapanlar.. diş bileyerek bunların üzerine gidenler.. o tarafta sahip çıkan insanları tehdit eden veya para ile, pul ile başlarını döndürenler.. gadrin her türlüsünü, i’tisafın her türlüsünü, irtikabın her türlüsünü, ihtilasın her türlüsünü, zulmün her türlüsünü, gadrin her türlüsünü yapanlar.. yalanlara gırtlaklarına kadar tenezzül edenler.. iftiraların bini bir para, çok rahatlıkla kullananlar… O insanların öbür tarafta çektikleri azabı gördüğünüz vakit, burada canavar gibi size saldıran o insanların orada parçalanmalarını, cayır cayır yanmalarını onda hiç şüpheniz olmasın gördüğünüz zaman, yüreğiniz “cızzz” edecek.
04/12/2016 tarihli Bamteli sohetinden derlemiştir.
28 сен 2024