Çoğunuza saçma gelecek ama uyumadan önce izledim ve bu video rüyama girdi. Baya absürt bi rüya. Rüyamda koşuya çıkmışım işte cebimde cüzdan yok telefon kulaklık, şehir de garip nerde olduğumu halen çözemedim küçükken gördüğüm bi yer rüyama girmiş olmalı. Çıkıyorum koşuyorum caddede liseden bi arkadaşı görüyorum, bi yere oturuyoruz tatlı yiyoruz arkadaş ısmarlıyor cüzdanım yanımda olmadığından. Yediğimiz şey de ketçaplı dondurma. Çıkarken eve dönüyorum ara sokağa girdiğimde frankın yaratığı görüyorum, birine arabayla çarpmış ve cesedini yiyor üstü başı kanlar ve organlar içinde. Mezarlıktaki ceset parçalarından yapıldığı için inanılmaz korkunç bi suratı var böyle çürümüş çenesinin yarısı açıkta ve kurtçuklar var. Bana gelip burdan tramvay durağına nasıl giderim diye soruyor ben de diyorum ki onun için premium hesabın olması lazım. Sonra bu şaşkın şaşkın bana bakıp benden korkmadın mı falan diye soruyor sonra cebinden tuborg red çıkarıp bana veriyor ve hem mutlu hem de hüzünlü bi ifadeyle ayrılıyor yanımdan. Saçma sapan bi rüyaydı ama aklıma şu soruyu getirdi, acaba bu yaratığa insan muamelesi yapması için kör olmasına gerek olmayan birisi çıksaydı hikaye nasıl biterdi?
Değinilen yerler muazzam. Üzücü olansa bahsi geçen konulardaki hissiyatları yaşamak için 2.5 metre boyunda, sağdan soldan toplanılmış uzuv parçalarıyla oluşmuş birisi olmanıza gerek yok.
Çok beğendiğim bir eser Frankenstein. hoşuma gitme sebeplerinden bir tanesi de okuyucuya empati duygusunu derinden yaşatması. En başta Frankenstein'ın gözünden onun çektiği acılara odaklanarak yaratığa karşı büyük bir öfke ve kin besler iken, yaratığın gözüne geçtiğimizde, onun sevgisizliğini ve hayal kırıklıklarını okudukça, yaptığı kötü eylemleri anlayabiliyoruz. Sadece kötü olduğu için değil. sevgi görememesi, yaratıcısının bile onunla ilgilenmeyip tiksinmesi gibi bir çok acıların sonucunda kötü eylemlere yöneldiğini ve bundan pişmanlık duyduğunu görüyoruz. Bence bu da okuyucuya objektif bir bakış açısı kazandırıyor. Kitap gerçekten mükemmeldi. Videodaki alıntıları gördükçe bunu daha iyi anladım.
"İçimde hayal bile edemeyeceğin sevgiler var ve inanmayacağın öfkeler var. Birini tatmin edemezsem, diğerini tatmin ederim." Özet bu sanırım, çok etkileyiciydi ve sorgulayıcı...
@BaBa YoRGuN sanırım ama şu var bu tatmin kesinlikle anlık gelişen bir durum. Öfkeyi tatmin etmek sonunda sadece bir canavara bile acı verir. Toplumu katletmeden canına kıyıyor, hatta bir kaç kişiyi yok ettikten sonra kendine son veriyor.
videonun aklıma sürekli çirkin olduğumu getirtmesi dışında bir sıkıntısı yok. Bazı arkadaşlar eski konsept daha güzeldi demiş ama bence bu konsept senin de bir insan olduğunu unutmamamız açısından iyi oluyor. yüzünü görmeyince seni her şeyi bilen ses olarak düşünüyordum.
Notre Dame'ın kamburundaki Quasimodo karakterini çirkinliği yüzünden dışlanmasını hatırlatmak isterim. İnsanların tutumu yüzünden izve bir yaşam sürerdi, dış görüntüsü dışında zeki ve yufka yürekli olması... Bu eseriyle biz insanlara ders veriyor değerli yazar: Victor Hugo
Hayatin amaci mutlu olmak degil. Hayat sandigimiz aksine mutlu olmak icin geldigimiz bir yer degil. Bu sebeple mutlu eden her sey "dogru olan" sey olmuyor. Oyun oynayarak ve o discord gruplarinda takilarak mutlu oluyo olabilirsin ama orda kendimize ayri bir dunya yaratmis oluyoruz. Bu dunya her ne kadar konforlu olsada uzun surecte bize cok zarar verir. ben de oyun oynamadan duramayan biriyim ama bu olayi ballandirarak anlatamam. Sen sanki cok dogru yapiyormussun ve hayatin amacina ulasmissin gibi anlatmissin ama benim gorusumde cok yanlis bir yoldasin. Ileride ne yapacaksin? Evet.Bir Şeyler üret.Yararlı ol. Ama üretim faktörleri zenginlerin elinde.Fakir fukarayı ne zor duruma düşürdüklerini bildikleri için, paylaşmaya razı olmazlar. Kendileri de aynı duruma düşmekten korkarlar. Bu adaletsizlikten yakınınca da,hem de en yakınlarımız zevzeklik eder,bizi tenbellik ve asalaklıkla suçlarlar.Ana avrat küfür işitmekten kötüdür.Sanki zenginler bütün gün sırtlarında taş taşımış da öyle zengin olmayı hak etmiş gibi konuşurlar.Niye zenginlerin avukatlığını yapıyorsun,sanki zenginin biri seni duyup 'Aferin bizi iyi savundun,al sana biraz kemik,düzeltiyorum para' diyecek. 95 yılı civarı,duayen gazeteci yazmış'Her yaştan gençler.Lütfen üretici olun.Taşa kaş göz yapıp satın.'Haydaa,bu da başka bir zevzeklik.Taş bebek satıp ne para kazanacaksın.Kendi de bilmiyor para sorunu nasıl aşılacak.Bir kere bu taş bebeklerin fiyatı düşük,hem herkes de bebek yapıp satsa fiyatı çok çok düşer,hem kimse almaz,herkesin alabileceği 1-2 tane zaten.Yani o duayen gazeteci de gençleri tembel olmakla suçluyor. Üretim yapmak o kadar kolay mı?Süper kahraman filmlerine dikkat edin,Süpermen'in üretime katkısı yoktur,sadece kötü adamları döverek onların çaldıklarını geri alır,tabii bunların nasıl paylaşılacağına karışmaz,yine zenginlerin aslan payını almasına bir şey demez,her neyse kendisi üretim yapamaz,zaten onun nasıl olacağını bilse,senaryo yazarı senaryo yazmaz o işi yapardı.
@@rifkicelik3239 Bu bakış açısı mantıklı, yalnız dediğiniz saf kötülük değil, bilinçli yapılmıyor. Yazarın bizlere anlatmak istediği: dış görüntüsü yüzünden hayvan muamelesi gören karakterin, sevdiği insana sahip olamayacağını bildiği halde şefkatle ve merhametle fedakârca mücadele ediyor olması. İnsanları dış görüntüsü yüzünden yargılamak ve aşağılamak yanlıştır.
İnsanın ne denli kibirli olduğunu gösteren bir eserdir. Doktor hiçbir şekilde olanlardan kendini sorumlu tutmuyor, öz-eleştiri yapmıyor. Tüm suçu canavarda buluyor.
bu tarz videolar uzadıkça içerik zenginleşiyor ne kadar bilgi o kadar hoş o kadar iyi yeni tarzını ilk halinden daha çok sevdim sunum gibi ilerliyor ama çok değerli böyle içerikler
Değer görmemek, değersiz hissetmek, kendini hakir görmek.. Neredeyse her kötü varlığı kötülüğe doğru sürükleyen şeyler. Her varlık bu hisler sonucunda yavaş yavaş kötüye değişir.
Değindiğiniz yerler harika,okuduğunuz kitapların,izlediğiniz filmlerin,dizilerin felsefelerini çok iyi açıklıyorsunuz. Her videonuzu keyif alarak izliyorum.
yaratık bile İngilizceyi öğrendi ben hala öğrenemedim :) bu aralar the munsters dizisini izliyordum , ordaki herman,ın ne kadar buradaki yaratığa benzediğini fark ettim. bir de arı kovanı ruhundan da bir sahne gordum videoda , orada da Frankenstein filmi vardi .. 😊
Yapılan bir deneyde bebeklerin bile bulundukları odaya giren güzel kişilere gülümsediği, onlara daha cok ilgi gösterdiği gözlemlenmiş. Her ne kadar güzelliğe önem vermediğimizi söylesek de bu koca bir yalan. Oyle olmasa insanlar onca parayı verip onca acıyı çekip operasyonlar yaptırmazdı. Yaratık çirkin olduğu için sevilmediğini düşünmedi, sevilmediğini düşündüğü için çirkin olduğunu düşündü. Sonuçta Pinokyo da tahtadan bir kuklaydı yalnızca.
nevet, acı olansa bizlerin bu duyguyu lanetlediğimizi sanmaları, hayır aksine bu duyguya saygı duyarım, ben mühim olan kalp güzelliği dedikten saniye sonra dış güzelliğe istemsizce geçenlere kızarım, bu doğal, herkes iyi görünmek ister yapacak bir şey yok, hadi gençken tamam ama insan 30 ları aştıktan sonra bunları duyunca bir hasssssbinallah çekmeden duramaz, sözün diğer yanı ise kız kardeşim yok, o yüzden kız çocuklarını çok severim ama onlar beni ilk bakışta sevmezler, çünkü dediğin gibi, insan gözü bu, insan kayırması doğal, ha bana maruz kaldıkları zaman kız çocukları beni çok severler çünkü saf sevgiyi hissederler, demem o ki kitabın içeriğinin canı cehenneme, kapağın sattıracak seni, ehh bizim kapak ta sedefi dökülmüş meşin kaplı hamam takunyası gibi olunca sahaf rafının en derin bölgesinde çürümeye terk edildik
Frankenstein ilk ortaya çıktığında ya çirkin bir insanla karşılasaydı? ilk başta insan korkardı ancak sonrasında empati duyardı.(zira çirkin insanlar toplumda genel olarak dışlanır ve bu dışlanan kişi kendisi gibi dışlanan veya kendisi gibi çirkin olan birini görünce empati kurarak yaklaşırlar.kendimden biliyorum) toplumdan dışlanmış iki varlık.hikaye o zaman nasıl ilerlerdi acaba?(toplumdan intikam mı alırlardı yada kendileri gibi toplumdan dışlanmış insanlar mı ararlardı?)
Ben yaratık mıydım şu 30 yıllık hayatım boyunca? Bende onun gibi sevgi ve ait olma adımını hiç geçemedim sanki. Sevilmemek, değer görmediğini bilmek o kadar kötü ki bu gençliğimde babam, ilerleyen yaşlarımda hayatıma giren kadınlar tarafından çokça hissettirildi bana. Ben sadece bana verilen hayatı güzelce yaşayıp, sevip sevilmek istedim ama insanlar değer gördüklerini bildikleri anda kibirleniyor ve değer vereni değersizleştirmeye meyil ediyorlar. Hep merak ederim. Bende sevilseydim, değer görseydim onlar gibi beni seveni, bana değer vereni değersizleştirir ve onu üzer miydim? Hepimizin içinde bir yerlerde bir "Yaratık" var. Kimisi güzel bir hayat yaşayıp o yarattığını kendi içinde öldürmeyi başarıyor, kimisi de yaşadığı kötü hayattan ötürü bir ömür o asla susturamadığı, insanlardan gördüğü her kötü durumda daha da güçlenen yaratığıyla mücadele etmek zorunda kalıyor bir ömür. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki yaratıcının beni yarattığı şekil diğer insanlar tarafından çok itici bulunup hiçbir şekilde kabul görmüyor. Ben de bazen yaratık gibi kendimi sorguluyorum. Acaba biri gerçekten beni sadece ben olduğum için sevecek mi? Kazandığım paraya, giydiğim kıyafetlere, çalıştığım işe, sahip olduğum ev-araba gibi şeylere bakmadan sadece ben olduğum için sevecek mi? Sanmıyorum...
Turgut kardeşim ilişkilerin temel kuralı şudur; "bir ilişkide güçlü olan taraf diğerine daha az bağımlı olan, daha az ihtiyaç duyan taraftır." Belki ilişkilerde güç dengesinin olmasından rahatsız olacaksın. Ancak maalesef hakikat bu. Yapman gereken şey popüler kültür safsatalarına uyup seni "sen" olduğun için (!) seven bir insan bulmak yerine, kendini yalnız kalmaya, tek başına bu hayatta mücadele etmeye alıştırman gerekiyor. Yine diğer insanlar tarafından sevgi ve saygı görme ihtiyacı hissedeceksin. Çünkü insansın. Ancak MUHTAÇ olmayacaksın. Aralarında fark var. Normalde yorum yazmayı pek sevmem ama senin bu düşüncen canımı yaktı. Umarım faydalı olabilmişimdir. Ha bu arada bu anlattığım şeyleri ani bir öfke ile kabul etmek yerine sağlam temellere oturtman senin için kesinlikle daha yararlı. Saygılarımla.
Uzun sure senin gibi dusunmustum. Gerceklerden bihaberdim. Sevgi ask mesk sevilme vs yalan kardesim. Cikar iliskisi her sey. Kosulsuz seven kadin ariyorsan bunu sadece annen yapar. Insanlar dogasi geregi cikarci ve kadinlarda bu 10×. Kimse kimsenin kara kasina gozune olmuyor. O yakisikli diye sevildigini sandiklarin da diger kızlara caka satmak icin seviliyor. Anlatabildim sanirim. Boyle seyler icin bosa uzuluyorsunuz. Kendinizi baska seylerle mesgul edip gelistirmeye bakin. Dunya kadinlardan ibarer degil.
Gerçekten bu kanal her yeni videoda kalitesini katlayarak gidiyor . En sevdiğim kanal ve en kaliteli icerik üreten kanal kesinlikle burası . Param olsa yatırım yapıp daima bu işi yaomasini isterdim , çok teşekkür ediyorum
Başta anlattığın yazılma öyküsüne bildiğim kadarıyla ekleme yapayım. Bu olayın temelinde 1815 te endonezyada yaşanan yanardağ patlamasının çok büyük etkisi var. Yanardağ patlaması sonucu değişen iklim olayı takip eden senelerde etkisini göstermeye devam ediyor. Bunun üzerine yaz tatili sebebiyle bölgeye gelen 4 arkadaş, tabi 4 arkadaş diyip geçmemek lazım, Mary Shelley, John William Polidori Lord Byron ve Mary Shelley'nin eşi Percy Bysshe Shelley tatil için geldikleri yerde kurak ve bozulmuş bir iklim görünce kaldıkları süreyi konakladıkları köşkün içinde zaman geçirerek değerlendiriyorlar. Bunun üzerine hatırladığım kadarıyla Lord Byron tarafından ortaya atılan korku hikayesi yazalım fikri üzerine her isim bir hikaye yazmaya yoğunlaşıyor. Günümüz popüler kültürünün artık vazgeçilmezi olan ve korku edebiyatına sağlam kazık çakan 2 eserin temeli atılıyor bu hikayelerle. Biri videonun da konusu olan Frankenstein diğeri ise Polidorinin yazdığı Vampyre. Tabi o dönemde aşşırı ses getirmelerinin sebebi zaten yazar ve aristokrat olan bu isimlerin elinden böyle korku hikayeleri çıkması oluyor. Ek bilgi olarak Vampyre öyküsünün ekstra bi ilgi görmesi ilk basımında Polidori yerine Lord Byronun yazar olarak basılmış olması. Lord Byron dönemin en çalkantılı aristokratlarından ve bir şair olduğundan korku öyküsü yazması o dönem herkesi meraklandırmış.
İçeriği izlemeden ama videodan adventure time'daki limonotu konto geldi. Sonuçta prenses şeker diyarındaki herkesi iyi, neşeli, tatlı yapmıştı. Ama limonotu konunu kötü, agresif, mutsuz yapmıştı. Peki burada onun suçu neydi? Kendisi yaratan oydu suçlayan cezalandıran da oydu. Hatta limonotu kontu bir yerden bundan bahsedip bu isyanı dile getiriyor. İzleyeli çok zaman oldu tam olarak ne diyor hatırlamıyorum. Beni etkilemişti konuşması.
Bize bu hikayeyi daha kapsamlı anlattığın için teşekkürler. Gerçekten hikayenin sonunda tüylerim diken diken oldu. Frankenstein hep okumak istemiştim fakat pek okuma eylemine geçmiyordum. Bu videodaki eserlerin hepsini okuyacağım. Bir kez daha teşekkür ediyorum.
dracula ve frankenstein baya kült korku ögeleri. mimariye felan yansımaları varmış. Gotik mimari böyleymiş felan. yaratık şimdiki yapay zeka bilince sahip olsa ne olurdu sorusunun ilkel versiyonu gibi.
Okudum yillar once aglamisdim sonda...hic kimsem yok yanliz geldim yanliz gidicem denedim beni seven anlayacak insan yok sevgi icin kendinden gece bilecek zekalica ve sefkatla dost olacak sadik olacak kimse yok gibi...
Muhteşem içerikler üretiyorsun kardeşim. Anlatım tarzın, görsellerin içerikle uyumu, farklı bir bakış açısı sunman hepsi çok değerli. Üretmeye devam etmeni temenni ediyorum.
Ağzına sağlık. Kanalını uzun zamandır fark edip takip etmemiştim. Bugün izleyecek bir şeyler ararken kanala girip bu videoya denk geldim ve bayıldım. Değindiğin felsefi düşünceler çok hoş. İncelemen çok narin ve isabetli. 💖💖
Yazarın eserinde yarattığı segmente hikaye yapısının sonucunda kötülük problemi konsepti beynimizde daha iyi yer buluyor. Victor ve yaratık ikilisinin ortak bir payda bulduğu hikayelerin Dante'nin Komedya'sından tutun da Augustine'nin On Genesis kitabına dek uzanması kümülatif hikaye anlatıcılığımızın, narrans'lığımızın çok güzel bir göstergesi. Yaratık karakterinin Kızılay ve Ulus çevresinde düştüğü vahim durum, Mary Shelly tarafından çok güzel izah edilirken hikaye hedonizm altyapısına da bir parantez açıp göz kırpmayı unutmamış.Yozlaşmış Ankara şehir kültürü içerisindeki dejenere pavyon yapısı, tıpkı yaratık karakterinin değişimi gibi şehrin kültürel açıdan da süreç içerisinde değiştiğini gözler önüne seriyor. Tıpkı Douglas MacArthur'un da dediği gibi: ' ' İsa da Hristiyan değildi. ' '
Frankenstein benim ilk çizgi romanımdı, babam yıllar önce almıştı. Arada yine bakardım, çocukluğumi hatırlardım; ama nedense elim kitaba bi türlü gidemedi, geçen hafta kitabını almayı düşünüp vazgeçtim. Videoyu izlemeden kitaplıktan aldım çizgi romanı, izlerken ise hem okudum hem de değinilen yerlerin kilit noktalarına baktım. Çizgi romanı 7 yaşımdan 21 yaşıma kadar defalarca kez okudum, yıllar geçtikçe başka detaylar fark edip üzerine düşündüm (ki çizgi romanın son sayfalarında Mary Shelley'nin hayatına yer verilmiş, kaynakçaya çoktan sahip idim). Şimdi baksak belki basit gelir, 'aman yaratıcı olan insan kendi yarattığını yaratıyor, ölüyü diriltme' falan der geçer ama ben bu yaşıma kadar okumaktan hiç sıkılmadım. Kitaplığımı düzenlerken bile hep gözümün göreceği yere yerleştirdim. Hangi kısmını, neden sevdiğimi sordum kendime ve sabit bir cevap veremedim kendime. Çok hoş bir video oldu benim için, dinlerken keyif aldım. Beni çocukluğuma götürdü.
Ve yine mükemmel bir konu ve içerik. Senin sesini bildiğimiz gibi yüzünü görmek de güzel. Ama eski konsept sanki daha mı iyiydi bilemedim. Konuyu bölümlere ayırma ve arka fon müziği ile hikayeye daha adapte oluyorduk sanki. Ayrıca bence bu hikayeye eski konsept çok daha iyi gidebilirdi yaratığa daha yakın bi yakınlık hissedebilirdik. Ek olarak yeni konu niche ağladığında kitabının konusu bence bu kanala çok iyi gider." Amor Fati" derinlemesine işlenmesi gerek bence 👍
Geçenlerde 2001 A Space Odyssey'i izledim. Kubrick ne kadar göz önünde bulundurmuştur bilinmez ama filmin içinde kısmen Frankestain temasından etkilenmeler var gibi geliyor. İnsan tarafından yaratılan varlığın bilinç kazanması mevzuları. Gerçi düşününce, doğrudan ya da dolaylı etkilenmeyen bilimkurgu eseri yok gibi birşey zaten. Yapay zeka teknolojisinin giderek geliştiği günümüzde üzerine düşünülmesi,değerlendirme yapılmaya devam edilmesi gereken bir hikaye Frankenstain bence. Diğer adıyla modern Prometheus. Teşekkürler video için,sizi dinlemek son derece keyifli.
Bence bu romanın en ilginç yanı yaratığın korku unsurlarından çok çirkinliğiyle ön plana çıkması hatta korkunçluğunu bile fiziksel özelliklerinden alması. Bununla yazar bence dönemin toplumsal bir sorununu anlatıyor , çirkinlere karşı duyulan nefreti yansıtıyor. Gerçi bugünlerde değişen pek bir şey yok belki kimse sizi çirkin olduğunuz için yaratık olarak görmüyor ama güzellere atfedilen değer karşısında bu hissiyata kendiniz kapılıyorsunuz , zamanla yalnızlaşıyor ve öfkeleniyorsunuz.
Bir düzeltme yapayım. Mary Shelly bu hikayeyi oluştururken bir yarışmada değil. Cenevre'de eşiyle beraber( ki kendisi de bir yazardır) Lord Byron'ın misafiri. Yağmurlu fırtınalı bir gecede birbirlerine korku hikayesi anlatarak vakit geçiriyorlar. Mary o gece rüyasında gördüklerini romanlaştırıyor ve ortaya Frankenstein çıkıyor.
Yapboz yapmak ve bir şeyler dinlemek gerçekten çok güzel hissettirir. Ama belinize dikkat edin. Hiçbir kuvvet uygulanmadığı ya da ters bir hareket yapılmadığı halde yapboz bele oldukça hasar veren bir hobidir