NOTLAR: • Zamanı kısıtlı olarak görebiliriz ama o şimdiki anda bile sonsuzdur. • Gelecek ve geçmiş, sürekli olarak şimdinin dayattığı koşullara göre değişir. • Duyudaki bir tetiklenme, şimdiki zamanda gerçekleşse de, tahayyül olarak geçmişe tamamen bir geri dönüşle karşılanabilir. Bugün duyduğumuz bir koku bizi yıllar öncesine götürebilir. • Kişi hiçbir şeyi olduğu gibi kafasına atmaz. Biz, kendimizi, her gördüğümüz eşyayı, insanı, kısaca varlığı zihnimizde yeniden inşa etmek üzerine kurgulanmış zihinlere sahibiz. Biz var olanı içeri atamıyoruz. Var olanı içeride bir şekilde temsil eden, indirgemeci bir görseller demeti üretiyoruz. Anıyı her çağırışımda onu gerçek bir görsel olarak zihnimde canlandırabilmem için ona editler ekliyorum veya bazı yerleri çıkarıyorum, çarpıtıyorum. Bu nedenle bir anıyı ne kadar çağırırsam, onu o kadar bozarım. • Kişi tek bir şeyi sabitleme şansına sahiptir: Gelecek tahayyülü. • Bir kişiyle uzun süreli bir ilişkimiz, uzun bir geçmişimiz olabilir. Bu kişiyle ilgili düşüncelerimiz, zihnimize çağırdığımız anılar genellikle iyi anılardır, kötü anılar yok sayılır. Fakat şimdiki zamanda yaşanan, sarsıcı ve kötü bir olay sonrasında geçmişte azınlıkta olan o kötü anılar üste çıkabilmekte, çoğunlukta olan iyi anılar yok sayılabilmektedir. Bu gerçekleştiğinde gelecekteki tahayyülüm bozulduğundan/değiştiğinden ve onunla çatışmak istemediğimden geçmişimi bütün kötü anıları abartarak ve iyi anıları bastırarak editlerim. Bir yanlış anlaşılma olduğunda ise bu geçmişi editleme işlemi iptal edilip, geçmişte o kişi için tekrar iyi bir tasavvur olacak şekilde düzenleme yapılır. • Geleceğin belirsizliği, arı bir belirsizliktir. Geçmiş ise gizemlidir, yani benim bazı parçalarını bildiğim, başkalarının neler yaptığını bilmediğim ve tamamlanmış bir pozisyondadır. • Toplumsal paradigma tarihseldir. Yani bir dönem için geçerli, bir dönem için geçersizdir. • Dönemin paradigmasıyla uyumsuz olan insanların zihinleri de o paradigmanın içinde hareket etmeye zorlanmıştır. • Bireylerin, kendilerinden üstün, büyük ve egemen olan "paradigma"yı değiştirebilme güçleri vardır. Bu durum genellikle şu şekilde gerçekleşir: Önce bir kısım muhalif kendisini gösterir (mevcut paradigmanın aleyhine). Daha sonra bu muhalif grubun kanıt biriktirme, ikna etme gücünü artırma ve daha çok insan biriktirme olanağı olur ve belli bir yüzdeden sonra mevcut paradigma ancak "sorgulanabilir" hâle gelir. • Kişi ana/büyük paradigmanın altındaki alt paradigmalarla da (topluluk, cemaat, haz grupları vs.) uyumlanır, fakat bunların da dışına çıkabilir. Kişi, her an bütün olanaklarıyla bütün paradigmaları kırabilme kapasitesini/olanağını içinde taşır. • Tarih kitaplarına bakıldığında devrimlerin azınlıklar tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu da paradigmanın cesaretli, bir mesele için ölmeyi göze alan, yani idealist (romantik de diyebiliriz) insanlar tarafından kırıldığını gösteriyor. • Kişi, kendi zamanını da bölümlere ayırıp, kendi paradigmasını değiştirdiği an, zamanı büktüğü an, başka birisine dönüşür. • Postmodernite, paradigma henüz yeni kurulmuş, yeterince katılaşmamış olduğu için, her türlü avangart davranışı kaldırabilmeye elverişlidir. Modernite de kurulurken daha avangart bir pozisyondaydı. • Biz bugün, kendi geçmişimizi ele aldığımızda avangart, yani rutinin kırıldığı anları hatırlarız. Tarihi de benzer şekilde, radikal avangartlarla, yani paradigma kırıcılarla not ederiz. • Az sayıda insan, gelecekle ilgili kararlar almaktan çekinmeyip bunu yapmakla psikolojik olarak daha büyük bir rahatlama duyduğundan, etraflarına da güven sağlayarak öne çıkmayı deneyebilir. Bunlara "kanaat önderleri" diyoruz. • Moderniteyle postmoderniteyi ayıran şeylerden biri de şu: Eskiden kanaat önderleri entelektüeller olurdu, şimdiyse hiç kimse. Bu hiç kimselik, çok kısa bir süre içinde kendi içinde dönüşerek güven veren, ama güveni nereden aldığının bilinmediği kahramanların çatılarının altında toplanmaya doğru gitti. • Bu dönemde güven telkin ediyorsan, kimlik olarak ona benziyorsan, onun gibi hissedebildiğini hissettirebiliyorsan, yani empati kuruyorsan ve cesursan (karar almaktan, eyleme geçmekten, belirsizliğin içine bütün gücünle atılmaktan korkmuyorsan) karar alamayan diğerleri için altına sığınılabilecek birisi oluyorsun. NOT: Bunlar birebir ağızdan çıkan cümleler değil, yazarken okunur olması açısından söylenenleri birazcık "editlemiş" olabilirim :)
@@taha972 insanın duyularıyla algıladığı zamandan bahsediliyor. Yeteneklerimizdeki kısıtlılık bu şekilde hissetmemize yol açıyor. Nitekim an'ı frame olarak ele alırsak; bu frame herkes için farklı bir an'ın parçasıdır. Bu da zamanı duyularımız ölçeğinde dev bir sonsuzluk olarak düşünmemize neden oluyor. Demek istediğim aslında duyularımızın kısıtlılığından dolayı sadece tahayyül edebiliyoruz; algılayamiyoruz.
Sevgili izleyiciler, içerik o kadar yoğun ve düşündürücü ki ; durdurarak notlar almanızı, aldığınız notlar ve düşündükleriniz bağlamında geri alıp tekrar izlemenizi, ve tekrar düşünmenizi şiddetle tavsiye ederim. İzlerken aydınlanıyor gibi hissedebilirsiniz fakat izleyip başka bir videoya geçerseniz israf edeceğiniz bilgi çok fazla. Bol şans. Zihninizin kıvrımlarına kuvvet!
Ağlamak istiyorum,ilk defa sosyal medyada reklamla bölünmeyen ve zihin sınırlarını zorlayan keyifli bir sohbet dinledim.Yalin Bey'in,ilk defa konustugu bir konu hakkında bile duraksamadan,ii bile demeden,yapmış olduğu yorumları da ayakta alkışlıyorum ✌
Yalın Alpay'ın, karşısındaki kişi en eğitimsiz en cahil kişi bile olsa, onu hoşgörüyle dinleyip onun düşünceleriyle eleştirel bir interaksiyona girebilecekmiş gibi bir havası var; bu da bana Sokrates'i hatırlatıyor. :S (Öyleyse ben bile Yalın Alpay'la konuşabilirim :O (Umarım Olur))
Video boyunca zihnimde yankılanan ve konuşulanların bir kısmını özetler nitelikte olduğunu düşündüğüm dizeleri paylaşmak ve bu muazzam sohbet için teşekkür etmek istiyorum: "Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında. Yekpâre, geniş bir ânın Parçalanmaz akışında."
Yalın Hocam, tarifi zor kavramları anlaşılır biçimde aktarmanızı hayranlık ve merakla dinliyorum. Ben klinik psikoloğum ve yüksek lisans tezimde zaman perspektifi üzerine çalıştım. Philip Zimbardo'nun Levinian bir bakışla ele aldığı zaman perspektifinin psikolojik iyi oluş ve psikolojik esenlikle ilişkisini araştırdım. Zaman üzerine okumalar yapmak ve yazmak benim için gerçekten ufuk açıcı ve zevkliydi. Üzerine çalıştığım Zimbardo'nun zaman perspektifi temelde sizinde sohbet boyunca ele aldığınız geçmiş, şimdi ve gelecek perspektiflerinin insan davranışını nasıl açıkladığı ve bu perspektiflerin nasıl şekillendiğini anlamaya çalışıyor. Bir envanterleri mevcut ve bu şekilde kişinin zaman perspektifi hakkında fikir sahibi oluyoruz. Otuzdan fazla ülkede bu konu üzerine yapılmış kişiler ve kültürler arası farklılıkları inceleyen yüzlerce çalışma var. Ben de Türkiye örnekleri üzerinde çalıştım. Sonuçlar gerçekten ilginçti. Bahsettiğiniz geçmiş, şimdi ve gelecek bakış açılarına göre bir perspektif almak iyilik halinin yüzde kırkını açıklıyordu. Ayrıca ben geçmişe sizin de değindiğiniz gibi olumlu ya da olumsuz bakmak, şimdiye hazcı ya da kaderci bakmak alt boyutlarını da inceledim. Yorumumu okuyup merak eden arkadaşlar olursa tezim yöktez'de mevcut. Sohbeti dinleyince heycanla öğrendiklerimi paylaşmak istedim :) Bilginizi, fikirlerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum.
Konuklarınızın sizin ne dediğinizi tam olarak kavrayamadığı durumlarda nezaketiniz hayranlık verici. Bir teli eksiltilmiş bir gitar ile aynı melodiyi sürdürmek zorunda olmanıza rağmen konuya hakimiyetiniz fevkalâde.. Konunun sadece sözcükler kullanılarak anlaşılmış sayılamayacağını , konukların tepkilerinin de bir parametre olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum..Sizi her ifade ettiğiniz konuyu kendinize de tekrar tekrar anlatır gibi sunmanızdan dolayı dikkatle dinleyebiliyorum açıkçası.. Böylece konu bize verilen bir ders olmaktan çıkıp bizim de sizinle sohbet edebildiğimiz bir diyalog haline gelebiliyor.. Zihninizin duruluğu hayranlık verici.. Selamlar
Yapıcı bir eleştiri: Yalın Alpay konuşurken, dinleyen kişinin bir cevabının olmadığı durumda sürekli "hı hı" dememesi daha iyi olur. Ben bu kanaatteyim. Sevgiler.
İşte burada anlatılan şeyler sebebiyle "tarih biliminin" bize anlattığı şeylerin bir çoğunun doğru olmadığını düşünüyorum. Şu savaş, şu tarihte, şurada oldu gibi daha belirgin şeyler dışında biz, tarihi bize anlatan insanların gözünden görmeye mahkumuz. İnanıyorum ki ben, İlber Ortaylı kadar kendimi tarihe adasaydım, size farklı bir perspektiften tarih anlatacağım için birçok konuda onun söylediğinden çok farklı şeyler söylerdim. Yani çok da şey yapmayın...
Ya yine güzel de bi sıkıntı var videoda tam anlamadığım. Çok akmıyor. Konudan olabilir, konuktan da olabilir. Önceki videodaki arkadaşlar daha iyiydi. Naçizane yorumumdur.
Yalın Alpay adeta büyülüyor.. ‘storytelling’ in kralı. hikayelerin arasında dolaştırıp kendi düşünüş ve hissedişlerini götürüyor.. hocam o kadar yüksekten bakıyorsunuz ki anlattıklarınızı daha iyi anlamam için anlatmadıklarınızı da dinlemem lazım :) harika bir içerik, harika bir sohbet🤍 zaman kavramıyla ilgili , J. Berger videosuyla bu videoyu şimdilik tek geçiyorum. :)
Yalin bey tam konuyu baglayacak onemli bir noktaya geldiginde, Mustafa bey tarafindan alakasiz sorularla konunun akisi defalarca kesilmis. Keske Yalin bey kesintisiz konusup bitirse, sonra diger konusmaci notlarini alip sorusunu sorsa daha verimli bir konusma olurdu. (Bknz 29:48, Yalin bey parmagini bile kaldirmis lafini kestirmemek icin)
Tekrar tekrar izledim anlamak için... Yalın Alpay'ın bir cevabı ile her şey anlam kazandı... Mustafa Can, Yalın Alpay sorularıyla yönlendiriyor ve kurcalıyor... Bir nevi bilgiyi doğurtuyor ... Sanırım bu tür yeni yaklaşım ve yöntemleri kavramaya hazır değiliz...🤷♀️ Buna karar verdim... Mustafa hocayla ilgili kafamda bir algı vardı, onun da bilgi üretmesini ve bir nevi düello ya da beyin fırtınası beklentisiyle izlemişim... Bu nedenle önyargıyla yaklaştım... Şimdi ise Mustafa Can'ın doğurttuğu ve sorguladığı bilgi üretimini izliyorum... 🧘♀️ Zamanı büktüm... 😉
Harika sohbet, Mustafa bey de sohbeti çok iyi yönetiyor. Sinan hocayla sohbetleriniz de izlemeye doyulmuyor. Yalın Bey'i de acikbeyin sayesinde tanımış oldum. Bu konuları anadilimde dinleyebilmek.. olağanüstü zamanlarda yaşıyoruz
Sinan Canan'ın fikirleri ister istemez din tornasından geçiyor. Filtreleniyor ve/veya üzerine yük biniyor. Bize ikinci bir iş çıkıyor. Eklediklerini çıkarıp, çıkardıklarını eklemek gibi.
@Muhammed Gülcan Evet, öyle zaten. Konu sayısal olmadığı için büsbütün öyle. Referans noktaları önemli. "Konuyu şimdi de Esperanto dili ve edebiyatı yönünden inceleyelim." diyen birini dinlemezsin sen de. Onun gibi.
Adamın zihnine üşüşen düşünceleri neredeyse somut olarak görüyorum. Öylesine seri boşaltıyor. Ama dil hiçbir zaman zihnin hızına yetişemediği için fikirlerinin bütünselliğine erişemiyor, savrulup duruyoruz😄 İlginç olsansa yine de bundan keyif alıyor olmamız. İçimde şöyle adamın kafasını yarıp içerdeki tüm malumatı alıp enine boyuna inceleme isteği oluştu. Yalın'ı dinlerken bi türlü tatmin olamıyorum. Program bitti bi sürü bilgi bak adamın içinde kaldı. Dur bi başka videosunu izleyeyim..😄👏
Sadece kendisinin olduğu videoları izlemenizi öneririm. Öyle güzel bağlantılar kuruyor ki, ben hiç böyle bakmamıştım diyorsunuz ve ağzınız açık kalıyor. Bir konuyu sıfırdan başlayıp, ince ince oyalar gibi o temelin üstüne çıkışına hayranım. İyi ki varsınız Yalın Bey 😊
Program Notları-Zaman *Ben şimdinin içerisinde sadece tahayyyül olarak varım eylem olarak içerisine giremiyorum. *Geçmiş geçti artık erişilemez./Tecrübe bilgi oldu vb. *Gelecek bir olanaklar manzumesi-Burda sadece ben değil başkalarının da önemi var/Oyun Teorisi *Zaman şimdiki zamanda bile sonsuzdur. *Kavramsal olarak sonsuzdur fakat algılama ya da görüntü olarak kısıtlıdır. *Geçmiş de gelecek de tahayyülde belirirken şimdiki zamanda oluşur. *Gelecek ve geçmiş sürekli şimdinin dayattığı koşullara göre değişir. *Kişi belleğinde en çok hangi anıları çağırıyorsa en çok o anılar bozulur. *Zamanın şimdiki zamandan başka hiçbir yerine değemeyen ve ona da ayağına basar basmaz ayağı kayan kişi bir benlik olarak bütünlüğe hiçbir zaman erişmez erişemez.Benlik sürekli olarak dışarıyla ve kendi içiyle temas halindedir. *Kişi gelecek tahayyülü dışında hiçbir şeyi aklında sabitleyemez.Zorunlu olarak *Gelecek tahayyülü en isabetsiz tahayyül olduğundan kontrol etmesi en kolay tahayyüldür. *Gelecek algısı şimdiyi ve geçmişi etkiliyor ancak geleceği etkileyemiyor. *İnsan her şeyi kendisi yapmaz,dıştan ona gelen etkiler her şeyi dönüştürür./Toplumsal Paradigma-Son derece tarihseldir. *Kişisel olarak da toplumsal olarak da bazı zamanlar bütün olayları belli algoritmayla açıklığa kavuşturulacağı düşünülür.-Belirsizler bu algoritme ile bilinir kılınılmıştır bkz. Pre Modernite:Tanrı İnancı/Lizbon depremi ile son Modernite:Bilim/2 atom bombası ve gaz odaları ile son PostModernite:Çıpasızlık-Hiçbir şeyi açıklayamadığımızla barışma/Bu zamanın şimdiki zaman lehine galibiyetinin ilan edilmesi anlamına gelir. *Postmodernite,madem hayatı açıklayacak donanımımız yok o zaman şimdiki zamanın tadını çıkaralım./Hazcı yeni dönem *İnsan sınırsız bir uyum sağlama kapasitesine sahip sadece paradigmasını uyumlulaştırana kadar. *Bazı durumlarda bireylerin bu egemen olan paradigmayı değiştirme şansları olabiliyor. *Kişi her an bütün olanaklarıyla bütün paradigmayı kırabilme olanağını içinde taşır. *Modernitenin bütün düşü:Var olmayan paradigmayı zihnimde üretirim bunu kağıt üstünde kusursuzlaştırırım ve bu modeli herkesi uymaya zorlayacak şekilde dayatırım. *Postmodernite haza odaklı bir paradigma olduğu için elastikiyetini diğerlerine oranla daha fazla korur. *Kişiler paradigmayı kırdıkları anda paradigmayı kırdıklarını başkalarına haber etme yükümlülüğü ile sorumludur. *Tarih çoğu zaman paradigma kırıcılarını yazar. *Kendi geçmiş ve geleceğini tahayyül edemiyorsan başkalarınınkinin altına girersin.İşte buna kitle diyoruz. *Bu belirsizliklerle mücadele etmek herkese uygun bir şey değil bunu göze alıp başaranlara da zaten kanaat önderleri diyoruz. *Modernite ile Postmoderniteyi ayıran temel şey kanaat önderlerinin eskiden entellektüeller olmasıydı şu an hiç kimse-Güven veren ancak güveni nerden aldığı bilinmeyen- olması. *Sadece sahneye çıkmaya cesaret ettiği için izlenen insanlar *Günümüz paradigmasında empati kuranların liderler,icracıların ise empati kurmayanlar olduğunu görüyoruz. *Kişi gelecek ataması yapıyor ise bir şeyden kaçıyor demektir.
Hocam çok güzel anlatıyorsun da bu muhabbeti toplumun alt tabakalarının anlamasını beklenemez alt tabakaya inmeyince de pek manası yok biz bize kendimizi eylendirmiş oluyoruz
Şimdiki zamanın geleceğe yaklaşması ve zamanın iç içeliği mükemmel saptama... Mustafa Hocam... Geçmişe yaslanmak teoremi biraz zayıf bir argüman olarak kaldı bence... 🤔 Çünkü Mustafa hocamın tanımladığı kişilerden biriyim... Çocukluğumda neolitik diyebileceğimiz köy yaşantısına tanıklık etmiş şimdi ise RU-vid kullanan uzay çağına uyumlanmaya çalışan biri olarak hocamın şimdi ile geleceğin yakınlığı tam ifade ediyor. Süslü cümlelerden azade...
39.00 . cu dakikadaki konusma resmen Yigit Bulut'u ve onun gibi hicbirsey bilmeyen fakat bilmis gibi yapabilen insanlarin nasil insanlari ikna ettigini anlatiyor. Harika olmus hocam yalniz soz kesme konusunda biraz daha dikkatli olunsa daha iyi olur kesinlikle
Paradigma sözcüğünü bu videoda tam olarak hangi anlamda kullanıyor hiç anlayamadım: sözlük anlamlarının hiçbiri oturmuyor burdaki konuya. Birileri bana açıklayabilir mi? Ya da Yalın hocam görse keşke :)
Bu güzel sohbeti bizlerle paylaştığınız için teşekkürler. İnsan hafızasının anıları geri çağırırken bunları yeniden yarattığı açıktır. Sohbette değindiğiniz üzere bir anının şimdiki an içinde geri çağrıldığında bile yeniden yaratılıp çarpıtıldığı, ve bu çarpıtılmış anının belirsiz bir gelecekte yeniden çarpıtılmış şekilde geri çağrılacağı da açıktır. Bunun üzerine düşünürken aklıma meşhur Black Mirror dizisindeki bir bölüm geldi. Bu bölümde insanların beyinlerinde anılarını kaydeden bir çip vardı. Bu çip sayesinde insanlar yaşadıkları bir anıyı senesini, ayını, gününü ve saatini belirleyerek tekrar izleyebiliyorlardı. Şimdi böyle bir kurgusal dünya içerisinde yaşadığımızı varsayalım. Her anı fiziksel olarak çiplere kaydedilen bir dünyada an, tahayyül, belirsizlik ve paradigma gibi kavramlar baştan sona yeniden tanımlanır mıydı? Böyle bir dünyada geçmişin net bir şekilde karşımızda olacağı açıktır. Ancak oldukça somut bir veri halinde depolanan ve her an ulaşılabilen bu anılar insanın hala belirsizliğini koruyan geleceğini inşa etmesinde ne kadar etkili olabilir?
SİZİ dinleyenlerin bilgi algı anlama düzeyleri ni de düşünün lütfen. Siz birbirinizi çok iyi anlayabilirsiniz ancak dinleyenler gerçekten anlıyor mu? Sanmıyorum. Bu yüzden sadece soyut değil, somut örneklerle anlatın... Ki akılda kalsın.
Uyumak için video arıyorsanız Yalın Alpay'ın videoları o videolardan değil Uyuyamıyorsun! kafanı açıyor hoca hipnotize ediyor resmen. Çok değerli çok...
Sayın alpay o video klibi bir daha izleyin. Genç kadın orta yaşlı kadının suratına kadehindeki sıvı bir şeyi atıyor. Bütün klip boyunca aynı hareketi defalarca görüyoruz. Beş kez falan. Ve her biri iki saniye bile sunmuyor. Bu da zamanın nasıl olayları çarpıttığını ispatlıyor:)
Aslında sondakika konuşulanlar bazı gerçekleri anlamamıza yardımcı olabilir.karar alıcılar gizli bir konsensüs duygusal zamanın ruhunu iyi bilen uygulayan kişiler üst yöneticiler duygusuz eylemini niye yaptığını bilmeyen yöneticiler. Bence bu paradigma kırılacak. Bilinçli kitleler çoğalacak uygulayıcılarda yaptığı eylemleri yapmadan önce sorgulayacak bir bilince sahip olacaktır.geçmişin bütün kutsalları tuzla buz olacaktır.
Zamanda Doğru ve yanlış yoktur. Sadece nerde durduğumuz önemlidir. Zihin bakış acılarını üreterek kendi hakimiyetini coğaltır ki bu da değişimin ta kendisidir. Yanlış yoktur kanımca, yeterince inandırılmamış insanlar vardır. Zaten mantıkta ki tanımıysa: gerekçelendirilmiş doğrunu inanç, geleceği biz kurgulayarak geçmişi değiştiriyorsak, her yanlış için iyi bir gelecek belirlemek yeterince kafidir ve bunları çok fazla zihine ekersek o zmanda cok fazla geçmişi değiştiririz. ben zamanı iki ucu açık sayı doğrsu olarak görüyorum hocam, sıfır hep şimdi. birde şöyle bişey keşfettim kendimce oyun teorisinde: büyük bir yapboz düşündüm evreni ve hereksin geçmişte yaşadığı yapbozun bir parcası. insanlar kendi geçmişlerine egildiklerinde yapbozun orası genişliyor. bişey bildiğimden değil, maksat yapboz genişlesin hocam :D
Yalın Alpay’ın kafasında bir metin var ve karşı taraftan gelen sorulara asla isabet etmiyor cevapları. Cevap vermiyor çünkü. Şimdi çok iddialı bir şey söyleyeceğim deyip kendi kaldığı yerden devam ediyor 😊
Yalın Bey tamda kaderci mi olmalıyız?Derken!!!!!! paradigmayı kırabileceğimizi söylediniz :))))))) Ben de yaaaa.... yok ben buna razı olamam, kadere razı olamam diyecektim.
Geçmiş hikayeyi değiştirebiliyorken ve geleceğe atama yapabiliyorken ve üstelik her ıkisinde de dış faktörler etkili oluyorsa biz bu zaman diliminin ne kadarında varız hocam. Biz kimiz ya da kim olmaya çalışıyoruz sarmalından kurtulamamamızın nedeni nedir. Biz başkasının hikayesi miyiz ?
19.10 "Merkezine şimdiki zamanı alıp şimdiki zamanın üzerindeki taşıdığımız duygusuyla olan çözümlemede aslında gelecek ve geçmiş atamalarını yapıyor olduğunu biliyor olmak hem güç barındırıyor -tekrar bir kimlik inşası içerisinde güç barındırıyor. Ya da duygusal olarak kendini dinginleştirnek için de güç barındırıyor- çünkü nasıl hatırlamak istiyorsan öyle bir geçmişe sahip olduğunu fark ediyorsun aslında."