Тёмный

ZİNDANDAN İSM-İ A'ZAMA  

Tv 33
Подписаться 27 тыс.
Просмотров 1,5 тыс.
50% 1

Otuzuncu Lem'anın Altıncı Nüktesi İsm-i Kayyum'a bakar.
İsm-i Hayy'ın bir hülâsası, Nur Çeşmesi'nin bir zeyli olmuş; bu
İsm-i Kayyum dahi, Otuzuncu Söz'ün zeyli olması münasib görüldü.
İTİZAR: Bu çok ehemmiyetli mes'eleler ve çok derin ve geniş
İsm-i Kayyum'un cilve-i a'zamı, hem muntazaman değil, belki ayrı ayrı
lem'alar tarzında kalbe hutur ettiğinden, hem gayet müşevveş ve acele ve
tedkiksiz müsvedde halinde kaldığından elbette tabirat ve ifadelerde çok
noksanlar, intizamsızlıklar bulunacaktır. Mes'elelerin güzelliklerine,
benim kusurlarımı bağışlamalısınız.
İHTAR: İsm-i a'zama ait nükteler, a'zamî bir surette geniş, hem
gayet derin olduğundan, hususan İsm-i Kayyum'a ait mes'eleler ve
bilhassa Birinci Şuaı (Haşiye) maddiyyunlara baktığı için, daha ziyade
derin gittiğinden, elbette her adam her mes'eleyi her cihette anlamaz.
Fakat herkes her mes'eleden bir derece hisse alabilir. "Bir şey bütün elde
edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz." kaidesiyle, "bu manevî
bahçenin bütün meyvelerini koparamıyorum" diye vazgeçmek kâr-ı akıl
değildir. İnsan ne kadar koparsa, o kadar kârdır. İsm-i a'zama ait
mes'elelerin ihata edilmeyecek derecede genişleri olduğu gibi, akıl
görmeyecek derecede inceleri de vardır. Hususan İsm-i Hayy ve
Kayyum'a ve bilhassa hayatın iman erkânına karşı remizlerine ve bilhassa
Kaza ve Kader rüknüne hayatın işaretine ve İsm-i Kayyum'un Birinci
Şuaına herkesin fikri yetişmez, fakat hissesiz de kalmaz; belki herhalde
imanını kuvvetlendirir. Saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanın
kuvvetleşmesi ehemmiyeti çok azîmdir. İmanın bir zerre kadar kuvveti
ziyade olması, bir hazinedir. İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî diyor ki:
"Bir küçük mes'ele-i imaniyenin inkişafı, benim nazarımda yüzler ezvak
ve kerametlere müreccahtır."
Bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelali Kayyum'dur. Yani
bizâtihi kaimdir, daimdir, bâkidir. Bütün eşya onunla kaimdir, devam eder
ve vücudda kalır, beka bulur. Eğer kâinattan bir dakikacık olsun o nisbet-i
kayyumiyet kesilse, kâinat mahvolur. Hem o Zât-ı Zülcelal'in
kayyumiyetiyle beraber Kur'an-ı Azîmüşşan'da ferman ettiği gibi..........
Yani ne zâtında, ne sıfâtında, ne ef'alinde naziri yoktur, misli olmaz,
şebihi yoktur, şeriki olmaz. Evet bütün kâinatı bütün şuunatıyla ve
keyfiyatıyla kabza-i rububiyetinde tutup, bir hane ve bir saray hükmünde
kemal-i intizam ile tedbir ve idare ve terbiye eden bir Zât-ı Akdes'e misil
ve mesîl ve şerik ve şebih olmaz, muhaldir. Evet bir zât ki, ona yıldızların
icadı zerreler kadar kolay gele.. ve en büyük şey en küçük şey gibi
kudretine müsahhar ola.. ve hiçbir şey hiçbir şeye, hiçbir fiil hiçbir fiile
mani olmaya.. ve hadsiz efrad, bir ferd gibi nazarında hazır ola.. ve bütün
sesleri birden işite.. ve umumun hadsiz hacatını birden yapabile.. ve
kâinatın mevcudatındaki bütün intizamat ve mizanların şehadetiyle hiçbir
şey, hiçbir hal, daire-i meşiet ve iradesinden hariç olmaya.. ve hiçbir
mekânda olmadığı halde, herbir yerde ve herbir mekânda kudretiyle,
ilmiyle hazır ola.. ve herşey ondan nihayet derecede uzak olduğu halde, o
ise herşeye nihayet derecede yakın olabilen bir Zât-ı Hayy-ı Kayyum-u
Zülcelal'in elbette hiçbir cihetle misli, naziri, şeriki, veziri, zıddı, niddi
olmaz ve olması muhaldir. Yalnız mesel ve temsil suretinde şuunat-ı
kudsiyesine bakılabilir. Risale-i Nur'daki bütün temsilât ve teşbihat, bu
mesel ve temsil nev'indendirler.
İşte böyle misilsiz ve Vâcib-ül Vücud ve maddeden mücerred ve
mekândan münezzeh ve tecezzisi ve inkısamı her cihetle muhal ve tegayyür ve tebeddülü mümteni ve ihtiyaç ve aczi imkân haricinde olan bir Zât-ı Akdes'in kâinat safahatında ve tabakat-ı mevcudatında tecelli eden bir kısım cilvelerini ayn-ı Zât-ı Akdes tevehhüm ederek bir kısım
mahlukatına uluhiyetin ahkâmını veren ehl-i dalalet insanların bir kısmı, o Zât-ı Zülcelal'in bazı eserlerini tabiata isnad etmişler. Halbuki Risale-i Nur'un müteaddid yerlerinde kat'î bürhanlarla isbat edilmiş ki: Tabiat bir san'at-ı İlahiyedir, Sâni' olmaz.. bir kitabet-i Rabbaniyedir, kâtib olmaz..
bir nakıştır, nakkaş olamaz.. bir defterdir, defterdar olmaz.. bir kanundur, kudret olmaz.. bir mistardır, masdar olmaz.. bir kabildir, münfail olur; fâil olmaz.. bir nizamdır, nâzım olamaz.. bir şeriat-ı fıtriyedir, şâri' olamaz. Farz-ı muhal olarak en küçük bir zîhayat mahluk tabiata havale
edilse, "bunu yap" denilse; Risale-i Nur'un çok yerlerinde kat'î bürhanlarla isbat edildiği gibi, o küçük zîhayatın âzaları ve cihazatları adedince kalıplar, belki makineler bulundurmak gerektir; tâ ki, tabiat o işi görebilsin.

Опубликовано:

 

2 окт 2024

Поделиться:

Ссылка:

Скачать:

Готовим ссылку...

Добавить в:

Мой плейлист
Посмотреть позже
Комментарии : 2   
@ertugrultaskn5485
@ertugrultaskn5485 Год назад
Programın başlangıcı bana hic yabancı gelmedi sanki
Далее
БАГ ЕЩЕ РАБОТАЕТ?
00:26
Просмотров 111 тыс.
ACELE ETTİM, KIŞTA GELDİM
0:49
Просмотров 8 тыс.
GERÇEKTEN KEŞKE DERDİMİZ HEP MEKTEP OLSAYDI
0:44
Просмотров 2,3 тыс.
KUR'ÂN CEMAATSİZ KALIRSA
0:44
Просмотров 3,1 тыс.
SANA İLM-İ KUR'ÂN VERİLECEKTİR
1:00
Просмотров 2 тыс.
KUTLU SOYAĞACI
1:00
Просмотров 3,2 тыс.
ÂCİZİM, ÂCİZ OLANI İSTEMEM
1:00
Просмотров 1,2 тыс.