Hira'mı ve sizi seviyorum 🧡🧡🧡 👉🏻İSTEK ALIYORUM. 👉🏻Oppacı değilim. 👉🏻İdolleri kötülemek için yazmıyorum. 👉🏻Smut yazmıyorum. 👉🏻Tamamen kurgudur. 👉🏻Eleştiri hariç, linç amaçlı yazılmış yorumlara kapalıyım. 👉🏻Kurgular bana aittir. 👉🏻Kapak fotoğraflarıda bana aittir. 🤎Sizi seviyorum❤️
🕷️ Devamı🕸️ Jk "Eğer gerçekten söylediklerinde ciddiysen o zaman neden bunu kanıtlamıyorsun? Neden devam edip yapmıyorsun?" Sy "Meydan okumayı kabul ediyorum." *Ondan kurtulup çatı katına çıkmaya başladı. So-young, cesaretinin arkasında durunca Jungkook sırıttı. Bileğini bıraktı ve çatıya çıkışını seyretti. Onu yakından takip etti, sadece elde edilmesi zoru oynamaya çalıştığını sanıyordu ve oyuncak bebeğini geri kazanmaya kararlıydı. So-young büyük kararlılıkla oraya ulaştığında. Duvarın üzerine çıktı. Ardından olduğu yere oturdu. En ufak hareketinde beş katlı binadan aşağı düşebilirdi. Hayattan en ufak zevk almamıştım. Kimsesi de yoktu zaten. Ölse de bir şey değişmezdi. Jungkook ise bu cesareti gerçekte ne kadar ileri götürebileceğinden emin değildi ama kendine güveniyordu. Onun, bunu asla yapamayacağından emindi. Genç kızı dikkatle izledi. Aklına gelen şeytani planla kızın belini sıkıca kavradı. Sy "Bırak!" *Ondan vazgeçmesini isteyeceğini biliyordu. Bu yüzden So-young'a daha sıkı sarıldı ve sert bir sesle konuştu. Jk "Yapamam. Sırf bana kızgınsın diye bunu yapmana izin veremem. Üzgünüm ama birinin ölümünün sebebi olmak istemiyorum. Yıkılacağım. Böyle bir şeyin gözümün önünde olmasına izin vermenin suçluluğuyla nasıl yaşayacağımı gerçekten bilmiyorum." Sy "Ölü bedenimin çok daha güzel görüneceğini söyleyen sendin! Bundan zevk alacaksın. Bu yüzden bırak!" *Ciddi bir ses tonuyla konuşurken So-young'u sıkı sıkı tutuyordu. Jk "Hayır, sadece acı hissedeceğim. Ve bu acı ömür boyu sürecek. Bunu riske atamam, bu suçluluk duygusuyla yaşayamam." *So-young, Jungkook' un onu kurtarmasına izin verdi. Gözlerinden ister istemez yaşlar boşalıyordu. Onu binanın kenarından uzaklaştırırken kendine yakın tuttu. Ne kadar duygusallaştığını görünce çaktırmadan sırıttı. Jk "Hey, sorun değil. Artık güvendesin. Ağlama." *So-young, hıçkırıklarını bastırmaya bile çalışmıyordu. Suratını, Jungkook'un göğsüne saklamış göz yaşı döküyordu. Jk "Sana bir soru sorabilir miyim?" Sy "Sor." *Sesi ağlamaklı ve boğuktu. Jk "Beni sevmediğine, emin misin?" "Bilmiyorum..." *Sesi bu defa titrek çıkmıştı. Onu hâlâ seviyor muydu...? Jungkook, artık genç kızın, ona karşı farklı hissetmeye başladığını hissedebiliyordu. Öfkesinin ve düşmanlığının yavaş yavaş tükendiğini anlayabiliyordu. Bundan oldukça memnundu. Jk "Kalbinin aklından farklı bir şey söylediğini anlayabiliyorum, So-young." *So-young, onun göğsüne daha da sokuldu. Nefes nefese kalmış, ağlıyordu. Cevap vermek zor gelmişti. *Oğlan, genç kızı kendine bastırıp yumuşak bir ses tonuyla teselli vermeye devam etti. Genç kızın artık daha savunmasız olduğunu fark ettiğinde bir kez daha sırıttı. Jk "Gerçekten benden bu kadar mı nefret ediyorsun?" *Genç kız duraklamıştı. Sy "Yine başaramadım..." *Ondan nefret etmeyi yine başaramamıştı, genç kız. Jungkook ise artık kendi duygularıyla boğuştuğunu anlayınca gülümsemeye başladı. Aslında ondan nefret etmediğini biliyordu. Sadece yaptığı yanlışlardan dolayı ona acı çektirmek istemişti, So-young. Jk "... Yani benden nefret etmeyi başaramıyor musun?" Sy "Yapamadım...” *Sesi savunmasızdı. Planının gerçekten işe yaramaya başladığını fark ettiğinde hafif bir heyecanla gülmeye başladı, Jungkook. So-young'un savunmasının ve düşmanlığının yavaş yavaş nasıl eridiğini fark etti. Onu kollarında tutarken alaycı bir ses tonuyla konuştu. Jk "Yani? Benden nefret edemezsin, öyle mi? Bana direnemeyecek kadar zayıfsın, değil mi?" *Vücudu hayal kırıklığıyla gevşemişti, So-young'un. Sy "Y-yine benimle alay edeceksin, değil mi...?" *Sesi ağlamaklı çıkmıştı. Kendini ufak bir çocuktan daha savunmasız hissediyordu. Oğlan, genç kızın senin savunmasız ve çocuksu halinle güldü, kendisini savunamaması hoşuna gitti, dalga geçmesini kolaylaştırdı, genç kız. Şakacı bir ses tonuyla konuştu ve cevap verirken sırıttı. Jk "Elbette bu durumdan faydalanacağım, çok zayıfsın ve bu konuda hiçbir şey yapamazsın. Senin üzerinde mutlak bir gücüm var ve bu beni çok tatmin ediyor." *Onun vücudundan ayrılıp sırtını soğuk duvara yasladı. Dizlerini kendine iyice çekip sesizce ağlamaya devam etti, genç So-young. Genç kızın tepkisi tam da beklediği gibiydi, Jungkook için. Hatta So-young'un gardını indirip arkanısı dönüp sessizce ağlamaya başladığını görünce kendisiyle gurur duydu. Kırılıp onun kollarına atılana kadar ona eziyet etmek istedi. Önünde durdu ve alaycı bir sesle konuştu. Jk "Aww, ağlıyor musun~?" *Ardından iğrenç bir kahkaha... Konuşmadı, So-young. Ağlamaya devam etti çaresizce. "Ōlsem de bir b0k değişmeyecek," düşüncesi çoktan beynini doldurmuştu. Jungkook, onun omuzlarından tutup tekrar kollarına çekmek üzereydi ama aklına karşı koyamayacağı acımasız bir fikir daha geldi. Jk "Lütfen ağlama... o kadar erkeksi değil ki, senin bu kadar acınası derecede zayıf olduğunu görmek canımı acıtıyor." *Hıçkırıklarını tutamamıştı, So-young. Utmak istemişti. O yaratığa daha fazla zevk vermemek için hıçkırıklarını tutmak istemişti. Onları çığlıklarıyla boğmak istemişti... Jk "Vay canına, seni böyle ağlattığım için neredeyse üzülüyorum ama aslında değil." *S!kik kahkahalardan bir tane daha. Sy "Senden nefret edemediğim için kendimden nefret ediyorum..." Jk "Benden nefret edememen senin hatan. İçinin derinliklerinde bana karşı hâlâ bazı hislerin kaldığını söyleyebilirim. Bende, bu yüzden nefret edemiyorsun, aptal." Sy "Git..." Jk "Hayatta olmaz. Şuan çok fazla zevk alıyorum." Sy "Hâlâ ōlü bedenimin daha güzel olacağını düşünüyor musun...?" *Nemli, yeşil gözleriyle ona baktı, So-young. Yapacaktı... Jk "Eh, ōlürken daha kötü görünmek senin için oldukça zor olur. Sen zaten Dünya'nın en çirkini ve işe yaramazı falansın. Gitmiş olsan da pek bir şey değişmeyecek." Sy "Lütfen gider misin...?" *Onun daha fazla zevk almasını istemiyordu. Jungkook, So-young'un bir şeyler planladığınızı sezmişti. Alaycı ses tonu endişeye ve temkinli bir ses tonuna dönüşmüştü. Jk "Bekle. O küçük kafanla ne planlıyosun, sen; gerizekalı?! Gerçekten niyetin bu mu?" Sy "Git, aşağıdan izle." *Birkaç saniye sessiz kaldı, Jungkook. Ne yapmayı planladığını düşünürken bir tereddüt hissetti. Muhtemelen yapacağı işten So-young'u alıkoymanın hiçbir yolu yoktu. Tekrar duvarın kenarına çıktı, So-young. Aşağıya baktı, acı bir tebessümle. Geçirdiğim güzel anım var mı, diye şöyle bir yokladı ama o da yoktu... Jungkook durdurmak için ona yaklaşmaya cüret etti. Jk "So-young-" Sy "Yaklaşma! En azından yaşamımın son saniyelerinde rahat ver." *Gerçekten binadan atlayıp kendi canına kıyacağına inanmıştı, Jungkook. Bunun düşüncesi kalbinin sıkışmasına ve göğsünün sıkışmasına neden oldu. Ona yaklaşamadığı ya da atlamasını engelleyemediği için ne kadar çaresiz olduğunu iliklerine kadar hissetti. İstediğin son şeyi gerçekleştirmesi için sadece uzaktan So-young'u izledi. Gökyüzüne bakıp son kez derince soludu, So-young. Sanki gitmeden önce tüm havayı içine çekmek istermiş gibi derin bir nefes aldı. Bahçede yoğunluğun olmaması içini ferah kılmıştı. Son kez burnunu çekip kendini boşluğa bıraktı, So-young. Kısa bir anlık saf sessizlik oldu ve sonra aşağıda keskin bir ses duyuldu. Genç kızın vücudunun binadan düşüp yere çarpmasını izledi, Jungkook. İçi o kadar acı acı sızlıyordu ki, böyle bittiğine inanamadı. Son kez çok üzgün olduğunu söylemek istedi, ona... So-young'un hissettiği acı diğerlerinin yanında hiç bir şeydi. Gözlerini sonsuzluğa doğru kapattığında duyduğu son ses öğretmeninin sesiydi. Aşağı bakıp cansız bedenini görünce gözyaşlarının aktığını hissetti, Jungkook. Pişmanlık ve yoğun suçluluk duygusu ölçülemeyecek kadar büyüktü Jungkook için. Sanki dünya başına yıkılıyormuş gibi hissetti. İnsanların, So-young'un leşinin etrafında toplanmaya başlayışını izledi ve aşağıdan sıkıntı çığlıkları duydu. Onu hayal kırıklığına uğrattığını ve artık ona yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını anladığında bir parçası genç kıza katılmak istedi... Artık olduğundan çok daha soğuk olan duvara yaslandı ve aşağıda giderek daha fazla insanın toplanmasını seyretti. Genç kızın gidişine gökyüzü, düştüğü bina ve Jungkook şahit olmuştu. Ambulans ve polis gelip onun cesedini götürmeye çalışırken onları izlemeye devam etti. Tüm bu zaman boyunca sadece ve sadece So-young'un canını yaktığını ve onu kurtarmayı başaramadığını hissetti. Kızı mahvettiğini, ikili arasında hiçbir şey kalmadığını hissetti. Yüreği ölmeyi hak ettiğini fısıldadı, Jungkook'a. Minicik bedenden litrelerce koyu kırmızı sıvının sızışı başka bir hançerin daha kalbine saplanmasını sağladı. O kadar gerçeküstü geliyordu ki, onun vücudunun bir daha hareket ettiğini göremeyecek, sesini bir daha asla duyamayacaktı. Her şey bitmişti... 🌚Devam 2 altında🌝
🕷️ Devam 2🕸️ E̶r̶t̶e̶s̶i̶ ̶G̶ü̶n̶ Ertesi gün okulda derin bir sessizlik hakimdi çünkü herkes sonsuzluğa giden arkadaşının yasını tutuyordu. Herkes çok erken kaybedilen bir canın yasını tutarken, havayı derin bir üzüntü ve keder duygusu kaplamıştı. Acı aşikardı ve tüm ortam ağır ve bunaltıcıydı. Herkes artık yanlarında olmayan kişiyi hatırlarken sessizlik sağır ediciydi. Boşluk dayanılmazdı ve So-young orada olmadan herkes kendini kaybolmuş hissediyordu. ̶C̶e̶n̶a̶z̶e̶ ̶T̶ö̶r̶e̶n̶i̶n̶d̶e̶ ̶ Kızın gülümseyen fotoğrafına bakmak acı veriyor olmalıydı çünkü 19 yıllık yaşamında asla isteyerek bir kerecik olsun gülümsememişti. Muhtemelen herkes onun için üzgün olduğunu dile getirecek fakat iki gün sonra her şeyi unutup eski hayatlarına geri dönecekti. Sadece eski ezikleri artık orada olmayacaktı. Genç kızın kıymeti o öldükten sonra anlaşılmıştı. Pekala, o kimse tarafından sevilmiyordu ancak zaman geri alına bilseydi ona yine böyle davranırlar mıydı...? Orası tartışılır. Cenaze töreni hem acı hem tatlı bir an olmuştu. Herkes bir daha göremeyeceği arkadaşını hatırladıkça acı ve ızdırap derinleşiyordu. Gülümsediği o lanet fotoğrafa bakmak acı vericiydi, o gülümsemenin altında pek çok gözyaşı gizlemişti. Onun yerini en fazla bir hafta sonra yenisi dolduracaktı. Genç kız ölene kadar değer verilmemiş veya takdir edilmemişti. Bu, insan hayatının nasıl değersizleştirilebileceğini ve önemsiz görülebileceğini trajik bir şekilde hatırlatıyordu. Peki ya, Jeon Jungkook? Kızın ölümünde büyük rol oynamıştı. O pişman mıydı? Jeon Jungkook'un, genç kızın ölümünde oynadığı rol kritikti. Onun kendi canına kıymasında önemli bir faktördü. Sorun şuydu: Pişman olacak mıydı, olmayacak mıydı? Bu trajik olaydan kendini suçlu ve sorumlu hissedecek miydi? Yoksa bundan kayıtsız ve etkilenmemiş mi hissedecekti? Duyguları bilinmiyordu ve hiç kimse onun içinde ne hissettiğini gerçekten bilemezdi. Bu konuda onu suçlayanlar olduğu gibi, suçsuz olduğunu söyleyerek onu mazur görenler de vardı. En çok merak edilende, So-young'un k@nlarla boyanmış, ōlü bedenine sarılıp, Jungkook'un suratına doğru "Suçsuz bir canın canını aldığın için mutlu musun, Jeon Jungkook?" diye bağıran bir diğer kızın kim olduğuydu. İlk ve son defa o gün görülmüş, daha da varlığı sorgulanmamıştı. Erkek adam dediğin bu mudur? Güçsüz kadını ezip benliğini yüceltmek midir? Bu da ayrı bir konu... Toprağın altında savunmasız yatan, üzerinde sayısız, rengarenk çiçekler olan So-young'a bakarken de zevk al olur mu, Jeon...? ^^ S O N (♡ω♡ ) ~♪ (Vallahi konu bulamadığım için geç kaldı 🙌)
Ayyy devamı biran önce gelmeli. Jungkook'un ilişkiye girdikten sonra kıza savurup atma muamelesi yapmadığına o kadar sevindim ki, en azından ikiside kendinde değildi ve yararlanma yok işin içinde Jungkookda bunun farkında. Kıza yaklaşımı ve hassasiyeti çok hoş, bayıldimm
@@Jeonkim_taekookk Dediğim gibi; görüşüne saygı duyarım. Kurgumu meyletmek zorunda değilsin. Fakat, hayır. Yeni Army olmadım. Bu tür kurgular yazmayı sevdiğim için yazıyorum. Rahatsız oluyorsan, okumak zorunda değilsin sonuçta zorla okutmuyorum
🕷️ Devamı 🕸️ Apartmandan çıktım. Telefonumu, fermuarı kapatılmış cepten çıkarıp günlerdir hırkanın cebinde olan kablolu kulaklığı alıp telefona taktım. Çalma listesini başlatıp telefonu eşofmanımın cebine koydum. Kulaklığı hırkanın içinden geçirip kulağıma taktım. Kapşonu başıma geçirip ritimle yağan yağmurun altında onun evinin yolunu tuttum. Huzura kavuşmaya gidiyordum. Onun da gönlü olacaksa onunla yeni ve ter temiz bir sayfaya ilk satırları yazmak istiyordum. Evlerimiz birbirine çok mesafeli olmasada yürüyerek epey bir arası vardı. Derime değen her damlada içim rahatlıyordu, zihnim boşalıyordu. Yağmur beni mutlu ediyordu. Aklıma, Taehyung'u her yağmur yağışında nasıl yağmurun altına çekmeye çalıştığım geliyordu. Minik adımlarımı, hafif tempolu müziğin melodisini ve suratımdaki uykulu tebessümü bozan şey gök gürültüsü olmuştu. Yerimde sıçramam, dağılmış dikkatimi yerine getirirken adımlarımı hızlandırdım. Nasıl da özlemiştim kokusunu, gözlerinin kahvesini, yumuşacık saçlarını, kıkırdayışını, kahkahasını, tribini, sarılışını, tebessümünü, uykulu halini, kucağını, öpüşünü... Her şeyini çok özlemiştim... Her şeyiyle kabul etmiştim ben onu. İyisiyle kötüsüyle, kusuruyla mükemmelliğiyle: her şeyiyle kabul etmiştim. Ama her şeyiyle de terk etmiştim ben onu. İki kusurunu büyütmüşte büyütmüştüm. Kendimi kandırmıştım. Aşkımın solduğunu sanmıştım. Devam edemeyiz sanmıştım. Oysa ki çok yanılmışım... Gözlerim, bana ihanet edip kapanmaya çalışıyorlardı fakat izin vermeyecektim. Gözlerimi havaya dikip içine bir kaç yağmur damlasının girmesine izin verdim. Ayaklarım yere sabitlendiğinde nefeslerimin ritmi tekrar bozuldu. Geri dönme şansım vardı ama geri dönersem daha kötü olurdum. Daha da pişmanlık duyardım. Alt dudağımı dişlerken gözlerimin dolmasına engel olma gereği duymadım. Elim gitmiyordu. Kapıyı açmam gerektiğini biliyordum ama yapamıyordum. Kendime her ihtimali göze alarak buraya geldiğimi hatırlatıp yutkundum. Telefonda çalan listeyi durdurup kulaklığı topladım. Her ikisinide cebime tıkıştırdım. Titreyen ellerimle ağır kapıyı ittirdim. Sanki çok güç kullanmışım gibi apartmana girdiğim anda yeni açtığım kapıya yaslandım. Terleyen avuçlarıma baktım. Kendime, "Yapacaksın!" emrini verdikten sonra soğuk trabzanlara yaslanarak iki kat çıktığımda sekizinci kata tırmanmam gerektiğini hatırlayıp merdivenlerden vazgeçtim. Karşımda duran asansörü çağırdım. Saniyeler içinde gelen asansörün içine girip sekizi tuşladıktan sonra, zemine çömeldim. Üzerimden sular damlıyordu. Çiseleyen yağmurla çıkmış olsamda yağmur yolun yarısında şiddetlenmişti. Asansör her yeni kata ulaştığında nefesim daha da tıkanıyor her seferinde bir kez daha yutkunuyordum. Asansörün kapısı açıldığında gözlerim kararacak gibi olmuştu fakat hayır, bayılmamıştım. Asansörden çıkıp, daire kapısının önüne doğru yürüdüm. Yine yutkunup dudaklarımı birbirine bastırdım. Ardından zile bastım. Elbette açılmamıştı. Elim zorla zile çıktığı için zile ardı ardına bastıktan sonra bir kaç adım geri atıp beklemeye devam ettim. Homurdanışlar eşliğinde kapı açılınca onunla karşılaştım. Elleriyle gözlerini ovaladıktan sonra saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Tae "Ji-yeon?" -Taehyung... Bak, ben özür dilerim. Bu saatte seni rahatsız etmek istemezdim ama gerçe- Tae "Bu halin ne? Sırılsıklam olmuşsun. Geç içeri üşüteceksin." *Beni, içeri çekmesiyle sendelemiştim ama düşmemiştim. Tae "Bekle sana giyecek bir şeyler getireyim." *Ben ayakkabılarımı çıkarırken o bana çoktan siyah bir şort ve oldukça bol bir kırmızı, beyaz şeritli bir T-shirt getirmişti. Tae "Odayı biliyorsun. Değiş gel." *Utana sıkıla zaten yerini bildiğim yatak odasına gittim. Odaya onun kokusu sinmişti. Burnuma gelen o mis kokuyla gevşeyip üzerimdeki hırkayı çıkardım. Kapının tıklanmasıyla ıslak hırkayı tekrar giyindim. Tae "Islak giysilerini banyoya koyabilirsin, demeye gelmiştim." -Teşekkür ederim. *Üzerimi değiştikten sonra onun dediğini yapıp ıslak giysileri çamaşır sepetine attım. Oturma odasında Taehyung'u göremeyince ismini seslenme gereği duydum. -Taehyung? Tae "Mutfaktayım Ji-yeon." *Ben oraya giderken Taehyung'un içeri elinde iki fincanla girmesiyle duraksayıp içerideki kanepeye oturduk. Elindeki fincanın birini bana uzattı. İçerisinde sıcak çikolata vardı. Tae "Sorun ne Ji-yeon?" -Geceleri gördüğüm kabuslar çoğaldı... Tae "Anlıyorum." -Amacım seni rahatsız etmek değildi, özür dilerim... *Boğazıma oturan yumru nedeniyle konuşmak istesemde konuşamadığım için gözlerimden akmak isteyen yaşları serbest bıraktım, çünkü konuşmaya devam etmem gerekiyordu. -Ama olmuyor. Sensiz yapamıyorum. Ayrılığın ikimiz için de en iyisi olacağını düşünmüştüm fakat bu kadar pişman olacağımı tahmin etmemiştim. Ayrılığımızdan bu yana düzgün uyku uyuyamadım. Muhtemelen ben, sana çok alışmışım. Her yerde kokunu arayacak kadar çok özledim seni. Yatağa "Hayır, bu gün kabus görmeyeceğim!" diyerek girsem ne fayda, girdiğim gibi yüz hançer üstüne yatmış gibi hissediyorum. Kendimi, o kabusların gideceğine inandıramıyorum. Sen nasıl yaptın, bilmiyorum ama tekrar yap. Tekrar beni huzura kavuştur... *Bardağındaki sıcak çikolatayı yudumlarken dinliyordu sadece. Sözümü tamamlamam gerektiği kanısına varıp, son cümlelerimle noktalandırdım. -Lakin kendini sakın arada bırakma. Belki artık beni sevmiyorsundur -ki sevmiyorsan da saygı duyar pılımı pırtımı toplar defolup giderim. *O, bardağını sonlandırdığında, ben yalnızca ficanla bakışıyordum. Bardağı masaya koyduktan sonra bana doğru eğildi. Tae "Sözün bittiyse gidebilirsin." *Ne hızda dolduğunu bilmediğim gözlerimle ona bakmayı reddedip ayağa kalktım. Kupayı masaya bıraktım. Fakat o bileğimden tutup beni kendine çekti. Tae "Ama yatak odasına." *Başımı kaldırıp ona baktım. Ciddi miydi bu çocuk? Tae "Gözlerin ne çabuk doldu?" *Beni, kucağına çekip baş parmaklarıyla gözlerimi sildi. Ardından, dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. Beni, kucaklayıp yatak odasına götürdü. Tae "Kaç gündür uyuyamıyorsun?" -Ayrıldığımız günden bu yana. *Daha şimdiden mayışmış, uyku moduna almıştım kendimi. Tae "Hey, uyuyor musun?" -Huh? *Kıkırdayıp odaya girdi. Yatağa uzandığım anda onu daha sıkı kavrayıp bütün benliğimi, kokusunda sarhoş olduğum adamın bana bahşettiği huzurun kollarına bıraktım... ^^ S O N (♡ω♡ ) ~♪ (Uzun süreden sonra adminimiz değil de ben kurgu yazabildim size. Şuan Wattpad uygulamasından da yazarlığımı sürdürüyorum. Oradan da beni destekleyin lütfen 🖤 Ayrıca istek yazarsanız beni çok mutlu edersiniz ❤ Beğenmenizi umut ederek böyle bir kurgu paylaştım. Hoşunuza gittiyse yorum yapıp, like atmayı eksik etmeyin. Unutmayın sizin güzel görüşlerinize ihtiyacım var 🤎)
🕷️Devamı🕸️ Lv "Ya bırakın beni! Aşkım kurtarsana!" Kg "Geliyorum hayatı-" X "Sakın döneyim deme!" Kg "Özür dilerim sevgilim!" *Dediği odaya geldiğimizde tabutun içine kelepçelenmiş Lavinia ile karşılaşmayı hiç birimiz beklemiyorduk. X "Göreviniz, odada olan kasyı bulup şifreyi doğru girmek. Kasada anahtar var." *Tüm odayı aramamıza rağmen kasayı bulamamıştık. En son çok uzun olan tabut gözüme çarpmıştı. -Tae şu tabutun üzerinde! Kg "Çok yüksek." Tae "Kucağıma gel Hana." *Oraya ulaşmanın en kolay yolu bu olduğu için kabul ettim. Beni kucağına alıp oraya ulaşabileceğim şekilde kaldırdı. Ufak tahta kutuyu avuçlarıma aldım. -İndirebilirsin Kim. *Beni tamamen yere indirmeden suratlarımızı eşitledi. İyice yaklaşıp dudağımın kenarına ufak bir öpücük kondurdu. Tae "İzinsiz öptüğüm için özür dilerim." *Afallamış olmama rağmen kendime gelip kutunun şifresini çözmeye zorladım. -Lanet şey açılsana! X "İkinci odadaki kelimeyi hatırlıyor musunuz?" Lv "Vampir abi ben hatırlamıyorum, söyleyeyim mi?" X "Duvarda asılı olan pankarta harflerin karşıtı olan rakamlar var." *Gözlerimle etrafı aradığımda hızla bahsi geçen pankartı buldum. -Kelime neydi Lav? Lv "Demons." -Söylüyorum, gir Ta-ta. Tae "Ta-ta mı, barıştık mı yanii?." -Susta, dediğimi yap Kim. Anlık bi' şeydi o. *Yüzü düşmüştü fakat şuan umursamam gereken daha önemli bir şey vardı. -D-5, E-7, M-1, O-9, N-0, S-3. 571903 (Beş yüz yetmiş bir bin dokuz yüz üç.). Tae "Açıldı." *Kyungsoo minik sandıktan anahtarı alıp sevgilisinin bileklerini serbest bırakıtı. Ardından dudaklarına minicik bir öpücük bıraktı. -Cin hoca! Bizi bıraksan mı artık? *Sonunda kurtuluş kapısı açıldığında hep beraber dışarı çıktık. Arabayı park ettiğim yer doğru ilerlerken Lavinia'nın sesini duydum. Lv "Aşkom yakınlarda bir kafe var oraya gitsek ya, hm?" -Herkes tamamsa gidelim. *** Kafeye vardığımızda tamamen bir birine kilitlenmiş, aşıkları yüzümde ufak tebessümle izliyordum. Onları izlemeyi bırakıp Taehyung'a döndün. -Senin yüzünden bu durumumuz biliyorsun değil mi? Tae "..." -Belki biz de şuan onlar gibi olabilirdik. Tae "Daha iyisi olurduk." -Olurduk... Tae "E, olalım güzelim. Ben gerçekten çok pişmanım. Senin öylece gitmene izin verdiğim için de, sana ilgisiz davrandığım için de. Bu kalp hâlâ seni çok seviyor be kızım. Gel inat etme tekrar biz olalım ha? Yap bi' güzellik de, affet bu eşeğinil!" -Affedeyim hadi. Çünkü ben de bu eşeği çok özledim! *Hızla, beni o çok özlediğim kollarına aldı. Tae "Kokunu değiştirmişsin." -Eski kokumu sen bana alıp getirirdin çünkü. Tae "Ona tekrar döner misin?" -Sen getir, dönerim. ^^ S O N (♡ω♡ ) ~♪
Çok güzel olmuş aşkom ellerine sağlık emeğine de sağlık parmaklarınada sağlık inşallah istediğin abone sayısına istediğin her şeye kısa sürede ulaşırsın Aminn
🧷 Devamı 🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵 그 사람은 절대 밤 늦게 전화하지 않을 거예요. 하지만 나는 그가 밤새도록 술을 마셨다고 확신합니다. 그는 "Baby, where you at? I called you earlier but you ain't hit me back.". 며 안타까움을 드러냈다. 나는 묻는다. 그는 무너지고 있어, 난 그를 잃을 뻔했어... "Who the fuck were you with?". 나는 소리친다. 나는 열쇠를 움켜쥐고 "You better tell me where you at!". He said she fucked up but there's no taking it back. 💙 Çeviri 💙 𝐎 𝐠𝐞𝐜𝐞 𝐛𝐮 𝐤𝐚𝐝𝐚𝐫 𝐠𝐞ç 𝐬𝐚𝐚𝐭𝐭𝐞 𝐚𝐬𝐥𝐚 𝐚𝐫𝐚𝐦𝐚𝐳, 𝐡𝐚𝐲ı𝐫. 𝐀𝐦𝐚 𝐨𝐧𝐮𝐧 𝐛ü𝐭ü𝐧 𝐠𝐞𝐜𝐞 𝐢ç𝐢𝐲𝐨𝐫 𝐨𝐥𝐝𝐮ğ𝐮𝐧𝐝𝐚𝐧 𝐞𝐦𝐢𝐧𝐢𝐦. Ü𝐳𝐠ü𝐧 𝐠𝐢𝐛𝐢, "𝐁𝐞𝐛𝐞ğ𝐢𝐦, 𝐧𝐞𝐫𝐞𝐝𝐞𝐬𝐢𝐧? 𝐃𝐚𝐡𝐚 ö𝐧𝐜𝐞 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐚𝐫𝐚𝐝ı𝐦 𝐚𝐧𝐜𝐚𝐤 𝐛𝐚𝐧𝐚 𝐝ö𝐧𝐦𝐞𝐝𝐢𝐧." 𝐝𝐢𝐲𝐞 𝐬𝐨𝐫𝐮𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦. 𝐎 𝐲ı𝐤ı𝐥ı𝐲𝐨𝐫, 𝐧𝐞𝐫𝐞𝐝𝐞𝐲𝐬𝐞 𝐨𝐧𝐮 𝐤𝐚𝐲𝐛𝐞𝐝𝐞𝐜𝐞ğ𝐢𝐦... "𝐊𝐢𝐦𝐢𝐧𝐥𝐞𝐲𝐝𝐢𝐧?" 𝐝𝐢𝐲𝐞 𝐛𝐚ğı𝐫ı𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦. 𝐀𝐧𝐚𝐡𝐭𝐚𝐫𝐥𝐚𝐫ı𝐦ı 𝐚𝐥ı𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦, "𝐍𝐞𝐫𝐞𝐝𝐞 𝐨𝐥𝐝𝐮ğ𝐮𝐧𝐮 𝐬ö𝐲𝐥𝐞𝐫𝐬𝐞𝐧 𝐢𝐲𝐢 𝐞𝐝𝐞𝐫𝐬𝐢𝐧!". 𝐇𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐢 𝐛𝐞𝐫𝐛𝐚𝐭 𝐞𝐭𝐭𝐢ğ𝐢𝐧𝐢 𝐚𝐦𝐚 𝐛𝐮𝐧𝐮𝐧 𝐠𝐞𝐫𝐢 𝐝ö𝐧üşü 𝐨𝐥𝐦𝐚𝐝ığı𝐧ı, 𝐬ö𝐲𝐥𝐞𝐝𝐢. 🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵 *Müziğin ritmine ayak uydurarak tüy gibi süzüldüm. Fanların çığlıkları özgüvenimi arttırmaya yetiyordu. 🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵 나는 당신에게 모든 것을주었습니다! 그리고 그게 당신이 돌아서서 하는 전부입니다... 그 사람은 당신이 원하는 모든 것을 갖고 있었나요? For you to go and break your promise, I wanna know! 당신이 지키는 모든 비밀. I wanna know, 거짓말을 한 지 얼마나 됐나요? I wanna know, 그 사람도 나처럼 당신을 흥분시키나요? I wanna know, 그럼 그 사람도 내가 당신을 사랑하는 것처럼 당신을 사랑할까요? 그 사람은 나처럼 당신을 사랑하지 않을 거예요. She won't love you like me, baby! 그 사람은 나처럼 널 건드리지 않을 거야. She won't love you like me, baby! 나처럼 당신을 흥분시키지 않을 것입니다. She won't love you like me, baby! 그 사람은 나처럼 당신을 사랑하지 않을 거예요. 그 사람도 나처럼 당신을 사랑할까요? I wanna know... 💙 Çeviri 💙 𝐒𝐚𝐧𝐚 𝐡𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐢 𝐯𝐞𝐫𝐝𝐢𝐦! 𝐕𝐞 𝐬𝐞𝐧𝐢𝐧 𝐚𝐫𝐤𝐚𝐧ı 𝐝ö𝐧ü𝐩 𝐲𝐚𝐩𝐭ığı𝐧 𝐬𝐚𝐝𝐞𝐜𝐞 𝐛𝐮... 𝐎, İ𝐬𝐭𝐞𝐝𝐢ğ𝐢𝐧 𝐡𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐞 𝐬𝐚𝐡𝐢𝐩 𝐦𝐢𝐲𝐝𝐢? 𝐆𝐢𝐝𝐢𝐩 𝐬ö𝐳ü𝐧ü 𝐛𝐨𝐳𝐦𝐚𝐧 𝐢ç𝐢𝐧, 𝐁𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦! 𝐒𝐚𝐤𝐥𝐚𝐝ığı𝐧 𝐭ü𝐦 𝐬ı𝐫𝐥𝐚𝐫ı. 𝐁𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦, 𝐍𝐞 𝐳𝐚𝐦𝐚𝐧𝐝ı𝐫 𝐲𝐚𝐥𝐚𝐧 𝐬ö𝐲𝐥ü𝐲𝐨𝐫𝐬𝐮𝐧? 𝐁𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦, 𝐎 𝐝𝐚, 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐭𝐚𝐡𝐫𝐢𝐤 𝐞𝐝𝐢𝐲𝐨𝐫 𝐦𝐮? 𝐁𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦, 𝐏𝐞𝐤𝐢, 𝐨 𝐝𝐚, 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐬𝐞𝐯𝐝𝐢ğ𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐞𝐜𝐞𝐤 𝐦𝐢? 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤. 𝐁𝐞𝐛𝐞ğ𝐢𝐦, 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤! 𝐒𝐚𝐧𝐚 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐝𝐨𝐤𝐮𝐧𝐦𝐚𝐲𝐚𝐜𝐚𝐤. 𝐁𝐞𝐛𝐞ğ𝐢𝐦, 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤! 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐭𝐚𝐡𝐫𝐢𝐤 𝐞𝐭𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤. 𝐁𝐞𝐛𝐞ğ𝐢𝐦, 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤! 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤. 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐞𝐜𝐞𝐤 𝐦𝐢?, 𝐁𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦... 🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵 *Partnerimin girmesi gereken kısma geldiğimde yavaşça çömeldim. Elimin tutulduğunu hissettiğimde ayağa kalkıp kişiye baktım. Jeon Jungkook?! 🌚 Devamı Altta 🌝
🧷Devamın devamı 🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵 Boy, 이러면 안 되는데... 다른 사람의 시트 사이에서 춤을 추는 일이 실제로 일어나고 있다는 것을 믿을 수 없습니다. 당신의 범죄 행위는 곧 나의 죽음이 될 것입니다... 당신은 나를 지금 이 순간에 가두었습니다. 하지만 그는 당신이 혼자 있을 때만 당신을 사랑할 것입니다. 이건 게임이 아니니까, 지금 어디 있는지 나한테 말해주는 게 좋을 거야. 아니, 아들아, 네가 모든 것을 망쳤으니 되돌릴 수는 없어. 나는 당신에게 모든 것을주었습니다! 그리고 그게 당신이 돌아서서 하는 전부입니다... 그 사람은 당신이 원하는 모든 것을 갖고 있었나요? For you to go and break your promise, I wanna know! 당신이 지키는 모든 비밀. I wanna know, 거짓말을 한 지 얼마나 됐나요? I wanna know, 그 사람도 나처럼 당신을 흥분시키나요? I wanna know, 그럼 그 사람도 내가 당신을 사랑하는 것처럼 당신을 사랑할까요? 그 사람은 나처럼 당신을 사랑하지 않을 거예요. She won't love you like me, baby! 그 사람은 나처럼 널 건드리지 않을 거야. She won't love you like me, baby! 나처럼 당신을 흥분시키지 않을 것입니다. She won't love you like me, baby! 그 사람은 나처럼 당신을 사랑하지 않을 거예요. 그 사람도 나처럼 당신을 사랑할까요? I wanna know... 💙 Çeviri 💙 𝐎ğ𝐥𝐮𝐦, 𝐛𝐮 𝐨𝐥𝐦𝐚𝐬ı 𝐠𝐞𝐫𝐞𝐤𝐭𝐢ğ𝐢 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐝𝐞ğ𝐢𝐥... 𝐁𝐚ş𝐤𝐚 𝐛𝐢𝐫𝐢𝐧𝐢𝐧 ç𝐚𝐫ş𝐚𝐟𝐥𝐚𝐫ı𝐧ı𝐧 𝐚𝐫𝐚𝐬ı𝐧𝐝𝐚 𝐝𝐚𝐧𝐬 𝐞𝐝𝐢𝐲𝐨𝐫 𝐨𝐥𝐦𝐚𝐧ı𝐧 𝐠𝐞𝐫ç𝐞𝐤𝐭𝐞𝐧 𝐲𝐚ş𝐚𝐧𝐝ığı𝐧𝐚 𝐢𝐧𝐚𝐧𝐚𝐦ı𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦. 𝐒𝐮ç𝐥𝐮 𝐭𝐚𝐯ı𝐫𝐥𝐚𝐫ı𝐧 ö𝐥ü𝐦ü𝐦 𝐨𝐥𝐚𝐜𝐚𝐤... 𝐁𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐮 𝐚𝐧ı𝐧 𝐢ç𝐢𝐧𝐝𝐞 𝐤𝐚𝐩𝐚𝐧𝐚 𝐤ı𝐬𝐭ı𝐫𝐝ı𝐧. 𝐀𝐦𝐚 𝐨 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐲𝐚𝐥𝐧ı𝐳𝐜𝐚, 𝐲𝐚𝐥𝐧ı𝐳 𝐤𝐚𝐥𝐝ığı𝐧𝐝𝐚 𝐬𝐞𝐯𝐞𝐜𝐞𝐤. 𝐁𝐮 𝐛𝐢𝐫 𝐨𝐲𝐮𝐧 𝐝𝐞ğ𝐢𝐥, 𝐧𝐞𝐫𝐞𝐝𝐞 𝐨𝐥𝐝𝐮ğ𝐮𝐧𝐮 𝐬ö𝐲𝐥𝐞𝐝𝐞𝐧 𝐢𝐲𝐢 𝐞𝐝𝐞𝐫𝐬𝐢𝐧. 𝐇𝐚𝐲ı𝐫, 𝐨ğ𝐥𝐮𝐦, 𝐡𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐢 𝐦𝐚𝐡𝐯𝐞𝐭𝐭𝐢𝐧 𝐯𝐞 𝐛𝐮𝐧𝐮𝐧 𝐠𝐞𝐫𝐢 𝐝ö𝐧üşü 𝐲𝐨𝐤. 𝐒𝐚𝐧𝐚 𝐡𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐢 𝐯𝐞𝐫𝐝𝐢𝐦! 𝐕𝐞 𝐬𝐞𝐧𝐢𝐧 𝐚𝐫𝐤𝐚𝐧ı 𝐝ö𝐧ü𝐩 𝐲𝐚𝐩𝐭ığı𝐧 𝐬𝐚𝐝𝐞𝐜𝐞 𝐛𝐮... 𝐎, 𝐠𝐢𝐝𝐢𝐩 𝐬ö𝐳ü𝐧ü 𝐛𝐨𝐳𝐚𝐜𝐚ğı𝐧 𝐤𝐚𝐝𝐚𝐫 𝐢𝐬𝐭𝐞𝐝𝐢ğ𝐢𝐧 𝐡𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐞 𝐬𝐚𝐡𝐢𝐩 𝐦𝐢𝐲𝐝𝐢? 𝐒𝐚𝐤𝐥𝐚𝐝ığı𝐧 𝐭ü𝐦 𝐬ı𝐫𝐥𝐚𝐫ı 𝐛𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦. 𝐍𝐞 𝐤𝐚𝐝𝐚𝐫 𝐬ü𝐫𝐞𝐝𝐢𝐫 𝐲𝐚𝐥𝐚𝐧 𝐬ö𝐲𝐥𝐞𝐝𝐢ğ𝐢𝐧𝐢 𝐛𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦. 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐭𝐚𝐡𝐫𝐢𝐤 𝐞𝐝𝐢𝐲𝐨𝐫 𝐦𝐮?, 𝐛𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦. 𝐕𝐞 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐞𝐜𝐞𝐤 𝐦𝐢?, 𝐛𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦. 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤. 𝐁𝐞𝐛𝐞ğ𝐢𝐦, 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤! 𝐒𝐚𝐧𝐚 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐝𝐨𝐤𝐮𝐧𝐦𝐚𝐲𝐚𝐜𝐚𝐤. 𝐁𝐞𝐛𝐞ğ𝐢𝐦, 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤! 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐭𝐚𝐡𝐫𝐢𝐤 𝐞𝐭𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤. 𝐁𝐞𝐛𝐞ğ𝐢𝐦, 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤! 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐦𝐞𝐲𝐞𝐜𝐞𝐤. 𝐒𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐞𝐧𝐢𝐦 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐞𝐜𝐞𝐤 𝐦𝐢?, 𝐁𝐢𝐥𝐦𝐞𝐤 𝐢𝐬𝐭𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦... 🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵 *Dansa devam ederken hâlâ nasıl onun benim partnerim olduğunu düşünüyordum. Hiçte zarif olmayan oldukça kaba donukuşlar rap partını girmesiyle vuruşlara dönüşmüştü. 🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵 (I gave everything to you.) I gave everything to you! (And this is what you turn around and do.) Oh, baby.. (Did he have all, all that you wanted?) Yeah-yeah, yeah-oh-yeah! (For you to go and break your promise,) Ah yeah... 💙 Çeviri 💙 (𝐒𝐚𝐧𝐚 𝐡𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐢 𝐯𝐞𝐫𝐝𝐢𝐦.) 𝐒𝐚𝐧𝐚 𝐡𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐢 𝐯𝐞𝐫𝐝𝐢𝐦! (𝐕𝐞 𝐬𝐞𝐧𝐢𝐧 𝐚𝐫𝐤𝐚𝐧ı 𝐝ö𝐧ü𝐩 𝐲𝐚𝐩𝐭ığı𝐧 𝐬𝐚𝐝𝐞𝐜𝐞 𝐛𝐮.) 𝐎𝐡, 𝐛𝐞𝐛𝐞ğ𝐢𝐦.. (𝐎, İ𝐬𝐭𝐞𝐝𝐢ğ𝐢𝐧 𝐡𝐞𝐫 ş𝐞𝐲𝐞 𝐬𝐚𝐡𝐢𝐩 𝐦𝐢𝐲𝐝𝐢?) 𝐄𝐯𝐞𝐭-𝐞𝐯𝐞𝐭, 𝐞𝐯𝐞𝐭-𝐨𝐡-𝐞𝐯𝐞𝐭! (𝐆𝐢𝐝𝐢𝐩 𝐬ö𝐳ü𝐧ü 𝐛𝐨𝐳𝐦𝐚𝐧 𝐢ç𝐢𝐧,) 𝐀𝐡, 𝐞𝐯𝐞𝐭... 🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵🎵 *Son darbe ve, işte bitmişti. Derin soluklarla ciğerlerimi dolduruyordum. O pek benim gibi değildi. Heyecandan, her zaman vücudumu taşıyan kavallarım artık değişmeyen ağırlığımı taşıyamıyordu. Ciğerlerimin de farkı yoktu. Adeta bronşlarım içine oksijen doldurmayı reddediyordu. Alkış sesleri kulaklarımı şenlendiriyordu. "Lee Sun-hi!" çığlıkları beni benden alıyor midemdeki kelebeklerin sayılamayacak kadar hızlı kanat çırpmasını sağlıyordu. Fakat bir sorun vardı. Pek sorun sayılmasada bir sorundu işte. "Jk", "Jeon Jungkook", "Kookie" ve benzeri bağırışlar bana yapılan tezahüratları bastırıyordu. Ardından onun seyi duyuldu; Jungkook= Jk Jk "Hey çocuklar, bu gün tezahüratlarınız benim için olmamalı. Çünkü bu günün başrol oyuncusu sevgili Sun-hi." *"Buna gerek yoktu." diye fısıldadım. "Evet, vardı." diye fısıltıyla karşılık verdi o da. Tebessüm ederek mahçup oluşumu önüne serdim. -Şuan için hazırladığım tek parça buydu. Yani, bunun üzerine oldukça çok durdum. Yemin ederim size, dokuzumdan beri idol olmak istiyordum. Bu şarkıda o zamanlar ortaya çıktı. Tabi ki birçok değişiklik yaptım üzerinde fakat bu sözlerin bir tek bana ait olduğu söylenilemez. Geçmişte bıraktığım çok yakın bir arkadaşım vardı. İsmi, ne tesadüftür ki Jeong-guk'tu. Hm.. Soyismini hatırlayamıyorum maalesef. O da idol olmak istiyordu. Umarım olmuştur. Eğer hatırlayacaksa, ben Sun-hi. Lee Sun-hi. Küçüklüğümüzüm takma isimleriyle; ben, onun güneşi, o benim ayımdı. Soo-min de üçüncümüzdü. O bizden kısa olduğu için ona cüce gezegen derdik... *Jungkook'a döndüğümde gözlerinin dolmuş olduğunu gördüm. -Hey.. İyi misin Jungkook? Jk "Seonyudo Parkı, değil mi?" -Ne? *Sahnede olmamızı umursamadan kollarını sırtımda birleştirdi. Jk "Sen, osun. Sen, benim en yakın arkadaşımsın. Sen, benim Sun'umsun..." -S-sen beraber Seonyudo Parkı'nda doğaçlama dans edip gülmekten öldüğüm JJK misin?.. Jk "Evet Sun-r(h)i." *Satılmasına karşılık verip mutluluk gözyaşlarımın akmasına izin verdim. -Jk... Jk "Ri-ri..." -Sonunda buldum seni JJK. Kulağıma "Soo-min burada mı?" diye fısıldadı. "Evet, burada." diye karşılık verdim fanların çığlıkları arasında fısıltımı duyurmaya çalışarak. *** Gözlerden uzaklaşıp sahne arkasına geçmiştik. Kanepede oturuyorduk. Soo-min'i defalarca aramama rağmen duymuyordu. -Hayır, açmıyor. Jk "Konser çoktan bitti ama." -Fakat hâlâ dışarıda fazla ses var. *Tamamen saçlarıma odaklanmış onlarla uğraşıyordu. Jk "Kucağına yatsam olur mu? Aynı eski günlerdeki gibi?" *Tatlı köpek bakışlarına karşı "Hayır," demek mümkün değildi. -Yatabilirsin JJK. *Başını baldırlarıma koyup gözlerini kapattı. Jk "Güzelliğinden ödün vermemişsin. Aksine daha da güzelleşmişsin." -Jk. Jk "Hm?" -Bizim bir hayalimiz vardı. Beraber şarkı çıkaracaktı. Jk "Çıkaralım, Güneşim." ^^ S O N (♡ω♡ ) ~♪ (Sonu böyle olmalı mıydı bilmiyorum. Fakat devam etsem daha kötü olurdu sanırım. Şarkı sözlerini en doğru şekilde Korece ve Türkçeye çevirmek için çok zaman harcadım. Affedin, lütfen. Yeni isteklerinizi bekliyor olacağım ❤️)
Yeni bölümü hızlı at doğum günümü bile bu kadar beklemedim heeee.Bu arada çok iyi yazıyorsun ellerine sağlık seni her zaman desteklerim bunu unutma seni ve kanalını da çok seviyorum ❤❤❤❤❤❤
Bence hikâye aşırı güzel . Karışık diyen olmuş ama öyle düşünmüyorum çok iyi . Hele ki Amon un hem komiser hemde şirkete çalışıp iyi şeyler yapması çok iyi . Sadece o katilin Amon u öldürmeye kalkışması olmadi hikayeyi okurken Amon un herşeyi haledip Jk ile mutlu olmasını hayal etmiştim . Halletti ama başka şekil olsa da olurdu . Ama şöyle bir şey var ki senin o durumdayken bile bizlere hikâye atmaya çalışman ve bu kadar güzel bir hikaye çıkarman bile yetiyor. Hikâye cooook iyi eline sağlık
Yanımda senin gibi güzel ve tatlı insanlar olduğu sürece burada olacağım. Her ne olursa olsun sonuna kadar size hikayeleri yetiştireceğim. İyiki varsın, iyiki varsınız 🧡😍😚