Negatif durumlar karşısında sanki tek duygu durumu öfkeymiş gibi geliyor. Bu o kadar iyi aşılanmış ki ve buna o kadar çok maruz kalmışız ki yerine başka bir duygu durumunu koymak eğreti duracakmış gibi hissettiriyor. Küçük bir aydınlanma yaşadım:) Teşekkürler Ömer Hocam, farkındalık dolu nice yıllara :)
hocam öncelikle geçmiş doğum gününüz kutlu olsun. duygusal bir becereksiz olarak erkeklerin hüznü öfkeye çevirmesi dediğiniz an bile içimde bir öfkenin yükseldiğini görmek beni daha da öfkelendirdi. bunu kendimde ve çevrimdeki erkeklerde (24 25 yaşlarında) bunu gözlemleyebiliyorum. dediklerinizin içime dokunmasını çok isterdim fakat sanırım ne kadar istesem de öfkeden ileriye götüremedim. açıkçası yaşıma da veriyordum bu videoya kadar fakat sanırım siz buna 46 yaşınızda bahsediyorsanız sanırım ben de o yaşlarda bunlardan bahsetmeye devam edeceğim diye düşünüyorum :D yine de verdiğiniz olumlu mesajları da aldım. umarım yeni yaşınızda siz de çok mutlu olursunuz
sağolun iyi dilekleriniz için. 46 yaşını beklemeyin sakın :)) benimki bir kel-merhem durumu tabii ki. farkına varmanız çok önemli bir ilk adım bence çünkü dediğim gibi inkarcılık tavrı en temel sorunlardan biri zaten...
Kendi doğum gününde bize böyle hediye veren biri olduğunuz için çok teşekkür ederim. İyi ki doğmuşsunuz! Erkek olmamama rağmen ben de çoğu negatif duygumu hala sinire ve öfkeye çeviriyorum. Değiştirmeye çalışmam lazım sanırım. Tekrar teşekkürler :)
İnsandaki bir duygunun bir yetinin diğer tüm duyguları ve yetilerini bastırması ve yok etmeye çalışması insanın kendisine ve karşısındakine karşı haksızlığıdır. Çok teşekkürler hocam. Doğum gününüz kutlu olsun.💐💐💐
Nekadar doğru sözler hocam, sevgiler... Başlarken "Bütün negatif duyguların tekbir duygu olan öfkeye yönlenmesine dönüşmesine razı olmayın. " Biterken "Nefret etmekten yoruldum ve bıraktım."
Nice yıllara hocam. Üzülmek için gardını indirmek, daha da incinmeyi göze almak gerekiyor. Bu birçok insan için çok korkutucu, öfke ise yalan da olsa güçlü hissettiriyor. Ama bedeli çok fazla. Hepimize daha çok kendini fark etmek diliyorum.
evet. bu videoda dediğim gibi gardını indirmemenin de bedeli yok değil. hatta daha ağır bir bedeli olabiliyor. insan bunu unutuyor ya da kısa vadede işine öyle geliyor. o da inkar mekanizması işte... katkınıza teşekkürler!
Doğum gününüz kutlu olsun Ömer hocam. Doğru öfke, üzüntü veya kin hissi eninde sonunda artı bir değer olarak dönerken yanlış negatif his uçurumdan yuvarlanma / düşme diye tanımlayabileceğim bir olumsuz his ile sonuçlanıyor. Bunun sözle izahı da varmış, videoyu izledikten sonraki teşekkürlerimdir :)
ben teşekkür ederim. kin ve hınç da incelemeyi sevdiğim duygular. nietzsche'nin (iyi ve kötünün ötesinde) ve max scheler'in (hınç) kitaplarını tavsiye ederim...
Kendimden örnek vermem gerekirse, her ne kadar "erkek adam ağlamaz" anlayışı ile büyütülmesem de bir genç olarak, bu ekonomik ortamda geleceğimin belirsiz oluşunun getirdiği yük ve sorumluluk şöyle bir durup hüzünlenebilmemi bile engelliyor. Kişisel hayattaki bireylere karşı olmasa bile bu ortamı oluşturan siyasilere karşı soğutulamayan bir öfke var içimde. Doğum gününüz kutlu olsun hocam, iyi ki varsınız :)
iyi ki dogdunuz hocam ve ilac gibi paylasim icin tesekkurler. baslangicta 30lu-40li yaslara diye vurgu yapmissiniz ama keske bu ogutunuze 20li yaslarimda denk gelseydim. : ) edit: lutfen daha cok paylasim yapin.
evet, ta çocukluktan beri bu konuda yapılacak iş var. benim kendi çocuklarımda gözlemlediğim bir şey kontrol hissinin güveni, güvenliği ve güvenceliliği arttırdığı, bunların artışının da öfkeyi azalttığı. yani inisiyatif çok önemli. inisiyatifin az olduğu, her yerde "yassah" olan yerlerde öfke artıyordur herhalde...
Düşünceleriniz benim için çok değerli ve bu konuda da tecrübelerinizden kaynaklı tavsiyelerinizi duymak çok güzeldi. 22 yaşında birisi olarak anlattıklarınızla bir çok açıdan bağ kurdum. Ben de bir kaç tecrübemi, düşündüklerimi ve hissettiklerimi paylaşmak istiyorum. Nefret etmek diğer tüm negatif veya pozitif duygulardan daha zor ve enerji parçalayan bir şey; bunu, insanı adım adım karanlığa sürükleyen ve yok eden bir şey olarak görüyorum. Ancak hiçbir duygu insanın içindeki "iyilik" duygusundan daha baskın olamaz diye de düşünüyorum. İnkar etmek burada devreye giriyor. İnkar etmek yerine duyguları kabullenmek büyük bir adım. Birisine, bir sevdiğinize kötü davrandıktan veya öfkelendikten sonra "keşke öyle demeseydim, şöyle yapmasaydım" diyorsanız kendinize diğer duyguları da hissetmek için zaman verin ve kabullenin. "İyi"leşmek zaman ister, insanın kendisine bu zamanı tanıması gerekir. Öfke yüzünden üzülmeyi kimse hak etmez. Tek tuş ile yapabileceğiniz beste sayısı bellidir. Her tuşu kullanın, siyahı da beyazı da. Doğum gününüz kutlu olsun, iyi ki varsınız...
çok teşekkürler, aşırı onurlandırılmış (ve biraz streslenmiş) hissediyorum yorumunuzu okuyunca. benim de iyiliğe inanasım var, iki şartla: birincisi, iyiliği yalnızca iyikalplilikle (ve kişinin kendi kendini tebrik etmesini ima edecek biçimde) tanımlamayalım; ikincisi, iyiliğe "inanmanın" ne kadar sakıncalı olduğunu hep hatırlayalım. iyiliğe "inanmak" düşünüldüğünden çok daha riskli maalesef. tipik olarak "kursakta kalan" bir inanç oluyor bu, sahibini insanlara küstürüyor, hatta ben kişinin bütün bunları en başından içten içe planlamış olabileceğine ihtimal veriyorum. yani iyiliğe inanalım, isterseniz, ama inandığımızı inanır inanmaz unutsak mı acaba?
gidip gelip bu videoyu izliyorum sürekli. duygularımı ifade etmedeki eksikliklerimi, hıyarlıklarımı ufaktan incelerken denk gelmiştim. birebir ilişkilerime ve sosyal ortamım hakkında çok şey anlattı bana teşekkür ediyorum iyi ki varsınız.
Iyi ki dogmussunuz Omer Bey! Cok kiymetlisiniz benim icin cunku yalniz anlarimi, online da olsa, tek yonlu de olsa kiymetli birikimlerinizle paylastim pek cok zaman. Olgunluk yaslarimda felsefeci fani olmak cok keyifli. :)) 46 olmaniza da cok sasirdim cok daha az gosteriyorsunuz. Saglikla yas alin. Selamlar ve sevgiler.
hayatımda kaçtığım tek duygu durumu öfke olabilir. Hatta duygu demek bile istemiyorum sebebi ise duyguların büyük bir çoğunluğunu kendi içimde yaşayabiliyor iken öfke işin içine girdiğinde bir başkası da olmak zorundaymış gibi hissediyorum. yani öfke bazı duyguların/durumların kombinasyonu gibi türetilmiş bir şey olduğunu düşünüyorum. anlattıklarınıza katılıyorum fakat ekstra düşünce olarak size şunu sunabilirim; Öfke insanlık boyunca türetilmiş bir savunma mekanizmasıdır. Ve bu dünyada öfkelenecek/kendimizi savunacak durumlar artık konforumuz yüzünden azalmaktadır ve bu yüzden öfke zararlı bir duygu durumuna geçtiğini düşünüyorum. Bunu yazarken öfkeye karşı öfkelendim :) Seviliyorsunuz. Videoların devamını dilerim.
evet, öfke başlı başına bir günah ya da kusur değil. onda anlaşıyoruz. bu videoda öfke dışındaki olumsuz duygulara vurgu var. peki ya öfke varsa? öfkeyle nasıl baş edilir? bu başka ve güzel bir konu. bir dahaki videoda buna değinesim var. bkz meşine mukavemet: open.spotify.com/track/59WN2psjkt1tyaxjspN8fp?si=31809c180e114126
Mutlu yıllar hocam.. Herkesin birbirini ötekileştirdiği, küçümsediği karmaşık hayatlarımızda konuşmalarınıza rastlamak öyle iyi hissettiriyor ki. Birilerine ilham kaynağı olduğunuzu söylemek isterim bilge hocam:))
teşekkürler. ben de seviyorum, yeni yeni keşfettiğim için. bir de "akademik" bazı duygular hakkında da videolar yapmak istiyorum, özellikle akademik ortamların altında yatan örtük duygular... çok güzel konu ve fark edilince epey yararı oluyor insana...
merhaba, yakında 17 yaşında olacak bir gençkızın 48 yaşındaki annesi olarak, içten içe bildiğim ve hatta ifade ettiğim, bu ‘erkek duygu dünyasındaki tüm olumsuz duyguların öfkeye tahvil ediliyor’ olması kavramıyla ilk kez 7-8 sene önce ergenlikle ilgili bir seminerde karşılaşmıştım. kızımın babası yine önemsiz bulup gelmemişti ve onunla paylaşmak istediğimde yine kayıtsız kalmıştı. keşke bu videonuzu bunun hiç farkında olmayan genç erişkin erkekler daha çok izlese. keşke kızımın babası da izlese :) kısa mesajınızda şunu fark ettim, üzüntü ve yas dışında, özellikle korkuya, endişeye -ve nefrete- değinmemişsiniz. Oysa üzüntüyle birlikte, bizim toplumumuzda en sıklıkla öfkeyle ifade edilen duygular, endişe ve korku. Karşılaştıklarında, ufacık da olsa farkına vardıklarında, çaresizce ne yapacaklarını bilmiyor bugün çoğu 40’lı yaşlarında olan erkekler. profesyonel destek almanın da o yaş grubu erkeklerde bu denli az olması da bundandır, herhalde. bu kadar çok ‘ben ne yapacağımı bilirim’ciliğin yaygın olması, bu denli öğrenilmiş duygular, bu kadar çok şartlanma olması çok acı. ben de sizi büyük hayranlıkla izliyorum, diğer genç takipçileriniz gibi ve yeni yaşınız kutlu olsun! sevgiler.
haklısınız. bir de korku çekmek istiyorum. zaten niyetim bir konuyu analiz etmek değil, en kısa zamanda en basit şekilde en çok fayda sağlamaktı, nokta atışı. bir korku bölümü mutlaka çekeceğim. bu kanaldaki ilk videoları bildiğim konuları o konuları bildiğim için çekiyordum, artık bilmediğim konuları o konuları bilmediğim için çekiyorum. güzel sözleriniz için çok çok teşekkür ederim. hep birlikte...
bu videonuzu kaçıncı defa izlediğimi bilemezsiniz. 37 yaşımdayım. Öfkeli olmaktan çok yoruldum. Karşımdaki insan üzgün olduğumu, kırıldığımı, kızdığımı ne kadar uzun anlatırsam anlatayım anlamadığından dolayı hislerim öfkeye dönüyor. Anlayışsızlığından ben de onu kırıp, üzülsün, benim gibi hissetsin istediğim için öfkeli oluyorum, ardından da pişman. 37 yaşımdayım hala bu döngüden çıkamamak içimi sıkıyor. Sizin gibi söylediklerini hayranlıkla dinlediğim bir insanın 46 yaşında nedenleri farklı olsa da aynı sonuçtan bahsediyor olması biraz olsa da içimi rahatlattı. Karşımdakine kendimi anlatamamaktan ve sonucunda öfke patlamaları yaşayıp ardından pişman olmaktan çok yoruldum. Biraz geç ama iyi ki doğmuşsunuz.
içten mesajınız için çok teşekkür ederim. size hitap edebildiğim için çok mutluyum. doğumgünü kutlamanız için de teşekkürler. ben psikolog değilim, dolayısıyla tavsiye veremem, anca kendi deneyimimden söz edebiliyorum. şu ara ben de "üzülme provaları" yapıyorum, ciddi ciddi üzülmeye, üzüntüde kalmaya çalışıyorum, üzüntüde kendime yer açmaya çalışıyorum. ru-vid.com/video/%D0%B2%D0%B8%D0%B4%D0%B5%D0%BE-joU4gcARxe4.html
Geçen hafta 40 oldum, ne uğuruna ölünecek bir kadın, ne ismine ölünecek bir kavram yokmuş. Insanın hayvani duygularını düşününce, bir ev, bir eş ve seni devam ettirebileceğin bir oğlan/kız. Aksi var mı? Ben bulamadım.
yalnızca kendinize değil, özellikle erkek çocuklar için önemli. ya şu lafı düşünün mesela: "evimin direği." işte erkek "direk" (kolon!) diye kodlandığı için negatif duyguları olabildiğince kısıtlıyor, daraltıyor, ama sonra bunun bedeli olduğunu benim gibi insanlar uzun süre anlamıyor...
Bundandır mı peki yaşlandıkça insanların çocuklaşması ve daha çok o duyguların engellerini tutamaları, yoksa gerçekten yaşlılar zayıf ve gcü yetemez olmaya başladığından mı duygularını artık kontrol edemez olurlar - özellikle daha çok hüzün ve çaresizlik şeklinde olanlar? Doğum gününüz kutlu olsun hocam, umarım bundan sonraki hayatınız huzurlu, mutlu ve sağlık dolu bir şekilde geçirirsiniz sevdikleriniz ile birlikte. ^^
bilemiyorum, psikolog değilim. öfkenin temelinde güvensizliğin güvenceliğin payı olmalı - belki belli kültürlerde yaşlılar böyle hislere özellikle yatkın oluyorlar. örneğin türkiye'de yaşlılar maalesef çok mutsuz, gülümseyen bir amca veya teyze görünce içimiz açılır ama nadirattan olduğu için. neyse, rastgele düşünceler...
İnsanlığın en temel mevzularda yaptığı bu hataları sinyal dijitizasyonuna çok benzetirim hocam. İşimize birçok yerde (teknolojide) yarasa da (yarıyor gözükse de) o güzelim analog sinyalleri dijitale çevirmek ne büyük değer katliamlarına sebep oldu kim bilir. Kim bilir; müzikte 1950'lerden bu yana ne çok güzelim kayıt heba olmuş, haberleşmede o anda anlamlandırmaya mütekabil olmadığımız ama aslında çözümlenebilecek ne önemli bulgular güme gitmiş, görüntü işlemede gözden kaçırdığımız ne çok ayrıntı olmuştur; bu 'anlamadığımızı kırpma' veya 'işimize yaramaz veya zararlı görüneni kırpma' müzmin alışkanlığımız yüzünden. Aynı şekilde beynimize de öylesine 'narrow band bir filter' yüklemişiz ki (niyeyse) bu 'duygu dijitizasyonu' furyasında; öfkenin alt ve üst bantında olan ondan farklı her diğer duyguyu, hissi, görüyü, düşünceyi oraya dijitize ediveriyoruz. Ve hatta bu filtrasyon yukarıdaki örnekten de daha fazla şirazeden çıkmış durumda belki de hocam. Tam da sizin dediğiniz gibi, mesela 220 Hz'in dışındaki bütün sesleri (ana notaları dahi) kesip/ekleyip hepsini 'La' ya dijitize etme gibi iyice manyakça bir tutuma benziyor aslında bu durum :) Yeni yaşınız kutlu olsun. Sık sık mutlu ve hep umutlu olun. Ama mutluluğun da yanında; haşyet, coşkunluk, doluluk, teslimiyet, sıcaklık, anlamsızlığın ardından gelen derin anlamlılık veya hissizliğin ardından gelen yüksek çözünürlüklü duyumsanan hisler gibi; tüm diğer duyguları da gereğine ve meşrebinizce en uygun şekilde (kırpmadan ve dijitize etmeden) yaşayabilin inşallah. Anlatım, felsefi tutumunuz ve birçok paylaşımınızı çok çok seviyorum hocam. Bana çok şey katıyorsunuz. Bundan dolayı da ayrıca minnettar olduğumu ve teşekkür ettiğimi belirtmek isterim. Büyük sevgiler hocam.
aynen ben de öyleydim. hala da öyle sayılırım, kendime yeniden üzülmeyi öğretmek zorunda kaldım, çok da mutluyum... yani şöyle oldu biraz da: babamı kaybettim. ve bir-iki tane sinirlenecek kişi veya durum aradım ve buldum tabii ama onlar **kesmedi**. öyle olunca (biraz abartıyorum) onlarca yıldır ağlayamadığımı falan fark ettim. böyle bir yol. herkesinki farklı ama uğranan yerler aynı gibi...
Mutlu yıllar ömer aygün. Aristo'nun tanımını dinlerken bir an için aşktan bahsediyor sandım :) yaklaşık 10 yıl önce moda neroda kahve içmiştik siz ben ve ahmet abi. Dogum gunum dediginizde zamanın ne kadar hizli gectigini anladim bu aniyi hatirlayip. Ofke konusunu ben de bir sure dusundum. Vardigim sonuc su olmustu; duygular paletini bir uyusturucu repertuari olarak hayal ettim. Cok benzer seyler gibi geliyor bana. Biri sizi dusurur, biri paranoyak yapark digeri ozguven patlamasi yasatir vs. Ben 37 olacagim mesela mayista ve duygu yorgunuyum. Uzun iliskiler bitmeyen kavgalar istifalar hakkimin yendigi beyaz yaka oykulerim vs. Yani uyusturucu toleransim yuksek. Dolayisi ile bu toleransi kirabilen tek duygu yani tek uyusturucu (uyarici) ofke olabiliyor. Bagimlilik yapiyor mu bilmem ama komadan cikardigi kesin. Bu duyarsizlik caginda dumduz giden kalp atis cizgisini bir an icin hoplatiyor ve "yasiyor muyum lan acaba" gibi bir mesaj veriyor inceden. Ofkeyi bu uyanista çıra olarak kullanmak makul gorunuyor bana da. Zaten siz de ofkelenmeyin demiyorsunuz.her yemegin tadini ayni salca sosuyla bozmayin diyorsunuz esnaf lokantasi gibi. Bu arada tahvil ne guzel bir kelime seçimidir. Mutlu yaşlar. Sevgiler
🎯 Key Takeaways for quick navigation: 00:26 🧘 Öfke duygusunun negatif duyguları bastırmaktan ziyade tahlil edilmesi önemlidir. 01:00 🧐 Kültürel etkilerle erkekler genellikle duygusal zayıflık göstermeme baskısıyla büyütülür. 01:52 🎭 Negatif duyguların özellikle öfkeye kanalize edilmesi 40'lı yaşlara kadar mümkün olabilir. 02:43 💔 Üzüntü ve öfke arasındaki farkın anlaşılması önemlidir; öfke daha keskin ve başkalarına yönelik olabilir. 03:47 😢 Yas ve matem gibi duygusal durumlar erkekler için zor olabilir, bu duyguların öfkeye dönüşmesi daha da zorlayıcıdır. 05:21 😌 Öfkenin diğer negatif duyguları bastırması ve inkar etmesi enerjiyi tüketebilir, duyguların isimlendirilmesi faydalı olabilir. 06:18 🌈 Negatif duyguların çeşitliliğini tanımak ve inkar kültüründen uzaklaşmak önemlidir. 07:12 🔒 Öfke dışındaki negatif duyguların bastırılması uzun vadede yorucu olabilir, bu enerjiyi başka alanlarda harcamak daha sağlıklıdır. 08:02 ❤️ Nefret yerine sevgiye odaklanmak, duygusal yorgunluğun üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. Made with HARPA AI
teşekkür ederim, ben öyle düşünmüyorum tabii. hatta içindeki "karanlık" tarafla mecburen yeni karşılaşmış, çok deneyimsiz ve hafif "naif" biri olduğumu tahmin ediyorum - bununla da barışığım sanırım. ama 40 yaşıma kadar kendi içime, anılara, duygusal birikintilere hiç dönüp bakmamıştım ve bunun bedelinin olduğunu anladım, üstelik çevremdeki neredeyse bütün erkeklerde ve tabii ünlülerde vesaire bu durumun deli gibi yaygın olduğunu fark ettim. geç düştü jeton, biraz da zaten ondan burada paylaşmak istedim - "en kısa zamanda, en kolay şekilde, en çok fayda getirebilecek 8 dakikam ne olabilir?" olabilir diye düşündüm, bir deney...
@@omeraygun hocam bilemem elbette içinizde nasıl fırtınalar döndüğünü ancak şu yazdığınız cevap benim kurduğum cümleyi doğruladı bana kalırsa. kendinize dair samimi bir yorumda bulunmuşsunuz bu çoğu kişinin yapacağı bir şey değil. sizinle konuştuğum süreçte de bana karşı hep nazik ve üstten görmeyen bir tavrınız oldu. sezgim de keza sizin iyi bir insan olduğunuzu söylüyor bana. sevgi ve saygılarımla :)
Ne zaman bir duruma bir olaya veya kendimde gördüğüm herhangi bir yanıma üzülecek olsam bir şekilde bunu öfkeye çevirme eğiliminde olduğumu görüyorum bazen. Baş etmesi daha kolay gibi hissettirmesinden midir, sebebi benim dışında bulma kolaycılığından mıdır bilemiyorum. Mutlu yaşlarınız olsun sayın hocam.
sağolun. ben %100 sizin gibiyim. videoyla tek kastım şu ki öfkenin bedelsiz değil. öfkeli kişi öfkeyi coşkulu bir adrenal çağlayanı gibi yaşayabiliyor, öyle de zaten (akhilleus'un öfkesini düşünün), kendi kendini gaza getiren, kendi kendini alevlendiren bir ateş vesaire... iyi ama insan ateş değil (keşke olsaydı denebilir, o başka). yani öfke noktasal bir şey değil, bir bedeli var, bir birikim yaratıyor ve çok çok yıkıcı sonuçları olabilir. ilgilenen olur diye söylüyorum, buradaki bütün sözlerimi neredeyse aristoteles'in etiğinden çıkarıyorum...
Sunlar kaldi bende; 1. Öfke cati bir duygudur. Yani diger duygulari maskeleyebilir ya da barindirabilir. 2. Peki hocam napalim?'a cevap: duygu okur yazarligimizi arttiralim. Buradan Marshall Rosenberg'e referans vererek sunu eklemek isterim. Duygular da ihtiyaclarimizin habercisidir. Duygulari degerli yapan bizi ihtiyaclarimizla bulusturma kapasitesidir. Ihtiyaclarla bulusmak o ihtiyaclara giden yollarin (strateji) kesfine sebep olabilecegi icin hayattaki seceneklerimizi zenginlestirir. Emeginize saglik hocam, cok cok teşekkürler. Kamusal bir alanda kirilganliginizi acip oksijen sagladiginiz icin 🥳🤩
Öncelikle sağlıklı, mutlu seneleriniz olsun diye başlayayım sözlerime. Aslında bilinçli veya bilinçsiz küçük yaşlarda başlanıyor öfke aşılanmaya. Öyleki çocuklar sinirlenince tatlı bir ifadeye büründüklerini bile düşünebiliyor. Zaman geçtikçe de bu çocuklar(geleceğin de yetişkinleri) kendilerine tanıma fırsatı vermiyorlar ya da veremiyorlar. Nelerden hoşlandığını anlayabileceği bir zaman diliminde en amiyane tabirle yarış atı gibi o sınav senin bu sınav benim kendilerini tanımayı erteliyorlar. Sonuç olarak; belli bir yaşa kadar sorgulamadan uzak, toplumun ona verdiği tanımlarla kendilerini tanımaya, tanıtmaya çalışıyorlar. Bunun dışına çıkanlar da “anormal” olarak algılanmaya başlıyor çünkü normali sorgulamamak olan bir şeyin anormalinin sorgulamak olması kadar doğal bir şey yok. E bir de bunların üzerine “güçlü olmak” gibi gayeler de eklenince, o yaşa kadar toplum tarafından bastırılmış kişi, o noktadan sonra kendi kendisini (duygular anlamında da düşünülebilir, ne istediğini vs.) bastırmaya başlıyor. Bu zinciri içinde kırmadığı sürece böyle de devam ediyor. Söyledikleriniz bende bu şekilde bir çağrışım yaptı. Ne kadarına katılırsınız veya ne kadarı doğrudur bilmiyorum ama zaten doğru olsun diye düşünmeyiz değil mi? Doğruyu bulalım diye düşünürüz. 😃
çok doğru bence. düşünsenize, ne kadar çok "üzülme" ve "korkma" deriz. hele çocuklara. "korkacak bir şey yok", "ağlama"... iyi dilekleriniz ve katkınız için teşekkürler...
Peki negatif duygular üzüntü ve öfke dışında başka hangi duygular ile ifade edilebilir ? Sadece 2 tane duygu notası da tatmin edici gelmiyor bana ama başka ne şekillerde isimlendirilebilecek duygular yaşıyoruz bilemiyorum gerçekten.
Öfkeyi ve diğer duyguları tanımak, çözümlemek yerlerine doğru duyguları ve düşünceleri koymak için kendimizi tanımamız gerekiyor. Bu konuda çok iyi bir kitap önermek istiyorum. Jefry young ın hayatı yeniden keşfedin kitabı. Ayrıca karen horney in içsel çatışmalar ve diğer kitapları çok çok iyi. Sürekli öfkeli olanların öfkesinin temelinde çocukluğunda ebeveynlerinden gördüğü fiziki veya psikolojik şiddet var. Sevgisizlik de buna dahil. Çocuk gördüğü şiddetten dolayı düşmanlık duyguları geliştiriyor ama beni sevmeyecekler korkusu ile bu düşmanlığı bilinçaltında çocuk kendine yöneltiyor. Kendini düşman olarak görüyor. Bunu da bastırıyor çünkü yüzleşemiyor. Her yaşadığı ifade etmek yerine bastırma alışkanlığına dönüşüyor. Bu da sürekli öfkeye neden oluyor. Öfkenin kaynağı bu. Kendini, her duygu ve düşünceni ifade edememek, istediğini talep edememek. Şiddete karşı koyacak gücünün olmaması. Bu nedenle insan kendi teavmalarını tanıdıktan sonra ve yüzleştikten sonra öfkeler kendiliğinden ortadan kalkıyor.
tabii ki ama hormonu fark etme ve fark edip yönlendirme eksikliği de olsa gerek. yani 40 yaşında gençken futbol oynadığın gibi oynamaya çalışmamak gerek. her 10 yılda bir güncelleme. bkz. (sevmememe rağmen) ronaldo, yok mu daha iyi bir örnek :(
Benim deneyimlediğim kadarıyla kimi zaman öfke insanı kendine bağımlı kılıyor. Böyle birkaç insan gördüm hayatlarında kavga savaş olmadan yaşayamayacaklar gibi.(belki de bunlardan bir tanesi benimdir.) İnsana kimi zaman yaşama amacı bile veriyor öfke. Bir diğer özelliği bence her ne kadar yıpratsa da yaşaması çok basit ve zevkli bir duygu bence. Hoşlanmadığım bir şey yaşadığım zaman sakin kalmak yerine bağırmak öfkelenmek küfür etmek bana zevk veriyor. Basit kaçacak ama sigara içmek gibi. Sigara insana zarar veriyor yaşamından dahi alıyor. Ama insanlar sigaradan almak istediklerini alıyor. Açıkçası ben de öfkeyi çok seviyorum ve öfkeyi tutmanın çok daha zararlı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki de negatif duyguları çeşitlendirmemiz lazım ama bence öfke kaçınılması gereken bir duygu değil.
elbette bazı duygulara ve genel olarak duygulanmaya bağımlılık diye bir şey var. hatta "halk yazısı" ve "sosyal medya sonrası hayat" ile yakından ilişkili bir şey bu: insanların gündelik bir duygusal dozu var sanki (biraz umut, epey öfke/korku, biraz mizah, epey "gurur", epey "yaralanmışlık"), "popülist" liderler bu ihtiyaçları karşılıyorlar (en açık olarak trump tabii ama sarkozy, berlusconi...), "halk" da bunu biliyor ve "alıcısı" oluyor vs. sinirlendim şimdi sabah sabah... :/
2:26 Bildiğim fakat sanki bana ilk defa duyuyormuşumcasına bir his yaşatan bir cümleydi söylediğiniz. Öfkenin içi pek çok zaman üzüntüyle dolu. ...bazen beni hiç farkında bile olmadığım şeylere dair söylediklerinizle öyle ilginç düşüncelere itiyorsunuz ki her seferinde "iyi ki" diyecek şeyler bulabiliyorum. "İyi ki..." dediğim pek çok şey var. Sizi ve bana felsefe dünyasını tanıma şansını veren internet çağı da bana "iyi ki" dediğim şeylerden bazıları. 〰️İyi ki varsınız.〰️
Peki bugünlerde öfke duygunuz ne durumda? öfkeyi de kendi içinde derecelendiremez miyiz? Her öfke negatiflikle mi ilişkilidir, haklı öfkelerimiz belki de toplumsal dönüşüm için bir kaynak oluşturma imkanı varken, öfke duyan suçlandığı için, o öfkeyi doğru yönlendirmek konusunda gelişmiyorsak? (Düşünce belirtmiyor ifadelerim, düşünülmüş ve zihninin akışına güvendiği birisine soru soruyor, kendisini sakinleştirmek için daha önceden dinlediği bu videoya gelen birisi olarak.)
merhabalar, bugünlerde öfke her zamankinden daha da çok gündemimde. tahmin edilebilecek sebeplerden dolayı da öyle tabii ki. her öfkenin negatif olmadığı ama negatiflikle **ilişkili** olduğu görüşündeyim. bunun öfkenin kötü bir şey olduğu, gereksiz bir şey olduğu ve yararlı bir şekilde kullanılamayacağı anlamına gelmediğini düşünüyorum yani. öfke temelde korkuya dayanıyor herhalde, korku ise bize kendi hiyeroglifik dilinde bir şey anlatıyor tabii ki. ama öfkenin ne kadar zehirli olabileceğini ben bu kadar bilmiyordum. uzun süre taşıması ve birlikte yaşaması "çok pahalı". bir video daha çekesim var aslında, öfkenin "zevkiyle" ilgili, ayrıca platon'un psikolojisinde yeriyle ilgili...
@@omeraygun Çok teşekkür ederim hocam cevabınız için, ben de bir yandan öfke pozitif bir enerji de taşıma ihtimali var mı diye sorguluyorum. Bu öfkenin harekete geçirdiği kitlelerin isyanına duyulan bir özlemden değil, sarsılmışların dayanışmasının gerçekleşmesi için, acaba kişilerin kendi duygularını, aslında kendilerinin de sarsılmış olmalarını kabul etmeleri noktasında önce öfkeyi deneyimlemek (öfkeyi deneyimleme özgürlüğü) bir "imkan" olabilir mi? gibi gibi sorular. Sizin süzgecinizden geçip, paylaşılmasını bekleyeceğim. (İyi ki varsınız ve ulaşılabiliyorsunuz💗)
selamlar, teşekkürler. oy oyyy... ayrı bir video lazım. ama bu videodakileri söylerdim en azından. ben 24 yaşında "hüzün" duygusuyla baya dalga geçiyordum (o zamanlar dandik dandik "hüzün şiirleri" pek bir yazılıyordu), hüzün duymayıp öfke duymakla gurur bile duyuyordum. klasik ömer. en başından en büyük hataları yapar hep. :) bilgilenirken eğitilirken kendi kişiliğimi de geliştirmem gerektiğini biliyordum ama kendi içime dönmemeyi erdem sayıyordum, bedelinin ne olduğunu bilerek yapsaydım keşke... kimse de uyarmıyor ha :)) niye uyarmıyorsunuz??
Hocam iyi ki varsınız, doğum gününüz kutlu olsun. Ben bahsettiğiniz duruma ithafen çok sevdiğim " Taş Gün " den birkaç dize yazmak istiyorum: "İnanıyorum gecenin kıyısından bir asılsam bütün gücümle Doğrulacak sabahın çadırı sulardan Ve ben dört yönde birden gereceğim ipleri Ben ne kadar gerginsem çadır o kadar yüksek o kadar uzun her cümle" Eğer bilginlik kısa cümlelerde uzun heceli düşünce kentleri yaratmaksa öyle olsun hocam. 18 yaşımdan 46 yaşıma kadar herhangi bir Taş Gün de hatırlayacağım sözlerinizi ve dizelerinizi, her şey için teşekkürler
çok teşekkürler ahmet bey. öfkenin bedelinden habersiz keko ömer'i görmek hoşuma gitti. hem hiç kimse kendisinden böyle bir şey talep etmediği halde kendini paralıyor (sabahı getiriyor ba ba ba), hem de kendini boşuna paralamasını bir de ballandıra ballandıra anlatıyor, belli ki birazdan nankörlükle karşılandığını tesbit edecek, dünyaya küsecek ve **haklı olacak*** :)) allahtan şiirin devamında kendisine gerekli kapak takdim ediliyor