09.02.2021 tarihinde online düzenlenen 34. Güncel Kelam Tartışmaları Toplantısı (Sunum) Davetli Konuşmacı: Prof. Dr. Ömer Türker Moderatör: Doç. Dr. Enis Doko
Klasik Metafiziğin Modern Dönemde veya Post-Modern Dönemde veya Akla Gelmeyen Bir Başka Dönemde Bir İmkânı Var Mı? (Biraz Ömer hocadan biraz kendimden) Konuşmadan önemli başlıklar ve bu başlıklardan bazılarının temellendirilmesi: A. Birinci Mesele: Metafiziğin imkanı var mı derken aslında ortaya konmak istenen ilk sorun şudur: Varlığın tamamı hakkında bütüncül bir yargı ortaya konabilir mi? 1)Varlığa ilişkin idrakin evveli, iptidai, aposteriori ya da apriori olmasının metafiziğin imkanı açısından hiçbir önemi yoktur. Bir başka deyişle, varlığa ilişkin idrak, ister doğuştan ister tecrübeyle sonradan ortaya çıksın isterse de münhasıran belli bir dile bir durum olmuş olsun ya da bambaşka bir başka şekilde oluşmuş olsun; fark etmez. Neden? Böyle bir idrakin var olup olmaması önemlidir; onun nasıl oluştuğunun bir önemi yoktur. Bir başka açıdan, “zihin öğrendiği bilgiye irca edilebilir bir şey değil.”, “İnsan aklı kendisinin içeriğini oluşturan bilgilere irca edilebilir bir şey değil.” şeklinde de ifade edilebilir. 2) Metafiziğin konusu ontoloji (ontoloji bahsine yapılan ontolojinin epistemik değeri de eklenmelidir) ve teolojidir. Ontolojiden teolojiye, teolojiden de diğer disiplinlerin ilkelerinin meşru zemini (astronomi, astroloji, matematik, geometri, fizik, kimya, mineraloji, biyoloji...) oluşturulmaya çalışılır. Meşruluktan kasıt, bu disiplinlerdeki kurucu ilkelerin, kabullerin makul bir zemini oluşturulmaya çalışılır. Klasik dönemde, filozoflar, kelamcılar ve sufiler metafiziğin varlık çatısı altında ortaktırlar. 3) Metafizik bilgiyi bütün dönemlerde cari kılan düşünce şudur: Bir nesnenin bir yönünü kavramak o nesneyi “bir şey/bir bütün olarak ” kavramadan mümkün değildir. Söz gelimi, Kant’ın kategorilerinin bir nesneye uygulanabilmesi için onun bir nesne/ bir bütün olarak kavranmasını gerekir. Niceliksel, niteliksel, tözsel kategorilerinin bir nesnenin farklı yönlerini izhar eden özellikler olarak kavranmasında olduğu gibi; tek tek mevcutların durumlarından bağımsız hepsini kuşatacak bir varlık idraki olmadan varlığın tamamına ilişkin bakışa sahip olmak mümkün değildir. Bu durum metafizik alanın varlığını gösterdiği gibi onun hakkında konuşmaya da imkan vermektedir. Bir başka ifadeyle, insan, idrakinde kendi mevcudiyetini ortaya koyarken varlığa ilişkin de bütüncül bir idrak ortaya koyar. Böylece metafiziğin iki kavramı olduğunu söyleyebiliriz: varlığa dair bütüncül idrakten neş’et eden varlık ve bütünlüktür. Böylece, varlığın tamamına dair anlamlı ve doğru yargıların meşru bir zemini ortaya çıkar. 4) Metafiziğin içeriğini (özellikle islam düşünce geleneğinde) oluşturan kavramlardan vücut- mevcut, zorunlu-mümkün, kadim-hadis varlığa dair çatı kavramlarıdır. Bu kavramların tamamı varlığın tamamı hakkında konuşmaya elverişli kavramlardır. Fiziksel nesneler dahil tüm nesneler (matematik ve geometrik nesneler de dahil), hayali/kurgusal olsun olmasın tüm dünyalar bu çatı kavramlar etrafında ele alınır. Daha dar bir ifadeyle, fiziksel dünyaya dair teoriler bu kavramlara uyumlu hale getirilir; bunlar fiziksel teorilere değil. Bu bağlamda varlığın bütüncül bir idrakine ulaşma çabası klasik dönemin tüm düşünürlerinin, ister filozof ister kelamcı isterse de sufi olsun, hepsinin ortak paydasıdır. B. İkinci sorun da şudur: Varlık hakkındaki bu bütüncül anlayışların/kavramların varlıkta da geçerli olduğundan bahsetmek mümkün müdür? Bu kavramların varlıkta da bir karşılığı var mıdır? Düpedüz zihinsel bir kurgunun esareti altında mıyız? 1) İnsan idraki her şeyi kendi anlam dünyasına çeken bir karadelik gibidir. Duyusal, duygusal...kısaca tüm veriler akılda belli bir anlama kavuşturulur. Söz gelimi, gözün idrak ettiği şeyin bir anlama kavuşması görme idrakine ait değildir; anlama kaynaklık eden idrak bütün idrakleri kendisine bağlamıştır ve bu anlamda idrak tektir. Dolayısıyla her şey anlama kavuşmuş olarak bizde bulunur. 2) Var olan her şey bizde bir anlam olarak bulunsa da buradan var olan her şeyin bir anlam olduğu sonucunu çıkarmak yanlış olur; ancak, anlamları varlıktan söküp atmak da imkansızdır ki anlamlar da bizatihi kendileri dışındaki şeylerden bağımsız değildirler. Bir başka ifadeyle, anlamlar idrakte öylece kendiliğinden meydana gelmiyorlar, veya idrakimiz kendiliğinden bir anlam dünyası yaratmıyor. Dolayısıyla anlamların işaret ettikleri dünyaya uygun bir varlık zeminiyle karşı karşıya kalmak zorundayız. Böylece varlık ve anlam arasında hali hazırda var olan köprüyü gün yüzüne çıkarmış, ve bu anlamlara karşılık gelen bir mevcudiyet olduğundan anlamların varlıkta da bir karşılığının olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Vallahi Kısaca şunu derim Güzel Kardeşim Âcizane bir kul olarak ; Post Modern dünyada Yakînî idrâk ı bulmak aksine çok daha Basit zira herşey Monotonlaşmş ve Sıradanlaşmş durumda iyi düşünen Yüce Yaradanin Kâinatının daha üst bir nizamı ve Ölçüsü olduğunu kavrar bu kadr basit işte
78. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" 79. De ki "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi) Basitlik ve sadelik burada, dönüp bakana ve kavrayana tabi. Ayetler çok çok kısa süreli bir inşa faaliyetinden dem vurduğu için uzun uzun evrimsel süreçlerle buraya gölge düşürmek de olası gözükmüyor. Ancak bu sadeliğe ve basitliğe karşı takınılan tavrın sadece modern ya da post-modern döneme ait olduğunu düşünmek yanıltıcıdır. Zira bu dönemler öncesinde de bu meselelere kafa yoran, emek harcayan insan sayısı çok azdı. Tahkiki iman her devrin sorunuydu. İnsanların ekserisi bu konulara değil de başka başka konuların peşinde sürüklenip gitmeye meyyaldir.
Valla Mehmet Hocam Size ve Kanta Katılmıyorum İnsan Kul Vasfına hâiz olursa Dünyayı da Hatta Tüm Olayları da Bı nac dakikalk bir ân da Kendinden Bağımsız Salt bir Hakîkat versiyonu ile okuyabilir Gözlemleyebilir Zira Yüce الله Onları Hakîkat'e şahit kıldı Âlimler Onun Varlığına birliğine ve Hükümlerine ân be ân Şâhittir buyuruyor ! Denilebilir ki Bu âyet ispâtın nerde Yüce الله ona da Cevap verir başka bir âyette Bu Âyetler Gerçek manada İmân etmiş Teslim olmuş Sâlih ameli sırf الله için Yapanlara Gösterilecek Hakîkatlerdir. ! Yâni O yola girip Hazır hale gelmeden kişi tam Mansyla bilemez Lakin Bunu Yaşayanlar var Üstadım Yakîni imân Yakînî idrâk vardr evt Hocama Katılıyorum !
Dinliyorum ama ilk 20 dakika öne sürdügü tezlerin hicbirini temellendirmedi. su söyledir bu böyledir e bunlarin dayanaklari neresi? Sezgisel olarak bunlara inaniyorum diyor herhalde hoca.