Тёмный

#67 Güvenli, Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanmış Kişiler Arasındaki Yakın İlişkileri Yönetmek 

Kendini Aş
Подписаться 5 тыс.
Просмотров 2 тыс.
50% 1

Bu bölümü bir izleyicimin nazik önerisi üzerine çektim. Bunun için kendisine teşekkür ederim. Hatırlarsan bu kanalın ilk bölümlerini bebeğin temel bakım veren figürü ile kurduğu bağlantıyı inceleyen “Bağlanma Kuramı” ile doğum sonrasında annenin bebeğine “uyumlanması” konusuna ayırmıştım. Zira, bu iki husus bir insanın psiko-neuro-biyolojisi ile özellikle yakın kişilerarası ilişkilerinin kalitesini ve gücünü doğrudan etkiliyor. Ben neden böyleyim, neden bunlar benim başıma geliyor, bugüne kadar çektiğim acıların ve yaşadığım travmaların asıl sebebi ne gibi soruların herkes için değişebilecek olan yanıtları birçok önemli psikolojik kuram ve kavram gibi bu iki kavramın da yeterince anlaşılmasında yatıyor. Doğduktan sonra annesinin, ventro-ventral (göğüs göğüse) bağ kurarak uyumlanabildiği ve tutarlı ilgi, sevgi, şefkat verebildiği, böylelikle düzenli, güvenilir ve erişilebilir bir şekilde temel gereksinimlerini karşılayabildiği bebekler anneye ve yaşama güvenli bir biçimde bağlanabilirken bu gereksinimleri karşılanamayan, annenin kendi işlenmemiş travmaları ve bağlanma sorunları nedeniyle uyumlanamadığı bebekler ise annelerine ve yaşama güvensiz yani kaygılı veya kaçıngan veya kaygılı-kaçıngan ya da dağınık/desorganize bağlanıyor. Yapılan araştırmalara göre yaklaşık her 10 bebekten 4’ü (bana kalırsa TR’de çok daha fazlası) annesine güvensiz bağlanıyor. Güvensiz bağlanan bebekler ergenlik ve yetişkinliklerinde farkında olmadan yakın ilişkilerine de taşıdıkları duygusal yükler ve bilinçdışı çözülmemiş acı ve travmaları nedeniyle büyük zorluklar çekiyor ve çektiriyorlar. İşte tam da bu noktada değerli izleyicimin sorduğu ‘kaçıngan bağlanmış birisine nasıl davranmak gerektiği’ şeklindeki soru benim için kritik hale geliyor. Bu doğrultuda, öncelikle belirtmeliyim ki, bu sorunun her derde deva olabilecek türden bir yanıtı ne yazık ki yok. Daha da önemlisi, bu soruyu yakın ilişki yaşayan taraflardan sadece birinin bağlanma stiline odaklanarak yanıtlamamız da doğru olmayacaktır. Bunun yerine her iki tarafın da bağlanma stilini çözümleyerek kişilerarası bir değerlendirme yapmak (daha iyi bir ilişki yaşamaya gönlü olanlar açısından) daha tatmin edici ilişki çözümleri üretmemizi sağlayacaktır. Buna göre çiftlerden birinin güvenli diğerinin kaygılı bağlandığı yakın bir ilişki ile birinin kaygılı diğerinin kaçıngan ya da her ikisinin de kaygılı veya kaçıngan bağlandığı yakın ilişkinin psikodinamikleri çok farklı olacaktır. Bu farklılıkların ayırdına varmak için öncelikle tüm yaşamımızı gözden geçirerek kendi bağlanma stilimizi keşfetmeye odaklanmalı ve bu keşfe bağlı olarak yakın ilişkilerimizde mutat olarak sergilediğimiz davranış örüntülerimiz ile bu davranışlarımızın ilişkimiz üzerindeki etkilerini gözlemlemeliyiz. Ve ancak bundan sonra eşimizin bağlanma stiline odaklanabiliriz. Bu süreçte, aklımızda tutmamız gereken en önemli hususlardan biri bağlanma stillerinin geniş spektrumlu bir ölçekte yer alıyor oluşlarıdır. Buna göre, bağlanma spektrumunun bir ucunda güvenli bağlanma varken diğer ucunda dağınık bağlanma stili vardır. Arada da kaygılı, kaçıngan ve kaygılı-kaçıngan bağlanma stilleri vardır. Bu bilgiden hareketle her birimiz bu spektrumun farklı bir yerinde olabiliriz. Öyle ki, bu spektrumda daha çok güvenli bağlanma örüntüleri gösteren bir kişi zaman zaman (özellikle bilinçdışında kayıtlı henüz işlenmemiş bir travmasını hatırlatacak olaylar ve davranışlar sonucunda tetiklendiğinde, söz gelimi, değersiz ve önemsiz ya da yetersiz hissettiğinde/hissettirildiğinde) tetiklenerek kaygılı davranış örüntüleri de sergileyebilir. Ya da kaygılı bağlanmış biri belli durumlarda kaçıngan davranış örüntüleri sergileyebilir. Salt bu nedenle dahi bağlanma stilimizi tam olarak tespit edebilmemizin de güç olduğunu idrak etmemiz de önemlidir. Bu kabul, her şeyden önce kendimize ve eşimize karşı daha şefkatli ve anlayışlı olmamızı sağlayacaktır. Bu da bizi kendimizin ve eşimizin bağlanma stilini tespit ederken, daha gerçekçi olmaya sevk edecektir. Daha sonra her bağlanma stilinin kendine özgü özelliklerini yeterince öğrenmeli ve öncelikle kendimize odaklanarak kendi bağlanma stilimiz ışığında bizi mutlu eden, korkutan ve kaygılandıran durumların farkına vararak, bunları (yeri ve zamanı geldiğinde) yapıcı bir biçimde eşimizle paylaşabilmeliyiz. Bunun için niyetimizin saflığını korumalı ve tüm kalbimizle (tümüyle savunmasız bir biçimde) ona içimizi dökebilmeliyiz. Kanımca, ancak bu sayede ilişkilerimiz dönüşürken, bizler de güvensiz bağlanma örüntülerimizi güvenlisi ile değiştirebilir ve farklı "kendiliklerimizin" tadını çıkarabiliriz. Yorumlarını bekliyorum. Lütfen abone olmayı unutma ve kendine çok iyi bak😊

Опубликовано:

 

7 сен 2024

Поделиться:

Ссылка:

Скачать:

Готовим ссылку...

Добавить в:

Мой плейлист
Посмотреть позже
Комментарии : 33   
@g.7158
@g.7158 Год назад
Öncelikle çok teşekkür ederim, sorumu dikkate alıp özenle cevapladığınız için. Sorumda partnerimin bağlanma stilinden bahsetmiş fakat sehven kendiminkinden bahsetmemiştim, buna rağmen bütün ihtimallerle cevap vererek bakışımı genişlettiniz. Tek izleyişte muhakkak atladığım noktalar olduğu için bir süre tekrar tekrar izleyeceğim. Fakat ilk etapta şununla yüzleşmem çok iyi oldu: kaçınganı terbiye etmeye çalışarak ilişki yaşayamam. Şimdiye değin ne yazık ki ufak manipülasyonlarla onu terbiye etmeye, bana davrandığı gibi ona davranarak sözde onu uslandırmaya çalışıyordum. Yaklaşık bir yıldır hiçbir işe yaramayan bu yöntemlerin sonuç vermesini beklememem konusunda aydınlandım. Kabullenmek, ve belki de vazgeçmek ihtimalleri canlandı zihnimde… Emeğiniz ve ilginiz için tekrar teşekkür ederim, youtube’da video yayınlamaya devam ettiğiniz müddetçe izleyiciniz olacağım, iyi çalışmalar.
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
Bu kanalı çok uzun bir süre var etmeyi planlıyorum. Bunu yapmak zorunda olduğumu da hissediyorum. Zira bana gelen yorumlar gün geçtikçe artıyor ve oldukça aklı başında yorumlar alıyorum. Büyüme hızım da bence organik olması nedeniyle hiç de fena değil. Öte yandan, sorunu memnuniyetle yanıtladım zira bu bağlanma kuramını somutlaştırmak bakımından gerekli idi. Buna ön ayak olduğun için teşekkür ederim. Bölümü izledikten sonra edinmiş olduğun izlenimler ve bu izlenimler üzerinde inşa etmiş olduğun kararlar çok isabetli, seni kutluyorum. Ne de olsa her zaman üçüncü bir yol vardır. Üçüncü yolun farkında varmak için de ufku genişletmek, bilgilenmek ve eyleme geçme cesareti göstermek şart bana kalırsa ve mesajından anladığım kadarıyla sen bunu, somut mesele özelinde yaşama geçireceksin. Senin bağlanma stilini merak ettim, mesajında açıkça belirtmemişsin. Güvenli olmadığını düşünüyorum, zira eğer öyle olsa idin partnerini değiştirmeye çalışmaz ya da onu (onun davranış örüntülerini ona aynalayarak) cezalandırma yoluna gitmezdin. Dolayısıyla, senin kuvvetle muhtemel kaygılı bağlandığını düşünüyorum. Bu spektrum çok geniş ölçekli olduğu için de önceki ilişkilerin de dahil olmak üzere bu ilişkinde güvenli bağlanma spektrumuna kayıp kaymadığın konusunda da ilişki örüntün hakkında bilgim olmadığı için herhangi bir kanıya ulaşamıyorum. Bunu ancak sen paylaşırsan öğrenebilirim. Neticede, esas olan, bu bilgiler sayesinde bilinçlenerek kişisel evrimimize katkı sağlamak ve daha doğru, bağlantısal, anlamlı ve bütüncül bir yaşam sürmek. Kendine iyi bak.
@divit2252
@divit2252 Год назад
Değişim ne kadar zor. Kendini görememek ne kadar zor. Ve Uzun zamandır bunu fark etmeden yaşamak ne kadar acı
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
Ne mutlu ki artık bunu fark ediyorsun, bence en önemli adım bu, bunu takiben eyleme geçmek daha kolay. Lütfen her daim yapabildiklerine odaklan.
@gokcegokce1453
@gokcegokce1453 Месяц назад
Ah hocaaam gunlerce ağladım sevdigine inendigim adam hic sebep yokken ortadan kayboldu Sureklu gel gitleri oldu Hem guvenim sarsıldı Uzuntuden hasta oldum😢
@kendinias8533
@kendinias8533 Месяц назад
Sevgili Gökçe merhaba. Bağlanma stilleri ile ilgili videolarımdan bu ve bir diğer videomun altında paylaşmış olduğun her iki yorumunda da senin ailesinden ayrışamamış ve güvensiz bağlanmış çiftlerden oluşan bir çok ilişkide var olan (ben de böyle bir sürü ilişki yaşadım.) zalim ve kurban rolleri arasında senin bahsetmiş olduğu bu ilişkinde kendini kurban rolünde konumlandırmış olduğunu gözlemliyorum. Bu rol seni Eckhart Tolle'nin "Şimdinin Gücü" isimli kitabında bahsetmiş olduğu 'acı bedenine' hapsetmiş görünüyor. Bu da senin biten ilişkinin ardından haddinden fazla üzülmene ve ıstırap çekmene neden oluyor. Daha güvenli bir ilişki yaşamak için öncelikle kurban rolünden çıkman gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de bağlanma stilinin farkına varmanı tavsiye ederim. Bu stili bebekliğinde sana bakım vermiş olan figür ile arandaki ilişkiye odaklanarak belirleyebilirsin. Bebekliğinde annesi ile olan bakım verme ilişkisinde güveni sarsılmış olan insanlar genellikle kaygılı veya kaçıngan ya da dağınık bağlanmış olurlar. Hepsinin özünde bir ötekine güvenememe durumu yatar. Dolayısıyla, bu insanlar bir başkasına ne kadar çok güvenmek isterse istesin güvenini kıracak davranışlara maruz kalırlar. Bunun temel nedeni aslında bu insanların bizatihi kendilerine ve diğerlerine güvenmemesidir. Bu nedenle, güvensiz ilişkiler yaşamak yerine içimizdeki güveni özellikle kendimize ve dünyaya karşı tesis edecek bir oto analiz sürecine girmek daha doğru olacaktır. Aksi halde sürekli acı bedenimizde yaşarken kendimizi mağdur edilen ya da mağdur eden konumda bulmamız kaçınılmaz olacaktır. Her iki durum da sağlıklı değildir. Dolayısıyla, insan önce içindeki güveni tesis etmelidir. Güvensiz bağlanma stili terapi, kişinin kendini analiz etmesi/çözümlemesi, sevmesi ve güvenli ilişkiler (dostluk, iş ilişkileri vb. ama özel olmak zorunda değil illaki) yaşaması sayesinde değiştirilebilir. Bu da lütfen aklında olsun. Zaman ve sabır gerektirir ancak her halde mümkündür. Sözün özü, lütfen yaşadıklarını dışşallaştırmaktan uzaklaşarak kendini utanç ve suçluluk sarmalına da sokmadan daha gerçekçi bir değerlendirme yapıver ve yaşadığın her ilişkinin özünde kendi içindeki güvensizliğin bir yansıması olduğunu kabul ediver. Bu kabul sayesinde olanı olduğu gibi kabul ettikçe kurban rolünden çıkacak ve yetişkin benliğini güçlendirerek çocuk ve ebeveyn benliklerinden elde ettiğin verileri daha isabetli bir şekilde kullanabileceksin. Bu da senin ilişkilendiğin kişiler konusunda daha doğru seçimler yapmaya sevk edecek. Sevgiyle.
@ilknur_dmn
@ilknur_dmn Месяц назад
Neden sürekli kaygılı bağlanma stiline sahip insanlar kaçıngan bağlanma stiline sahip insanları idare etmek zorunda? Kaçıngan arkadaşlar bir zahmet kendilerinin farkına varıp kaygılı insanları alttan alsınlar.
@kendinias8533
@kendinias8533 Месяц назад
İnsan gerçekten bir yerden sonra böyle düşünmeye başlıyor, o nedenle seni anlıyorum. Ancak herkesin her şeyi eşit derecede yeterli, zamanlı ve isabetli bir şekilde yapamaması kadar doğal bir şey yok. Zira her insan doğuştan benzersiz bir mizaçla doğuyor ve farklı bir çevre içerisinde o çevrenin duygu-düşünce-inanç kalıpları ile büyüyerek karakterini şekillendiriyor. Buna karşın, insanın (sağlıksız) egosu (kendisini korumak gayesiyle) bu gerçeği kabul etmek istemiyor ve bir yerden sonra kendisine zarar veren duruma ya da kişiye karşı saldırıya geçiyor (aktif ya pasif agresyon göstermek suretiyle). Bununla birlikte, bana kalırsa, insanın her ne olursa olsun önce kendisine bakması kişisel gelişimi için olmazsa olmaz. Biz bebekken bakım verenlerimizin davranışlarını aynalayarak kendilik algımızı ve değerimizi geliştirdik. Daha sonra bu dış değerlendirme sürecini içimize yönlendirmek gerektiğinde içinde büyüdüğümüz toplum (korku ve güç kültürü hakim toplum) buna gerektiği kadar izin vermedi, o nedenle ait olmak bilinci birey olma bilincinden daha yüksek olan insanlar haline geldik. Bu da bizim bireyselleşme sürecimizi ketleyerek daha çok kendi dışımızdaki olayların etkisi altında ve dış onaya muhtaç bir şekilde yaşamamıza neden oldu. İşte bu durumun doğal sonuçlarından birisi de bizzat yaptığımız ve bu nedenle sorumluluğunu almamız gereken seçimlerimizin sonucunu dış dünyadaki etkileri ile ölçme yanılgısına düşmemizdir. Buna göre seçimlerimizin gereği olan davranışları sergilediğimizde istediğimiz/umduğumuz etkiyi o durum ya da kişi üzerinde yaratamıyor isek bir yerden sonra artık bunun sorumlusunun o olay ya da kişi olduğunu düşünmeye başlıyoruz. Oysa, asıl sorumlusu biz olmaya devam ediyoruzdur. Zira, biz o davranış sergilerken "etki alanımızın" farkında değiliz. Yani yaptığımız davranışın en yakınımızdaki insanı dahi etkileyememe olasılığını hesaba katmıyoruz. Bunun sonucunda da hayal kırıklığına uğruyor ve topu karşımızdakine atıyoruz. Halbuki, en başta öyle davranmaya biz karar verdik ve eğer o kişinin bizim etki alanımız içerisinde olmadığını fark etmiş olsa idik o davranışı sergilemez ve o kişiyi değiştirmeye çalışmazdık. Dolayısıyla, bence bir ilişkide kaygılı bağlanmış insanlar kaçıngan bağlanmış insanları idare etmek durumunda kalıyorlar ve kaçıngan bağlanmış insanlar da bunun farkına varamıyorlar ise burada asıl mesele bağlanma stillerinin doğasını bilmemekten başka karşımızdaki insanı olduğu gibi kabul etmek ve fakat işimize gelmiyorsa bir yerden sonra oradan ayrılmak yerine orada kalmaya ve kalırken de karşımızdaki insandan bir şeyler beklemeye devam ediyor oluşumuzdur. Bunu yapmayı bıraktığımızda eğer kaygılı bağlanmış isek belki de bundan sonraki ilişkimizde kaçıngan bağlanmış birisi yerine kaygılı ya da güvenli bağlanmış birisine rastlama şansımızı artırmış oluruz. Böylelikle, yaşamımızın sorumluluğunu gerçekten almaya başlamış ve etki alanımıza giren ve girmeyen kişilerin farkına vararak kiminle neyi, ne zaman ve nasıl yapmamız gerektiği konusunda daha doğru kararlar verebilir hale gelmiş olabiliriz. Sevgiyle.
@duruyula
@duruyula Год назад
çok teşekkürler videolarınız çok faydalı
@lowlullaby6981
@lowlullaby6981 Год назад
Birkaç hafta önce sevgilimin manik depresif olduğunu düşünüyordum. Kendi yaşanmışlıklarımdan dolayı ve yıllardır psikoloji ve felsefeye merakımdan kaynaklı biraz daha detaylı araştırmam konusunda içimde bir his belirdi. Fark ettim ki kaygılı-kaçıngan bağlanma stiline sahip. Ben, ondan önce uzun yıllar gizli narsist kurbanıydım ve kaygılı bağlanma stiline sahiptim. Terapi süreci, okumalarım, araştırmalarım, farkındalıklarım sayesinde bayağı yol aldım. Şu an kaygılı- kaçıngan sevgilimi terk etmeyi düşünmek bana neden suçluluk hissetiriyor bunu sorguluyorum. Mesafe koyduğunda zaten rahatsız etmiyorum ve ona nefes alması için zaman tanıyorum. Sonuçta farkında değil kendi bile anlamlandıramıyor, bilinçli yapmadığının da farkındayım. Bu konuda ne yapabilirim? Onu bununla yüzleştirmem yanlış mı sizce? Psikiyatrist kelimesini duymak bile kendisini rahatsız ediyor ayrıca. Son olarak, videolarınıza denk geldiğim için mutluyum ve emeğiniz için teşekkür ediyorum. Abone oldum ve yeni videolarınizı sabırsızlıkla bekliyorum.
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
Öncelikle kanalıma abone olduğun için teşekkürler. Sevgilinin bağlanma stilini keşfetmiş olman çok iyi. Senden kaçınmasına neden olacak davranışlar içine girmemende yarar var. Buna mukabil ona alan tanıman da çok güzel. Anladığım kadarıyla ona karşı anlayışlısın. Yalnız mesele ona alan tanımakla da çözülmüyor ne yazık ki. Onu bağlanma stili ile yüzleştirmek de bir nevi onu olduğu gibi sevmediğin ve bu stille yüzleşip sence gereğini yapmaz ise onu terk edebileceğin mesajını iletiyor olabilir. Sonuçta bir Kaygılı-Kaçıngan, bir yandan yakınlaşmak isterken diğer yandan nasıl olsa bir gün terk edileceği yanılsaması ile ilişkisinden kaçmaya da aynı şiddette meyilli olabiliyor. Yani kaygılı yanı onun, salt kaygılı bağlanma stiline sahip birininkinden farklı olarak, ilişkisinden bir şekilde kaçmasına mani olmuyor. Ve lütfen unutma Kaçıngan kişi bir kaygılı kadar da empatik davranamıyor. Zira, bebekliğinden beri kendini korumaya, gözetmeye ve yönetmeye alışmış. O yüzden kendisini sınırlayan hiçbir söz ya da eylemin içinde kapana kısılarak otonomisinden vazgeçmek istemiyor. Bir şey daha var: Kaçınganın en büyük korkusu "İSTİLA EDİLMEK". Senin onu bağlanma stili ve etkileri ile yüzleştirme çaban da dahil olmak üzere onunla iken bir şeyleri belirginleştirmek için yaptığın her şey onun çok hızlı ve güçlü bir şekilde istila edilmekte olduğu korkusuna kapılmasına neden olabilir. Bunu anlamlandırmaya lütfen çalışma ve Olan'ı kabul et ki o da istila edilmediğini düşünmeye başlasın. Eş deyişle, bir kaygılı Kaçıngan ile beraberken onun istila edildiği düşüncesine gark edecek hiçbir şey yapma ya da bir yerden sonra sana bu kadar özveride bulunmak zor geliyorsa ondan ayrıl. Birlikte gelişmediğin bir ilişkiden çık başlıklı videomda da vurguladığım gibi doğalında gelişen, serpilen ve kasmalardan uzak bir ilişki yaşamak her daim daha sağlıklı bir seçenek olacaktır. Bu noktada, böyle bir partneri neden seçtiğimizi anlamak için çaba sarf etmek sevgilimizi bağlanma stili ile yüzleştirmekten daha evla gibi geliyor bana. Böyle bir davranış, kendi içinde zaten başlı başına bir ayrılık kaygısı içeriyor. Gerçekten ihtiyacın olana odaklan, belki de ihtiyacın olan böyle bir ilişki değil. Hele hele daha çok yakın bir zaman önce narsisistik bir eşten kurtulmuşken. Ve inan bir narsisistten sonra kaygılı Kaçıngana geçiş yapmış olman da bir ilerleme ancak bu kişilerin geçmişinle ortak olan özelliklerine odaklanmanın da aklındaki bir sürü başka soruya doğrudan olmasa bile dolaylı olarak yanıt olacağına eminim. Kendine iyi bak. Sevgiler
@lowlullaby6981
@lowlullaby6981 Год назад
@@kendinias8533 Çok teşekkür ederim. Bilinçaltımda var olan şeyleri ve artı bakış açısını kelimelere ne güzel dökmüşsünüz. Sağ olun🙏.
@nexusmediaworld
@nexusmediaworld 16 дней назад
Hocam ben kaygılı ve kaçıngan bağlanan birisiyim. Kaçıngan yanım daha fazla ama kaygılı bağlanan yönümde var. Kız arkadaşım ise kaygılı bağlanan birisi ve benim en ufak telefona cevap vermemem veya konuşmak istememe mi onu aldattığıma yoruyor. Ben kendi bağlanma stilimi kabul ediyor ve bunu duzeltmek istiyorum ama ona kaygılı bağlandığını ifade ettiğimde benim gibi çözümsel yaklaşmıyor. Öyle bir durum ki bir süre sonra çalışıyoruz ve ben ayrılıyorum ama bir şeylerin yanlış olduğunu hissedip onu tekrar kazanmak istiyorum. Bir kısır döngüye giriyoruz. Siz bu iliskiyi duzeltmeye çalışmak mı yoksa bağlanma stilimiz farklı deyip uzaklaşmak mı gerekiyor.
@merveakyildizofficial
@merveakyildizofficial 6 месяцев назад
Harika
@kendinias8533
@kendinias8533 6 месяцев назад
Teşekkürler Merve.
@metehan7433
@metehan7433 Год назад
Hocam merhaba, size bir soru sormak istiyorum, Bilinç Haritası eğer bir hakikat ise (genetik ve birtakım nörolojik hastalıklar hariç) Psikolojik hastalıklar takıntılar nasıl açıklanabilir? Bunlar bilinç enerji alanımızın bizim zihnimize ve dolayısıyla davranışlarımıza kodladığı birtakım programlar değil midir? Doktor Hawkins bilinç seviyesi ilerlediğinde, egonun çözüleceğini, takıntıların ve ruhsal hastalıkların kendiliğinden ortadan kaybolacağını söylüyor. O halde bu programlar(takıntılar, birtakım psikolojik engeller) bilinç seviyesinin otomatik bir yansıması olamaz mı? Yani koşulsuz sevgi seviyesine erimiş bir ruhani öğretmenin bir psikolojik rahatsızlığı olabilir mi? Aksine haritada daha düşük bilinç seviyelerini deneyimleyen insanlarda bu eğilimin yüksek olduğunu görüyoruz. Yani bilinç evriminin ilerlemesi ile psikolojik (ve hatta bedensel olarak iyileşilebildiği ve hastalıkların aşılabildiği deneyimleniyor.) hastalıkların birçoğu yok olabilir. O halde insanın kendini bir hastalık lisetesi olarak görüp bunları nasıl düzelteceği üzerinde kafa yormasının hiçbir anlamı kalmıyor. Yapması gereken maneviyatını ve bilinç evrimini ilerletmek için çaba göstermek. Egosunu küçültmek ve ondan uzaklaşıp gerçek Benliğine sarılmak. Artık günümüzde insanlar internetten hastalık araştırıyorlar ve yaşamları boyunca ona inanıyorlar. Kendi kedilerini inanç sistemi kurarak hasta ediyorlar. Bu hastalığın ve inanç sistemin arkasına sığınıp, egonun gizli zevk deneyimini yaşıyorlar. Hastalık fail, onlar da kurban moduna giriyorlar ve farkında olmadan egonun oyununa geliyorlar. Aslında bunu deneyimleyen kişilerden biri de kendim. Hayatımın yaklaşık 15 yılı internetten hastalık araştırmakla, kendimde bir sorun olduğunu düşünmekle, toplumdan soyutlanmakla, neden diğer insanlar gibi olmadığımı düşünmekle, neden onlar gibi hissedip yaşamadığımı sorgulamakla geçti. Onları normal kendimi hastalıklı gördüm, ailem ve toplum da buna az çanak tutmadı desem yeridir. Sonucunda bağımlılıklar, ailevi sorunlar, kaygı, depresyon, stres, takıntılar, nevrotik eğilimler, takıntılar, sağlık sorunları ile mücadele ettim. Bu süreç beni çok yordu, karşılığında ise hiçbir şey alamadım. Mutlu olamadım, huzurlu olamadım, sevecen olamadım, başarılı olamadım... Sonunda bulduğum şey, hepsinin aslında boşa olduğunu ve yıllarca kendimi boşa yıprattığını anladım. Çünkü ben hasta falan değildim, ben sadece farklıydım. Ait olduğum bilinç enerji alanı ve hakim bilincin ortaya çıkardığı bağlamsallaştırmaları bende böyle bir hayatı ve davranışları gerektiriyordu. Olması gereken buydu, eksik veya hatalı bir durum yoktu. Yanlış olan özümü ve kendi bilincimin gerekliliklerini yaşayamadım. Toplumun, ailenin, çevrenin ve bana yüklenen tamamen maddiyat ve hazcılığa dayanan beklentilerinin kontrolünde yaşadım. Benden beklenen eğilimler narsisistikti ve ben bilincimin zıt yönüne gitmeye koşullanmıştım. Yıllarca çektiğim suçluluk, depresyon, hastalıklar, negatif enerjiler, kaygı hepsi boşaymış. Tüm bunların farkına vardığımda anladım ki aslında ben mutsuz biri değil gayet mutlu bir insanmışım. Bilinç seviyemi öğrendiğimde özümde negatif ve yıkıcı bir insan değil gayet pozitif ve olumlu bir insanmışım. Asla yalnız değilmişim, yalnızlıktan, tek başına olmaktan ve kalmaktan, kendimle çalışmaktan keyif alan sıkılmayan bir yapım varmış. Kendi kendimle zaten "yeter" ve "huzurlu" imişim. Kendi özümü keşfettiğimde, kim ve ne olduğumun bilincine vardığımda takıntılar, hastalıklar, depresyon, mide ve sırt kaslarındaki ağrılar, omurga bozuklukları, özgüven, özsaygı, kendine değer verme, diğer insanları oldukları gibi kabul etme, yargılamama, anlama, empati, gelecek kaygısınının düşmesi ve huzur hali... Hepsi kayboldu ve düzeldi, zihnin, toplumun, ailenin üzerindeki tüm koşullanmalarını iptal ettim. Bunların bir gereği yoktu, çünkü ben zaten normaldim ve hasta değildim. Tüm bağımlılıklarımdan ayrıldım, onlara ihtiyacım olmadığını ve hayatın onlar olmadan çok mükemmel olduğunu anladım. O zincirleri kırıp ruhu özgürleştirdim. Hatta size bilimsel bir veri de sunabilirim. 2017 yılında Ankara Üniversitesi'nde PDR lisans eğitimi alıyordum. Bireyi Tanıma Teknikleri dersinde hocamız tüm sınıfa yakşalık 150 sorudan oluşan Hacettepe Kişilik Envanteri uygulamıştı. Sonuç ne miydi? 8 ana grupta 20 puan üzerinden değerlendirilen cevap anahtarında 10 puanı geçen hiçbir kategori yoktu. 10 puanın altı başarısız ve psikolojik sorunları işaret ediyor. 10-15 arası orta ve 15-20 arası kişiliğin gayet gelişmiş ve psikolojik dengesizliğin çok az olduğunu göstetiyor. Yaklaşık 1 ay önce üniversiteden hocamla iletişime geçip bu kişilik testini tekrar uygulamak istediğimi söyledim. Bana yardımcı oldu ve kaynakları paylaştı. Teste girdim ve boş bırakmadan tüm soruları yanıtladım çünkü her yanıtlanmayan soru test güvenilirlik puanını azaltıyor. Test bittiğinde sonuçlar şoke ediciydi. 8 kategoride bütün kategorilerde kişilik gelişimi 20 üzerinden 15'in üzerindeydi. 8 kategorinin ortalaması 16 puana denk geliyor ki bu da %80 gibi bir ölçüm puanı demek oluyor. 2017 yılında bu testi yaptığımdaki ortalama 50'yi geçmiyordu. Nevrotik eğilimler hayli yüksekti. Peki ne oldu? 6 senede ne değişti? Aslında hiçbir şey. Sadece 4 ay önce Bilinç Haritası ile tanıştım. Aslında kendimin kim olduğu ile tanıştım. Hayat algımı keşfettim. Sonra bana dayatılan zihnimdeki programlamarın gerçeği yansıtmadığını anladım ve bıraktım. Hepsi bu. Hiçbir şey yapmadım, ne ilaç kullandım, kendimi tanıdım sadece. Kim olduğumu ve bilinç evriminde hangi basamakta olduğumu anlamıştım. Fark işte buydu ve negatifler pozitife dönüvermişti. Hala da manevi çalışmaya devam ediyorum, bu mücadele biten bir mücadele değil, ruh bedeni terk edene kadar sürecek bir çalışma. Bu konu hakkında yaşadığım deneyimleri sizlerle de paylaşmak istedim sevgili hocam. Belki insanlar da okuyup kendilerini tanımak ve bilincin ne olduğunu merak etmeleri için vesile olur. Toplumu aydınlattığınız için teşekkürler.
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
Sevgili Metehan bilinç haritasını henüz inceleme fırsatı bulamadım. Biraz inceleyip mesajındaki ilk bölüme ayrıca yanıt vereceğim. Mesajında paylaştığın diğer hususlar çok ama çok önemli. Ulaştığın farkındalıklar, yaşadığın tecrübeler hem öğretici hem de çok gerçekler. Onlar hakkında da daha ayrıntılı yanıt vereceğim. Müthiş bir içsel yolculuk. Yorulmuşsun ama buna değmiş. Benim ve senin de dediğin gibi bilinç evrimi öncü iyileştiricilerden. Ben de buna katkı sağlamak için bu bölümleri çekiyorum biliyorsun. Herkesin yolculuğu farklı ama bizimkiler herşeye ve herkese rağmen özümüze doğru acılarla hemhal olmamıza karşın ısrarla sürdürdüğümüz yolculuklar. Bunu çok önemsiyorum. Görüşmek üzere.
@metehan7433
@metehan7433 Год назад
​@@kendinias8533 Bilinç Haritası ve Dr. David R. Hawkins'in kitaplarıyla tanışmanızı çok isterim. Bilinç haritasının ve kitapların sizi çok derinden etkileyeceğine eminim. 4 kitabı Türkçe basılmış durumda; Güç vs Kuvvet (Bilinç Haritasını dünya ile paylaştığı kitap) Bırakmak: Teslimiyete Giden Yol Ben'in Gözü Açıklamalı Bilinç Haritası
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
@@metehan7433 tamamdır not alıyorum
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
Sevgili Metehan bilinç haritası ile ilgili olarak Dr. David R. Hawkins'in yukarıda önermiş olduğun ilk iki kitabını aldım ve okudum. Çok etkilendim. Bırakmak isimli kitabı duygularımızı ve duygularla olan işlevsiz ilişkimizi anlamak ve yeniden düzenlemek açısından acayip önemli. Bu kitabı okumadan önce yakın çevreme "polarize duyguların nötralizasyonu" ismini vererek açıkladığım tekniğin bu kitapta yazar tarafından da kaleme alınmış olduğuna şahit oldum. Bu beni ayrıca çok etkiledi ve sevindirdi. Şimdi yukarıdaki ilk yorumunun başında bilinç haritası ile ilgili sormuş olduğun soruya gelecek olursam. Yorumunun o bölümünde şunları demiş ve sormuşsun: "Bilinç Haritası eğer bir hakikat ise (genetik ve birtakım nörolojik hastalıklar hariç) Psikolojik hastalıklar takıntılar nasıl açıklanabilir? Bunlar bilinç enerji alanımızın bizim zihnimize ve dolayısıyla davranışlarımıza kodladığı birtakım programlar değil midir? Doktor Hawkins bilinç seviyesi ilerlediğinde, egonun çözüleceğini, takıntıların ve ruhsal hastalıkların kendiliğinden ortadan kaybolacağını söylüyor. O halde bu programlar(takıntılar, birtakım psikolojik engeller) bilinç seviyesinin otomatik bir yansıması olamaz mı? Yani koşulsuz sevgi seviyesine erimiş bir ruhani öğretmenin bir psikolojik rahatsızlığı olabilir mi?" Öncelikle bilinç haritasının dahiyane bir buluş olduğunu belirtmeliyim. İnsanın kendi bilinç seviyesini anlaması ve bunu yükseltebileceğini bilmesi için biçilmiş kaftan bir somutlaştırma haritası. Soyut bir kavram olan bilinci aslında Hawkins bu harita sayesinde somut ve elle tutulur bir hale getiriyor. Bu gerçekten derin bir felsefi yordamanın sonucunda erişilebilecek muazzam bir bilinç seviyesini ve anlayışı içinde barındırıyor. Bu harita bize neyi neden yaptığımızı anlamamızda da yardımcı olabilir. İçinde bulunduğumuz bilinç seviyesinin içerdiği kişilik özelliklerini kendi açımızdan objektif bir şekilde değerlendirebildiğimizde hangi bilinç seviyesinde olduğumuzu görebilir ve eğer bunu kabullenebilirsek daha üst bilinç seviyelerine çıkabiliriz. Ancak bunu yapamamış ve 200 puanın altında bir bilinc seviyesinde kalarak henüz kendisiyle yüzleşme cesareti gösterememiş kişilerin psikolojik rahatsızlıklar yaşamasını kaçınılmaz buluyorum. Bilinç seviyesi 200 puanın üzerine çıkan ve her geçen gün bu seviyeyi yükseltebilen insanların bedensel ve psikolojik rahatsızlıklarını duygularını doğru bir şekilde ifade ettikçe, bastırmak yerine bıraktıkça ve teslim ettikçe, hiçbir duyguyu iyi ya da kötü diye etiketlemeden var olmalarına izin verirken onlarla özdeşleşmedikçe ve onlari daha çok nötralize etmeyi becerdikçe zamanla iyileştirebilecekleri inancındayım. Ve evet tüm takıntılarımız, psikolojik rahatsızlıklarımız aile, sınıf ve toplumsal ortamlarda bize öğretilen işlevsiz ve yararsız kültürel kalıpların eseri. Özellikle bizimki gibi kişinin birey olmasına, sorgulamasına izin verilmeyen korku-güç odaklı aidiyetçi toplumlarda devlet başta olmak üzere hiç kimse çocukların (200 puanlık bir bilinç seviyesine çıkarak) kendiliklerini, yaşamlarını ve başlarına gelenleri sorgulayabilecekleri bir cesarete sahip olmalarını istemez, bu cesareti sergileme cüreti gösterenleri de hızlıca dışlar ve korkutarak sindirir. Dolayısıyla, beynimize kodlanmış bu maladaptif kalıplar esasen kolektif bilinçdışının ürünü olmakla beraber bizim de bilinç haritasında daha üst seviyelere doğru çıkmamızı engellerler. Bu engelleri aşmak için gece gündüz didinip duran bizim gibi insanlar ise Hawkins'in eserlerinden ve bilinç haritasından bihaber bir şekilde bilinç seviyelerini geliştirirken bulurlar kendilerini. Ve bunun sayesinde belki de senin de Hawkins'in kendi yaşam öyküsünde olduğu gibi kendini iyileştirmen mümkün olabildi. Zira sen Hawkins'in bilinç evriminin gerçek olduğunu ortaya koyan bilinç haritasını inceledikçe ve hislerinle daha fazla yüzleşerek onları bırakmayı başladıkça bilinç seviyeni yükseltebildin. Aynı yolda ilerlediğimizi söyleyebilirim ve bundan ötürü ikimizle de gurur duyuyorum. Şimdilik aklıma gelenler böyle. Çok isabetli olan sorularına aradan geçen zamana rağmen yanıt vermeye çabalamak beni çok mutlu etti. Bunun ve bana Hawkins'i tanıştırdığın için sana minnettarım. Kişisel dönüşüm yolculuğunda her zaman yanındayım. Sevgiyle.
@ilknuroztulum7896
@ilknuroztulum7896 11 месяцев назад
Çok teşekkürler🦋🦋
@ordudevlet
@ordudevlet Год назад
Iyi bayramlar
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
Sana da iyi bayramlar
@obviously1387
@obviously1387 Год назад
hocam merhaba bu konuda sizin yorumunuza ihtiyacım var. Kaçıngan bağlanan bir erkek arkadaşım var. Ortada bir şey yokken 2 gün boyunca iletişim kurmadık en sonunda ben ilk adımı attım normal bir şekilde komik bir gönderi attım karşılığında soğuk davrandı ne oldu konuşalım dediğimde de konuşacak bir sey yok istemiyorum keyifsizim demeye başladı benimle mi yoksa genel bir sorun mu var dediğimdeyse genel dedi. Sonrasında yok olmak istiyorum diye bir cümle kurdu bu cümle beni endişelendirdi bana anlatabileceğini ve destek olabileceğimi söyledim ama hiçbir şey demedi bunlara sadece görüldü attı. En sonunda derdinin ne olduğunu sordum ve yalnız kalmak istiyorum anlatcak olsam anlatırdım niye zorluyorsun diye bir tepki aldım. Buna karşılık bir sey demedim şu anda 2 hafta olacak ne ondan ses çıkıyor ne de ben bir şey diyorum. Üzerine gitmek istemediğimi ilk soğuk yaptığı andan beri belirtmiştim, asla ilişki boyunca onu sıkan biri olmadım aksine çok fazla alan da tanıdım. Aramızda hiçbir sıkıntı yoktu hatta ondan önceki günlerde aramız çok iyiydi ilişkinin zirve yaptığı zamanlardan biriydi bana göre ama o 2 gün içinde ne oldu bilmiyorum birden uzaklaştı benden de, konuşmama sebebimiz de yoktu aslında ben biraz yoğundum o gün onunla iletişime geçememiştim bu yüzden, sonrasında onun da geçmediğini görünce bir şey demedim ve saçma bir şekilde uzadı bu sessizlik hali. Benim bağlanma ile ilgili bir sorunum yok fakat erkek arkadaşım videoda bahsettiğiniz tüm özelliklere sahip. Bir seyler olduğunu biliyordum ama daha önce böyle bir araştırmaya girmemiştim, o yüzden yeni denk geldim size. Herhangi birine danışmak bu durumun psikolojik etkisini geri plana atıyormuşum gibi geliyor, daha eleştiri tarzında şeyler alıyorum "sevmiyormuş demek ki, bir insan sevdiğini nasil özlemez uzak kaldıkça" gibi şeyler... Onunla iletisime geçmek gibi bir şey yapmayacağım ama dönüp dönmeyeceği konusunda da emin değilim 2 hafta uzun bir süre bana göre de, sizce ne yapmam gerekiyor bu süreçte. Karşı taraftan bir geri dönüş gelebilir mi bu durumda
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
Merhaba, mesajın için teşekkür ederim. Çok kıymetli. Durumu çok güzel bir biçimde izah etmişsin. Yanlış anlamadıysam bu çocuğu önemsiyorsun ve ilişkini eğer mümkünse, sürdürmek istiyorsun. Onun halinden anlamaya çalıştığını da gözlemliyorum. Ayrıca, ona karşı kızgın, kırgın ya da içerlemiş değilsin. Tüm bunları bir arada değerlendirdiğimde sende az bir kaygı hissetsem de daha çok güvenli bağlanmış olduğun izlenimi ediniyorum, bu da harika bir şey. Yorumlarımı bu düşünceden hareketle paylaşıyor olacağım. Kaygılı veya kaçıngan ya da kaygılı-kaçıngan bağlanmış birinin en önemli zaafı maalesef yakın ilişkilerinde partnerine kolay kolay "güven" duyamamasıdır. Çünkü bebekliğinde ya tutarsız bir ilgi ve alaka görmüştür ya da hiçbir ilgi ve alaka görmemiştir. Yani böyle biri için anne bebekliğinde ya bir var olmuştur, bir yok olmuştur (kaygılı) ya da neredeyse hiç var olmamıştır (kaçıngan). Bu nedenle, kaygılı kişi ya ebeveyne bağımlı, aşırı empatik, uyumlanmış ve belirsizliklerden çok rahatsız olan birine dönüşür ya da isyankar, sert, katı fakat bağlanma ihtiyacından da tam olarak vazgeçemeyen birisi haline gelir. Kaçıngan kişi ise yakın ilişki kurmaktan özellikle kaçınır ve her işini kendi başına halletmeye meyleder ya da yakın ilişki kurarsa bile bu ilişkinin sorunsuz sürebileceğine inanmadığı için (ne yazık ki varsayımsal olarak dahi) partnerinin onu terk ettiğini ya da etmeye meylettiğini düşündüğü bir olay sonrasında (bu meseleyi kafasında kurarak dahi kendi gerçeği haline getirebilir) partneri onu terk etmeden önce o partnerini terk eder ki hep bildiği ve rahat ettiği/terk edilme ihtimalinin olmadığı "konfor" alanına dönebilsin. Bu noktada kaçıngan kişi açısından partnerine duyduğu sevginin düzeyi ne olursa olsun, kaçıngan bağlanmış olduğu için empatisi düşük ve daha çok kendine dönük biri olduğundan, günün sonunda partnerini değil kendini düşünecek ve partnerine duyduğu güvensizliği haklı çıkaracak bir biçimde partnerinin sevgisinden kendisini ve onu da kendi sevgisinden mahrum bırakmayı tercih edecektir. Gördüğün gibi kaçıngan kişi (aslında hiç belli etmediği) bir kaygıyı da içinde barındırır. Kendine, inanmasa bile, acaba ben ömrü hayatımda gerçekten biri tarafından sabırla ve tutarlı bir ilgi-alaka ile sevilebilecek miyim? diye sorar. Ancak bunu sorarken bile partnerinin duygularından ve selametinden çok kendi selametini düşünür, zira, o bebekliğinden itibaren kendi başının çaresine bakmayı ve kendi selametini öncelemeye alıştırmıştır kendisini. Onun için partnerinin duyguları ve beklentileri ile uğraşmak çok yorucu ve üzücüdür. Her yakın ilişkisi bebekliğinde kendisini manevi anlamda terk eden annesini ve/veya babasını hatırlatır. Öte yandan, terk edileceği inancına tutunarak yaşar, güvensizlik duygusunu kendisine bir nevi "güvenli liman" yapmıştır. Bu limandan her ayrıldığında, geri dönmeye and içmişçesine, partnerinin en ufak bir ilgisizliğinde ya da bir süredir devam ettiğini düşündüğü ilgisizliğinde bu limana geri dönmesini garantileyecek sözler sarf eder ve davranışlar sergiler. Şu anda senin içinde bulunduğun durum da böyle bana kalırsa. Dolayısıyla esas mesele sevgilinin seni seviyor olup olmadığı değil, onun, senin tarafından gerçekten sevildiğine ve ilişkiniz süresince tutarlı ilgi, alaka, şefkat ve anlayış gösterileceğine inanmıyor oluşudur. Bir kaçınganı ancak bir güvenli bağlanmış-sağlıklı yetişkin modu güçlü biri teskin edebilir ancak bu, hiç de kolay değildir. Güvenli bağlanmış olan partnerin çok sabırlı olması gerekir. İlişki süresince kaçıngan partnerinin söz ve davranışları dolayısıyla sıkça gel-git yaşaması da olasıdır. Kaçıngan partnerin eşine güvenmeye karar verdiği noktaya kadar güvenli bağlanmış partnerin onu iyileştirmeye çalışması gibi bir sorumluluğu olmalı mı sorusu da bu noktada akla gelebilir. Bence bu güvenli bağlanmış kişinin hangi karakter tipine (ilişkiyi onaran, ilişkiye bağımlı, ilişkiyi geliştiren karakter tiplojilerinden birine) daha yakın olduğu ile alakalıdır. Sen hangisisin? Sevgilinle yaşadığın bu ilk olay ise hemen pes etmemeyi tercih etmen doğal bana kalırsa. Zamanla partnerin rahatlayabilir sen tutarlı davranır isen ancak bu roller coaster'da olmak seni ister istemez yoracaktır, buna hazır mısın, karşındaki insan buna değer mi ve daha önemlisi sen, gerçekten nasıl bir ilişki yaşamak istiyorsun? Söz gelimi kendi değerler setin, yakın bir ilişki içinde iken senin için ne kadar önemli ve öncelikli, partnerinin değerler seti ile ortak değerlere sahip olmak senin için ne kadar anlamlı, yakın bir ilişkide karşılıklı sınırlara saygı gösterilmesine ne kadar önem veriyorsun? Partnerinin kaçıngan olduğunu önceden bilse idin, salt bu husus, partnerini seçmende bir engel teşkil eder miydi? Bana kalırsa öncelikle bu soruları yanıtlaman, daha sonra bana sormuş olduğun soruya bir yanıt araman daha isabetli olacaktır. Yine de soruna yanıtım, 2 hafta kısa bir süre olmadığı için ve eğer sevgilin gerçekten kaçıngan biri ise seni aramayabileceği yönündedir. Bununla birlikte, seni arasın ya da aramasın, mesele seni araması ile çözülemeyecek. Diğer yandan 2 hafta oldukça uzun bir sessizlik dönemi. Ayrılmış gibisiniz sanki. Kaşımak doğru olur mu, bunu da en iyi sen bilirsin. Kaldı ki; bu durumu çözmek için de her şeyden önce partnerinin bunu algılamayı ve çözmeyi istemesi gerek. O hazır olmadıkça, ona yapacak olduğun her telkin ya da onunla ilgili her beklentin ters tepecektir. Son bir not: Kaçıngan insanların en büyük kaygılarından biri "işgal edilmektir" ve bu işgal, her türlü şekilde olabilir. Sözle, davranışla, hediye ile, süpriz planlar ile, telkinler ile, sık aramalar ile, sürekli mesaj göndermek ile, neredesin, kiminlesin soruları ile, şöyle yap, böyle yap komutları ile vs. Dolayısıyla, partnerin buncan zaman sonra seni arasa bile o senden hep tam da istediği gibi davranmanı bekleyecektir, onun tutarlı ilgi, sevgi ve şefkat anlayışı ne ise ona aynen bunları vermeni isteyecektir. Veremez isen onu sevmediğini düşünecek veya kendisinin yetersiz olduğunu varsayacak ya da fazla verir isen işgal edildiğini düşünerek senden kaçacaktır. Sözün özü, lütfen önce doğru soruları kendine sor, büyük resme odaklan, şu anda gerçekten nasıl bir ilişkiye ihtiyacın var, sence sen nasıl bir ilişkiye layıksın, bu ve buna benzer sorular sor ve en önemlisi, sence sen neden kaçıngan birisi ilesin, daha önce de benzer biri ile birlikte oldun mu, yakın bir ilişkide iken gizli kaygıların oluyor mu, aradan 2 hafta geçmiş olmasına karşın onun seni araması (ona aşık olman vb önemli nedenler haricinde) neden önemli, içinde bir hırs mı yaratıyor hiç aranmamış olmak, reddedildiğini mi düşünüyorsun, bunları da kafanda iyice netleştiriver. Bence bu soruları hakkıyla yanıtlayabilirsen doğru yanıtı bulursun. Belki de asıl sorman gereken soruyu henüz sormamış olduğunu da böylece fark edersin. Biz değerliyiz ve her şeyin en güzeline layığız diyebildikçe bize değer veren ve layık olduğumuz şekilde davranan insanları çekeriz hayatımıza, aksi halde, bizi yıpratan ilişkilere kapılıp sürükleniriz. Bu nedenle, güvenli bağlandığını düşünsem de mesajımın başında da belirttiğim gibi sende kaygı da hissediyorum, dolayısıyla, 2 haftadır hiç görüşmediğin birisi ile (onu ne kadar seviyor olursan ol, sen de onu aramamışsın, o yalnız kalmak istediği için desen de) yeniden iletişime geçmeyi neden istiyorsun, seni bunu istemeye iten şey aslında kendine de itiraf edemediğin kaygıların mı, bunları da değerlendirmen ileriye dönük olarak çok faydalı olabilir. Sevgiler
@obviously1387
@obviously1387 Год назад
​@@kendinias8533geri donusunuz için teşekkür ederim hocam, benim için çok değerli verdiğiniz yanıtlar. Çok güzel yerlere değinmişsiniz. Yazı boyunca değindiğiniz kaçıngan birey davranışlarının hepsini onun agzindan da duydum. Gercekten ileride biri beni sevip cocuk sahibi olabilecek miyim, cevremdeki insanlari gordukce guvenim azalıyor gibi. Küçükken kendi basina buyumeye birakilmis bir cocuk ve aile sevgisi nedir hiç tadamamış aslında. Onceki iliskisinde de kendine benzer biriyle birlikte olmus ve hep birlikte iyilesme dusuncesiyle yaklasmis iliskiye, karsi taraf ona cok aci cektirmis ama onu kafasinda cok ideal bir karaktere sokmus ve hepsine razi gelmis. En sonunda daha fazla dayanamayip kendi ayrilmis. Benim ise Kaçıngan bağlanan kişiyle olan birlikteliğim 2. ilişkimdi. Ondan öncesinde bu kişiye benzer biriyle birlikte olmuştum ancak üzerinden 3 sene geçti. Sonunda yine bir bekleme sürecinde belirsizlikler ile bırakılmıştım. Karşı taraf ailevi sorunları iddia ederek ara vermek istediğini, geri donecegini soylemisti fakat uzun bir süre sonra aslında ara verme sebebinin eski sevgilisiyle birlikte olmak için olduğunu öğrenmiştim. Bu süreç,hele ki ilk ilişkimde böyle bir şey yaşamak beni başlarda etkilemişti ama sonrasında süreci iyi yönettiğimi düşünüyorum. Bu bireyde beni çeken şey de ilk ilişkimde birlikte olduğum kişiyle olan benzerliğiydi diye düşünüyorum. Baştan beri gelgitli olduğunu seziyordum fakat ilk tanıştığımızda onu kendini değersiz hissettiği bir durumda bulduğum için her zaman daha şevkatli ve anlayışlı yaklaşıyordum. Iliskilerim boyunca daha çok iliskiyi gelistiren ve bu süreci birlikte büyüyüp gelişme olarak adlandıran biriyimdir. Kendi hayatından mutlu ve işinde gücünde olan biriyim, her zaman önceliğim kendim olmuştur. Iliskime ve karşımdakine de gerekli değeri ve sevgiyi gösteririm fakat iliski boyunca bana acı vermeye başladığı zamanlarda da gerekli mücadeleden sonra fazla zorlamam. Bu sefer bende bir kaygı olduğunu kendimde hissediyorum, gerek önceki ilişkim gerekse olayların çok hızlı gelişmesi beni birden şok etti diyebilirim. Bu konuda endişelerim zamanla azalıyor fakat daha ne kadar böyle devam etmesi gerek bu beni bunaltan bir durum. Kacıngan bireye karşı şu anda bir öfke duymuyorum fakat olaylar daha çok tazeyken birden açıklamasız çekip gitmesi bende bir kırgınlık durumu oluşturmuştu. Şu anda biraz daha farklı düşünüyorum ilk zamanlara göre, başta iliskiyi kurtarma gözüyle bakıyordum fakat şu anda herhangi bir geri dönüş olsa bile kurtarmak gibi bir girişimde bulunmam buyuk ihtimalle. Belki geri dönerse saygımı bozmadan onu dinlerim oturup karşılıklı konuşabiliriz ama küçük bir sorunda bu kadar mesafe girecekse ve konusmayıp askıda bırakma gibi bir durum olacaksa daha fazla bulunmak istemem. Ne olursa olsun bana izah ettiğinde karsilikli çözüm bulabilecegi biriyim ama karsı tarafla ne kadar iyi anlassak da bu konuda uyusmadigimizı gördüm. Bir yandan da 2 hafta geçmesine rağmen özünde iyi biri olduğunu da biliyorum bu yüzden ister istemez ona karsı bir merhamet olusuyor icimde, yardım edemesem de iyi olmasını da istiyorum ama yol yakınken çok zorlamaya gerek yok diye düşünüyorum. Buraya kadar okuduğunuz için tesekkür ederim , iyi ki sizin gibi insanlar var...
@HikerGirl-ct3nd
@HikerGirl-ct3nd 5 месяцев назад
Arkana bakmafan kacmissindir umarim
@obviously1387
@obviously1387 5 месяцев назад
@@E_oh6ll merhaba sonrasında geri döndü birden ama erkek arkadaşım gibi değil de bir yabancı gibi davranıyordu. Yine belirsizlikte bırakıp 2 3 ay kadar yazmadı. Ayrılık için bir konuşma yapmaya dahi ihtiyaç duymadı. Sonrasında öğrendim ki bizim o ayrılık dönemlerimizde başka kızlarla da konuşuyormuş. En son 1 ay önce durduk yere kendi yazdı, yine umut verici şeyler dedi ama açıkça istemediğimi söyledim. O şekilde bitti
@obviously1387
@obviously1387 5 месяцев назад
@@HikerGirl-ct3nd hahahaa biraz geç bunu yapsam da kaçtım valla
@Sevda_mete
@Sevda_mete 5 месяцев назад
@mevydmr12
@mevydmr12 Год назад
Size nereden ulaşabilirim?
@kendinias8533
@kendinias8533 Год назад
onderozden636@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Далее
Kaygılı Bağlanma Neden Olur?
22:07
Просмотров 22 тыс.
🛑 ты за кого?
00:11
Просмотров 39 тыс.
Linkin Park: FROM ZERO (Livestream)
1:03:46
Просмотров 6 млн
Kaçıngan Bağlandığımı Ben Nerden Bileyim?
29:30
Просмотров 3,5 тыс.
İnsan kötüye böyle dönüşüyor
27:18
Просмотров 54 тыс.
#123 Kimse Seni Reddetmiyor Sen Kendini Reddediyorsun
21:53